"Yüzyılın anlaşması dedikleri bir işgal projesidir"
ABD Başkanı Trump'ın açıkladığı tek taraflı Ortadoğu Planı'na tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan "Yüzyılın anlaşması diyorlar, bu bir işgal projesidir. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir. Kudüs satılık değildir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneğince (AYD) bu yıl 5'incisi düzenlenen Anadolu Medya Ödülleri töreninde konuştu.
Erdoğan, 28 Ocak'ın Misakımilli beyannamesinin açıklanışının yüzüncü yıl dönümü olduğunu belirterek, "Lafa gelince cumhuriyetçiliği kimseye bırakmayanların Misakımilli ruhundan bile habersiz olduklarının en somut ispatı bugün takip ettikleri siyasettir. Eğer Misakımilli'yi yürekleri ile kabullenmiş olsalardı, orada çizilen sınırlar içindeki halkın tüm unsurlarıyla bölünmez bir bütün olarak kabul edildiğini göreceklerdi." diye konuştu.
Bu belgenin neredeyse her maddesinde milli iradenin üstünlüğüne, milletin tercihlerine saygı gösterilmesine atıfta bulunulduğuna işaret eden Erdoğan, "Misakımilli ile Mondros'u yırtıp atmıştık. Bugün yürüttüğümüz siyasetle de bizi yeni Mondroslara mecbur bırakmak isteyenlerin oyunlarını bozuyoruz." ifadesini kullandı.
Tek muhatap ve hesap mercilerinin millet olduğunun altını çizen Erdoğan, bu anlayışla kimin ne dediğine değil, sadece milletin hangi istikameti gösterdiğine baktıklarını vurguladı.
Üstlendikleri sorumluluğun ve verdikleri sözün gereği olarak Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için gece gündüz çalıştıklarını bildiren Erdoğan, eski Türkiye'nin alışkanlıklarıyla bugünkü büyük ve güçlü Türkiye'yi idrak edebilme, anlayabilme ve yönetebilmenin mümkün olmadığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gerçeklerin her alanda yeni anlayış, strateji ve yöntemler geliştirmeye mecbur bıraktığını belirtti.
"HANİ BUNLARIN KADIN HAKLARI, KADINLARA SAYGISI"
Tarihe, medeniyete, kültüre, sahip olunan kadim mirasa sahip çıkarken sınır içinde yapılanlar ve sınır dışında yürütülen çalışmaları da tüm dünyaya en doğru şekilde anlatmakla mükellef olduklarına işaret eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sürekli ve sistematik bir şekilde Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturmak gayretleri olduğunu biliyoruz. Karşımızda, çoğu da ülkemizde üretilen yalan yanlış bilgiler üzerinden Türkiye'yi ve Türk milletini karalamak için canhıraş şekilde çalışan devasa bir mekanizma bulunuyor. Bunun içinde Ermeni lobisi var, Rum lobisi var, PKK var, FETÖ var, DEAŞ var, bir şekilde kuyruğuna bastığımız başka pek çok kesim var. Öyle şeyler yapıyorlar ki gerçeğin böylesine ters yüz edilebilmesi karşısında hayretimizi saklayamıyoruz. En basitinden terör örgütleri ve onlara destek verenlerle zalim rejimler masum sivillere saldırırken görmezden, duymazdan gelenler, Türkiye'nin meşru müdafaa gayretlerini kıyasıya eleştiriyor. Bizim yeri geldiğinde kendi canımızı tehlikeye atma pahasına tek bir masumun burnunun bile kanatılmasına asla müsamaha etmemiz, asla sessiz kalmamız mümkün değildir. İşte işgal, katliam, tehcir ithamlarıyla bunları karartanlar, çocukları, kadınları, yaşlıları göz göre göre öldürenleri görmezden geliyor.
İşte bu ara ekranlarda bir şey izliyoruz. Nedir o? Bakıyorsunuz Filistin'de kadınlar, eşinin silahlarla özellikle sürüklendiğini görünce, ona sarılmak istiyor ama İsrail'in o malum tipleri bakıyorsunuz silahla, tekme tokat gelip, o kadınların üzerine gidiyor. Hani bunların kadın hakları, hani bunların kadınlara saygısı. Yeri geldiği zaman bakıyorsunuz İsrail'e karşı bu kadar müşfik davrananlar, İsrail'in bu zulmüne karşı, bu attığı adımlara karşı zalimce takındığı bu tavırlara karşı niye sessiz duruyorlar?"
ABD'nin sözde Orta Doğu barış planına değinen Erdoğan, "Şimdi 'yüz yılın anlaşması' diyorlar. Ne anlaşması ya. Bu bir işgal projesidir." dedi.
