Dışişleri Bakanlığı’ndan tarafından yapılan yazılı açıklamayla, AB Komisyonunun 2018 Türkiye Ülke Raporu’na sert tepki gösterildi.
AB Komisyonunun Türkiye raporunu bugün açıkladığı belirtilerek, “Ne yazık ki AB Komisyonu, içinden geçmekte olduğumuz dönemin zorluklarını anlamak istemediğini bu raporda da göstermiştir. Defalarca tüm belgelerle anlatmamıza rağmen Komisyon objektif ve dengeli olamamıştır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Türkiye’nin başta PKK, DAEŞ ve FETÖ olmak üzere aynı anda birçok terör örgütüyle mücadele ettiği hatırlatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Raporda devletimize, parlamentomuza ve milletimize alçakça saldıran FETÖ tehdidine değinilmemesini vahim bir eksiklik olarak görmekteyiz. Rapor’da, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin bu tehditler karşısında süratli ve orantılı tedbirleri almaya yönelik meşru hakkının yinelenmesine rağmen belgenin birçok yerinde, malum çevrelerden alınan asılsız iddialar ve ithamlara da yer verildiği görülmektedir. Ülkemiz, her şeyden önce kendi vatandaşlarının demokratik hak ve özgürlüklerini korumak için aldığı OHAL tedbirleriyle ilgili olarak, Avrupa Birliği dahil olmak üzere ilgili tüm uluslararası ortaklarıyla şeffaflığa dayalı iş birliğini sürdürmekte, bu tedbirlerin mahiyetini, hangi güvenlik tehdidiyle ilgili olduğunu ve bunların yasal çerçevesini muhataplarına açıkça iletmektedir. Hal böyleyken, raporda ülkemize yöneltilen birtakım genel nitelikli iddia, itham ve yorumların kabul edilmesi mümkün değildir."
Açıklamada, Türkiye’nin terör örgütlerine yönelik önlemlerinin, AB ülkelerinin de yararına olduğu vurgulanarak, "Terör örgütlerine yönelik almış olduğumuz önlemler, esasen kendi ulusal güvenliğimizin yanı sıra, AB ülkelerinin de güvenliğine yadsınamaz katkılar sağlamaktadır. Bu vesileyle, PKK/PYD/YPG’nin AB ülkelerinin kendi kamu düzenleri ve güvenliği için ciddi bir tehdit olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.
Bakanlık açıklamasında, Ege’de son dönem artan gerginlik ve bu hususta AB’nin tutumuna da değinilerek, şunlar bildirildi:
"AB’nin 'Birlik dayanışması' kisvesi altında, egemenlik konularındaki ihtilaflarda kendisini yetkili bir hakemlik veya mahkeme olarak görerek hüküm vermeye kalkışması, fevkalade yanlış ve kabul edilemezdir. Kardak kayalıkları, karasuları ve bunun üzerindeki hava sahası münhasıran Türkiye’nin egemenliğinde bulunmaktadır. AB’nin üçüncü ülkelerle yaşadıkları anlaşmazlıklarda üye ülkelere 'açık çek' olarak verdiği bu destek, mevcut ihtilafların iyi komşuluk ilişkileri ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözümüne katkıda bulunmadığı gibi, AB’yi kendi değerleriyle ters düşürmüştür."
KIBRIS MESELESİ
AB Türkiye Raporu’ndaki Kıbrıs meselesine ilişkin değerlendirmelere yönelik de "AB’nin Kıbrıs konusunda bilinen yanlış temelli görüşlerinin tekrarından öteye geçmemektedir. Bu ifadeler, müzakere sürecinin başarısızlığının temel sebebini oluşturan Kıbrıs Rum tutumunu yansıtmakta olup, Rum tarafının çözümsüzlük çabalarında AB üyeliğini istismarının yeni bir örneğini teşkil etmektedir. AB’nin söz konusu tek yanlı ve çarpık anlayış üzerinde ısrarcı kalması, Doğu Akdeniz’e ilişkin stratejik değerlendirmeden yoksun olduğunu ve bölgeye ilişkin uzun vadeli bir vizyonu oluşturabilecek kapasiteye sahip olmadığını da ortaya koymaktadır." açıklaması yapıldı.
ZEYTİN DALI HAREKATI
Açıklamada, Zeytin Dalı Harekatı’na yönelik AB’den yapılan atıflara ilişkin de harekatın Türkiye’ye yönelik terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla meşru müdafaa hakkı temelinde yürütülen bir terörle mücadele harekatı olduğuna işaret edilerek, “Bu harekat, terörle mücadelenin sivillere zarar vermeden nasıl yürütülebileceği konusunda emsal teşkil etmiştir. Terörizmle mücadelenin başarısı için AB dahil tüm uluslararası toplumun tutarlı bir tutum takınması ve terör örgütleri arasında ayrım yapılmasından imtina etmesi lazımdır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
"AYRIMI YADIRGIYORUZ"
Genişleme Strateji Belgesi’nde Batı Balkanlar ile Türkiye arasındaki ayrımın da ele alındığı açıklamada, “AB’nin, Genişleme Strateji Belgesinde Batı Balkanlar ile Türkiye arasında resmi bir ayırım yapmış olmasını yadırgıyoruz. Aday ülkeler arasında bu tarz suni ayırımlar yaratılması adaylık sürecimizde maruz kaldığımız ayrımcılığın bir örneğidir.” ifadelerini kullanıldı.
AB ile önemli alanlarda iş birliği ve diyalog mekanizmalarının çalışmaya devam edeceği belirtilen açıklamada, "Ancak bir kez daha vurgulamak isteriz ki, bu mekanizmalar AB’ye katılım sürecimizin yerine geçemez.” vurgusu yapıldı.
VİZE SERBESTİSİ
AB Komisyonunun Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi diyaloğu ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konularındaki objektif ve yapıcı tutumunun not edildiği, AB’nin diğer ilgili organlarının bu konuları sonuçlandırmaya yönelik çalışmaya davet edildiği ifade edilen açıklamada, Türkiye’nin bu konularda üzerine düşeni yerine getirdiği kaydedildi.
Açıklamada, “Türkiye’nin katılım sürecini suni ve siyasi blokajlarla engelleyen AB’nin, Türkiye’nin, AB’den uzaklaştığını iddia etmesi tutarsızlıktır." ifadelerine yer verildi.
Raporun Türkiye gerçeklerini anlamaktan ve bundan dolayı da amacına hizmet etmekten uzak düştüğü vurgulanan açıklamada, şunlar belirtildi:
"Bunun yanı sıra malum üye ülkelerin haksız çıkarlarını, hukukun üstünlüğü gibi evrensel bir kavramdan önde tutarak AB’nin kendi değerlerini de hiçe saymıştır. AB’nin yaklaşımındaki tüm olumsuzluklara rağmen, AB’ye üyelik, stratejik önceliğimiz olarak kalmaya devam etmektedir. Bu anlayışla, mutat olduğu üzere, Türkiye Ülke Raporu ve Genişleme Stratejisi başta AB Bakanlığımız olmak üzere ilgili kurumlarımızla eşgüdüm halinde değerlendirilecek, söz konusu belgelerdeki yapıcı eleştiriler dikkate alınacak ve görüşlerimiz Komisyona iletilecektir." (AA)