Büşra Yabaşkul, 21 Ocak sabahı işyerine gitmek için annesi ve kızını öperek evden çıktı. Durakta otobüs beklediği sırada eski eşi Onur Çevik tarafından sokak ortasında pompalı tüfekle katledildi. Anne Zuhal İnce, kızının acısını yaşayamadan katilin en ağır cezayı alması için hukuk mücadelesi vermeye başladı. İddianame cinayetten tam 6 ay sonra hazırlandı ve dava açıldı. 8 Aralık tarihinde Bayraklı Adliyesi 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında faile hiçbir indirim uygulanmadan ağırlaştırılmış hapis cezası verildi.
İlkses'ten Çağla Geniş'in haberine göre kızının davası müebbetle sonuçlansa da bugün hala diğer katiller için hesap sormaya devam eden Zuhal İnce, kadın örgütleri ile omuz omuza mücadele ediyor, sokaklarda ve duruşma salonlarında ‘Asla yalnız yürümeyeceksin’ diye haykırıyor: “Büşra benim yaşama sebebimdi. Müebbet kararına sevinmiş olsam da biliyorum ki kızım artık geri gelmeyecek. Bu ülkede her gün kadınlar katlediliyor. Her gün yüreğim acıyor çünkü hepsini kızım olarak görüyorum. Artık tek davam diğer kadınlar için!”
HEPSİNİ KIZIM OLARAK GÖRÜYORUM
Kızını kaybetmenin acısını örgütlü bir mücadeleye dönüştürerek kadın örgütleri ile birlikte diğer katillerden hesap sormaya devam eden İnce, “Büşra benim yaşama sebebimdi. Mahkeme hiçbir indirim yapmadan sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapsi verdi. Kızımı kaybettiğim günden beri verdiğim adalet mücadelesi için önemli bir karar ama gideni geri getirmiyor ne yazık ki. Kızım ve kendim adına bu karara sevinmiş olsam da torunum için üzüldüm. Erkekler kadınları öldürerek onlara ceza kestiklerini sanıyor ama asıl çocuklarını cezalandırıyorlar. Keşke bütün bunlar hiç yaşanmasaydı. Ben kızımın katledildiği 21 Ocak’tan beri nefes alamıyorum. Daha da acısı, bu ülkede her gün kadınlar katlediliyor. Benim her gün yüreğim acıyor... Çünkü hepsini kızım olarak görüyorum. Artık tek davam diğer kadınlar için. Onlar yolda rahat yürüsün, başlarına bir şey gelmesin” dedi.
GERÇEK ADALET KADINLARIN EŞİT YAŞAMASI
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı Sedef Akaydın ise yargılama sürecinde takip ettikleri diğer kadın cinayeti davalarından da aşina oldukları standart savunmalarla karşılaştıklarını belirtti. Adil bir yargılama yapılmasına sevindiklerini ancak kadınlar eşit ve özgür yaşamaya başladığında gerçek adaletten bahsedilebileceğinin altını çizen Akaydın, “Büşra, 21 yaşındayken geçtiğimiz Ocak ayında boşandığı erkek tarafından pompalı tüfekle öldürülmüş bir kadın. Dava 9 Aralık 2020 tarihinde karara çıktı ve mahkeme, sanık hakkında hiçbir indirim uygulamaksızın tasarlayarak insan öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Yargılama sürecinde takip ettiğimiz diğer kadın cinayeti davalarından aşina olduğumuz bazı standart savunmalarla karşılaştık. Sanık, Büşra’nın özel hayatıyla ilgili suçlamalarda bulundu ve ortak çocuklarıyla ilgili kişisel ilişki tesisinde uyuşmazlık yaşadıklarını iddia etti. Bunların artık ezberlenmiş cümleler olduğunu biliyoruz. Biz bu iddiaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgilenmiyoruz. Biz kadının yaşam hakkıyla ilgileniyoruz. Büşra yalnızca kadın olması sebebiyle, aradaki tahakküm ilişkisi sebebiyle ve kendi hayatını yaşamak istediği için öldürüldü. Ancak kadınların yaşam hakkı hiç kimsenin tasarrufunda değildir” ifadelerini kullandı. (Çağla Geniş / İlkses Gazetesi)