MENÜ
İzmir
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Buca Cezaevi yıkıldı... O acılar ‘tutsak’ kaldı!
Güncel
16 Mart 2022 Çarşamba 11:04

Buca Cezaevi yıkıldı... O acılar ‘tutsak’ kaldı!

62 yıllık Buca Cezaevi için yıkım süreci devam ederken, parçalanan beton duvarların tozlarından geriye sayısız acı yüklü hatıra kaldı. Cezaevinin karanlık yüzünü bir dönem o dört duvar arasında kalan siyasi tutsaklar anlattı.

İzmir’in Buca ilçesinde bulunan, 1956 yılında yapımına başlanan ve 1959 yılında açılan Buca Cezaevi, 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremde hasar almıştı. Depremin ardından cezaevinde bulunan mahkumların farklı cezaevlerine nakledilmesiyle, 62 yıllık cezaevi 17 Mayıs 2021 tarihinde resmen kapatılmıştı. 21 Eylül 1995’te 3 siyasi tutsağın öldürülmesi, 19 Aralık 2000’de gerçekleştirilen ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ ile 3 devrimcinin öldürülmesi, ölüm oruçları ve hak ihlalleri ile gündeme gelen belli başlı merkezlerden biri olan 62 yıllık Buca Cezaevi için yerel idare, merkezi yönetim ve kentin siyasi aktörlerinin başlattığı yıkım mücadelesi Adalet Bakanlığının düğmeye basmasıyla sonlandı. Yapılan ihalenin ardından 45 günde bitmesi öngörülen yıkım işlemi yola çıkarken, parçalanan beton duvarların tozlarından geriye sayısız acı yüklü hatıra da kaldı. Şehirleşmeyle birlikte mahallelerin arasında kalan ve ‘Susuz Yaz’, ‘Ben Doğarken Ölmüşüm’ gibi unutulmaz Yeşilçam filmlerine de mesken olan Buca Cezaevi’nin karanlık yüzünü bir dönem o dört duvar arasında kalan siyasi tutsaklar anlattı.

GÜLLÜK GÜLİSTANLIK DEĞİLDİ

Buca Cezaevi’nde kalan devrimci tutsaklardan biri de 67 yaşındaki Nevzat Ercümenciler... 22 yaşında tutuklanan Ercümenciler, 1977-80 ve 1984-90 yılları arasında Buca Cezaevi’nde kaldı. Birçok siyasi mahkum gibi hücre tipi koğuşlara konulan Ercümenciler, “Normal koğuşlarda 40-50 kişi oluyordu ama duruma göre bu sayı 60-70’e de çıkabiliyordu. 12 Eylül darbesinden sonra çok kalabalık dönemler de oldu. Buca dışında Adıyaman Cezaevi, Metris Askeri Cezaevi, Şirinyer Askeri Cezaevi’nde kaldım. Kesintisiz 13 yıl 3 ay tutukluluk! Cezaevi süreci zordu elbette. Ancak bilinçli bir tercih sonucu başınıza geldiyse eğer katlanılabilir oluyor. Tabii sizin bakış açınıza da bağlı biraz. Ben idamla yargılandığım için Türkiye’nin o zamanki koşullarında bir daha özgür olamayacağımın bilincindeydim. Bu yüzden yaşantımı, cezaevinde ama özgür bir insan olarak kurguladım. Örneğin; sağlıklı kalmak ve zorlu şartlara yenilmemek için 13 yıl boyunca her gün en az 2 saat spor yaptım. Bol bol kitap okudum, İngilizce çeviriler yaptım, imkanlar dahilinde maket gemiler ve el işleri ile meşgul oldum. Buca Cezaevi, ben kaldığım sürelerde genellikle baskının çok olmadığı bir yerdi. Ama güllük gülistanlık değildi elbette. Acı çektiğimiz günler oldu; işkenceler, dayaklar...” diyerek koşulların siyasi atmosfere göre değişiklik gösterdiğini vurguluyor.

SANİYE SANİYE HAFIZALARIMIZDA

Cezaevinin yıkılmasının kendisinde hiçbir his uyandırmadığını söyleyen Ercümenciler, orada kaldığı yıllarda yaşadığı ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen asla unutamadığı anı ise şöyle anlatıyor: “Buca’nın beton duvarlarının, demir kafes pencerelerinin yıkılması bende hiçbir his uyandırmıyor. Çünkü orada yaşadığımız günler saniye saniye hafızalarımızda. Hafızamızdakileri de arkadaşlarımız ve yazarlar sayfalarına dökerek Türk siyasetindeki yerini sabitlediler. Bundan sonra oradaki dört duvar yıkılsa ne olur yıkılmasa ne olur... Sanırım yıl 1978’di. Buca Cezaevi’nde çok büyük bir isyan çıktı. Çatılardan koğuşlara yaylım ateşi açtılar. İnanılmazdı, katliam gibi... İki kişi gözümün önünde vurularak öldürüldü çok hazin manzaraydı. Orası geniş bir alan... Herkesin faydalanabileceği bir kültür merkezine dönüştürülebilir belki.”

ESKİ, BAKIMSIZ VE PİSTİ...

58 yaşındaki Avukat Sezin Atmaca da bir süre Buca Cezaevi’nde kalan siyasi tutsaklardan biri. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde son sınıf öğrencisiyken, 1 Mayıs 1986 tarihinde tutuklanarak Buca Cezaevi’ne konuldu. Yaklaşık 2 ay boyunca ‘Yeni Bölüm 1’ adlı kadın koğuşunda kalan Atmaca, “Okulum Buca’da olduğu için hemen her gün cezaevinin önünden geçiyordum. Cezaevi önünde görüş için yağmurda, sıcakta sıra bekleyen insanları görürdüm. Sonra uzayıp giden yüksek duvarları... ‘Bir gün orada olabilirim’ diye hiç aklımdan geçirmemiş olduğumu daha sonra cezaevine girince fark ettim. Tutuklandığımda 4’ncü sınıftaydım, normalde hukuk sistemine aşina olacağın düşünülür... Ama hiç değildim. Birçok şey de okumuştum cezaevleri ile ilgili ama her şey çok yeni ve şaşırtıcıydı. Adli suçlardan yatanlarla aynı koğuşta kalıyorduk. Siyasiler de vardı ama sayıca azdı. Daha fazla kalan cezalarını yatan 12 Eylül dönemi davaların hükümlüleri vardı. Cezaevi eski, bakımsız ve pisti. Yemekler kötüydü... Kadın koğuşunda bir sorun yaşamadım ama bir gardiyan gece koğuşta kalıyordu onu hatırlıyorum. Çok garip gelmişti...” diyor.

İÇERİDEN KORKUNÇ SESLER GELİYORDU

Atmaca’nın zihninde asıl yer eden ise bir dönem tutsak olarak kaldığı cezaevine yıllar sonra müvekkilleriyle görüşebilmek için avukat olarak girdiğinde ettiği tanıklık... Atmaca, ‘Hayata Dönüş’ adı verilen operasyonun düzenlendiği 19 Aralık 2000 tarihinde yanındaki meslektaşı ile birlikte gittiği Buca Cezaevi’nde o gün yaşananlardan şöyle bahsediyor: “Buca Cezaevi denince asıl aklıma gelen Hayata Dönüş Operasyonu’dur. O dönem İzmir’de avukatlık yapıyordum. Ortağım ile birlikte açlık grevi yapan müvekkillerimizi ziyarete gittik. Ana kapıdan girdik, görüşme defterlerini doldururken birden içerisi asker ve polislerle doldu. Koşarak koğuşlara yöneldiler. Bizi içeriye sokmadılar, dışarı çıkmamıza da izin vermediler. İçeriden korkunç sesler geliyordu. Hiçbir şey yapamıyorduk. Bir süre sonra dışarı çıkabildik ve olanları öğrendik. Buca Cezaevi’nin zihnimdeki yeri bu acı olaydır. Cezaevinin yıkılacağını basından öğrendim. En azından bir bölümünün korunması, Ankara’daki gibi bir müze yapılması çok iyi olurdu. Hafızaya sahip çıkmak çok değerli... Hayatımızın belki en güzel değil ama önemli bir parçası Buca Cezaevi. Umarım şehre ve insanların hafızasına katkıda bulunacak şekilde değerlendirilir.”

YIKILAN DUVARLARDA BİNLERCE ACI VAR

Yazdığı yazılardan dolayı hapis cezası alan Hacay Yılmaz ise 1993-1994 yılları arasında Buca Cezaevi’nde kaldı. O dönem cezaevinde baskı, işkence, ölümler ve tutsak direnişlerinin baskın olduğunu dile getiren Yılmaz, “Buca Cezaevi’nde unutamayacağım ve bugünde benliğimde canlılığını koruyan görüntü, tanıdığım üç devrimci işçinin idam edildiği avlu olmuştur. O avluyu gördüğümde çok sarsıldığımı hatırlıyorum. 13 Mart 1982 yılında idam edilmişlerdi. Şimdi Buca Cezaevi yıkılıyor. Binayla birlikte bir tarih de yıkılıyor. Yıkılan duvarlara, hücrelere kazınmış binlerce insanın acıları ve özgürlük direnişleri var bu binada. Kurulan darağaçlarının gölgesi. Celladın ipi boynundayken, ayağının altındaki sandalyeyi tekmeleyenlerin gür haykırışları var. Bizler bu coğrafyadaki bütün cezaevlerinin, zindanların yıkılmasını, yerini insanlığın hep hatırlayacağı müzelere dönüştürülmesini isteriz” diyor. (Çağla Geniş / İlkses Gazetesi)

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir