Kiraz ilçesine bağlı Dokuzlar Köyü’nde tüm köylülerin borçlu ve benzer mağduriyet içinde perişan olduklarını paylaşan Arslan, ‘çiftçilerimiz, köylülerimiz temel sorunun uygulanan kredi kullandırma sistemi ve koşulları olduğunu söylüyorlar. Tarım Kredi Kooperatifi çiftçiye kredi kullandırmak için, çiftçileri birbirine kefil durumuna getiriyor. Yani köylü kredi çekebilmek için birbirine kefil oluyor. Sonra içlerinden birisi borcunu ödeyemeyince, zincirleme bir şekilde tüm çiftçi ve köylüler büyük mağduriyet yaşıyor ve tarla, traktör ve evlerini kaybediyorlar. Uygulanan bu sistem mutlaka gözden geçirilmeli, üreticiyi, çiftçiyi mağdur etmeyecek bir düzenleme yapılmalı. Tarım Kredi Kooperatifi başta olmak üzere çiftçilerimizin kredi kullanım koşulları, (kefillik, faiz oranı, ödeme süresi, yapılandırma koşulları) üretimde hasat dönemi, hayvancılıkta ise yetişkinlik dönemi esas alınarak sağlanmalıdır. Köylümüz faiz kıskacından, haciz baskısından kurtarılmalı.’ diye konuştu.
CHP’li Arslan ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik krizi ve uygulanan politikaları eleştirdiği önergesinde Bakan Kirişçi’ye, ‘tarım demek tarladan sofraya ihtiyaç duyulan ne varsa üretim demek. Üretim için çiftçinin ihtiyaç duyduğu mazot, ilaç, gübre, elektrik, yem başta olmak üzere temel girdilere fahiş zamlar yapılıyor. Bu zamlara, çiftçilerimizin dayanacak gücü, takati kalmadı. Bütün olumsuzluklara rağmen, inatla üretim yapan çiftçilerimizin, Tarım Kredi Kooperatifi başta olmak üzere, Ziraat Bankası ile özel bankalara olan kredi borçları bellerini büküyor. Şimdi çiftçilerimiz bu kredi borçları nedeniyle tarlalarını, traktörlerini, ekip biçecek araç gereçlerini kaybediyor. Çiftçimizin elinden tarlası alınıyor, traktörü, araç gereçleri alınıyor. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için daha neyi bekliyorsunuz?’ diye seslendi.
Çiftçilerimize kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuş Ziraat Bankası’nın, kullandırdığı tarım destek kredilerini ödeyemeyen çiftçilerimize, arazilerini adeta bir emlakçı, komisyoncu gibi ihale yoluyla satış yapmasının doğru olmadığını vurgulayan CHP’li Arslan, ‘çiftçinin üretim için kullandığı tarla, bağ bahçesi bu yolla üretim dışına çıkmaktadır. İcra yoluyla alınıp, ihale yöntemiyle satılan her tarımsal alan maalesef üretim dışına çıkıyor.’ dedi.
CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Ednan Arslan, haczedilen çiftçi ve üretici sayısı ile tarım arazisi miktarının ne kadar olduğunu ve Kirazlı çiftçi Ahmet Yorulmaz’ın mağduriyetinin giderilmesi için bir girişimde bulunup bulunmayacağını sorguladığı önergesinde Bakan Kirişçi’den şu sorularına yanıt istedi:
İzmir-Kiraz-Dokuzlar Köyü’nde çiftçilik yapan Ahmet Yorulmaz’ın içinde bulunduğu mağduriyetin giderilmesi için bir girişiminiz olacak mı?
Çiftçimizin elinden alınan tarım alanı ve araç gereçlerinin iadesi ile var olan borçlarının uygun bir ödeme koşulu ile yapılandırılması için tasarrufta bulunacak mısınız?
Hayatını üreterek kazanan, topraktan geçimini sağlayan çiftçinin, toprağı ve üretim araç gereçleri elinden alınır ise, bu çiftçi ailesine nasıl bakacak, borçlarını nasıl ödeyecek?
Tarım Kredi Kooperatifi başta olmak üzere çiftçilerimizin kredi kullanım koşulları ve uygulanan sistem (kefillik, faiz oranı, ödeme süresi, yapılandırma koşulları) bakımından bir düzenleme yapmayı düşünür müsünüz?
Ülkemiz genelinde ve İzmir ilimizde Ziraat Bankası nezdinde tarımsal kredi borcu olan çiftçi, üretici sayısı kaçtır? Çekilen bu kredilerin anapara tutarı ile faizli toplam borç tutarları ne kadardır? Ödenemeyen tarımsal kredi tutarı ne kadardır?
Ülkemiz genelinde ve İzmir özelinde haczedilen çiftçi ve üretici sayısı ile tarım arazisi miktarı ne kadardır? Tarım arazilerinin haciz edilmesine sebep olan kredi borcu tutarı nedir? Çiftçilerimizden haczedilen tarımsal arazilerinin satışa sunulan miktarı ne kadardır? Çiftçilerin borç tutarları ile haciz edilen arazilerinin satışı sonrası elde edilen banka geliri nedir?
Ziraat Bankasının asli görevi çiftçiye destek ve tarımsal gelişime yardımcı olmak değil midir? Neden çiftçilerimizin arazilerini büyük kar amacı güderek satışa sunmaktadır? Bu olumsuz uygulamaya ilişkin bakanlık olarak neden müdahale edilmemektedir?