Soma Katliamı Davası’nın karar duruşmaları sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi Kemalpaşa İlçe Başkanlığı’nda üyelerle buluşan Beko, sorunun AKP iktidarında olduğunun altını çizdi ve bu iktidarın; işçi düşmanı, rant odaklı politikalarının iş cinayetlerini ve faciaları kaçınılmaz hale getirdiğini vurguladı.
21. Yüzyıl Türkiye’sinde hala bu acı olayların yaşanmasının kabul edilemez olduğunu belirten DİSK’in eski Genel Başkanı ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, AKP iktidarının, ilk günlerinden itibaren işçiler için yıkım ve ölüm anlamına geldiğinin anlaşıldığını hatırlattı. Beko, AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda gündeme getirdiği Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun ve yarattığı iklimin, yaşanan süreçte iş cinayetleri ve ihmaller için bir kırılma noktası olduğunu vurguladı. Kanunun çıkarıldığı dönemden başlayarak, toplumun farklı kesimleriyle dayanışma içerisinde ortak ve büyük bir direniş stratejisine ihtiyaç duyulduğunu fakat bunun kısmen başarılabildiğini ifade eden Beko, "Nitekim başta DİSK olmak üzere, işçi konfederasyonları olarak, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e yürüyüş kararları alarak harekete geçilmiş ve sonuçta, 500 bine yakın yurttaşın katılımıyla Ankara’da Kamu Yönetimi Temel Kanunu’na karşı büyük bir miting düzenlemiş, ancak yapılanlara rağmen, yasanın kabul edilmesine engel olunamamıştır. Bu düzenleme ile Türkiye, AKP iktidarınca dönüşü olmayan bir yola itilmiştir ve AKP iktidarda kaldığı müddetçe buradan çıkış görünmemektedir" ifadelerini kullandı.
Beko; “Gelinen noktada artık devlette ve aynı şekilde özel sektörde liyakat sonlandırılmış; denetim sistemi işlemez hale getirilmiştir. Özellikle madenlerde taşeronluk, rodövans ve dayıbaşılık etkinleştirilmiştir. Bu durumun sonucu olarak da 22 bine yakın arkadaşımız iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş, Türkiye iş cinayetlerinde bir utanç tablosuyla yüz yüze kalmış ve dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi yapılmıştır” şeklinde konuştu.
“SOMA’DAN, ERMENEK’TEN, TORUNLAR’DAN, ŞİRVAN’DAN DERS ALMADIK”
Beko açıklamasını şöyle sürdürdü: “Soma’dan ders almadık, Ermenek’ten ders almadık, Torunlar’dan ve Şirvan’dan ders almadık. Kar hırsı, sorumsuzluk, denetimsizlik, yandaş kayırmacılığı bizi bu ağır tabloya taşıdı. 21. Yüzyıldayız, ama denetimin olmadığı karanlık kuyularda, ruhsatı olmayan ocaklarda, hiçbir eğitimi olmayan işçiler, emekçiler gün be gün ölümle burun buruna, evine, çocuklarına, ailelerine ekmek götürmek için insanlık dışı koşullarda çalışıyor. Hukuksuzluk işyerlerinde kol geziyor. Her gün ülkenin başka bir yerinde iç parçalayan yeni bir haber geliyor. Geçtiğimiz hafta Zonguldak’ta iki madenci arkadaşımızı böyle kaybettik.
Bu ölümlerin hesabını sormak, bağımsız ve tarafsız olması gereken yargının işi. Ama sorumluluk sadece yargının omuzlarında değil. Siyasetin, idarenin ve diğer taraftan da emekçilerin iş güvenliğinden doğrudan sorumlu olması gereken işverenin üstüne düşeni türlü sebepler ve sudan bahanelerle yerine getirmemesi yıkıma yol açıyor.
Soma Maden kazası davasında çıkan skandal karar, hem madenci ailelerinin hem emekçilerin zaten zayıf olan adalete inancını sarsmıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı, uzmanların maaşının maden sahiplerinin ödediği bu düzende başka türlüsünü beklemek zordur. Ama bu kararın kabul edilmesi yine de mümkün değildir. Kabul etmiyoruz. Şiddetle reddediyoruz. Sorumluların hak ettiği yanıtı almasını bekliyoruz.
Çorlu’da yaşanan tren kazası da yine aynı iklimin sonucudur. AKP’nin son dönemi yıkımla başlamıştır. Daha ilk günden bu ülkeye kan ve gözyaşı armağan etmişlerdir. Yapılmayan bakım ihaleleri, nasıl yapıldığı ve kime bırakıldığı tartışmalı yapım ihaleleri ve bunlara eklenen, ‘yol bekçisi’ istihdamının sonlandırılması ve bu nedenle de günlük, rutin biçimde ve yaya olarak yol kontrolünü yapan bekçilerin olmaması, tüm bu kararlar, bu elim kazaya adeta davetiye çıkarmıştır. İhaleler yandaşlara verilmiş, deneyimi, birikimi olmayan kadrolar eliyle altyapı yapımına soyunulmuş, daha da vahimi taşeronlarla pazarlıklar yapılarak işlerin kısa sürede bitirilmesi şartıyla, işçilerin ve tüm yurttaşların hayatı hiçe sayılmıştır.
Yapılması gereken bellidir. Acilen, ILO kriterlerinin kayıtsız ve şartsız uygulanması sağlanmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının bağımsız ve patron baskısından uzak denetim sağlamasının önü derhal açılmalıdır. Çare bellidir, ama umudu yaratacak olan direniştir. Ranta dayalı, yandaşı merkezine alan, yaşamı ve hakları hiçe sayan anlayışa karşı dayanışmayı büyütmeli, örgütlenmeli ve taleplerimizi hayata geçirecek şartları omuz omuza inşa etmeliyiz!"