MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP İzmir Milletvekili'nden örgüte 'tüzük kurultayı' mektubu!
Politika
6 Mart 2018 Salı 12:57

CHP İzmir Milletvekili'nden örgüte 'tüzük kurultayı' mektubu!

CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, kurultaya sayılı günler kala, "Hiçbir sosyal demokrat ve sosyalist parti gelecek planını toplumun kabulüne, standartlarına bağlı kurgulamaz. Aydınlanma, ilerleme, gelişme için yenilenme gereklidir” çağrısında bulundu. Altıok, "Nasıl bir ülke istiyorsak öyle bir parti istiyoruz" mesajı da verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) gözler 9-10 Mart'ta yapılacak tüzük kurultayına çevrilirken, CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok'tan önemli bir hamle geldi. 

CHP İzmir Milletvekili Altıok, 9-10 Mart Tüzük Kurultayı’na ilişkin düşüncelerini il ve ilçe başkanları, milletvekilleri ve Parti Meclisi üyelerine gönderdiği bir mektupla paylaştı. 



Altıok mektubunda şu mesajları verdi:
Değerli yoldaşlarım;
Sol düşüncenin en temel özelliği, insanın, toplumun, tarihin ve yaşamındeğişebilirliğine ve değiştirilebilirliğine inanmasıdır. Bu anlamayla farklı renklerine ve katmanlarına rağmen tüm sol partiler, değişebilirliğe /değiştirilebilirliğe olan toplumsal inancı ve umudu örgütleyen siyasal mekanizmalardır.  Hiçbir sosyal demokrat ve sosyalist parti gelecek planını toplumun kabulüne, standartlarına bağlı kurgulamaz. Aydınlanma, ilerleme, gelişme için yenilenme gereklidir.

İktidarın olağan dışı baskı, korku ve şiddet uygulayarak tek tip ve sorgusuz biat eden bir toplum yaratarakOHAL’i kalıcı bir rejim haline getirmek gayretinde olduğu günlerdeyiz. Aydınlanma devriminin kazanımlarını yok sayan, Cumhuriyetimizi ve Atatürk ilkelerini hedef alarak toplumu dönüştüren iktidar karşısında o iktidarın tek tipleştirdiği,sorgulamayan, “kindar ve dindar”, “yerli ve milli” toplum yargılarını yerleştirip meşrulaştıran bir dil kurarak mücadele edilemez. Dönüşen, farklılaşmayan ve yenilik önermesi olmayan bir muhalefete değil topluma öncülük eden, dönüşen  ve dönüştüren sol bir muhalefete ihtiyacımız var.

Hedefe, iktidara varmak kadar, oraya nasıl bir yoldan gidildiği de önemlidir. CHP olarak şunun kararını vermek durumundayız; kimliğinden arınmış, sol değerlerle bağını koparmış ve kendisi olmaktan çıkmış bir örgüt olarak mı yürüyeceğiz, yoksa toplumsal muhalefetin tüm renklerini içinde barındıran, dayanışan, mücadele eden ve daima bir adım ileri götüren bir anlayışla mı yürüyeceğiz? Atatürk’ün toplumu aydınlatan, dönüştüren, ileriye taşıyan devrimlerine sarılarak bugünkü karanlığa karşı çağdaşlık yolunda yürümeye devam mı edeceğiz, yoksa “günlük siyaset” kaygılarıyla laikliği, halkçılığı, devrimciliği yok mu sayacağız?

Bizler, siyaseti toplumsal dinamikler üzerinden şekillendirmek zorundayız. Toplumsal dinamikleri iyi anlamak dadeğişimin ve gelişimin anahtarıdır. Buradan hareketle, herkesin kendi kimliği, yaşam tarzı, rengi, yönelimi, sınıfsal aidiyeti vb. özellikleriyle var ettiği, toplumun bütün katmalarını içinde barındıran “Gezi” hareketi bizim pusulamız olmalıdır. Farklı kesimlerin ortak mağduriyetleri, başkasının hakkına sahip çıkış ve farkındalık getirir. Toplumsal barış ve huzur hedefi üzerinden talep ortaya koyan bu toplumsal hareketin buradan nasıl ilerleyeceği, derinleşeceği, katılımcı, eşitlikçi bir bakış açısıyla mümkündür. Bu bakış açısı ancak asli sahipleriyle yani geniş toplum kesimleri ile tartışılarak aşağıdan yukarıya toplumsallaşacak yeni bir sol bir söylemle bilinçlenme ve örgütlenmenin yaratılmasıyla sağlanabilir. Parti olarak yapacağımız tüzük, program, eylem ve söylem değişikliklerinin bu tartışmalar ekseninde şekillendirilmesi günün koşullarına bağlı, gelip geçici bir ihtiyaç değil, zorunluluk haline gelmiştir.  

CHP bunun için gerici, dinci, baskıcı politikalar karşısında Türkiye’nin her yerinde ekonomik olarak ezilen, kimliği, inancı, tercihleri ve yaşam tarzından dolayı ötekileştirilen tüm kesimleri, yeni bir iktidar alternatifi yaratma çabası içinde; özgürlükçü,  anti-kapitalist, ekolojist bir mücadele anlayışı içerisinde örgütlemelidir. Temel amacımız ortak bir akılla bütün parçaları, gurupları birbiriyle karşılıklı etkileşim içine sokarak mevcut siyaset tarzının, anlayışının değiştirilmesine öncülük eden gücünü paylaşım ve barıştan alan yeni bir siyaset kültürü inşa etmek olmalıdır.

ÖNCE YAŞANABİLİR, ADİL, ÖZGÜR BİR TÜRKİYE HAYALİ KURUP, GENİŞ KİTLELERİ BU HAYALİ GERÇEKLEŞTİREBİLECEĞİMİZE İKNA ETMELİYİZ…
Dünyada yeni sol siyaset kültürü tam da bu anlayış çerçevesinde gelişmekte. Her şeye rağmen umutluyuz çünkü dünyada sol hem değişiyor hem de değiştiriyor. Yeni sol hareketin temel siyaset stratejisini oluşturan ‘insan temelli siyaset’ akımı  (#peoplepoweredpolitics  ) umudu örgütlüyor.  İngiltere’de, “Başka bir dünya mümkün” diyerek liberalleşen, sağcılaşan, kendisi olmaktan çıkan İşçi Partisinin yeniden yapılanmasında umut ışığı olan JeremyCorbyn var. Yunanistan’da işçilerin, ezilenlerin, ötekilerin, gençlerin ve barışın sesi olmayı başaran AleksisÇipras’ınSyriza’sı var. Tüm alternatif sol, sosyalist, komünist gurupları ve LGBTİ bireyleri, göçmenleri, çevrecileri, antikapitalist söylemiyle birleştiren solun yeni idolü Jean LucMelenchon var Fransa’da. İspanya’da Podemos, Amerika’da yeni kıtanın ezberlerini bozan “Demokratik Sosyalist” BernieSanders var… Solu sol yapan değerlerle, söylemlerle ve programlarla dünyanın her yerinde yeniden umut oluyorlar; haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayan kitleler için. Biz de global sorunlar karşısında dünya ile ilişkileri sağlam, ortak gelecek inşa eden global bir sol savunmanın parçası olmalıyız.

Değerli mücadele arkadaşlarım,
Dünyanın en demokratik anayasaları, tüzükleri, kanunları, onları uygulayan insanların demokratik anlayışları ile doğru orantılıdır. Bu anlayışları, zihniyetleri değiştirmeden yapılacak tüm değişiklikler, biçimsel değişiklik olmanın ötesine çıkmayacaktır.Örgütü şekillendirecek, güç dengelerini düzenleyecek, topluma öncülük edecek bir program ya da anlayıştan bağımsızsa anlamsızdır. Tüzük çalışmaları; kurultayda yaşananların tekrarı olacak, enerji ve umut tüketen bir-iki güne sıkışmış tartışmalardan arınmalı ve toplumsal bir dava bilinci ile kurgulanmalıdır. Parti içi iktidar mücadelesi ve parti içi dinamiklerle değil toplumsal ihtiyaç ve ülke için, birlikte yaşama dinamiklerinin yeniden tanımlanacağı bir anlayışla sürdürülmelidir. Bireysel çıkış ya da temennilere değil birlikte çözüm üreten bir ortaklaşma dinamiğine ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim.

NASIL BİR ÜLKE İSTİYORSAK ÖYLE BİR PARTİ İSTİYORUZ…
CHP’yi alışkanlıklarından, kent merkezlerindeki“yaşam alanları”ndan,ve  “kültürel/mezhepsel solculuk” tanımlarına sıkışmış olmaktan çıkaracak tek şey ben değil biz diyebilen, bugün değil yarın diyebilen bir bakıştır. Bu bakışın hâkim olduğu dinamizminiiyi anlamak, bu dinamiği sürdürülebilir kılmakla mümkündür. İktidar7 Haziran’da somut bir gerçeklik olarak karşısına dikilen değişim talebini görmezden gelerek 1 Kasım ve referandum sürecini dayatmıştır. 1 Kasım öncesi yaratılan baskı ve şiddet ile kalıcı ve tek kişiye tapulu bir iktidara sahip olmak için gerçekleştirilen referandumun, iktidarın istediği yanıtı vermemesi de aynı toplum rahatsızlıklarına ve taleplerine bağlıdır. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde kitleleri cesaretle buluşturan ve iyileşme için ihtiyacımız olan ortaklaşma duygusunu büyüten Adalet Yürüyüşü toplumun hayat damarı olmuş, değişim talebinin öncülüğü yanına çözümün de adresi bir CHP koymuştur. Bu algı yürüyüşte çok farklı kitleleri yan yana getiren sağ görüş temsilcilerinin katılımı ile değil yön, görüş, inanç, tercih ayırmaksızın yan yanalığı sağlayan sol dayanışma kültürünün tüm kesimlere yayılması ile sağlanmıştır. Toplumun ortak rahatsızlıklarını anlamak onların itirazlarını giderecek çözümleri sunmak için gerekli olan da yine birlikte yaşamı mümkün kılacak bir “iyileşme”nin sürdürülmesidir. Bu iyileşme sürecini örgütleyecek olan ancak güçlü bir sol anlayıştır. Bu gerçeği görmeyen siyaset kurgusu bugün karşımıza Adalet Kurultayı ile sönümlenen, yürüyüşün dinamiğini de yok eden hızlı bir sıradanlaşma, içe dönük bir CHP ve umut kıran bir kurultay döngüsü ile karşımıza dikiliyor.

İktidarın, gücün, baskının ve şiddetin karşısında mücadelemizi görünür ve etkili kılacak yeni tüzük; partimizin önünü açacak bir bilinçle şekillenmeli, parti programımız ile örtüşmeli ve topluma yansıyan mesajlarımız,vaatlerimiz de bu bakış ve dille bütünleşmelidir.

”Ben buraya bebe hakkı için geldimdi
ben kimdim unuttum,
bebeler kimdi…”*

Ancak belirleyici olan hangi tüzükle yürüyeceğimizden çok ‘hangi koşulda hangi tüzükle olursa olsun’ tarif ettiğim inancı içselleştirme ihtiyacımızdır. Yolumuz uzun süreç meşakkatli olsa da, bebe hakkını unutanlara inat, mücadelemiz ve umudumuz sürecek! Aydınlanma ve ilerleme yolunda “Bebe hakkı” için yürümeye devam edeceğiz.

Yolumuz açık solumuz açık olsun…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir