Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabinesini değerlendirdi.
“Tek kişinin belirlediği herkesin tek kişiye sorumlu olduğu ve o tek kişinin de fiili olarak hiç kimseye karşı sorumlu olmadığı bir sistem. Karar almanın merkezileştiği, kuvvetler ayrılığının yasal olarak ortadan kaldırıldığı sistemde ve tek kişinin kurduğu kabinede aslında kimlerin bulunduğunun anayasal yetkiler yönünden pek de bir önemi yok” diyen CHP’li Murat Bakan, kabinedeki isimlerle ilgili genel bir değerlendirme yaptı ve “Tüm eksiklik ve hatalarımıza rağmen bu despotik tek adam rejimine karşı mücadele etmek boynumuzun borcu olacak” dedi.
YASAMADAN YARGIYA, GAZETECİLERDEN MİLLİ SARAYLARA KADAR…
Kabinede kimler olduğunun anayasal yetkiler yönünden önemi olmadığını ifade eden Bakan, “15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL iktidar tarafından sonuna kadar kullanılmış, bugün ise OHAL şartları ve hukuku ile tek kişinin iktidarının kurulması ve korunması için hazırlanan sistem artık yürürlüğe girmiştir. Elbette bu sadece 2 yıllık bir hazırlıktan ibaret değil, 16 yılda adım adım örgütlenen ve örülen bir yapılanma. Yasamadan yargıya, gazetecilerden milli saraylara kadar her şeyin tek kişide toplandığı, tek kişinin belirlediği herkesin tek kişiye sorumlu olduğu ve o tek kişinin de fiili olarak hiç kimseye karşı sorumlu olmadığı bir sistem. Daha doğrusu tek adam rejimi... Karar almanın merkezileştiği, kuvvetler ayrılığının yasal olarak ortadan kaldırıldığı sistemde ve tek kişinin kurduğu kabinede aslında kimlerin bulunduğunun anayasal yetkiler yönünden pek de bir önemi yok. Ancak seçilen isimlerin Saray’ın yönetimde izleyeceği politikalara yönelik verdiği mesaj yönünden dikkate alınmasının gerekli” diye konuştu.
SİYASİ İKLİMİN YUMUŞAYACAĞI VE NORMALLEŞME BEKLENTİLERİ BOŞA ÇIKTI
CHP’li Bakan kabine ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunlara dikkat çekti: “Yeniden İçişleri Bakanı olarak atanan Süleyman Soylu’nun başta CHP olmak üzere muhalefete yönelik nefret söylemleri ve uygulamaları, İçişleri Bakanlığı yaptığı sürede yaşananlar hukuk tanımaz iktidar uygulamalarının devam edeceğinin göstergesi... Bu durumda Türkiye’deki siyasi iklimin yumuşayacağı, gündelik hayatın normalleşeceği ve baskıların azalacağı beklentileri de boşa çıkıyor.
Albayrak’ın ekonomi yönetimine getirilmesi faiz-kur kıskacına sıkışmış, hızla krize sürüklenen ekonomimiz için tehlike çanlarının büyük bir gürültü ile çalması demek... Dış sermaye bağımlısı ekonomimizin iyice piyasa rasyonalitesinden koparılarak sarayın ve yandaş inşaat sermayesinin ihtiyaçları doğrultusunda yönetileceği anlaşılıyor. Ekonomi eğitimi ve kariyeri olmayan bir bakanla ekonominin bırakın düzlüğe çıkması, çöküşten kurtulması bile imkansız. Ne yazık ki başta yoksul halk kitleleri olmak tüm ekonomik aktörlere ağır bedel ödetmeyi göze almış bir karar.
DIŞ POLİTİKADA ÜLKEMİZİ İTİBARSIZLAŞTIRAN TEMSİL DEVAM
Mevlüt Çavuşoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görevini sürdürecek olması, uluslararası ilişkilerde ve dış politikada ülkemizi itibarsızlaştıran temsilin devam edeceğini gösteriyor. Cumhuriyetin kurucu esaslarına uygun, barıştan yana, dengeleri gözeten dış politika anlayışından uzak, küresel ve bölgesel tüm aktörlerle her an çatışabilecek tutumun devam edeceği anlaşılıyor.
ASKERİ KENDİ VESAYETİ ALTINA ALDI
Ülkenin Genel Kurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı yapılarak, kışla doğrudan siyasete sokuldu. Bu durumda ‘askeri vesayete’ karşı yürüttükleri mücadelenin de iki yüzlü olduğu, asker üzerinde doğrudan muktedir olunduğunda, yani askeri kendi vesayeti altına aldığında onun siyasete alet edilmesinin sorun olmayacağı kanıtlanmış oldu. Bilâkis bu, topluma mesaj vermek için bilinçli olarak tercih edildi...
KABİNEDE FETÖ BAĞLANTISI
Kabinede tabii ki en çok dikkat çeken FETÖ bağlantılı Bakanlar. Tarım ve Orman Bakanı olan Bekir Pakdemirli’nin ağabeyi Mehmet Pakdemirli FETÖ’den tutuklu. Kültür ve Turizm Bakanı olan Mehmet Ersoy, ETS Tur’un kurucusu. ETS Tur, Cumhuriyet Gazetesi Davası’nda iddianameye girmiş, gazeteciler ETS Tur üzerinden tatil rezervasyonu yaptığı için FETÖ’cü suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. ETS Tur ile ilgili FETÖ soruşturması olduğu sürekli gündemdeydi. FETÖ bağlantısı hiç kopmuyor...
RANT, TALAN VE SADAKAT HİKAYESİ
Yeni dönemde Çevre ve Şehircilik Bakanı yaptıkları Murat Kurum, 2009 yılından bugüne kadar T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı iştiraki Emlak Konut GYO A.Ş. Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. Malum TOKİ, birçok projede doğa katliamı ve yandaş şirketlere rant alanı sağlayıp parsel parsel peşkeş çekilmesiyle biliniyor. Aynı yönde devam edilecek belli ki...
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olan Cahit Turan doğa katliamıyla gündeme gelen Kuzey Marmara Otoyolu’nun inşaatını üstlenen konsorsiyumun CEO’luğunu yapmış bir isim...
Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın Başkan Yardımcılığı görevini yaptığı KADEM’de uzun yıllar yöneticilik yapan Zehra Zümrüt Selçuk Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı oldu. Aile kontenjanından yararlanmış gibi duruyor.
Erdoğan’la çok eski yıllara dayanan ilişkisi olan Fatih Dönmez, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı oldu. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği dönemde belediye iştiraklerinden İGDAŞ’ta Etüt ve Proje Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuş. İBB’de büyük tartışmaya yol açan akbil yolsuzluğunda adı geçmiş. Dönmez 2015’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığı’na atanmış... Eski dönemlerden gelen bir sadakat hikayesi olduğu anlaşılıyor.
KİNDAR VE DİNDAR NESİLLER YETİŞTİRME GAYESİNDEKİ ERDOĞAN’IN MİLLİ EĞİTİM BAKANI…
Kabinede en çok konuşulan isimlerden biri Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk. Eğitimciler tarafından sevinçle karşılandı. Sosyal medyada daha evvel yaptığı ilerici ve demokratik eğitim talebi içerikli paylaşımlar önemli. Tek adamın kabinesinde ‘eğitim’e dair neler yapabilir bilemiyorum. Kindar ve dindar nesiller yetiştirme gayesindeki Erdoğan’ın böyle bir profili Milli Eğitim Bakanı yapması ise dikkat çekici. Sonucu hep beraber göreceğiz.”
DESPOTİK TEK ADAM REJİMİNE KARŞI MÜCADELE BOYNUMUZUN BORCU!
Bakan sözlerini şu şekilde tamamladı: “Siyasal İslamcıların 16 yıllık iktidarında izlediği siyasal, iktisadi, sosyal ve kültürel politikalar toplumdaki ayrışmayı ve kutuplaştırmayı arttırdı. Yeni kabinenin derinleşen kutuplaşmayı azaltmak bir yana daha da derinleştireceği yönünde sinyaller veriyor. Referandumda yaşanan mühürsüz pusula skandalları ile beraber meşruiyeti zedelenen iktidar, ivedilikle ve SANDIKLA yeni sisteme geçerek bir yandan meşruiyetini tazelerken diğer yandan Batı’dan gelen “OHAL’i kaldır” baskılarından da kurtulmuş oldu. Yeni anayasal yapının kendisi bir nevi OHAL düzeni gibi. Elbette tüm eksiklik ve hatalarımıza rağmen bu despotik tek adam rejimine karşı mücadele etmek boynumuzun borcu olacak.”