Gizem TABAN / GERÇEKİZMİR - CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, CHP İzmir İl Başkanlığı’nda “Ekonomik Kriz ve Ekonomik Gündem” konulu basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda hükümetin ekonomi politikalarını eleştirerek bir rapor sunan CHP İzmir Milletvekili Böke, partisinin iktidar olduğu takdirde kriz reçetesini açıkladı.
CHP İzmir Milletvekili Böke, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı ilgili soruyu da yanıtladı.
AK Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci’ye de gönderme yapan Böke, “AKP’nin Ekonomi Eski Bakanı'nı İzmir’e getirerek rantçı anlayışı dayatmasının karşısında hikaye oluşturmamız gerekiyor. Mesele kimin aday olacağı, cinsiyeti değil... Mesele adayımızla nasıl cevap vereceğimizdir. Türkiye gerçekliğine dönüşmesi için elimden geleni her zaman yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Bunun için de çalışan herkesle birlikte bunu bir Türkiye hikayesine dönüştürmek için hangi noktada ne yapmam gerekiyorsa yapıyorum. İzmir ile beraber yol yürüdüm, yürümeye de devam edeceğim” dedi.
BU KRİZ RANTÇI DÜZENİN SONUCU OLARAK ORTAYA ÇIKTI
Toplantıda Türkiye’nin ekonomik durumu ve 2019 bütçesi ile ilgili hazırladığı raporu açıklayan Böke şunları söyledi: 2019’a sayılı gün kalmışken yaşanan ağır ekonomik tablonun gerçekte ne olduğunu paylaşmak istiyorum. 2019 bütçesinin gerçekte ne ifade ettiğini aktarmak istiyorum. Kriz var! Kriz yoktur diyenlere inat kriz var. Saklamaya çalıştıkları gerçeği halk iliğine kadar hissediyor. Ciddi bir ekonomik durgunluk var. Büyüme yüzde 3 buçuk gelecek sene yüzde 2’lere kadar varacak bir küçülmeye işaret ediyor. Uluslararası ekonomi kuruluşları büyüme değil küçülme riski olduğunu söylüyor. Ağır bir kriz olacak. 2013’ten bu yana gelirlerimiz düşüyor. Orta gelir tuzağından çıkmalıyız derken bugün orta gelir tuzağının dibine doğru devrildik. 10 bin doların altına gerileyen bir gelirimiz var. Krediler hızla daralıyor. Bankalar kredi veremez durumdayken geçmiş borçlarını ödemek için çalacak kapısı olmayan şirketler konkordatoya başvuruyor. Yüzde 11 olan işsizlik çok artmış vaziyette. Yüzde 18’e dayanıyor. Bu oran kandınlar ve gençler arasında ortalamanın çok üzerinde. Kadını dışlayan bir düzeni her gün kuruyor. Çok keskin bir ekonomik durgunluk var. Enflasyon rakamları düşük gösterilse de yüzde 21 gibi ağır bir enflasyonla karşı karşıyayız. Eğer bir ekonomide hem durgunluk hem enflasyon varsa ağır bir üretim şoku yaşanıyor demektir. Bu krize bu iktidar çare olabilir mi? Krizi ortaya çıkaran unsurun yönetme beceriksizliği mi, yönetememe krizi mi? Yoksa bilerek, isteyerek iktidarın kurduğu düzen sonucunda mı bu kriz yaşanıyor. Bu soruların yanıtı çok önemli. Bu kriz iktidar ülkeyi yönetmediği için, işini bilmediği için yanlışlıkla çıkmadı. Bu kriz kötü yönetim olmayı aşan bilerek, isteyerek kurmuş olduğu rantçı düzenin sonucunda ortaya çıktı. ‘Bu krizi bu iktidar çözebilir mi?’ sorusu doğru soru olmaktan çıkıyor. Doğru soru; ‘bu iktidar bu krizi çözer mi?’ demektir. Bilerek ve isteyerek kurulmuş olan düzeni bir iktidar bilerek ve isteyerek değiştirmez. Bunu beklemek çok yanlış olacaktır. Yapamazlar değil yapmazlar! O zaman değişmesi gereken iktidardır. Değişmesi gereken tek adam rejimidir.”
BU BÜTÇE HALKIN DEĞİL SARAYIN BÜTÇESİ
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk bütçesi olan 2019 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmeler yapan Böke, “2019 ekonomik bütçesi ve programa baktığınız zaman yeni diye sunulanın yeni olmadığını, geleceğe dair bir şey sunmadığını görüyoruz. Bu bütçenin krize çağrı olması mümkün değil. Çünkü derin çelişkileri var. Faiz lobisi diye bağırırken ağır bir faiz yükü çıkarıyor. Bu yıl faiz ödemeleri geçen yıla oranla 40 milyar daha fazla. ‘İMF’siz bir İMF programını da dayatıyor. İMF ile kavga ediyormuş gibi yapan ama bu yöntemi seçen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir diğer çelişkiyi soğanlarda gördük. Bir yandan piyasa ekonomisinden vazgeçmeyeceği diyoruz diğer yandan soğan depolarına zabıta gönderiyor. Bu bütçenin Türkiye’yi aydınlık geleceğe taşıyamayacağını çok net görüyoruz. Bu bütçe halkın değil sarayın bütçesidir. Milyonlarca çalışan 1603 TL’ye muhtaçken sarayda oturanlar kendi maaşlarını yüzde 26 arttırdı. Sarayın bütçesi 2.8 milyar liraya kadar yükseldi. Bu bütçe faiz bütçesidir. 80.6 milyarlık açık verecek. Bu bütçe 36.7 milyar liralık bir faiz dışı fazla görmektedir. Ülkenin geleceğinden çalan bir bütçeyle karşı karşıyayız. Bu bütçe sarayın israf bütçesidir. Bu bütçe 14 milyarlık daha az yatırım öngörmektedir. Sosyal güvenlikte 10.1 milyar liralık kesinti vaat etmektedir. Bu bütçe bir borçlanma bütçesi. 80.9 milyar liralık borç yükleyecek. Bu bütçe varsa yoksa rant diyen bir bütçedir. İşsizlik sigorta fonu kapsamında kamu banklarına 11 milyar lira aktarıldığı öğrenildi. İşsizlere para vermek yerine kamu bankalarını kurtaran ve yandaş medya sayın alan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bütçenin yüzde 69’unun dolaylı vergilerden toplanacağını görüyoruz. Bu bütçe tek adam rejiminin ilk bütçesidir. Demokrasinin olmadığı bir bütçe. Tek adam rejimi her şeyden önce bütçe hakkını gasp etti. Bu bütçede halkın demokratik hakları yok edilmişti. Bu bütçede halk yoktur” diye konuştu.
CHP’NİN EKONOMİ REÇETESİ
CHP’nin iktidar olması halinde yapacaklarını nasıl bir ekonomi politikası izleyeceklerini açıklayan Böke, “Nasıl bütçe olmalı? Biz iktidar olduğumuzda ne yapardık? Bugünkü kiriz ortaya çıkaran koşulları düzeltmek gerekiyor ve devlet buna yükümlüdür. Devletin halkı koruyan sosyal devleti ve üretim kapasitesini koruyan üretken devleti acilen ortaya çıkarması gerekir. Ücretler hemen, hiç vakit kaybetmeden enflasyon düzeyinde arttırılmalıdır. Ücret kayıpları telafi edilmelidir. Vergi yükünün adaletsizliği mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Dar ve orta gelirliyi, çalışanı koruyan bir sistem ortaya çıkarılmalıdır. İşsizlik sigorta fonunun gerçekten adının hak ettiği şekilde işsizleri koruyan adım olarak kullanılmalıdır. İşsizlik sigortası işsizler için, kriz anında halkı korumak için kullanılmalıdır. Banka ve inşaatçı korumak için kullanılmamalıdır. Her 10 işsizden sadece 1’i bu fondan yararlanıyor. Bütün işsizlerin hak ettikleri gibi bu fon tarafından desteklenmesi gerekir. Rant krizine sokanların bu faturayı üstlenmeleri gerekir. Yerel seçimleri bir Türkiye hikayesi yazmak için zemine dönüştürmek zorundayız. Yeniden demokrasiyi kurmamız gerekiyor. Bir reçete yazmamız lazım. İlk yapmamız gerekenler insan hakları, özgürlükler, yargının bağımsızlığı, parlamenter demokrasinin adımlarını atmaktan geçiyor. Türkiye’ye bir İzmir rüzgarı estirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
MESELEMİ KİMİN ADAY OLDUĞU DEĞİL
İsminin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı noktasında geçmesiyle ilgili soruya yanıt veren Böke, “Seçimler kimin seçileceğiyle ilgili değildir. Halkın yaşamının nasıl değiştirileceğinin hikayesinin nasıl yapacağımızı anlatmamız gerekiyor. Bize düşen de İzmir’de varlığını bildiğimiz toplumcu anlayışı Türkiye’ye yaymaktır. AKP’nin Ekonomi Eski Bakanı'nı İzmir’e getirerek rantçı anlayışı dayatmasının karşısında hikaye oluşturmamız gerekiyor. Mesele kimin aday olacağı, cinsiyeti değil. Mesele adayımızla nasıl cevap vereceğimizdir. Reçete çok açık. Daha çok demokrasiye ihtiyacımız var. Daha çok kalkınmaya, daha çok toplumcu bir yapıyı içeren ekonomiye ihtiyaç var. Kooperatif örneklerini tüm Türkiye’ye yaymaktan başlamalıyız. Bizim yaptıklarımızla Türkiye’nin nasıl değişeceğini anlatmamız gerekiyor. Yeni bir kent hikayesini kent meydanlarından yazmamız gerekiyor. Meselemiz kimin aday olduğu değil” dedi.
