MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
'Alperen davası'nda 2. duruşma raporu
Güncel
20 Kasım 2017 Pazartesi 19:20

'Alperen davası'nda 2. duruşma raporu

İzmir'in Çiğli ilçesindeki okul servis minibüsünde unutulmasının ardından yaşamını yitiren 3 yaşındaki Alperen Sakin'in ölümünde ihmali olduğu iddia edilen sanıkların yargılanmasına devam edildi.

Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanıklar okulun kurucusu Yurdagül İşgören ve servis şoförü eşi Taner İşgören, tutuksuz sanıklar usta öğretici A.G. servis görevlisi D.K. ve okul müdürü B.G. müştekiler Alperen Sakin'in annesi Buket ve babası Serkan Sakin ile taraf avukatları katıldı. 

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda olayın yaşandığı anaokulu öğrencilerinin velileri tanık olarak dinlendi. 

Tanıklardan veli B.H. oğlunun 3 yıldır aynı anaokuluna gittiğini, bir gün okula gidip kameradan oğlunu izlemek istediğini söyledi. Okula gittiğinde Yurdagül İşgören'in kendisine "Çok az bekleteceğim, bayan öğretmenler var üstleri başları oturuşları uygun olmayabilir, rahatsızlık vermemek adına yukarıya haber vereceğim.' dediğini belirterek, "Yukarıya telefon açtı, daha sonra çocuğumu izlemek için monitörü izledim, oğlum sağa sola koşturma halindeydi." dedi.

Çocuğunun bir gün kendisine "Arzu öğretmen bana vurdu." dediğini belirten tanık, bu konuyu okula sorduklarında "Severken ağzının üstüne vurarak seviyorlarmış, vurma dövme gibi bir şey mümkün olamaz." yanıtını aldıklarını söyledi. 

Müşteki avukatının, "Ceza odaları gibi hadiselere tanık olmuş mu? Çocuğun kolunda morluklar var mıydı?" sorusuna tanık, "Bacaklarında ve kollarında bazı morluklar vardı, oğlumun 'Bana vurdular' gibi ifadeleri vardı. Öğretmenler 'çocukların hayal gücü çok geniş böyle şeyler anlatabilirler' derlerdi." yanıtını verdi. 

Tanık, bir avukatın "Çocuğunuzun ruhsal durumda değişiklik oldu mu?" sorusu üzerine çocuğunun karanlıkta oynamayı sevdiğini ve kendilerine şakalar yaptığını ancak sınıf değişikliğinden sonra karanlıktan korkmaya başladığını belirterek, şöyle konuştu: "Daha sonra Yeşim öğretmenin sınıfına aldılar. Bir keresinde çocuğumun çamaşırı kirlenmiş, tuvaletini yaptığı için. Kirli çamaşırlar temiz elbiselerin bulunduğu torbaya konulmuş gönderilmişti, Yurdagül Hanımı aradım. Eşim de öğretmenlerle konuştu, benim canımı sıkan ifade 'daha fazla torba gönderin, yeteri kadar torba olmadığı için olmuştur.' İşgüzar buldum bu ifadeyi. Eşime dönerek 'bu kreşte sıkıntılar var.' dememe sebep olmuştur."

"Çocuğumun top havuzuna kapatıldığını öğrendik"
Bir avukatın "çocukların hapsedilmesi gibi hadiseler"i sormasına ilişkin tanık, şunları kaydetti: "Öğretmen bana bir fotoğraf gönderdi whatsapp üzerinden. Çocuğumun top havuzunun içinde oyun oynarken uyuyakaldığını gösterir fotosunu gördüm, başta normal olduğunu düşündük. Alperen'in olayı olduktan sonra benim oğlumun top havuzunda ceza aldığını ve top havuzuna kapatıldığını öğrendik. En çok ceza alan biri olarak oğlumu gösteriyorlar. Seymen diye bir öğrenci vardı. Kendisine nasıl davranıldığını anlatıyormuş. Bir velinin ses kaydı var normal bir sohbet içerisinde çocuk hangi odaya nasıl kapatıldığını anlatmış, bodrum katına kapatıldığını söylemiş."

"Çocuklar servis aracında adeta kargo gibi gidiyorlardı"
Tanık B.H. ilk başta çocuğunun servisi kullandığını belirterek, "Çocuklar servis aracında adeta kargo gibi gidiyorlardı, servisten aldım." dedi. 

Oğlunun okula gittiği sürece konuşmada zorluk çektiğini, okulu bıraktıktan sonra oğlunun kendisini ifade edebildiğini söyleyen tanık, çocukların ifadelerinden çocukların bodrum katındaki çöplerin üstlerine yatırıldığını öğrendiklerini kaydetti. 

Tanıklardan M.B. Alperen'in vefatından 1 ay önce öğretmen açığı olduğu için çocuğunu okuldan aldığını ifade ederek, "Çocuklar altlarına kaçırıyor, Nurcan öğretmen çocuğuma afedersiniz 'sidikli' diyormuş, çocuklar da bunu bize söylüyordu, ben bu tarz konuşmalardan rahatsız oldum." dedi. 

Olay olduktan sonra oğluna okula gitmeyeceğini söylediğinde oğlunun sevindiğini belirten veli K.T. şöyle devam etti: "Neden sevindiğini sordum 'Sana kızıyorlar mıydı, vuruyorlar mıydı' dedim, 'Evet kafama vuruyorlardı, Nurcan öğretmen vuruyordu. Annecğim sopa da vardı' dedi, 'Ne sopası' dedim. 'Davul sopası Nurcan Öğretmen vuruyordu' dedi. Oğlum ara ara kolunda morluklarla geliyordu, çocuğum düşmüştür diye düşünüyordum, bu olay olduktan sonra ısrar ederek sordum, okula gitmeyeceksin dedikten sonra anlatıldı." 

Veli B.K. ise "Oğlum yemek esnasında çok konuştuğu için ceza almış, sonra depo gibi bir yere kapanmış, 'Annen baban gelene kadar buradasın' demişler. 'Bana niye anlatmadın' dedim. 'Çok korktum, annenize babanıza bu olayları anlatırsanız zaten onlar çalışıyor, sabah buraya geldiğinizde daha beter olursunuz.' dedi." diye konuştu. 

Olaydan 1 ay önce çocuğunu memnun olmadığı için okuldan aldığını belirten C.K, "Çocuğum okuldan geldiğinde su verilmediğini söyledi, ağızlarını sıkarak yemek yediriyorlarmış, zorla uyutuyorlarmış, su istediklerinde çocuğumun kafasına oyuncaklarla vurduklarını söyledi. Çocuğum eve susuz geliyordu, 'su istiyorum, kafama vuruluyor' diyordu." diye konuştu.  

Ö.Ç. de çocukların servis aracına bindirildiğinde emniyet kemeri takılmadığını iddia ederek, servis öğretmenlerinin sürekli değiştiğini ileri sürdü. 

Çocuğunun okuldan geldiğinde kolunda morluklar olduğunu ve bu durumu Yurdagül İşgören'e sorduğunu belirten Y.B. ise şöyle konuştu:

"Yurdagül Hanım bana 'o yaştaki çocukların kendilerini savunma şekli olduğunu kendisinin bu duruma müdahale edilemeyeceğini' söyledi. Servis aracına öğrenciler bindirildiğinde emniyet kemeri takılmıyordu, servis ablasını uyardım o zaman. Bir defa servis aracına bindim. Çocuklar oturmuyordu, ayakta dolaşabiliyorlardı."

Velilerden tanık M.K. ise sabah kızını servise bindirirken elinde sütlerin olduğu bir poşet olduğunu belirterek, "Alperen süt almak için elini uzattı, 'Kıyamam süt istiyor okula götürmeden ver' dedim. D.K. de 'tamam' dedi. Kızım servis aracında şoförün arkasında, Alperen de onun arkasında oturuyordu." dedi. 

