Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - İstanbul Sözleşmesi’ni parlamentosundan geçiren ilk ülke ve sözleşmeyi onaylayan ülkeler arasında daha sonradan çekilen tek ülke Türkiye…
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Kadınların Türkiye’deki hak mücadelesi tüm dünyada olduğu gibi sürüyor. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken söylenen ‘Sözleşme uygulansın’ sesleri şimdi yerini ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz’ çığlıklarına bıraktı. İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Av. Perihan Çağrışım Kayadelen güne dair yaptığı açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nin önemine tekrar tekrar vurgu yaptı.
‘’PROBLEMLER ARTARAK DEVAM EDİYOR’’
Sözleşme yürürlükteyken de uygulanmasına ilişkin problemlerin olduğunu belirten Av. Kayadelen sözleşmeden çıkılmasının ardından da problemlerin sürdüğünü söyledi: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararını ne hukukçu ne de aktivist olarak kabul etmemiz mümkün değil. Neden olduğu bile belli olmayan bir şekilde verilmiş karar. Biz temelde hukuki başvuru yollarımızda bunları söyledik. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması hukuksuzdur bunu iptal edin dedik, Danıştay verdiği kararlarla ‘’hukuka uygundur’’ dedi. Bu da yargının geldiği hal ve siyasallaşma üzerine bir gösterge. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının akabininde gelen bir karardı bu. Ya bunu kabul edebilmemiz mümkün değil, yargının tarafsız ve bağımsız hareket ettiğine inancımız maalesef her geçen gün daha zayıflar hale geldi. Biz İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken de, yürürlükten kalktıktan sonra da problemler değişmediği gibi artarak devam ediyor. Kasım ayının ilk 2 haftasında 8 kadın öldürüldü bu ülkede. Kadın cinayetlerinde artış var. Kadın cinayeti olarak geçmeyen şüpheli kadın ölümlerinde de artış var.
‘’TEMEL TALEPLERİMİZ…’’
Kadına şiddete karşı şiddeti önlemek için bir politika üretilmesi gerektiğini vurgulayan Kayadelen; ‘’İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı hafta en az 4,5 kadın öldürüldü. Sözleşme iptal edildikten sonra sosyal medyada açıkça, artık sözleşme iptal edildiğine göre rahat rahat öldürebilirim diyenleri mi ararsınız, şimdi Türk hukukundaki kırıntılarına geldi diyip 6284’ü hedef alanlar mı ararsınız… Yani açık açık niyetlerini belli ediyorlar. Bizim İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken de şimdi de taleplerimiz arasındaki fark sadece sözleşmenin yeniden yürürlüğe konması konusudur. Bizim hükümetten 20 yıldır talebimiz en başta kadına yönelik şiddeti önlemek için bir politika üretilmesi, bunun yanında şiddeti önle, kadını koru, bunlara rağmen şiddeti önleyemiyorsan caydırıcı bir cezalandırma politikası olması lazım. Temel taleplerimiz bunlar bizim. Hükümet artık açıkça kadına yönelik şiddete karşı bir politika üretmediği gibi bu yönde bir iradesi de yok. Bunu bir çok yerde anlıyoruz zaten siyasilerin söylemlerinden… Kadınlar çalıştığı için işsizlik bu kadar artıyor söyleminden en son Cumhurbaşkanı’nın ‘Taliban’la bir problemimiz yok aynı çizgideyiz’ demesine kadar varan süreçte açıkça kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bırakın kadının sosyal hayatta, iş hayatında bir birey olarak yani kadının kadın olarak varolmasının önündeki engel oluşturmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Kadınlar en önemli ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz’ demeye devam edecek. Kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti önlemek için ciddi bir politika üretilmesini ve adım atılmasını istiyoruz biz’’ ifadelerini kullandı.
‘’KADIN AİLENİN İÇİNE SIKIŞTIRILMIŞ VAZİYETTE’’
Kayadelen; ‘’Bu ülkede kadın bakanlığı yok. Kadın ailenin içine sıkıştırılmış vaziyette, kadınlara dair sorunları çözmeye yönelik çalışacak bir bakanlık yok. Biz bir an önce şiddetin önünü kesecek politikalar üretilmesini ve şiddet uygulayan faillere yönelik tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasını istiyoruz. Kadınlar örneğin koruma kararları alıyor şiddet görüyor karakola veya mahkemeye gidiyor çeşitli tedbirler var orada; Uzaklaştırma kararı, kadına yaklaşmama, ortak konutun kadına tahsisi, elektronik kelepçe, kadına koruma memuru verilmesi gibi birçok koruma kararı var ama uygulanmıyor. Koruma kararlarının sonucunda uygulanan zorlama hapsi 2020 ve 2021 yılında yok! Örneğin; Kadın uzaklaştırma kararı aldırdı, mahkeme 6 ay boyunca x kişisine yaklaşmayacaksın dedi şiddet uygulayan kişiye, o kişi bu kararı ihlal ettiğinde normalde 3 günden 10 güne zorlama hapsi dediğimiz ceza ile karşılaşması gerekiyor. Sistemdeki aksaklıklar nedeniyle kararı ihlal eden faillere 2020 ve 2021 yılında zorlama hapsi uygulanmamış. Eğer fail bir ceza almayacağına güvenirse zaten bu suçu işlemeye devam eder’’ dedi.
"SÖZLEŞMEYİ UYGULAMADINIZ Kİ!"
Kayadelen; ‘’İstanbul Sözleşmesine dayalı olarak çıkarılan 6284 sayılı yasa yürürlükte olsa da kanunun temel dayanağı sözleşmeydi. Sözleşmede ne vardı; Kendisine yönelik şiddet sebebiyle artık bu ülkede barınamayacak bir kadın mülteci prosedürünü uygulayarak başka bir ülkeye iltica edebiliyordu. Bu bizim kanunumuzda var olan bir şey değil. Sözleşme açıkça, kadına yönelik şiddette uzlaşma ve arabuluculuk yöntemlerini uygulayamazsın diyordu, yani şiddet gören bir kadını failiyle bir araya getirip ‘haydi barışın’ diyemezsin diyordu. Sözleşmenin en önemli araçlarından biri, ‘cinsel saldırı kriz merkezleri kurması gerekiyor taraf devletlerin' diyordu. Kadın tekrar tekrar aynı travmayı yaşamaması için bütün işlemlerin halledilebileceği bir merkez kurmak zorundasın diyordu. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken uygulansın dememizin sebebi buydu. Hem uygulanmadı hem de hukuksuzca imza geri çekildi. İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğe girmesini istemekten sözleşmenin aktif olarak uygulanmasını istemekten vazgeçmeyeceğiz, tek bir kadının dahi şiddet görmediği bir dünya yaratana kadar da mücadele edeceğiz. Hükümetin argümanı şuydu ‘İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra şiddet vakaları arttı’ diyorlardı ama siz sözleşmeyi uygulamadınız ki…’’ diye konuştu.