"KUDÜS BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR"
BM Genel Kurulunda gösterdiği haritayı anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"1947 yılında Filistin neydi, İsrail neydi? O günkü Filistin ile bugünkü Filistin'e bakıyorsunuz tamamen yer değiştirmiş. Utanmadan, sıkılmadan kalkıp şu anda dünyaya diyorlar ki 'Filistin'e biz şimdi yeni haklar getiriyoruz.' Bırakın bu yalanı, kimi aldatacaksınız ya. Hayatınız bunlarla geçmiş. Bir tarafta bakıyorsunuz, Trump yanına almış malum kişiyi, karşılarında kipalılar, onlara hitap ediyorlar ve oradan da toplayacakları alkışa bakıyorlar. O alkışlarla siz dünyanın kaderini değiştiremezsiniz. Filistin'in kaderini ise hiç değiştiremezsiniz ve Filistin de Kudüs de hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir."
Bugünkü MGK toplantısına ilişkin basın açıklamasında özellikle bu konuya değindiklerini vurgulayan Erdoğan, yarınki konuşmasında bu konu üzerinde hassasiyetle duracağını bildirdi. Erdoğan, "Ama bizim Türk milleti olarak Filistin'e bakışımız cennetmekan Sultan Abdülhamit Han neyse bizim de bugün bakışımız odur. Kudüs satılık değildir. Dolayısıyla da kimse bir şeyler verelim de siz burayı bize bırakın deme edepsizliğine de girmesinler. Ben yine inanıyorum ki yüzlerce, binlerce Filistinli kardeşim oradaki bu mücadeleyi kanları pahasına yine vermeye devam edeceklerdir. Bizler de buna hazırız." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın tüm güçlerinin cirit attığı yerlerde Türkiye en temel haklarını savunmak için varlık gösterdiğinde, adeta kıyamet kopartıldığına dikkati çekerek, "İstiklalimize ve istikbalimize kasteden darbecileri bağırlarına basanlar verdiğimiz şehitleri ve gazileri yok sayıyor." dedi.
Erdoğan, 28 Ocak'ın Misakımilli beyannamesinin açıklanışının yüzüncü yıl dönümü olduğunu belirterek, "Lafa gelince cumhuriyetçiliği kimseye bırakmayanların Misakımilli ruhundan bile habersiz olduklarının en somut ispatı bugün takip ettikleri siyasettir. Eğer Misakımilli'yi yürekleri ile kabullenmiş olsalardı, orada çizilen sınırlar içindeki halkın tüm unsurlarıyla bölünmez bir bütün olarak kabul edildiğini göreceklerdi." diye konuştu.
Bu belgenin neredeyse her maddesinde milli iradenin üstünlüğüne, milletin tercihlerine saygı gösterilmesine atıfta bulunulduğuna işaret eden Erdoğan, "Misakımilli ile Mondros'u yırtıp atmıştık. Bugün yürüttüğümüz siyasetle de bizi yeni Mondroslara mecbur bırakmak isteyenlerin oyunlarını bozuyoruz." ifadesini kullandı.
Tek muhatap ve hesap mercilerinin millet olduğunun altını çizen Erdoğan, bu anlayışla kimin ne dediğine değil, sadece milletin hangi istikameti gösterdiğine baktıklarını vurguladı.
Üstlendikleri sorumluluğun ve verdikleri sözün gereği olarak Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için gece gündüz çalıştıklarını bildiren Erdoğan, eski Türkiye'nin alışkanlıklarıyla bugünkü büyük ve güçlü Türkiye'yi idrak edebilme, anlayabilme ve yönetebilmenin mümkün olmadığına dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gerçeklerin her alanda yeni anlayış, strateji ve yöntemler geliştirmeye mecbur bıraktığını belirtti.
"HANİ BUNLARIN KADIN HAKLARI, KADINLARA SAYGISI"
Tarihe, medeniyete, kültüre, sahip olunan kadim mirasa sahip çıkarken sınır içinde yapılanlar ve sınır dışında yürütülen çalışmaları da tüm dünyaya en doğru şekilde anlatmakla mükellef olduklarına işaret eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sürekli ve sistematik bir şekilde Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturmak gayretleri olduğunu biliyoruz. Karşımızda, çoğu da ülkemizde üretilen yalan yanlış bilgiler üzerinden Türkiye'yi ve Türk milletini karalamak için canhıraş şekilde çalışan devasa bir mekanizma bulunuyor. Bunun içinde Ermeni lobisi var, Rum lobisi var, PKK var, FETÖ var, DEAŞ var, bir şekilde kuyruğuna bastığımız başka pek çok kesim var. Öyle şeyler yapıyorlar ki gerçeğin böylesine ters yüz edilebilmesi karşısında hayretimizi saklayamıyoruz. En basitinden terör örgütleri ve onlara destek verenlerle zalim rejimler masum sivillere saldırırken görmezden, duymazdan gelenler, Türkiye'nin meşru müdafaa gayretlerini kıyasıya eleştiriyor. Bizim yeri geldiğinde kendi canımızı tehlikeye atma pahasına tek bir masumun burnunun bile kanatılmasına asla müsamaha etmemiz, asla sessiz kalmamız mümkün değildir. İşte işgal, katliam, tehcir ithamlarıyla bunları karartanlar, çocukları, kadınları, yaşlıları göz göre göre öldürenleri görmezden geliyor.
İşte bu ara ekranlarda bir şey izliyoruz. Nedir o? Bakıyorsunuz Filistin'de kadınlar, eşinin silahlarla özellikle sürüklendiğini görünce, ona sarılmak istiyor ama İsrail'in o malum tipleri bakıyorsunuz silahla, tekme tokat gelip, o kadınların üzerine gidiyor. Hani bunların kadın hakları, hani bunların kadınlara saygısı. Yeri geldiği zaman bakıyorsunuz İsrail'e karşı bu kadar müşfik davrananlar, İsrail'in bu zulmüne karşı, bu attığı adımlara karşı zalimce takındığı bu tavırlara karşı niye sessiz duruyorlar?"
ABD'nin sözde Orta Doğu barış planına değinen Erdoğan, "Şimdi 'yüz yılın anlaşması' diyorlar. Ne anlaşması ya. Bu bir işgal projesidir." dedi.
"KUDÜS BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR"
BM Genel Kurulunda gösterdiği haritayı anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"1947 yılında Filistin neydi, İsrail neydi? O günkü Filistin ile bugünkü Filistin'e bakıyorsunuz tamamen yer değiştirmiş. Utanmadan, sıkılmadan kalkıp şu anda dünyaya diyorlar ki 'Filistin'e biz şimdi yeni haklar getiriyoruz.' Bırakın bu yalanı, kimi aldatacaksınız ya. Hayatınız bunlarla geçmiş. Bir tarafta bakıyorsunuz, Trump yanına almış malum kişiyi, karşılarında kipalılar, onlara hitap ediyorlar ve oradan da toplayacakları alkışa bakıyorlar. O alkışlarla siz dünyanın kaderini değiştiremezsiniz. Filistin'in kaderini ise hiç değiştiremezsiniz ve Filistin de Kudüs de hep söylüyorum, yine söyleyeceğim, Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir."
Bugünkü MGK toplantısına ilişkin basın açıklamasında özellikle bu konuya değindiklerini vurgulayan Erdoğan, yarınki konuşmasında bu konu üzerinde hassasiyetle duracağını bildirdi. Erdoğan, "Ama bizim Türk milleti olarak Filistin'e bakışımız cennetmekan Sultan Abdülhamit Han neyse bizim de bugün bakışımız odur. Kudüs satılık değildir. Dolayısıyla da kimse bir şeyler verelim de siz burayı bize bırakın deme edepsizliğine de girmesinler. Ben yine inanıyorum ki yüzlerce, binlerce Filistinli kardeşim oradaki bu mücadeleyi kanları pahasına yine vermeye devam edeceklerdir. Bizler de buna hazırız." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın tüm güçlerinin cirit attığı yerlerde Türkiye en temel haklarını savunmak için varlık gösterdiğinde, adeta kıyamet kopartıldığına dikkati çekerek, "İstiklalimize ve istikbalimize kasteden darbecileri bağırlarına basanlar verdiğimiz şehitleri ve gazileri yok sayıyor." dedi.
Almanya'nın caddelerinde, sokaklarında PKK'lı teröristlerin, FETÖ'nün, DEAŞ'ın cirit attığına dikkati çeken Erdoğan, "Lafı geldiğinde de 'DEAŞ'lılar sizde.' diyorlar. Utanın, utanın. Biz DEAŞ'lıları El-Bab'da anında derdest ettik. El-Bağdadi'yi yakaladıklarında hava attılar. Biz, el-Bağdadi'nin en yakınlarını şu anda toparladık ve bizim cezaevlerinde. Biz bu kadar hassasız bu konularda." diye konuştu.
Türkiye'nin terörle mücadeledeki hassasiyetinin aynen devam ettiğine vurgu yapan Erdoğan, şunları belirtti:
"Peki biz bu durum karşısında ne yapacağız? Cumhurbaşkanı sıfatıyla şahsım başta olmak üzere tüm arkadaşlarımızla her fırsatta muhataplarımıza gerçekleri anlatıyoruz. Uluslararası camiada çekinmeden anlatıyoruz fakat siyasetçiler ve medya ile onlar üzerinden geniş toplum kesimlerine bu gerçekleri gösterme hususunda ciddi sıkıntımız var. Bunun için hep birlikte bir iletişim seferberliği başlatmalıyız. Resmi beyanların ve kanalların kamuoyu oluşturmada etkisi, sivil inisiyatiflere göre daha sınırlı kalıyor. Bu bakımdan medya mensuplarımız başta olmak üzere sivil girişimlerden daha güçlü destek bekliyoruz. Her birimiz kendi kontaklarımızı, etki alanımızı, imkanlarımızı sonuna kadar kullanarak Türkiye'nin ve Türk Milletinin her alandaki duruşunu doğru bir şekilde dünya kamuoyunun gündemine taşımalıyız."
Erdoğan, yurt dışında gazetecilerin gazetecilere, iş insanlarının iş insanlarına, bilim insanlarının bilim insanlarına, öğrencilerin öğrencilere, vatandaşın vatandaşa hakikatleri anlattığında, Türkiye ile ilgili olumsuz havanın kısa sürede dağılacağına inandığını söyledi.
"HERKES KENDİ İŞİNİ DOĞRU YAPMALI"
Medya için "yasama, yürütme ve yargının ardından dördündü güç" tanımlaması yapıldığını hatırlatan Erdoğan, medyanın işlevi itibariyle toplumun hakkını, hukukunu, çıkarını koruma gibi bir kamu görevi yürüttüğünü dile getirdi.
Erdoğan, sınırlı bir alanda ancak çok hayati görevler ifa eden yerel medyanın ise sistemin adeta kılcal damarları olduğunu belirterek, yerel medya mensuplarının ulusal medyayı da beslediğini söyledi.
Türkiye'de eskiden beri hem yerel hem ulusal düzeyde, siyaset ve bürokrasi kurumları ile medya arasındaki ilişkilerde hep sıkıntı yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları ifade etti:
"Siyasetçinin medyayı kontrol altında tutmak istemesi de medyanın siyasetçiyi yönetmeye kalkması da yanlıştır. Herkes kendi işini yaptığı, bunu da kurallar dahilinde ve şeffaf bir şekilde yürüttüğü zaman her şey çok daha sağlıklı yürüyecektir. Medya mensuplarının doğrudan ve dolaylı ticari kazanç hırsı, ideolojik saplantısı, bireysel hesabı kamu görevinin önüne geçtiğinde halkın gözündeki değeri de azalmaya başlar. Aynı şekilde siyasetçi ve bürokrat da kamu görevini bireysel çıkarlarına alet etmeye başladığında, milletin gözünde hızla irtifa kaybeder. Herkes kendi işini en doğru şekilde yaptığında, bu işten taraflarla birlikte milletimiz de kazançlı çıkacaktır."
"BU SÜREÇTE 'BEN' DİYEN KAYBEDER"
Bazı toplumların sistemle, bazılarının ise vicdanla ayakta durduğuna işaret eden Erdoğan, "Biz, hem sistemimizi en iyi şekilde kurmak hem de vicdanlarımızı daima tetikte tutmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde bize ne bu coğrafyada ne bu dünyada kimse hayat hakkı tanımaz. Türkiye ve Türk milleti olarak bize yağmurlu havada bir bardak su vermeyecek sırtlanlarla dolu bir iklimde hem hedeflerimize ulaşmanın hem de tüm dost ve kardeşlerimize destek vermenin mücadelesini sürdüreceğiz." dedi.
"Bunun için hep bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilhassa yaşadığımız bu süreçte 'ben' diyen herkes kaybeder. Kendimizin ve evlatlarımızın geleceği, her alanda ve her zaman 'biz' dememize, bu şekilde hareket etmemize bağlıdır. Bizden önceki kuşak, yeni kurulan bir ülkenin tüm yükünü omuzlamıştı. Biz, kuruluştan yükselişe geçen dönemin sancılarıyla kıvrandık. İnşallah evlatlarımıza her bakımdan güçlü bir Türkiye bırakmakta kararlıyız. Bu yolda birlikte yürüdüğümüz herkesten Allah razı olsun diyoruz."
Anadolu Yayıncılar Derneğini kendi alanında yürüttüğü çalışmalarla bu sürece daha fazla destek vermeye davet eden Erdoğan, derneğin ödüle layık gördüğü tüm medya mensuplarını tebrik etti.