Müşteki Serkan Sakin'in tanığa "Alperen'i o sabah serviste gördüğünde uyanık mıydı? Bir mahmurluk var mıydı?" sorusunu yöneltmesi üzerine tanık, "Alperen uyanıktı, sütü görünce elini uzattı." yanıtını verdi.  

Tanık anaokulunda aşçı olarak çalışan T.D. olay tarihinde anaokulunda 4 aydır çalıştığını belirterek, "Olay günü de unutulmuş serviste. Telaşlandılar. Bağırdılar. Arabaya doğru koştuk. Nurcan öğretmen aldı Alperen'i. Çocuklar çıkmasın diye içeriye aldım." dedi. 

Müşteki avukatı Şenol Diş'in olay gününe ilişkin detaylar sorması üzerine tanık, "Alperen için 'mutfakta var mıydı' diye sordular, ben de olmadığını söyledim. Bu esnada bir yoklama yapıldı mı görmedim. 112'yi arayan oldu mu bilmiyorum. Alperen'i hastaneye Yurdagül Hanım ile Nurcan Altıok birlikte götürdüler. Servis aracından çocuğu ben almadım. Aşçılık için herhangi bir belgem yok. Çocuğun yüzüne su serpmedim. " dedi. 

Müşteki avukatı Fikret Türkyılmaz'ın tanığa "kamera kayıtlarının söküldüğü ve bir poşet halinde kendisine verildiği" iddialarına ilişkin, "Torbayı bana Taner İşgören verdi. Ben de gidip Yurdagül Hanımın odasına koydum." dedi. 

Mahkeme heyeti saatin geç olması nedeniyle dinlenmeyen tanıkların gelecek celse dinlenmesine, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

Alperen Sakin'in babası Serkan Sakin duruşma sonunda yaptığı açıklamada okulun içerisindeki kamera kayıtlarının belli bir bölümünün silindiğini belirterek, şöyle konuştu: "Kamera kayıtlarının tekrar incelenmesi için büyük bir heyete gönderilmesine karar verildi. Başından beri söylüyorum, çocuğumun serviste öldüğünü düşünmedim. Çocuk serviste ölmedi. Çocuk serviste öldüyse neden kreş içerisindeki kameralar sökülüyor? Bu kafada soru işareti uyandırıyor. Sonuna kadar yılmadan yapılması gereken neyse çalışacağız. Toplum vicdanını rahatlatmamız gerekiyor. Bir dahaki celsede her şey apaçık çıkar. Biz de çocuğumuzun nasıl vefat ettiğini biliriz en azından."

Olay 
İzmir'in Çiğli ilçesinde 15 Ağustos'ta, anaokuluna gitmek için sabah saatlerinde evden alınan ancak unutulduğu okul servis minibüsünde baygın bulunan 3 yaşındaki Alperen Sakin, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. 

Alperen'i anaokuluna götüren servisin şoförü Taner İşgören ile servis görevlisi D.K. gözaltına alınmıştı. Taner İşgören, "Dikkat ve özen hükümlülüğüne aykırı davranma ile ölüme sebebiyet verme" suçundan tutuklanmış, D.K. serbest bırakılmıştı. 
Daha sonra Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığınca okulun kurucusu Yurdagül İşgören ile D.K. hakkında yakalama kararı çıkarılmış, savcılıktaki ifadelerinin ardından, Yurdagül İşgören tutuklanmış, D.K. ise adli kontrol şartıyla salıverilmişti. 
İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlatarak, müfettiş görevlendirmişti. Küçük çocuğun ölümüne ilişkin yürütülen idari soruşturma çerçevesinde anaokulunun kapatılmasına karar verilmişti. 

Sanıklar hakkında hazırlanan iddianamade, okulun kurucusu Yurdagül ve servis şoförü eşi Taner İşgören'in 3 yıldan 14 yıla kadar, servis ablası olarak çalıştırılan D.K. ile Okul Müdürü B.G'nin 3 yıldan 9 yıla kadar, usta öğretici A.G'nin 2 yıldan 5 yıla kadar, A.S'nin ise 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti. (AA)

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir