MENÜ
İzmir 11°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İthalat kıskacında Türkiye tarımı
İlker Ağın
YAZARLAR
1 Nisan 2021 Perşembe

İthalat kıskacında Türkiye tarımı

Anlaşılan o ki yeterliliği tartışılsa da pek çok tedbire, kısıtlamaya ve hatta aşının bulunup uygulanmasına rağmen bizi sarmalına almaya devam eden pandemi belası kolay kolay yakamızı bırakmayacak.  Özellikle gıdanın ve dolayısı ile tarımın önemini her geçen gün bize hatırlatmaya devam eden bu süreçten gereken dersi çıkarıyor muyuz, yoksa bildiğimizi okumaya devam mı edeceğiz?

       2020 yılında yaklaşık 20 milyar dolar karşılığı tarım ürünü ihraç etmişiz. Ülkemizin tarım potansiyeline karşılık oldukça küçük kalan bu rakamın gerçekte getirisini anlamak için hem tarım ürünü ithalatımızla karşılaştırmak hem de biraz içeriğine girerek aslında ne ihraç ettiğimize bakmak gerekiyor. Bu bağlamda ithalatımıza baktığımızda 16 milyar dolarla dış ticaret dengesinde dört milyarlık dolarlık bir fazla için gerçekte ne kadar sevinmeli ya da aslında üzülmeliyiz? Bakalım gerçekte ne almışız ne satmışız?

         Aldıklarımızın ilk üç sırasında yaklaşık 9 milyon ton ve 2 milyar dolarla Buğday, 3 milyon tondan fazla ve 1.25 milyar dolarla Soya fasulyesi ve 900 bin tonluk miktarına karşılık 700 milyon dolar ödediğimiz ham ayçiçek yağı.

         Sattıklarımızın ilk üç sırasında ise 157 bin tona karşılık 1.1 milyar dolar getirisiyle fındık, 3 milyon ton ve 950 milyon dolarla buğday unu ve 1,5 milyon ton ve 765 milyon dolarla makarna geliyor.

       Aldığımız buğdayın önemli bir kısmını değirmenlerde işleyip ya da makarna yapıp satıyoruz yani.

       Öncelikle bitkisel üretimin temel girdisi olan ve toplamda 6 milyon ton kullandığımız gübrenin yarısını doğrudan ithal ederken yurtiçindeki fabrikalarımızda ürettiğimiz diğer yarısının da ham maddesinin neredeyse tamamını ithal etmişiz.

        Hayvansal üretimde toplam girdi maliyetinin % 65- 70 ine karşılık gelen ve yurtiçinde yılda 26 milyon ton üretimini yaptığımız karma kesif yemin hammadde olarak neredeyse yarısı ithal ve bunun parasal karşılığı 4 milyar doların üzerinde.

        Temel girdilerden olan mazot zaten ithal.        

        Sektörel bazda un sanayinde ( buğday unu, buğday, kepek) dış ticaret dengesi 1.3 milyar dolardan fazla eksi veriyor. Nişasta sanayi 650 milyon doları aşan rakamlarla yine ekside.  Kırmızı eti söylemeye gerek yok; geçen yıl 25 milyon dolar ödemişiz yanı sıra 365 milyon dolarlık da canlı hayvan.  Bitkisel yağda 1,15 milyar dolar dolar. Tohum da 35 milyon dolar. Alkollü içkide 70 milyon dolar. Milyar dolarları aralara saklamaya çalıştığım bu tablo ihracattan ithalatı çıktığımız zaman eksi rakamlar. Yani bir anlamda dışa bağımlılık göstergemiz. Örnekleri çoğaltıp bu listeyi uzatabiliriz.

       Peki hiç mi dış ticarette ihracat lehine artıya geçmemişiz ve dört milyar dolar fazla nereden geliyor?

       Bitkisel üretimde 2 milyar dolara yakın fazla ile ile yaş meyve, 560 milyon dolar ile sebzede artıdayız. Sebzede domates meyvede mandalina ve limon başı çekiyor. Domatesin ne kadar hassas dengelere bağlı olduğunu bir uçağın düşmesiyle acı bir şekilde öğrendiğimizi hatırlamadan geçmek olmaz. 1,1 milyar dolar fındık ihracatının payını da ekleyelim.

      Hayvansal üretimde yem ayağında diğer hayvansal ürünlere göre çok daha fazla dışa bağımlı olduğumuz balıkçılık ve su ürünleri sektörü 850 milyon dolara yaklaşan rakamlarla dış ticarette en fazla artı yazan sektör. Bunun gerisinde 378 milyon dolarla beyaz et 285 milyon dolarla süt ürünleri ve 220 milyon dolarla yumurta var.

     Daha önceki yazılarımda değindiğim, son yirmi yılda bitkisel üretimde bir iki istisna dışında anlamlı bir üretim artışımız olmadığını, tarım alanlarımızın ve ekilen arazilerin azaldığını,  çiftçinin üretimden gün geçtikçe uzaklaştığını, çiftçinin mutlaka para kazanması gerektiğini, bunun için daha çok ve planlı desteklemeye ihtiyaç olduğunu…  Da buraya not olarak eklemeliyim.

     Özet olarak gübre ithal, tohum ithal, mazot ithal, ilaç ithal…

     Yem ithal, hayvan ithal, kimi ekipmanlar ithal, kanatlıda ana damızlıklar ithal…

     Tarımsal ürünlerde dış ticaretimize dönersek, dengede lehimize artı yazan 4 milyar için aslında yaptığımız değirmencilik, iş gücü, çobanlık-bakıcılık, tükettiğimiz suyun ve çevremize bıraktığımız kirliliğin karşılığı desek yanılmış olmayız.

    Atalarımız ne demiş : “Ceviz aldık ceviz sattık; tıkırtısı kar kaldı.”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 ismail Gümüşay
 1 Nisan 2021 Perşembe 19:33
merhaba çok güzel tesbit kolaygelsin
 Yavu Taşçı
 1 Nisan 2021 Perşembe 17:38
Teşekkürler dostum çok faydalı oldu.
 Kemal yildirim
 1 Nisan 2021 Perşembe 15:42
Rakamlarla ifade ile birlikte irdeleyip sonucta belirttiğin ve açıkça görüleceği üzere tarıma dayalı sanayi üretimi Değirmencik ,çobanlık bakıcılık ve kirlilik ise bu uygulanan politikanın ne yönde olduğu açıkça ortaya koymuştur. Bu uygulamaların tarıma ne kadar katkısı olacağı en basit anlamda Mehmet dayım da anlar da oylamalarda bu kesimden destekler nitelikteki geri dönüşlerin mantıgini Bir ziraatçi olarak cözebilmiş değilim. Her halde ithal düşünmekle mi olur.... Yüreğine emeğine sağlık dostum....
 Cengiz
 1 Nisan 2021 Perşembe 15:20
Çok iyi
 Kubilay
 1 Nisan 2021 Perşembe 15:19
Çok güzel analiz edilmiş
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir