
Bayraklı Belediyesi'nden teknolojik hamle

Başkan Yiğit'ten 'plan değişikliği' açıklaması: Gözün aydın Balçova!

Bayraklı'da 1 yılda binlerce kişiye ücretsiz sağlık hizmeti!

Efes Selçuk'ta çocuklar ve aileler yalnız değil

14. Alaçatı Ot Festivali 17-20 Nisan tarihleri arasında düzenlendi.
Dört gün süren festival boyunca, Alaçatı’nın her köşesi doğa, lezzet ve sanatla doldu. Binlerce yerli ve yabancı ziyaretçi sokakları doldurdu.
Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli, gastronomi festivalleri ve yenilikçi projelerle Çeşme’nin mutfak kültürünü küresel arenada duyurmayı hedeflediklerini anlattı.
Lal Denizli'nin Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan röportajı şöyle:
Öncelikle sizi biraz daha yakından tanımak isterim, Çeşme’nin ilk kadın belediye başkanısınız. Siyasi kariyeriniz nasıl başladı?
Siyasete ilgim çok küçük yaşlarda başladı. 15 yaşında okuduğum bir kitap, ülkeme dair hayallerimi şekillendirmeme vesile oldu. Siyaset okumaya kesin bir şekilde karar vermeden önce arzum psikoloji okumaktı. 18 yaşımı doldurur doldurmaz partimin kapısından girdim ve o günden bugüne 15 yılı aşkın süredir partimin çeşitli yönetim ve birimlerinde aktif olarak görev aldım. Bugün, partimizin değişim vizyonunun bir parçası olarak, 33 yaşında baba ocağım Çeşme’nin ilk kadın belediye başkanı olmanın gururunu yaşıyorum.
Çeşme Belediye başkanı olarak gastronominin kent kimliğiyle ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz?
Gastronomi kent kimliğimizin ayrılmaz bir parçası. Ege mutfağının birçok zenginliği Çeşme’nin toprağında yetişiyor, yetişebiliyor. Bu nedenle hem gastronomi hem de tarımda geleneksel çiftçilik yöntemlerine yenilikçi bir bakış açısı kazandırmak istiyoruz. Çeşme, uzun yıllar deniz, kum ve güneş ile anıldı. Ancak bu topraklarda yetişen eşsiz otlar ve yerel ürünler, bizi farklı kılan bir başka değer. Bu değeri yaşatmak ana hedeflerimizden biri. Gastronomi sayesinde Çeşme’nin kültürel derinliğinin daha görünür olmasına ciddi mesai harcıyoruz.
Dediğiniz gibi Çeşme denince akla deniz, güneş ve rüzgâr geliyor. Sizce artık gastronomi de bu üçlüye eklendi mi?
Kesinlikle. Bugün gastronomi, Çeşme’nin deniz turizmi, doğal güzellikleri, tarihi, festivalleri kadar konuşulan bir değer haline geldi. Fakat hâlâ istediğimiz seviyelerde değil ne yazık ki. Yerel işletmelerimizle bu alanı nasıl büyütebileceğimiz konusunda toplantılar yapıyoruz. Dünyada uygulanmış başarılı modelleri adapte etmeye çalışıyoruz. Alaçatı Ot Festivali bunun en güzel örneği. Geçtiğimiz yıl “Öze Dönüş” temasıyla yola çıkmıştık ve gıda stantlarında ot ağırlıklı ürünlerin sergilenmesi kuralını getirmiştik. Tam istediğimiz verimi yakalayamamıştık. Bu yıl “Toprak, zaman, tat” temasıyla stant kurallarımızı daha sıkı tuttuk. Yer alabilecek ürünlerle, alamayacak ürünlerin net ayrımını yaptık ve ciddi bir denetim sergiledik dört gün boyunca. Çıkan sonuç oldukça başarılı oldu ve neredeyse tüm stantlarda yerel ürünlerimiz ve otlu yemekler vardı. Çeşme’nin artık sadece yaz turizminin değil; lezzetin de başkenti olma yolunda ilerlemesini arzu ediyoruz.
‘ESNAFA DESTEK’
Başkanlığınız süresince Çeşme’nin gastronomi alanındaki dönüşümünü nasıl özetlersiniz?
Göreve geldiğimiz günden itibaren yerel üreticileri, kooperatifleri, bölge esnafını ve turizmcilerimizi desteklemeye odaklandık. Festivallerimizi de bu şiara hizmet etmesi yönünde şekillendiriyoruz. Yerel ürünlerimizin daha geniş kitlelere tanıtılması, genç şeflerin bu süreçte yer bulması ve gastronominin sürdürülebilirlik perspektifiyle ele alınması en büyük vizyon projelerimiz arasında.
Bu yıl Alaçatı Ot Festivali “Toprak, zaman, tat” teması ve kaya koruğu konseptiyle düzenlendi. Bu temayı seçmenizdeki motivasyon neydi?
Toprak, zaman ve tat teması, geçmişten bugüne gelen üretim kültürümüzü ve bu kültürün geleceğe aktarımını anlatmak için seçildi. Kaya koruğu Alaçatı Ot Festivali komitemizde yerel paydaşlarımızla birlikte karar verildi. Ben toplantıda kaya koruğuna mesafeli yaklaşmıştım çünkü yalnızca limon ve zeytinyağ ile tükettiğim bir ot çeşidiydi, sıcak yemeklerde nasıl olacağını hayal edememiştim. Fakat komitemizde bulunan şefler güzel yorumlar çıkacağını söyledi. Haklı çıktılar ve festival boyunca şefler meydanımızda çok güzel yorumları tatma şansımız oldu.
Önümüzdeki yıl Alaçatı Ot Festivali yemek yarışmasının uluslararası bir platforma taşınması planlanıyor. Bu süreç nasıl gelişti, ne gibi adımlar atılacak?
Bu fikir başkan yardımcımın ve festival komitemizin üzerine düşündüğü bir konu. Bazı girişimlerimiz oldu, önümüzdeki yıl festivale bu alanda bir uluslararası statü kazandırmayı arzu ediyoruz.
Festivalin bir gastronomi destinasyonu yaratma potansiyelini nasıl görüyorsunuz?
Bu potansiyel çok yüksek. Festival artık sadece bir etkinlik değil, Çeşme’nin dört mevsim yaşanabilecek bir gastronomi destinasyonu olduğunu kanıtlıyor. Yerli ve yabancı turistlerin sadece yazın değil, baharda da bölgeye gelmesini sağlıyor. Çeşme’de henüz Michelin yıldızlı restoranımız yok ama yeşil yıldız ve Michelin Guide’a girmeyi başarmış işletmelerimiz var. Bu işletmelerin sayılarının artması için yapılabilecekler üzerine çalışıyoruz.
Ot festivali gibi etkinlikler yerel üreticilere, çiftçilere ve esnafa nasıl bir katkı sağlıyor?
Çeşme’miz ne yazık ki yılın 12 ayı boyunca iş yapılabilen bir kent değil. Mesela esnafımız neredeyse ekim ayından bu yana iş yapmıyor diyebileceğimiz kadar az bir düzeyde geçimini sağlamaya çalışıyor. Ekonomik koşullar da göz önünde bulundurulduğunda bu ne yazık ki üreticilerimizi, esnafımızı ve turizmcilerimizi oldukça zorlayan bir durum. Bu nedenle festival ve etkinliklerimizin sezon dışı mevsimlerde yapılmalarını özellikle önemsiyorum ki en azından ekonomik baskıları bir miktar üzerlerinden atabilsinler diye.
Kendi mutfağınızda en sık pişirdiğiniz yemek nedir?
Mutfağı çok severim. Yaptığım yemeklere genelde güzel yorumlar yapılır. Ancak göreve geldiğimden bu yana yoğun tempodan dolayı ne yazık ki mutfak için pek vakit bulamıyorum. Arada bu zamanı yaratmayı deniyorum. Tariflerimin neredeyse tamamı anneannemin tarifleridir. Zeytinyağlı barbunya, fasulye, kabak, enginar yapmayı çok severim. Pilav bunların yanında olmazsa olmazımdır. Bir de yine anneannemin tarifini kullandığım tas kebabı.
Gastrodiplomasi denince aklınıza gelen ilk tat veya yemek nedir?
Sizce Türkiye’yi temsil edecek en güçlü lezzet hangisi olurdu? Ege mutfağını uluslararası alanda temsil edecek en güçlü lezzet ise bana göre zeytinyağlılar ve mezelerle dolu bir Ege sofrası olurdu. Hem sağlıklı hem sade ama bir o kadar da derinlikli. n Son olarak Çeşme’ye gelen birine mutlaka tatması gereken üç şeyi sorsam neleri önerirsiniz? Mutlaka tatmaları gereken üç şey: Şevketibostan, enginar ve sakızlı muhallebi.
DOĞAYA SAYGILI MUTFAK
Sizce geleceğin mutfağı nasıl şekillenecek?
Teknoloji, sürdürülebilirlik ve gelenekler bu süreçte nasıl bir rol oynayacak? Geleceğin mutfağı, doğaya saygılı, kaynakları gözeten ama bir yandan da kültürel mirası yaşatan bir yapıda olacak. Teknoloji, üretimde verimliliği artıracak ama gelenekler bu mutfağın ruhunu koruyacak. Biz Çeşme’de sürdürülebilir, onarıcı tarımı destekleyerek bu dönüşümün bir parçası olmayı hedefliyoruz. Modern mutfak teknikleriyle yerel ürünleri birleştirmek hem bugünü hem geleceği besleyecek.