2020'nin Ocak ayında kredi için Dünya Bankası ile görüşmeye gittim. Bu arada kentsel dönüşümle ilgili de başka heyetle görüştük. Üç şehir için 500 milyon dolarlık krediyi müzakere ediyoruz. O üç şehir arasında İzmir yoktu. Kentsel dönüşüm projelerini salgın nedeniyle yerinde görmeye gelemediler. Deprem olduğunda kentsel dönüşüm için krediye ihtiyacımız vardı.
Ağır hasarlı binalar için devlet çözüm üretmiş, “Sana yeni ev yaparım” diyor. Ancak orta hasarlı binalarla ilgili finansal bir çözümümüz yok. Bir yıl içinde güçlendirmek zorundasın. Yapılmadığı zaman bina yıkılıyor. İzmir'de 5 bin 800 orta hasarlı bina var. Kentsel dönüşümle ilgili model olacak bir uygulama için karar aldık. Dünya Bankası ile görüştük. Depremden sonra 2 yılda çıkacak krediyi 4 ay içinde aldık. 340 milyon dolar için el sıkıştık. Bu müzakereleri, Hazine ve İller Bankası ile de mutabık kalarak bitirdik.
21 Şubat 2020'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a “Orta hasarlı binada da oturulamıyor, boşaltmak zorundayız. Bulduğumuz krediyi orta hasarlı binalar için kullanalım” dedim. Aradan 6 ay geçmesine rağmen hiçbir gelişme olmadı. Hazır kredi orada duruyor ve banka bunu bize vermek istiyor. Cumhurbaşkanı onaylarsa o parayla 7-8 bin konut yapılacak. Kredi onayı verilmediği için orta hasarlı 5 bin 800 konut sahibi vatandaşlarımız sahipsiz bırakılmış durumda.
AKP İl Başkanı ve Meclis Grup Başkanvekili ile görüştüm. “Kredi sorununu çözelim, bunun siyasi kazanımı sizin olsun. Yeter ki çözün bunu, ben de çıkıp kamuoyu önünde teşekkür edeyim. Siz yapmış olun. Bunu da vatandaşa duyuralım” dedim.
Bizim, başarıyla hazırlanmış bir modelimiz var. 30 yıl vadeli bir finansman. Bunu kaçırmamak lazım. Dünya Bankası vermek istiyor ancak bizdeki ilgili makamlar bir türlü onaylamıyor. Eğer bunu yapmazlarsa her gün çıkar bağırırım. Bekleyelim ama daha nereye kadar bekleyelim. Yazık değil mi millete?