MENÜ
İzmir 21°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP'den Aslanoğlu ve Soyer açıklaması: 19 Eylül'de serbest kalmalarını bekliyoruz!
Politika
22 Ağustos 2025 Cuma 14:47

CHP'den Aslanoğlu ve Soyer açıklaması: 19 Eylül'de serbest kalmalarını bekliyoruz!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Buca Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ile önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'i ziyaret etti. Gökçen, "İlk duruşmada kendilerinin serbest bırakılmalarını bekliyoruz ve özgürlüklerine kavuştukları bir şekilde mücadelemizi hep beraber kol kola, omuz omuza devam ettirmeyi bekliyoruz" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Buca Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’li belediye başkanları ve parti yöneticilerini ziyaret etti. Gökçen, tutuklamaların siyasi intikam amacı taşıdığını belirterek, hasta tutukluların durumuna ilişkin ''Her gün cezaevinde kalan başkanlarımız için cinayete teşebbüs ediliyor'' dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, İzmir’in Buca ilçesindeki Kırıklar Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan'ı ziyaret etti. Gökçen’e ziyaretinde Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay da eşlik etti.

 Ziyaret öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Gökçen, şunları söyledi:

''Şehzadeler Belediye Başkanımız Gülşah Durbay'la birlikte cezaevine girerek Mehmet Murat Çalık Başkanımızla görüşeceğim. Ve ardından İl Başkanımız Şenol Aslanoğlu, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer, Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan'ı da göreceğim. İl Başkanımız ve önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız ve diğer yol arkadaşlarımızın maruz kaldığı adaletsizliklere karşı, bu hukuksuz yargılamalara karşı her ne kadar iddianameleri hazırlanmış olsa da yani İstanbul sürecinden farklı bir süreç burada görüyorsak da bu tutuklu yargılamalara karşı il örgütümüz, ilçe örgütlerimiz her gün burada nöbetlerini sürdürüyorlar.

“Hesap veremeyecekleri herhangi bir davranışları olmadı bugüne kadar”

Bu nöbeti birleştirdik ve beraber buradan hukuk devleti vurgumuzu, adalet vurgumuzu, yol arkadaşlarımıza özgürlük talebimizi dile getirmeye karar verdik. İzmir’de, İstanbul yargılamalarının, AK Toroslar Çetesi’nin yargılamalarının, operasyonlarının aksine başka bir durum görüyoruz. Burada iddianameler biraz daha hızlı bir şekilde yazıldı. Bunu olumlu görüyoruz. Fakat tutuksuz yargılama esas olmalıydı. Tutuksuz yargılansalardı başkanlarımız ki zaten Şenol Başkanımız daha önce aynı suç isnadıyla yargılanmış ve beraat etmişti yine tüm yol arkadaşlarımızın hiçbirinin yargılanmaktan korktuğu yok. Hesap veremeyecekleri herhangi bir davranışları olmadı bugüne kadar. Tutuksuz yargılanmış olsalardı çifte standardın ortadan kalkması mümkün olacaktı ve vatandaşlarımızın huzurunda bu yargılamanın adil bir şekilde sonuçlanmasını hep beraber bekleyecektik. İddianame hazırlandı. İddianamede büyük cezalar isteniyor başkanlarımız hakkında. Ancak ilk duruşmada kendilerinin serbest bırakılmalarını bekliyoruz ve özgürlüklerine kavuştukları bir şekilde mücadelemizi hep beraber kol kola, omuz omuza devam ettirmeyi bekliyoruz. 19 Eylül'de İzmir 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hep birlikte başkanlarımızın yanında olacağız ve duruşmada güzel haberlerini başkanlarımızın bekleyeceğiz.''

'''Batı’daki Kürtlerin il ve ilçelerde temsili' diye bir suç uyduruldu''

Gökçen, CHP’nin yerel seçimlerde uyguladığı “kent uzlaşısı” stratejisinin, bazı iddianamelerde terör faaliyeti gibi yansıtıldığını belirterek, şunları söyledi:

“Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan'ı ziyaret edeceğim demiştim. Burada İstanbul yargılamalarının bir kısmında, aynı Ahmet Özer dosyasında olduğu gibi, farklı bir durumla karşı karşıyayız. Bakıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bir siyasi partinin lideri başka bir siyasi partiye geliyor, el uzatıyor. Hatta bir konuşmada Öcalan'ın Meclis’e gelmesini ve oradan herkese hitap etmesini savunuyor. Ardından Meclis'te bir komisyon kuruluyor ve bu komisyonun ismine Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adı veriliyor. Orada toplumsal barışın inşası için, silahsızlanma için, terörün son bulması için ve demokratikleşme için bir çalışma gerçekleştiriliyor. Ama diğer taraftan bakıyorsunuz, iddianamelerde ya da suçlamalarda iddianamenin hazırlanmamış olduğu yerde suçlamalarda, sorgulamalarda 'Batı’daki Kürtlerin il ve ilçelerde temsili' diye bir suç uydurulduğunu görüyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna 'kent uzlaşısı' demiştik. Biz 'Türkiye İttifakı' demiştik. Biz 'İzmir İttifakı' demiştik, 'İstanbul İttifakı' demiştik. İlçelerde ittifaklar kurduğumuzu söylemiştik. Fakat bu ittifaklar doğrudan yurttaşlarımızla birlikteydi. Yani bunun içinde Kürtler de var, Türkler de var, bütün Alevi'si de var, Sünni'si de var. O kentte yaşayan bütün yurttaşlarımızın kendilerini eşit bir şekilde hissedebildikleri, milliyetçi demokratlarla, sosyal demokratlarla, muhafazakâr demokratlarla birlikte, 31 Mart seçiminin sonuçlarını hep beraber gördük.

''Bizler arkadaşlarımızı biliyoruz, yol arkadaşlarımızı tanıyoruz''

Türkiye'yi hep beraber kırmızıya boyadık demiştik. Şimdi 'Türkiye İttifakı' diye, böyle eşitlikçi bir dille, kapsayıcı bir dille ve daha önce bütün diğer siyasi partilere oy vermiş olan yurttaşlarımızı kapsayacak bir şekilde, temsil edecek bir şekilde seçim stratejisi yürütmüştük. Ancak şimdi iddianamelerde, yargıda gördüğümüz birtakım belgelerde, bunun siyasi stratejilerin farklı şekillerde isimlendirilerek suç olarak gösterildiğini ve bunun bir terör faaliyeti olarak gösterildiğini görüyoruz. Bizler arkadaşlarımızı biliyoruz, yol arkadaşlarımızı tanıyoruz ve eline hayatında hiç silah almamış, hayatında hiç terör propagandası yapmamış, sadece seçimlerde bütün vatandaşlarımız kendilerini temsil edilebilmiş hissetsin diye çalışmış ve bu ülkenin siyasetine, sosyolojisine, aklını, fikrini ve bütün yaşamını adamış olan yol arkadaşlarımız şimdi terörden suçlanabiliyorlar. Bu ayıbın derhâl son bulmasını bekliyoruz. Mehmet Murat Çalık, Beylikdüzü Belediye Başkanımız. Geçtiğimiz hafta bir adli tıp raporu gördük. Daha önce de bir adli tıp raporu vardı. Ancak raporların tekrarlanması, tetkiklerin tekrarlanması, başkanımızın tekrar tekrar hastanelere taşınması, hastanelerde de ailesinden kaçırılacak şekilde bir kattan başka bir kata taşındığı gerçekten vicdanları sızlatan bir süreç izliyoruz hep beraber.''

“Başkanımız kanser hastası ve bu hastalığını cezaevinde yaşaması mümkün değil”

Murat Çalık’ın rahatsızlıklarına değinen Gökçen, şöyle devam etti:

''Başkanımız kanser hastası ve bu hastalığını cezaevinde yaşaması mümkün değil. Bağımsız doktorların, hekimlerin söylediği bu. Hekimlerin raporları bu. Ancak her ne hikmetse başkanımız tekrar tekrar bu tetkiklere zorlanarak adeta bir işkenceye maruz kalıyor. Ve bir yanda Meclis'te hasta tutuklular ve hükümlüler tartışılırken, diğer yanda Resmî Gazetelerde, Cumhurbaşkanı kararlarında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan Hizbullahçıların, Madımak hükümlülerinin cezalarının kaldırıldığı bir yerde, henüz ortada iddianamesi bile olmayan, yani masumiyet karinesinden yararlanması gerektiği son derece açık olan hem Anayasa’ya göre hem yasalara göre son derece açık olan Mehmet Murat Çalık tekrar tekrar ailesinden uzakta İstanbul’dan İzmir’e götürülüp, İzmir’den hastaneye götürülüp, hastane hastane gezdirilip tekrar adli tıp raporuna mecbur bırakılmıştır. Hatırlatmak gerekir ki tutuklular için adli tıp raporuna gerek yoktur serbest bırakılmaları için. Tutukluluk ancak istisnai bir durumda gerçekleşir. Nedir? Kaçma şüphesi olur ya da delilleri karartma şüphesi olur. Başkanımız görevinin başındayken, her gün programı belliyken, güler yüzüyle, her zamanki gibi büyük bir azimle vatandaşlarımıza hizmet ederken, tam da vatandaşlarımızla olan bağı, Beylikdüzülülerle olan bağı kopsun diye özel bir çaba gösterilmektedir.

''Murat Çalık’ın bu cezaevinde durduğu her bir gün cinayete teşebbüstür''

Mehmet Murat Çalık yalnız değildir. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek, kendisi en son paylaşımında 'Sağlığımla ilgili geri dönüşü olmayan bir ihtimalin kurbanı olmak istemiyorum' demiştir. Muhittin Böcek, şeker, tansiyon, kalp ve prostat hastasıdır. Üç anjiyo geçirmiştir ve günde 16 ilaç kullanmaktadır. Aynı şekilde Sarıyer eski Belediye Başkanı Şükrü Genç, 71 yaşında, yine iftiracıların ifadeleriyle tutuklanmış ve kendisi Parkinson ve şeker hastası olmasının yanında kolon kanseri tedavisini de cezaevinde görememektedir. Bu başkanlarımız yalnız değil. Fakat toplumun Meclis’e baktığında, siyaset kurumuna baktığında, 'Vicdanıyla mı bakıyor, samimiyetle mi bakıyor, insanlıkla mı bakıyor, yoksa vicdansızlıkla mı bakıyor bu siyasetçiler, bu yöneticiler?' diye karar verdiği noktada çarpıcı örneklerdir. Dolayısıyla Mehmet Murat Çalık, Muhittin Böcek, Şükrü Genç derhâl serbest bırakılmalıdır. Onlara cezaevinde uygun beslenme imkânını sağlamayanlar, bir inat uğruna, bir çetenin faaliyetleriyle onları cezaevinde zorla tutanlar, hukuka aykırı bir şekilde gizli tanık ifadeleriyle, iftiracı ifadeleriyle onları orada tutanlara yazıklar olsun. Her bir gün Mehmet Murat Çalık’ın bu cezaevinde, bu parmaklıklar ardında durduğu her bir gün cinayete teşebbüstür. Bu cinayete teşebbüs suçunu işleyenlere yazıklar olsun diyoruz.''

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gökçe Gökçen bunu bir açıkla bize
 22 Ağustos 2025 Cuma 15:37
Şenol Aslanoğlu ve Tunç Soyer''in topladıkları paralar nerede? Bunu da bi açıklasın Gökçe Gökçen. Serbest kalmalarını bekliyoruz demekle olmuyor. Şenol Aslanoğlu nasıl 1 milyon dolarlık arabaya biniyor bunu bi anlatsın lütfen kooperatif mağdurlarına ve İzmir''e !
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Gerçek İzmir