MCBÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Deniz Biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, 2021-2024 yılları arasında TÜBİTAK destekli yürüttükleri 'Ege Denizi Makroflora Tür Çeşitliliği ve Ekolojik Kalite Durumunun Belirlenmesi' projeleri ile Edirne Enez'den Muğla Dalaman'a kadar Ege kıyılarını tarayarak, makroalg ve deniz çayırlarını tespit ettiklerini söyledi. Ege Denizi'nde yaklaşık 470 tür belirlediklerini dile getiren Prof. Dr. Taşkın, bu türlerin Türkiye denizel florasının yaklaşık yüzde 70'ini oluşturduğunu, yeni türlerin de keşfedildiğini söyledi. Ege Denizi'nin ekolojik kalite durumunu da tespit ettiklerini ifade eden Taşkın, "Ege Denizi kıyıları, İzmir iç körfez hariç, bazı yerlerde orta ama genelde iyi ve çok iyi su kalitesine sahip. Çalışma kapsamında hem küresel ısınma hem kirlilik hem diğer balıkçılık faaliyetleri nedeniyle kıyısal makroflora da artık yavaş yavaş değişimler olduğunu gözlemledik" ifadelerini kullandı.
'EGE DENİZİ'NDE 470 TÜRÜN 9 TANESİ İLK DEFA BELİRLENDİ'
Ege Denizi'ndeki 470 türün 9 tanesinin ilk defa belirlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Taşkın, "Tespit ettiğimiz türler içerisinde yabancı türler de var. Yabancı türler, özellikle hassas olan deniz çayırları ve gölgelik oluşturan makroalglerin yerlerini kaplamaya başlıyor. Önümüzdeki süreç içerisinde bazı hassas türlerin tehlikede olduğunu öngörebiliyoruz. Ege Denizi kıyılarında 29 yabancı tür belirledik. Proje kapsamında 0-40 metre arası derinlikte yabancı türlerin yayılış alanlarını, habitata etkilerini gözlemledik. Özellikle bazı yabancı türler, aşırı yayılımcı özellik göstermesinden kaynaklı yerli türlerin yerini alarak habitatı tamamen kaplayabiliyor. Gelecek dönemlerde yerli ve hassas türlerin ortamdan çekilmesiyle, yabancı türler bazı bölgelerde tamamen habitata hakim olacak. Örneğin Babakale, Ayvalık kıyılarında bunu gördük. Yerli türlerin, özellikle deniz çayırları, gölgelik oluşturan makroalglerin içerisinde çok sayıda deniz canlısı bulunuyor. Deniz çayırında 1000'in üzerinde tür yaşıyor, ürüyor, barınıyor ya da besleniyor. Deniz çayırlarının çekilmesiyle buradaki türler farklı noktalara gidecek, üremekte olan balık türleri başka yerlere göç etmek zorunda kalacak. Yabancı türlerin habitata zarar verdiği gibi ekonomik olarak da zararları var" dedi.
'BİYOÇEŞİTLİLİĞİMİZİ KORUMAYA YÖNELİK STRATEJİLER GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR'
Prof. Dr. Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çalışma sonucunda artık kıyılarımızda ciddi bir karasal baskının olduğunu, deşarj sularının, evsel ve endüstriyel atıkların, balıkçılık faaliyetlerinin, liman faaliyetlerinin baskısını suyun altında görebiliyoruz. Deniz çayırlarına, gölgelik oluşturan türlere, biyoçeşitliliğimizi korumaya yönelik stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Küresel ısınmanın hissedilebilir şekilde olduğunu görebiliyoruz. Ama karasal kısımda işe kirliliği önleyerek başlayabiliriz. Deniz çayırlarının, alglerin bulunduğu yerlerde balıkçılık faaliyetlerini 40 metre ve altı derinliğe çekmek önemli. Marina ve limanları, çayırların olduğu bölgelerde yapmamamız gerekiyor. Gemilerde ekolojik çapaların kullanılması gerekiyor. Buna yönelik adımların acil olarak atılması görüşündeyim." (DHA)