Kapısında “Dikkat siyanür var, polisi arayın içeri girmeyin” notu, içeride etrafa saçılmış çok sayıda antidepresan bulunan evlerinde ölen Yetişkin kardeşlerin bilinmeyen öyküsünü, hayattaki tek yakınları Serpil Alkan anlattı.
Hürriyet gazetesinden Fırat Alkaç'ın haberine göre, soruşturma kapsamındaki ilk incelemeler de Serpil Alkan'ın anlattıklarını destekler nitelikte: Kardeşlerden Oya Yetişkin'in diğerlerinden daha sonra öldüğü belirlendi. Siyanürlü meyve suyunu önce kardeşlerine içirdiği sonra da kendisinin içtiği ihtimali üzerinde duruluyor. İstanbul Valiliği, Adli Tıp'tan gelen ön otopsi raporunda ölümcül miktar da siyanür tespit edildiğini, ölüme yol açacak başka bir bulgu olmadığını açıkladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada ise 4 kardeşin ölüm saatinin ardışık olup olmadığının Adli Tıp Kurumu'nca hazırlanacak rapor sonucunda belli olacağı ifade edildi. Ayrıca siyanür notunun dış kapıda değil, salonun kapısında asılı olduğu belirtildi. Polisin, evde biri kadın, biri erkek iki kardeşi yan yana sırtüstü yatar vaziyette bir odada, diğer kardeşleri de ayrı odalarda biri sırtüstü, biri yüzüstü yatar vaziyette bulduğu belirtildi.
ANNE ERKEK ÇOCUKLARINI SEVERDİ
Şarkıcılık ve modellik yapan Oya Yetişkin ile ilk olarak 1986 yılında tanışan oyuncu ve dansçı Serpil Alkan, Yetişkin kardeşlerin o günlerden bugünlere hikâyesini anlattı:
"Cengiz Özer'in 'Çarlistonlar' adında bir dans grubu vardı. Ben orada çıkıyordum. Oya ilk geldiğinde 18 yaşındaydı. Çok küçüktü. Ailesi ile o yıllarda samimiyetim arttı. Evlerine gider gelirdim. Babaları küçük yaşta terk etmiş. Anneleri Safiye hanım erkek çocuklarını çok severdi. Kızları sürekli çalıştırmaya gönderirdi. Yaşar askere gitti. Geldiğinde oğlu Cüneyt'i göndermedi. Çocuk hayatı boyunca asker kaçağı olarak yaşadı. Kızlarını şarkı söylemesi için gönderirdi. Onlara iyi davranmazdı. Ama kızlar ve erkekler annelerine çok düşkündü. Annelerine olan bağlılıklan beni çok şaşırtıyordu. Safiye Hanım öldükten sonra aile dağıldı. Moralleri çok kötüydü. Kamuran kiloluydu, eve kapandı. Cüneyt evden çıkmazdı. Yaşar da günlük işlerde çalışırdı. Bir tek Oya düzenli çalışırdı. Aileye o para verirdi. Bütün kardeşler onun eline bakardı.
KARDEŞLERİNE KIZIYORDU
Son dönemlerini yokluk içinde geçirdiler. Babaları Mersin'de yaşıyordu. Vefat ettiğinde bir miras kalmış bunlara. O sıralar ev sahibi de Oya ve Kamuran'dan borç para istemiş. Bunlar o parayı vermiş. Bankadan da kredi çekmişlerdi. Oya'nın maaşına haciz geldi. İstanbul'da modellik yaptığı işten iyi para kazanamıyordu. Bursa'da modellik işi bulmuştu. Son üç dört yıldır Bursa'ya gidip geliyordu. Orada kalıyordu bazen. Eve para yolluyordu. Kardeşleri de çalışmadığı için durumları kötüydü. Geçen yaz birlikte Silivri'de Oya ile tatil yaptık. Yol parasını gönderdim. Bunalımdaydı. Kardeşleri çalışmadığı için kızıyordu. Bana 'Kardeşlerimin hepsi benim elime bakıyor. Bana bir şey olsa onlar ölür. Ben de yaşamak istemiyorum. Ben ölürsem onlar da ölmeli. Yoksa perişan olurlar' dedi. Ben çok çaşırdım bu cümle karşısında. 'Yok öyle şey olur mu' dedim. Parasızlık moralini bozuyordu. Her yere borçları varmış, bana hepsini anlatmazdı. Sonradan öğrendim.
Ben Oya'ya para yardımı yapıyordum. Ama kimseden yardım almak istemiyordu. Ramazanlarda evlerine erzak gönderiyordum. Kabul etmiyordu. Zorla veriyordum. Geçen yıl haciz gelmişti evine. Gittiğimde eşyaların yarısını topladıklarını gördüm. Devletten yardım alması için ikna etmeye çalıştım. Kamuran bana 'Bizden daha kötü durumda insanlar var' diyerek istemiyordu. Gururlu insanlardı. Bir defasında zorla Yaşar'a alışveriş kartı verdim. Aynı zamanda kardeşlere iş bakıyordum.
Kamuran ile en son, olaydan beş gün önce konuşmuştuk. Parasızlık olaylarından dolayı morali bozuktu. 'Bize bir şey olursa, bizimle ilgilen' dedi. Anlamamıştım o cümlesini o zaman. Ama ben siyanür içme olayının Oya'dan kaynaklandığını düşünüyorum. Siyanürü nasıl buldu, nasıl aldı bilmiyorum. Oya biraz asabi, çok laf dinlemeyen bir insandı. Duyduğuma göre Oya kapıya not bırakıp son olarak o canına kıymış. Parasızlık ve muhtaçlık duygusu onu perişan ediyordu. Hiç keyfi yoktu. Sürekli ek işler bulmaya çalışıyordu."
Serpil Alkan, birlikte ölüme giden kardeslerin tek tek özelliklerini anlattı:
"KARDEŞLERİNE BAKIYORDU"
OYA YETİŞKİN: "Oya benden 5 yaş küçüktü. 1986 yılında tanıdım, 18 yaşına yeni girmisti. Aynı yıl birlikte yaşadıkları anneannesi pencereden atlayıp intihar etmişti. Annesi kolundan tutup Cengiz Özer'in yanına getirdi. Kızımı dansçı yapın diye. Birlikte Cengiz Ozer'in ekibinde şarkılar söyleyip dans ediyorduk. Alışveris yapmayı cok severdi, hic para biriktirmezdi. Annesi elindeki parayı hep alırdı. Kızına kötü davranırdı. Diğer kardeslerine ve eve bakıyordu. İlk tanıdığım yaşlardan itibaren psikolojik tedavi görüyordu, ilaçlar kullanıyordu. Ek para kazanmak için modellik yapıyordu. Asabi biriydi, çabuk sinirlenirdi. Modellik dışında sporla da uğraşıyordu. Karate ve aerobik dersleri veriyordu."
"ÇOK GÜZEL SESI VARDI"
KAMURAN YETİŞKİN: "Gençliğinde şarkıcılık yapıyordu. Diğer kardeşlerine göre daha olgundu. Bana ‘abla' derdi. Evlerine çok giderdim, birlikte kalırdık. Nese dolu bir insandı, ancak geçim sıkıntıları nedeniyle üzülüyordu. Yaşı ilerleyince ve annesi ölünce ağır depresyon geçirdi. Evden dışarı çıkmıyordu. Kilosundan dolayı sahne onu kaldırmiyordu. Bana "iş bul birlikte sahneye çıkalım' diyordu. Çok güzel bir sesi vardı. En son geçen hafta konuştum. Erkek kardeşlerinin çalışmamasından şikâyetçiydi."
“ANNESI EN COK ONU SEVERDİ"
CÜNEYT YETİŞKİN: "Enne Safiye hanım en çok Cüneyt'i severdi. Onu sakınırdı, dışarı bile göndermezdi. Bu nedenle evden dışarı çıkmayan, asosyal bir kişi oldu. Ben dışarı çık, gez, gör derdim. Ama sürekli evde bilgisayar başında dururdu. Saçları çok erken beyazladı. Çok bakımsızdı. Annesi onu askere göndermemiş. Bu nedenle asker kaçağıydı. Korkusundan bir yere gitmezdi. Yakalanırım diye abisi Yaşar'ın kimliğini kullanırdı bir yere gittiğinde. Korkak bir çocuktu. Hayatında hiç çalışmadı. Hiç arkadaşı yoktu. Seni askeriyeye şikayet edece?im diye takılırdım. Bir odaya kapanır, konuşmazdı bile."
“BİR MOTORU VARDI SATTI"
YAŞAR YETİŞKİN: "Cüneyt'e göre biraz daha sosyaldi. Anneleri kız çocuklarını erkek gibi, erkek çocuklarını da kız gibi yetiştirdi. Yaşar sessiz, sakin, kimseyi incitmeyen bir kişiydi. Bir motoru vardı. Çiğ köftecide kuryelik yaptı. Motorla ufak işlerle uğraşıyordu. Son yıllarda borcları nedeniyle motorunu sattı. Annesi öldükten sonra bunalıma girdi. Eve kapandı. Ablası Oya'nın kendi gibi modellik yapan Dora adında yabanci uyruklu bir arkadaşı vardı. Onunla bir süre arkadaşlık yaptı. Son günlerde iş bulmak için çabalıyordu. Keyfi yoktu." (Hürriyet)