MENÜ
İzmir 13°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ölümün kıyısındaki düş: İnsanca yaşamak!
Güncel
10 Aralık 2019 Salı 10:20

Ölümün kıyısındaki düş: İnsanca yaşamak!

Sığındıkları ülkelerde ‘insanca’ yaşam şartlarına erişemeyen mülteciler, canları pahasına yasadışı yollarla Avrupa’ya geçmeye devam ediyor. Kucaklarında bebekleriyle duran iki mülteci baba ise bu yolculuğa çıkmak isteyemeyenlerden. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde onların ortak hayali, yalnızca ‘insanca yaşamak’...
Savaş, şiddet ve baskı politikaları nedeniyle her yıl milyonlarca insan yerinden ediliyor. Dilini, sokaklarını bilmeden sığındıkları ülkelerde; beslenme, barınma, sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçlara erişmekte dahi güçlük çekiyorlar. Gittikleri yerlerde ‘insanca’ yaşam şartlarına erişemedikleri için canları pahasına yasadışı yollarla Avrupa’ya geçmeyi göz alıyorlar.

İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre mültecilerin kullandığı transit noktalardan biri olan Basmane sokaklarında, geçiş ücretlerinin 800 dolardan başladığı konuşuluyor. Hatta kaçakçılar arasında, “Eğer yakalanırsan, saldıklarında tekrar götüreceğim” diyerek mültecilere ‘garanti’ verenler olduğu anlatılıyor. Kucaklarında bebekleriyle anlatılanları dinleyen ve hayaller kurmaktan asla vazgeçmeyen iki mülteci baba, bu tehlikeli yolculuğa çıkmak isteyemeyenlerden. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde onların ortak hayali, yalnızca ‘insanca yaşamak’…

İNSAN HAKLARI BURADA İŞLEMİYOR
Aylardır Basmane bölgesinde zor şartlar altında barınan mültecilerle dayanışma faaliyetleri yürüten İzmir Müzisyenler Derneği’nden Kazım Altun, “Evrensel insan hakları buralarda işlemiyor, hak getire! Sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar, eczacılar ilaç vermiyor. Kendi imkanlarımızla sağlık ihtiyaçlarını ve yemeklerini karşılamaya çalışıyoruz. Göçmen Sağlık Merkezleri bile hastalarla yeterince ilgilenmiyor, bakmak istemiyorlar. Barınma, yaşama ve güvenlik en büyük problemleri. Esnaf ve vatandaşlar mültecilere karşı kin kusuyorlar. Ama alışveriş yaparlarken iyiler! Havalar soğudu, üşüyorlar, soba istiyorlar. Çocuklar hastalanmaya başladı Kaldıkları evlerin birçoğunda tahtakurusu var” dedi.

Türkiye’de ‘insanca’ yaşam şartlarına erişemeyen mültecilerin, yasadışı yollarla Yunanistan’a geçmeye devam ettiklerini kaydeden Altun, “Sekiz kere geçmeyi deneyen ama yakalanıp geri gönderilen var aralarında. Burada iş bulamıyorlar, hayat şartları zor. Kaçakçılar artık garanti vermeye başlamışlar. Seni götüreceğim, yakalanırsan saldıklarında tekrar götüreceğim diyorlar. İki hafta önce bölgedeki kaçakçılar yakalandı. Şimdi serbest kalsınlar diye dua ediyorlar. 800 dolardan başlıyor geçiş ücretleri. Afrika ülkelerinden gelenlerden 2 bin dolar alıyorlar” ifadelerini kullandı.

İŞE GİRDİM PARAMI VERMEDİLER
Eşi Payza ve üç çocuğu ile birlikte 2 yıl önce Pakistan’dan Türkiye’ye gelen Abit, aylarca sokakta kaldıklarını söylüyor. Şu an başka bir mülteci aileyle birlikte iki göz oda bir evde barınıyorlar. En küçük çocuğu Muhabbet, Türkiye’de dünyaya geldi. Abit, Pakistan’dan Türkiye’ye uzanan yolculuklarını şöyle anlattı: “Pakistan’da balıkçılık yaparak geçiniyordum. Ülkemde şiddet olayları vardı, çocuklarımın hayatı için kaçtım. İlk geldiğimiz zamanlar çok zordu. O zamanlar İstanbul’daydık. Kimseyi tanımıyordum, Türkçe bilmiyordum. Otel adresi soruyordum kimse cevap vermiyordu. Birkaç gün sokakta kaldık. Suriyeli bir mülteci yardım etti ve bir ev bulduk. Tekstil atölyesinde işe girdim ama paramı vermediler. Kimliğimiz yoktu, çocuklar hastalanınca doktora bile götüremiyorduk. Bir arkadaşım İzmir’e git belki orada kimlik verirler dedi. 6 ay önce buraya geldik. Polis, Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne götürdü. 6 gün kaldım, bir tane belge verdiler elime. İl Göç İdaresi’ne başvurdum ve kimlik verdiler” diye konuştu.

HAYALİM İNSANCA YAŞAMAK
Kalma izinlerinin 2 ay sonra biteceğini kaydeden Abit, geleceklerinin belirsiz olduğundan dert yanıyor: “Şu an çalışmıyorum, gitmediğim yer kalmadı ama iş vermiyorlar. Bazen iş buluyorum ama paramı vermiyorlar. 2 ay parkta yatıp kalktık. Durum çok zor. Artık İzmir’deyiz. 6 ay kalma izni verdiler. 4 ay geçti 2 ay kaldı. Sonra ne yapacağız bilmiyorum. Ya başka bir şehre gönderecekler ya da burada kalacağız. Her şey belirsiz. Bir kere Yunanistan’a gittim ama polis tutukladı. Çocuklarımla birlikte gitmiştik, onlardan para almıyorlar. 1500 dolar vermiştik. Bir daha geçmeyi düşünmüyorum. Zaten yol yok, para da yok. Herkes gidiyor ama yakalanıp geri dönüyorlar. İnsan gibi yaşamıyoruz. Tuttuğumuz ev de, ev gibi değil ama mecburuz. Çocuklarımın bir geleceği olursa çok mutlu olurum. Hayalim insanca yaşamak.”

BİR KİMLİĞİ OLSUN, OKUSUN!
İran rejiminin baskı politikaları gün geçtikçe artarken, baskı ortamında yaşam alanı sınırlandırılanlar ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor. Onlardan biri de 6 ay önce eşi ile birlikte Türkiye’ye gelen 29 yaşındaki Rıza. Kucağındaki 6 aylık bebeği Ayhan, Türkiye’de dünyaya geldi. “Orada tesisat işi yapıyordum” diyen Rıza, hikayesinden kısaca şöyle bahsetti: “Eşim Hıristiyan olduğu için İran’da çok baskı altında yaşıyorduk. Dayanamayıp Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Ama burada da yaşam çok zor. En basitinden bir kimliğimiz yok. İş için de, ev tutmak için de kimlik istiyorlar. Evimiz kira, 300 lira veriyoruz. Elektrik, su ile birlikte bu 600-700 lirayı buluyor. İş aradım ama kimliksiz olduğum için vermiyorlar. Burada birkaç kişi dışında kimseden yardım görmedik. Aylarca sokakta yattık. Her şeye rağmen hayal kurmaktan vazgeçmiyorum. En çok da bebeğim için…  Bir kimliği olsun ve okusun istiyorum. İnsanca yaşasın istiyorum.” (Çağla Geniş / İlkses Gazetesi)
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir