GERÇEKİZMİR - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, çıktığı kırsal ilçeler turunda önemli mesajlar verdi.
Küçük Menderes Havzası’nda yer alan ilçelerde konaklamalı ziyaretler düzenleyen tarım, hayvancılık ve kırsal kalkınma hamleleri kapsamında bilgiler veren Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, “Başka bir tarım mümkün” parolasıyla seçim öncesindeki kampanya döneminde verilen vaatleri hatırlatarak detaylı bir sunum yaptı.
Yeni sürece dair adeta devrim niteliği taşıyan yol haritasının ipuçlarını veren Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer 6 başlık altında yapılacakları sıraladı.
SUYUMUZUN YÜZDE 77’Sİ TARIMA GİDİYOR, BU ORAN AVRUPA’DA YÜZDE 40!
Ödemiş’te konuşan Belediye Başkanı Soyer, 6 başlıkta yeni tarım politikasında yürütülecek çalışmaları özetlerken, “Yaklaşık 2 yıl önce duyurduğumuz projeleri bugün bir bir hayata geçirmenin gururunu yaşıyoruz. Pandemi ve deprem süreçleri gösterdi ki belediye hizmetleri yol ve suyla sınırlı değil. Tarımsal faaliyetlerin birçoğu İzmir’de gerçekleşiyor. Benim belediye başkanlığımdaki önceliğim refahı büyütmek olacak. İnsanların sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlayacağız. Tarımda dışa bağımlılığımızı sonlandırmak için geliştirdiğimiz İzmir’den doğan yeni bir vizyon var. Kuralıkla mücadele etmemiz gerekiyor. 2019 verilerine göre suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor. Bu durum acilen değişmezse içme sularımız tehlikeye girecek. Suyu az tüketen ürünleri destekleyerek tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltmayı hedefliyoruz. İçme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyoruz. Yeni politikamızda yoksullukla mücadele ediyoruz. Biz tarımı sadece tarladaki faaliyet olarak görmüyoruz. Üretimden son tüketiciye kadar olan bölümü kapsıyor. Yoksullukla mücadele ederek refahı arttırıyoruz. Suyun yüzde 10’unu içme suyu olarak evlerde kullanıyoruz. Avrupa ülkelerinde tarıma giden su oranı yüzde 40! Bu durum iyi yönetilemeyen ve kuraklığın kaderine terk edilmiş ülkede olur. Türkiye iklimine uygun olmayan, yabancı tohumun desteklenmesi ve topraklarımızı işgal etmesi durumu var. Ürün deseni hatalı olduğu müddetçe su ihtiyacımız asla karşılanamayacak. Tarımsal sulama oranının bu kadar yüksek olmasının sebebi vahşi sulamadır. İzmir tarımının en büyük özelliği sulamaya ihtiyacı olmayan ürünlere öncelik vermesi, bölgeye uygun stratejik ürünleri teşvik etmesidir. Tarımda kullanılan suyu yüzde 50 azaltmayı düşünüyoruz. Havza planlaması ve doğru ürünü yetiştirmekle olacak. İzmir’de el birliğiyle tarımsal su kullanım oranını yarı yarıya düşürmek zorundayız. İçme suyu rezervlerinin teminat altında olmasını sağlayacağız” dedi.
DÖKME DEMİR ANLAYIŞIYLA BU DEĞİRMEN DÖNMEZ
Soyer, “Bizim için tarım tarladan başlayıp biten bir süreç değil. Lojistik, paketlenme, ürünlerin işlenmesi, markalaşma, tanıtımı, araştırma geliştirme faaliyetleriyle bir bütün. Çiftçimizin doğduğu yerde doymasını sağlamak istiyoruz. Dökme demir anlayışıyla bu değirmen dönmez. İzmir tarımını eşsiz kılan ‘başka bir tarım mümkün’ parolamızla çıktığımız yeni yolda stratejimiz 6 ayak üzerinde şekilleniyor” diye konuştu.
6 BAŞLIKTA YENİ İZMİR TARIMI!
Aşama aşama bilgiler veren Soyer, “ Birinci aşama ürün envanteri ve planlaması… Yeni vizyonumuzun en temel özelliği bu. Bölgeye özgü üretim olacak. İl genelinde yetişecek ürünler tespit ettik. Küçükbaş et ve süt ürünleri, zeytin ve zeytinyağı, hububat üzüm, kestane, aromatik bitkiler gibi yan ürünleri de destekleyeceğiz. Bunlar çiftçiye en çok para kazandıracak ürünlerdir. Sulama ihtiyacı çok düşük ürünler. Destek vereceğimiz bu ürünler büyük satış potansiyeline sahip. Karakılçık, saz çavdarı gibi tahıllara ve birçok ürüne alım garantisi veriyoruz. Bilimsel araştırmalar az sulanan ürünlerde kolay kolay hastalık olmadığını ortaya koyuyor. Bu ürünleri üretecek çiftçilerle çalışacak saha ekibini kurduk. Her üreticiyle tek tek görüşmeler başladı. Her üreticinin hangi üründen ne kadar üreteceği, hayvana ne yedirdiğini öğreniyoruz. Bu araştırma sonucunda İzmir’in ürün envanteri ortaya çıkıyor. İzmir tarımının geleceğine birlikte yön veriyoruz.
Tarımsal Hizmetler Dairesi tarafından yürütülen tarımsal destek çalışmaları yapıyoruz. Kooperatiflerden ürün alıyoruz ve vatandaşlara ulaştırıyoruz. Bir yandan kırsal üretimi desteklerken bir yandan vatandaşımızın sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşmasına yardımcı oluyoruz. 2019 yılında 125 milyon 377 bin 92 TL alım yaptık. Bunun İzmir’deki kooperatiflerden alınan kısmı 121 milyondur. 2020 yılında alım 144 milyondur. Bu alımın 127 milyonluk kısmı İzmir kooperatiflerinden gerçekleşti. Bu alımları 2021 yılında da sürdüreceğiz. Belediyemiz aynı zamanda makine veriyor, hayvan veriyor ve arıcılığı destekliyor.
Diğer aşamada lojistik, işleme ve markalaşma çalışmaları yer alıyor. Ürünlerin alınması işlenmesi, paketlenmesi gibi faaliyetleri yapacağız. Bunlar Baysan şirketimiz tarafından gerçekleştiriliyor. Şirketin burada üstlendiği rol çok önemli. Diğer kooperatiflere örnek oluyor. Diğer işletmelerin risk alamadığı durumlarda yatırım yaparak güç oluşturacak. Öz kaynaklarımızla Ödemiş’e, Bayındır’a et ve süt işleme tesisleri kurduk. 2022 Ocak ayından itibaren fabrikamız tam kapasite çalışmaya başlayacak. Süt alımını 16 milyon litreden 22 milyon litreye yükseltiyoruz. 2021-2022 döneminde süt alımına küçükbaşı da ilave ediyoruz. Koyun, keçi ve manda sütü alacağız.
Ödemiş’teki et işleme tesisimiz Nisan ayından itibaren çalışmaya başlıyor. 15 milyon liralık yem alacağız. Beydağ’dan 100 ton kestane, Ödemiş’ten 300 ton patates alıyoruz. Belediyemizin köylümüze yapacağı maddi destek 3-4 katına yükselmiş olacak. 97 milyon et, 15 milyon yem bitkilerine, 72 milyon da diğer ürünlere tekabül ediyor. 2021’de alım garantisi verdiğimiz ürünleri piyasa değerleri üzerinde satın alacağız.
Çiğli Sasalı’daki merkezimizde bir tarımsal tasarım ofisi kuracağız. Üreticilerimiz buradaki tesis sayesinde ürünlerinin paketlenmesi için ücretsiz hizmet alabilecek. Amacımız İzmir tarımının marka değerini büyütmektir. Satış pazarlama ve ihracat için hazır hale geliyor.
Bu dördüncü aşamada yapmak istediğimiz diğer mecralarda satışa sunmak ve çiftçilerimize daha fazla gelir sağlamaktır. İzmir tarımının ürünlerini sadece iç piyasa için değil aynı zamanda ihracat için de geliştiriyoruz. İZFAŞ bu konuda önemli rol üstleniyor. Sasalı’daki merkezimizde ihracat ofisi de kuruyoruz. Bir seferberlik başlatıyoruz. Baysan üzerinden doğrudan ihracat yapacağız. Yeni dönemde sadece alım garantisi vermekle kalmıyoruz ve satış garantisini de gündeme alıyoruz. En önemli hedefimiz ihracat. İZFAŞ diğer alıcılarla bizi buluşturacak. Küçük üreticilerimizi de doğrudan doğruya ihracatçı konumuna getiriyoruz. 13 milyon dolara düşen ihracatı 250 milyon dolar rakamlarına yükseltmeyi amaçlıyoruz.
Araştırma, geliştirme, eğitim ve sertifikasyon süreçlerini geliştireceğiz. Gediz Deltası Sasalı’da merkezimiz açılıyor. Seçim vaatlerimizden biri olan tarım lisesi de eğitime başlıyor. Metropolde yaşayan çocuklarımızın kırsal alanda eğitimiyle ilgili çalışmalar yapacağız. Şehirdeki çocukların tarımsal üretim sürecini görmelerini istiyoruz.
Agro-turizm gibi yan ekonomiler oluşturma çabamız var. Bu modeli Seferihisar’da bir nebze uygulamış ve çiftçimizin yan gelire sahip olmasını sağlamıştık. Köylülerimizin belirli bir dönem değil 12 ay çalışmasını sağlamak istiyoruz. Kooperatifçiliğe büyük önem veriyoruz. Küçük üreticinin örgütlenmesi İzmir tarımının en büyük önceliklerinden biri… Özetle; tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltmayı hedefliyoruz. Sulama ihtiyacı olmayan yerel ürünleri destekliyoruz. Tarımsal ürünlerin markalaşmasını destekliyoruz. İhracat potansiyeli yüksek nitelikli ürünlerin üretilmesini destekliyoruz. Küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik ederek çiftçilerimizin doğduğu yerde doymasını istiyoruz. Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde ev sahibi olmasını sağlamak istiyoruz. Tarım alanlarını sadece gıda üretimi için değil tüm canlılar için geliştiriyoruz. Toprağı ve suyu en dengeli şekilde kullanmak istiyoruz. Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Bu çalışmalar şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişiminin önünü açıyor” ifadelerini kullandı.
MADDELER HALİNDE İZMİR TARIMI:
ÖNCELİĞİ KURAKLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE ETMEK: NELER SAĞLAYACAK?
Tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltarak içme suyumuzu koruyor.
Sulama ihtiyacı olmayan, ekonomik değeri yüksek, yerel tarım ürünlerini alım garantisi ile destekliyor.
Tarımsal ürünlerin markalaşmasını ve pazarlamasını destekleyerek katma değerini büyütüyor.
İhracat potansiyeli yüksek, nitelikli tarım ürünlerini teşvik ederek Türkiye ekonomisini büyütüyor.
Küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik ediyor; çiftçilerimizin doğduğu yerde doyabilmesinin önünü açıyor.
Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde yeniden söz sahibi olmasını sağlıyor. Kırsaldaki yaşam kalitesini büyütüyor.
Tarım alanlarını sadece gıda üretimi için değil, tüm canlılar için geliştiriyor; doğanın korunmasını destekliyor.
Toprağı, suyu ve tohumu en dengeli şekilde kullanarak iklim kriziyle mücadele ediyor.
Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırarak tarıma sahip çıkıyor.
Şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı, güvenilir ve ekonomik gıdaya erişmesinin önünü açıyor.