İZMİR İLE BERABER YOL YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİM
Böke, Genel merkez’den adaylık noktasında bir teklif geldiği takdirde izleyeceği tavır ile ilgili şunları söyledi : “Ben CHP’nin eşitlik, özgürlük, demokrasi, laiklik, barış değerleriyle siyasetin büyütülmesi ve Türkiye gerçekliğine dönüşmesi için elimden geleni her zaman yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Bunun için de çalışan herkesle birlikte bunu bir Türkiye hikayesine dönüştürmek için hangi noktada ne yapmam gerekiyorsa yapıyorum. İzmir ile beraber yol yürüdüm, yürümeye de devam edeceğim” dedi.
YÜCEL’DEN KRİZ DEĞERLENDİRMESİ: AKP TEDBİR ALMAK YERİNE…
Öte yandan toplantıda CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, ülke ekonomisiyle ilgili durum değerlendirmesi yaptı. Merkezi Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Yücel şunları söyledi:
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden sonra, ekonomi yönetimine duyulan güvensizlik yabancı yatırımcıların Türkiye’den çıkışını hızlandırdı. Ancak yabancı yatırımcı, zaten bir süredir, bozulan ekonomik göstergeler dolayısıyla Türk varlıklarından çıkıyordu. veriler, yabancı sermaye girişinin bu hızla kesilmeye devam etmesi durumunda ise finansal piyasaların daha da ağır bir darbe alacağını gösteriyordu ve maalesef bu verilere rağmen AKP iktidarı tedbir almak yerine, milliyetçi söylemlerle bu işin sorumluluğunu dış güçlere atarak, soğan depolarına polis baskınlarıyla medya kahramanlığı yaparak, yaşanan krizin çözülmesini bekliyor. Yılbaşından bu yana Türk lirasının aşırı değer kaybetmesi, tüm değerlendirmelerin ve rakamların gösterdiğine göre cari açığın bu yıl 57 milyar doları aşacak olması, şirketlerin ve vatandaşın ağır borç yükü, ülkemizde yaşanan ekonomik krizin hafiflemek yerine daha da ağırlaşacağının habercisi gibi duruyor.Vatandaş kendi borçlarını ödeyemez durumdayken, vatandaş işsizken, vatandaş emeğinin karşılığını alamazken, bir de iktidarın ekonomideki basiretsizliğinin doğurduğu yeni borçlarla, fahiş zamlarla iyice bunalıma girmiş durumda.
DIŞ BORCUMUZ 407 MİLYAR DOLAR
Hazinenin açıkladığı rakamlara göre; dış borcumuz 407 milyar dolar. Dolar cinsinden yapılan borçlanmalar kurdaki artışlarla birlikte her geçen gün, daha da döndürülemez hale gelmekte. yabancı şirketler bu güvensiz ve üretime dayalı olmayan kısır döngü sebebiyle ülkeyi terk ederken, yerli şirketler de ya iflasını açıklıyor, ya üretimi kısıtlayıp işçi çıkartıyor, ya da konkordato ilan ediyor. Gelinen bu noktada, bir tek saray halinden memnun, yandaş halinden memnun, AKP iktidarı halinden memnun. Halinden memnun olmayanlar ise borçla, gelir kaybıyla, yoksullukla boğuşan halkımız. Her gün yandaş medyada boy gösteren, her gün sanki yeni ekonomik başarılara imza atıyormuşçasına nutuklar atanlar bilsinler ki, halkın dayanacak gücü kalmadı. Kendi sefalarını sürmek uğruna, yakınlarını, yandaşlarını daha da zengin etmek uğruna ülkenin kaynaklarını, değerlerini heba edenlere, Türk milletinin, hesap sorma günü yaklaşıyor.
TÜM SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ VAR
Tüm sorunların çözümü var. Yeter ki niyet iyi olsun. Yeter ki halkın iktidarında halka hizmet edilsin. Krizden çıkmak, yeniden üretime dayalı bir ekonominin ve kalkınmanın önünü açmak zor değil. Tüm bunları yapmanın ilk yolu israf, saray ve yandaş ekonomisini savunan AKP’den kurtulmaktan geçiyor. İnanıyoruz önce yerel seçimlerde, sonra da genel seçimlerde bu yoksulluğu ve bu krizi, halkımızla, iş verenimizle, işçimizle, esnafımızla, memurumuzla ve üreticimizle el ele vererek aşacağız. Bizim için bu vatan da, bu halk da, bu millet de AKP’nin kendi çıkarları uğruna hiçe sayamayacağı kadar kutsaldır.