MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
31 Mart'taki veda öncesi 'Yol arkadaşı' Kocaoğlu'nu anlattı!
Politika
23 Mart 2019 Cumartesi 10:21

31 Mart'taki veda öncesi 'Yol arkadaşı' Kocaoğlu'nu anlattı!

CHP’lilerin ‘Yekta Abisi’… Aziz Kocaoğlu’na Alaattin Yüksel ile birlikte en yakın iki siyasiden biriydi… 31 Mart’taki veda öncesi Kocaoğlu’nun ‘yol arkadaşı’ Yekta Varnalı, gazeteci Sercan Avcı’ya Kocaoğlu’nu, Kocaoğlu’lu 15 yılı anlattı!

GERÇEKİZMİR - Yekta Varnalı…

Aziz Kocaoğlu’na Alaattin Yüksel ile birlikte en yakın iki siyasiden biriydi.

Kocaoğlu’nun uzun yıllar danıştığı, dertleştiği isim oldu!

Kimi zaman Kocaoğlu’nun ‘kara kutusu’ denildi…

Kimi zaman da Kocaoğlu’nun prensi…

CHP’lilerin ‘Yekta abisi’

CHP’de parti mutfağında onca görevler almasına,

Kocaoğlu’na yakınlığına rağmen milletvekili, belediye başkanı olmadı.

Her kongre sürecinde İl Başkanlığı için ismi geçti.

İstemedi!

31 Mart’ta Kocaoğlu veda etmeden önce

Kocaoğlu’nun ‘yol arkadaşı’

Gazeteci Sercan Avcı’ya Kocaoğlu’nu, Kocaoğlu’lu 15 yılı anlattı!

ÖZEN’İ ANDI PARTİ İÇİ MESAJ VERDİ!

Röportaj öncesi geçtiğimiz gün hayatını kaybeden CHP İl Eski Başkan Yardımcısı Yücel Özen’i saygıyla anarak başlayan Varnalı, “Bazen hepimiz siyasete, partimize karşı haksızlık edebiliyoruz, kızıyoruz, söyleniyoruz ancak biz bu güzel insanları bu yüzden tanıdık. İzmir ve ilçelerinde nereye gitsek çayını içebileceğimiz, merhaba diyebileceğimiz insanlar var. Bunu, buna borçluyuz.  Böyle bir zenginliği göz ardı etmemeliyiz. Sadece bu yüzden bile bu çatı altında olan insanlar birbirini sevmeli, birbirini saymalıdır diye düşünüyorum” dedi.

AZİZ BEY’E YAKINLIĞIM DİKKATLİ DAVRANMAMA NEDEN OLDU

Aziz Bey’e en yakın siyasi isimlerden biriydiniz… Böyle bir güce rağmen ne milletvekilliği ne de belediye başkan adaylığınız olmadı… Neden?

Öncelikle, siyaset bir meslek değil. Siyaset, bir vatandaşlık görevi…Ben buna ömür boyu bu şekilde baktım. Bir de çok önemli görevlerde bulunan insanlarla yakın arkadaşsanız, hele önseçim olmayan bir ortamdaysanız siyasi görev taleplerinizde daha dikkatli olmalısınız. Siz ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin o görevdeki arkadaşınızın gücünü kullandığınız algısını kıramazsanız. Ayrıca ben yerel bazda yapılabilecek tüm görevleri yaptım. 1983 yılından beri parti il konuşmacılığı ile başladım, il danışma kurulları, belediye meclis üyeliği , il yöneticiliği, il sekreterliği, il başkan yardımcılığı, büyükşehir grup sözcülüğü ve ikinci SHP döneminde de kurucu il başkanlığı yaptım. Ben, 36 yıllık siyasi hayatımın 10 yılını parti yöneticiliği ile geçirdim.  Yapılabilecek her şeyi yaptım ve bunu bir vatandaşlık görevi gördüğüm için yaptım. Özellikle talebimin olmamasının sebebi de, Aziz Bey ile yakınlığımız da biraz önce söylediğim gibi dikkatli davranmama neden oldu. Son yıllarda partide önseçim mekanizması kullanılmadığı için, önseçimden çıkarsanız sorun yok ama siz bir yere aday olup çıkarsanız, ne yaparsanız yapın çok yakın arkadaşınızın gücüyle ilişkilendirilecektir. Buna hiçbir zaman tenezzül etmedim ve ihtiyaç da duymadım.

Aziz Bey’den ‘aday ol’ teklifi geldi mi?

Çok kez tabi… Sadece Aziz Bey değil çevremden de çoğu arkadaşımdan geldi. Ancak böyle bir isteğim olmadı.

İl başkanlığı için neredeyse her kongrede isminiz geçti. Neden Yekta Varnalı sürekli il başkanlığına yakıştırıldı? Neden il başkanlığı tekliflerine sıcak bakmadınız?

Ben iyi bir partiliyim. Kendimi 5-6 yıldır belki daha uzun bir süredir bir partili ağabey gibi görmekteyim. Partideki tüm kongrelerde yarışan isimlerin hepsiyle iyi ilişkilerim var, hiçbirini ayrı görmedim. Parti içinde kliklere bölünmenin, rakip gibi görülmenin fayda sağlamayacağını düşündüm. Hepsiyle aklımın, bilgimin yettiğince fikir alışverişinde bulunmayı yeğledim. Benim böyle bir yapım var. Bir de resmi görevler; belediye başkanlığı, il başkanlığı kolay işler değil. Ben fazla resmiyeti de seven biri değilim. Yaptığınız işi mutlaka en doğru şekilde yapmanız lazım, zamanınızı ayırmanız lazım. Ben çalışan bir insanım, 64 yaşındayım ve hala bir işim var, sabah dükkanı ben açarım. Böyle bir vaktim de yok.  Bir işi yapacaksınız kendinizi yüzde 100 ona bırakmanız lazım.  Hemen hemen 3 aileye bakıyorum, bir aile şirketini işletiyorum. Ayırabildiğim , yapabildiğim kadar siyasete zaman ayırıyorum. Bunun içinde birincil görevleri layıkıyla zaman ayırabileceğim kanaatinde olmadığım için hiçbir zaman düşünmedim.

Aziz Bey 31 Mart’la birlikte veda ediyor. 1 Nisan’dan sonra sizin için siyaset hangi noktada olacak?

Aynı şekilde, aynı yoğunlukta devam edecek, statüm de bir değişiklik olacağını sanmıyorum. Aziz Bey adaylığını noktaladıktan sonra da gelen giden de hiçbir eksilme yok, partimin her kesiminden dostlarla sohbet ediyorum. Bu böyle devam edecek. Bizi herkes tanır, CHP’li olarak bilir, yıllarımızı verdik. CHP’ye elimizden geldiğince desteğimizi veriyoruz. Vermeye de devam edeceğiz.

DENİZ YÜCEL’İN BU İŞİ YAPABİLECEĞİNE İNANDIM, ÖNERDİM!

CHP’nin mevcut İl Başkanı Deniz Yücel’i Ali Engin’le birlikte Aziz Bey’e öneren 2 isimden birisiniz.  Neden Deniz Yücel’i önerdiniz?

Ben gençliğe güveniyorum, 40 yaş grubunun partide yönetimleri, idareyi ele almasına inanan biriyim. 35 yaşın altında ülkede yüzde 65 nüfus var. Bir partinin geleceği de gençlerin yönetimi ele almasıyla gerçekleşecek. Bu nasıl olacak? Gençler sınavlardan geçecek, bu makamlarda çalışacak, görev yapacaklar ve ondan sonra tabi ki aralarında elemeler olacak ama partiyi bu kadro götürecek. Ben gençliğe inanan biriyim, tabi ki tecrübeye de çok önem veriyorum ama gençlerin daha yoğunlukta, çoğunlukta partiyi ele almalarını istiyorum. Deniz Yücel genç bir arkadaşımız, ben babasını tanırım, birlikte siyaset yaptık. Deniz, 3 buçuk yıl büyükşehirin grup sözcülüğünü yaptı. Bu ne zaman olacak? Bunun başlaması lazım. Ben aklıma gelen ve izlediğim kadarıyla bu işi başarabileceğine inandığım Deniz Yücel’i,  Aziz Bey’e sadece “olabilir mi” diye önerdim. Çünkü Aziz Bey benden daha iyi tanıyordu, 3 buçuk yıl beraber çalışmıştı.

Deniz Yücel’in il başkanlığındaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok önemli bir süreçteyiz. Tarihteki ilk defa partiler ittifak yaptı. İttifak kolay işler değildir. Bu dönem hem Cumhurbaşkanlığı sonrasında yerel seçim süreci… Buralarda, hem de az tecrübeyle bu işlerin içinden çıkmak kolay değildir. Deniz Yücel bence bu işi başarıyla götürüyor. Herkesin hataları olabilir, ama ben genel itibariyle Deniz Yücel’in gidişatından memnunum.

AZİZ BEY DE MASKE YOK

Aziz Kocaoğlu’nu en yakın siyasi arkadaşlarından biri olarak sizden dinlemek isterim? Siyasilerin, İzmirlilerin Aziz Kocaoğlu’nun pek bilmediği özellikleri neler?

Aziz Bey sahici bir kişilik, samimi, içi dışı bir ve bu durum karşısındakine geçebiliyor. Sevilmesinin en büyük nedenlerinden biri Aziz Bey de maske yok! Bir Anadolu insanı… Bunu çok gözlemlemişimdir. Bence en önemli özelliği bu… Yoksa Aziz Bey de çok tecrübeli değildi, Bornova Belediye başkanlığından Büyükşehir Belediye Başkanlığına geldi. Hem de Rahmetli Piriştina gibi önemli bir şahsiyetin arkasından... Ancak çok kısa bir sürede toparladı ve çok önemli işlere imza attı.

İzmir’de Kocoağlu’lu 15 yılı nasıl anlatırsınız?

Ben Aziz Kocaoğlu’nun 20 yıl sonra çok daha iyi anlaşılacağını, çok daha takdir edileceğini düşünüyorum. 2014 seçimlerinde “İzmir’i ham yaptırmadık” diye bir şeyimiz vardı. Aziz Kocaoğlu İzmir’i korumuştur. Bugün İstanbul’a, Ankara’ya baktığımızda; “bırakın yapsınlar, bırakın etsinler” politikalarından korumuş ve dışına çıkmıştır. Bugün Cumhurbaşkanı bile artık “dikey yapılanmayı bırakalım yatay yapılanmaya geçelim” diyebilmiştir, aradan geçen 24 yıl sonra… Aziz Bey’i konuşurken, mesela bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi  kredi kuruluşları nezdinde 3 yıldızlı bir performansa sahipse bunu alkışlamak gerekir. Bu, israftan kaçınan, doğru yatırımlara yönelen, gelir gider dengesini tutturan anlayışla oluyor. Sonuçta halkın parasını harcıyorsunuz, kendi paranızdan üstün tutmanız ve titizlenmeniz gerekiyor. İşte Aziz Bey bunu gerçekleştirmiştir. Aziz Bey bir İzmir Modeli yarattı ve bu model İzmir halkının aklına yerleşti. Yerelden kalkınma… Bunlar çok önemli şeyler! Aziz Bey’in yaptıklarına bakıyorum; halkın bütününe yansıyan projeler, gösterişten uzak, altyapıya önem veren… Toplu taşıma, özellikle raylı taşıma da geçen yıl tarihsel bir rekor geldi; Raylı sistemde tramvayın eklenmesiyle 1 yılda 205 milyon kişi sadece raylı sistemle taşındı. Aziz Bey aslında bunları solcu bir yaklaşımla yapıyor. Aziz Bey solcu bir kişilik, bunu görebiliyorsunuz. Söyleminde belki bunu hissetmiyorsunuz ama yaptıklarına baktığınızda gerçekten sosyal demokrat politikalara önem veren, solcu bir kişilik olduğunu görüyorsunuz. Ben bunu çok önemsiyorum. İzmir’de bu uzun yıllar sonra hissedildi ve gün geçtikçe daha çok hissedilecek. Mesela kentsel dönüşüm;  Sosyal demokrat politikalar diyoruz ya… Kentsel dönüşümde Uzundere’den sonra Örnekköy yürümekte… Şimdi de 20 bin kişiyi kapsayan Gaziemir, Aktepe ve Emrez mahallesinde kentsel dönüşüme başlandı.  Rantı orada yaşayanlarla paylaşma meselesi, komşularını değiştirmeden, bir yerden bir yere göndermeden, bunun adına kısaca yerinde dönüşüm diyoruz. Bu da solcu bir yaklaşım, bu da sosyal demokrat bir politika! Yani biz İstanbul’da olduğu gibi insanları bir yerden bir yere atmıyoruz. Biz yerinde dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Bunu da defalarca söyleyen Aziz Kocaoğlu… Solculuk, tımtırak laflarla nutuk atmak değil, solculuk; yaptıklarınızla, halka yansıttıklarınızla olacak bir şey! Bu anlamda Aziz Kocaoğlu’nu çok önemsiyorum. Aziz Kocaoğlu bile yaptıklarının bu kadar farkında olmayabilir ama sosyal demokrat ve sol bir kişilik.

HANGİ İLÇE BELEDİYE BAŞKANI SİYASETE KARIŞMADI

Aziz Bey siyasete hep fazla müdahil olmakla eleştirildi. Fazla mı müdahil oldu. Eleştirilerde haklılık payı var mı? Yoksa bu kadar fazla müdahil olması gerekiyor muydu?

Bu kadar olmayabilirdi belki… Bu konuda eleştirilere kısmen katılıyorum. Ama öyle bir makamdasınız ki… Önümüzde yıllarda da göreceğiz bu makamda olanları. Ben sadece Aziz Kocaoğlu’ndan bahsederken şunu da sormak isterim; Hangi ilçe belediye başkanı ilçe siyasetine karışmadı? Bu biraz siyasetin doğasında var galiba… Güce karşı bir eğilim oluyor. Belediye başkanlığı çok önemli bir güç. Hele büyükşehirde 27 bin çalışanınız var. Yani siz istemeseniz bile size geliyorlar, sizin görüşlerinizi göre hareket etmek isteyen bir çok insan oluyor. Bu birazda sizin isteminiz dışında gerçekleşiyor. Aziz Bey’in özellikle “ben müdahil olayım, ben İzmir’i yapılandırayım, ben İzmir’de il ve ilçe başkanlarını belirleyen kişi olayım” böyle bir çaba içinde olduğunu sanmıyorum! Böyle olmadı da zaten… Gelişen olaylar karşısında inatlaşıyorsunuz. Siyasetle uğraşan insanların artıları kadar zaafları da olabiliyor, buna yenilebiliyorsunuz. Ama şunu herkesin bilmesi lazım ki; siyaset bu makamları içine doğru çekiyor. Bunun karşısında durabilmek için çok büyük bir irade göstermek gerekir, bu da bazen mümkün olmuyor.

BÖYLE BİR EKİP YOK

Parti içinde meşhur bir tabir var. Dar ekip! Aziz Bey’in böyle bir ekibi var mıydı? Siz bu ekibin parçası mısınız?

Böyle bir ekibi gerçekten bilmiyorum. Samimi söylüyorum; Bir siyasi deyimle hizip çalışması içinde Aziz Bey hiç olmadı, böyle bir şey görmedim. Çünkü her kongre döneminde farklı kişilerle birlikte olmuştur. Böyle bir kilit, katı bir anlayışı olmadı. Bizim ilişkimiz de tamamen dost ilişkisi… Bu dostluk nasıl bir şeydir: olaylar karşısında karşınızdakinin nasıl davranacağını tahmin edersiniz ve genellikle bu doğru çıkar. Bu çoğaldığı zaman ortak düşünce ve dostluk ortaya çıkıyor. İşte böyle bir ilişkiydi. Bu tip insanlar daha ortak hareket eder. Bu da seçim dönemlerinde bir birlikteliği getirir. Ancak Aziz Bey’in  hizip anlamında asla katı bir ekip anlayışı olmamıştır.

Aziz Bey 396 yılla yargılandı… Yanındaki isim olarak dava sürecinde Aziz Bey de ne özellikler öne çıktı?

Haksız yere tam bir kumpas ile 396 yılla yargılanan bir insan. Bürokratlarından bazıları tutuklanmış. Bu durumu yaşamadan anlamak mümkün değil. Aziz Bey’in metanet ve dirayet konusun da verdiği en büyük sınavlardan biri. Bir çok insan bu işten yılabilirdi. Dirayetle metanetle işin arkasında durdu. İddianameyi hazırlayan savcıların kaçanı kaçtı geri kalanı yargılanıyor. Aziz Bey’in özelliklerinden biri de metanet ve dirayet. Bu da dava sürecinde net şekilde ortaya çıktı.

BIRAKMA KARARINI ŞİDDETLE DESTEKLEDİM

Aziz Bey’in 1 Ekim’de kamuoyuna duyurduğu aday olmama kararını desteklediniz mi?

Kesinlikle destekledim. Tamam, yeterliydi. Aslında bu görevler 2 dönemden fazla olmamalı. Belediye başkanlığı, milletvekilliği, il başkanlığı, ilçe başkanlığı, meclis üyeliği… Neden?  Yüzde 65’i 40 yaşın altında bir nüfustan söz ediyoruz. Arkadan gelenlere nasıl önü açacaksınız? Bu görevler en fazla 2 dönem olmalı. Parti, kimsenin partisi değil, parti toplumun, hepimizin… Aziz Bey için yeterliydi. Ben dostu olarak şiddetle destekledim, payım var mı bilemiyorum ama çok doğru buluyorum. Zirvede bırakmıştır!

YENİDEN ADAY OLMA KARRAI SONRASI 1 AY KADAR GÖRÜŞMEDİK

Sonrasında sürpriz şekilde aday olma kararı aldı. Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Kararı kamuoyuna duyurdu. O kararı desteklediniz mi? Yeniden aday olma kararını nasıl yorumladınız?

Karardan hiç haberim olmadı. Hatta bir süre, 3 hafta 1 ay kadar görüşmedik o karardan sonra… Böyle bir karar vereceğini hiç tahmin etmedim. O anlık bir tepkiydi diye düşünüyorum hala! Çünkü kendisiyle o karardan 1 hafta önce görüştüğümüzde böyle bir düşüncesinin olmadığını biliyorum. O bir anlık tepkiydi, doğru değildi. Fakat Aziz Bey hemen akabinde Tunç Bey’in adaylığı açıklandığında tavırlarıyla, yaptıklarıyla partililiğini gösterdi ve o bir anlık kararı bence herkes unuttu. O öyle talihsiz bir karar diye düşünüyorum. Şuan yaptıklarıyla da partililiğini ispatlıyor.

1 Nisan’dan sonra Aziz Bey ne yapacak? Size söyledi mi?

Bu konuda geçenlerde bir açıklama yaptı ve dedi ki; “Seçilecek hiçbir yerde olmayacağım.” Bu önemli bir açıklama. Siyasetin içinde mutlaka olacaktır, partinin yararına olan şeylerde gücü oranında destek olacaktır. Ama kendiyle ilgili bir tasarrufu olduğunu sanmıyorum. Herhalde bir parti büyüğü olarak partiye katkı verme ve partiyi yönetmesi gereken insanlara güç verme yolunu seçecektir. 1 Nisan’dan hemen sonra ne yapacak derseniz; tahminimce bu yazı dinlenerek geçirecek. Okumayı, zaman zaman yalnız kalıp düşünmeyi seven bir insan, çok da yoruldu. Geçenlerde ben espriyle takılıyorum bu kravatlar, ceketler ne olacak diye, “bir daha uzun süre herhalde kravat takmayacağım, ceket giymeyeceğim” diye cevap verdi. Dinlenecektir, hakkıdır. Ondan sonra da siyasete katkı vermeye, bireysel bir talebi olmadan devam edecektir diye düşünüyorum.

Parti içinde Aziz Kocaoğlu’nun CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yıldızının barışamama gibi bir durum vardı sanki!

Zaman zaman iyi diyalogları oldu. Zaman zaman anlaşmazlıkları da oldu görüntüsü kamuoyuna yansıdı, ben de öyle görüyorum. Fakat bunların hepsinin sonunda, ki özellikle buradaki aday tanıtımında Aziz Bey’e gösterilen büyük değer, genel başkanın gösterdiği büyük teveccüh gerçekten çok onur verici. O yüzden Sayın Genel Başkan’ın da bundan evvel bir takım anlaşmazlıkları olduysa da, bunları tamamen unuttuğunu, Aziz Bey’i gerektiği üst mevkiye koyduğunu ve onu onurlandırdığını düşünüyorum. Doğrusu da buydu! Geçmişte siyasette her şey olur, Aziz Bey’in de partiye, genel başkana eleştirileri olmuştur ama buna rağmen genel başkanın da Aziz Bey’in de her zaman birbirlerinin yüzlerine bakabildiklerini ve son olaylarda da gerçekten onurlandırıldığını düşünüyorum. Hatta Tunç Bey’in açıklanmasını hemen ardından Aziz Bey’in yaptığı açıklama sonrasında genel başkanın arayıp teşekkür ettiğini, Aziz Bey’in de, “başka türlü davranış nasıl olabilir, biz partiliyiz” dediğini biliyorum.

İstemediği biri aday gösterilirse başka bir partiye gidecek bile dendi?

Böyle bir şey mümkün değil. Aziz bey çok iyi bir partili ve sosyal demokrat... Yıllardır bu davanın içinde, Aziz Bey’den öyle bir davranış beklenemez, söz konusu değil. Genel başkanla geçmişte anlaşmazlıkları olduysa bile şuan her türlü sorunun çözüldüğüne inanıyorum.

TUNÇ SOYER’E KARŞI OLMADI

Tunç Soyer hiç istemediği de iddia edildi…

Ben şöyle algılıyorum, orada Aziz Bey’e gerektiği kadar danışılmadığı sitemi olabilir. Yoksa ben  Tunç Soyer’e özel hiçbir karşıtlığını kendisinde duymadım. Şu, şu gerekçelerle Tunç Soyer veya bir başkası olmalı ya da olmamalı diye aleni bir şekilde söylediğini hatırlamıyorum. Böyle bir şey de yapmadı. Tunç Soyer ile herhangi bir problemi olduğunu da ben görmedim, yıllardır böyle bir şey de yaşanmadı.   Tunç Soyer açıklandıktan sonra da her gittiği yerde Tunç Bey’e de oy istiyor. Bunlar geride kaldı.

SOYER MEVCUT İSİMLER ARASINDAKİ EN DOĞRU ADAYDI

Siz Tunç Soyer’i nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim kanaatim; Tunç Soyer, mevcut adaylar arasından gösterilebilecek en doğru adaydı. Çünkü ben kamuoyunun ne düşündüğüne, partinin alacağı oya bakıyorum. Genel kamuoyunda Tunç Soyer istemi vardı ve bu gerçekleşti. Tahminimce çok da güzel bir oy oranı ile bu seçimden ayrılacağız.

Kurultay ve imza süreci? Aziz bey sizce tam anlamıyla derdini anlatabildi mi?

Anlatamadı bence. Bu zaten demeçlerden de belli. Önce herkes, başka bir adayı destekliyor gibi algıladı ama kendisi sonra bir açıklama yaptı. Aynen şunu söylediğini biliyorum, kayıtlarda da vardır: “ Genel başkanın başkanlığında bir değişimden söz ettim” dedi. Yani söyledikleri bence tam olarak anlaşılamadı. Bugün parti içinde bir çok insan partide bir yenilenmenin, değişimin olması gerektiğine inanıyor. Ama bu seçimlere 10 gün kala konuşulacak bir konu değil. Ben Aziz Bey’in de o dönemde birçok şeyi anlatabildiği kanaatinde değilim.

OLGUN ATİLA KALMALIYDI

İzmir’de bir değişim fırtınası yaşandı. Aziz Bey’e yakın isimler değişti. Nasıl yorumluyorsunuz değişim tablosunu?

Aziz Bey’e yakın isimler diskalifiye edildi diye bakmıyorum. Genç adaylar var. Adayların genelinden memnunum. Yüzde 80’i değişti adayların ama gençleşti. Bunu görmezden gelmeyelim. Bu insanları denemen pratikte görmeden eleştirmemeliyiz. Tek istisna Bornova’dır. Çok başarılıydı Olgun Atila. O’nun kalmasını isterdim. Genç ve başarılıydı. Bornova konusunda üzgünüm. Gelecekte Olgun Atila ve onun gibi genç siyasiler olmaya devam edecektir.

BAŞARILI OLAMAZSAK YA YENİ BİR YOL ARAYACAĞIZ YA DA…

Uzun yıllardır siyasette yer alan parti mutfağında yer almış biri olarak CHP neden iktidar olamıyor?

Bu çok önemli bir konu ve seçimlere çok kısa süre kala çok dikkatli konuşmak istiyorum.  Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir görüşü var, 5-6 seçim yaşadıktan sonra bir tahlil yaptı ve dedi ki; “Türk toplumu yüzde 70 muhafazakar bir seçmen yapısından oluşuyor. Biz bugüne kadar denedik hep yüzde 25 barajını aşamadık, o zaman ben bu toplumun seveceği söylemlere geçmeliyim, hatta aday ve yönetici profillerimde de buna yaklaşmalıyım. Yani daha merkez bir bakış açısıyla bakmalıyım. Çünkü benim iktidar olmam için bu muhafazakar kesimden oy almam lazım…” Genel başkan böyle bir kanaate vardı ve son 5 senedir uyguladığı politikalar da buna yönelik… Bu bir tespittir, görüştür. Bugüne kadar bu uygulamayla parti yüzde 25 barajını aşamadı, 2014’te Türkiye genelinde yüzde 26 almıştık, bu seçim de buna benzer bir yaklaşım deniyoruz. Ben genel başkanın bu görüşünde başarılı olmasını tüm samimiyetimle yürekten diliyorum. Benim için öncelik yalan ve talan döneminin Türkiye’de sona ermesi… Ama eğer bu denemede de başarılı olamazsak CHP olarak ya yeni bir yol arayacağız ya da yeni bir yol açacağız. Yeni bir yapılanmaya ihtiyacımız olacak. İlk defa 4 yıl 3 aydır seçimsiz bir döneme giriyoruz. Son 30 yıldır böyle bir dönem yaşanmadı. Gerçi Türkiye’deki ekonomik krizin gidişatıyla o kadar gider mi gitmez mi bilemiyorum.  Ama şuan ki durumda müthiş bir zaman var, dilerim genel başkan haklı çıkar, dilerim başarılı oluruz ve yeni bir şevkle bu görüş doğrultusunda yürürüz. Türkiye’de öncelikle bu dönemi sonlandırmak bizim görevimiz! Ama yine olmuyorsa, yine yapamıyorsak, bu ekonomik krize rağmen, bu 17 yıllık yıpranmışlığa rağmen yine başarılı olamıyorsak o zaman bizim kendimizi gözden geçirmemiz gerekecek ve bunu el birliği ile yapacağız. Bunu yine gençlerle, 40 yaş kuşağıyla yapacağız. Bizler sadece onlara bildiklerimizi aktarmaya devam edeceğiz, ama çabalayacağız. Ülkemiz için değer! CHP’de seçim sonuçlarına göre elbette bunları konuşmaya başlayacağız ama önceliğimiz bu seçimden alabildiğimiz en yüksek oy oranı ve başarı ile çıkmak.

Geçtiğimiz seçimlerde Kocaoğlu’nun seçim propagandasını da yürütmüş isimlerden biri olarak 31 Mart ‘ta İzmir’de hem büyükşehir hem de ilçelerde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

2014’e göre daha başarılı olacağımıza eminim. İttifaklar Türkiye genelinde de AKP’ye yaramayacak. Çünkü ittifakla barajı yüzde 50’ye çektiler. Halbuki Ankara’yı yüzde 42-43 ile aldıkları zamanlar oldu ama baraj şimdi yüzde 50… İzmir’de ise ben büyükşehir de yüzde 60’ın üzerine çıkılacağını, 2-3 ilçe dışında tüm ilçelerin kazanılacağına inanıyorum. Daha dün İzmir özelinde yapılmış kamuoyu yoklamalarını görme fırsatım oldu, bunun ışığında konuşuyorum. Son dönemlerin en başarılı oy oranını bekliyorum İzmir’den…

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir