CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu; İzmir’in yılların birikimi olan kronik sorunlarında özellikle yalnız ve desteksiz bırakıldığını söyledi.
Çöp bertaraf ve Körfez sorununun bunların başında geldiğini belirten CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, İzmir’in yıllardır ‘mezarlık çıkmazına’ da mahkûm edildiğinin altını çizerek; “Çöp, en az çeyrek asırdır mücadele verilen bir sorun. Yer tahsisi için yıllardır çırpınıyoruz. Merkezi idare sadece seyredip avuçlarını ovuşturuyor. Kaybettiklerimizi, can verenlerimizi gömecek yer istiyoruz. Merkezi idare yine sadece seyrediyor ve avuçlarını ovuşturuyor. İzmir; duruşunun ve siyasi tercihinin diyetini ne yazık ki en acılı anlarıyla, ölüleriyle ödüyor” diye konuştu.
Ölünce sadece CHP’liler gömülmüyor
CHP’li Rıfat Nalbantoğlu; İzmir’in mezarlık alanı sorununun Aziz Kocaoğlu döneminden bu yana devam ettiğini; hükümetin ‘matemden medet uman’, siyasetini ‘ölüm’ gibi bir acının üzerine bina etme vicdansızlığı gösterdiğini vurguladığı açıklamasında şunları söyledi: Hazineye ait on binlerce dönüm yer varken; Büyükşehir Belediyesi’nin mezarlık alanı talepleri hep ret aldı. Talebe de gerek yok aslında. AK Parti hükümetinin bu temel sorunu kendiliğinden çözmesi, yer göstermesi gerekirdi. Ayrıca, kimin malını kimden sakınıyorlar. Bu, İzmirlilerin matemlerine saygısızlıktır. İnsanların cenazelerini oradan oraya sürükleyerek çektikleri eziyeti görmezden gelmelerini, sus pus olmalarını anlamak olanaksız. Sadece CHP’liler gömülecek sanıyor olmalılar. Ankara’dan buraya bakınca, AK Parti karşıtlığı dışında bir şey görmüyor olmalılar. Oysa, bu gibi en temel en hassas konuları siyasi hınçlarına alet ettikçe, kendilerine karşı direncin daha da güç kazandığını göremiyorlar.
Kendi belediyelerinin takaslarını biliyoruz
AK Partili bazı belediyelerin; kaynak yaratma adına kamuya ait yerleri kamuya sattığını, borcuna mukabil camilerini sattığını hatırlatan Nalbantoğlu; “İçinde okulların, camilerin, hatta aile sağlığı merkezi olan yerleri Hazine’ye ait olan arsalarla takas edip; arsa lobilerinin önüne koyuyorlar. Gerçek sahibi millet olan hazine arazilerini böyle bir tezgâha gözleri kapalı alet edebiliyorlar; ama iş İzmir halkının cenazesini gömmeye gelince yer yok! İzmir’de her yıl ortalama 24 bin can kaybı yaşanıyor. 30 mezarlık alanı dolu. Mezarlık Müdürlüğü; hızlı ve sağlıklı işleyişiyle vatandaşımızın yanında. Ama, halkımız canını ciğerini gömecek, ailelerine, sevdiklerine son görevini yapacak zemin bulamıyor. İzmirliler, yaşadıkları şehirde toprağa karışma, yaşadıkları şehirde yakınlarının mezarına gitme, başında dua etme haklarını kullanamıyor. Herkesin inancı, dini kendine. Ancak; İzmirli’ye kestikleri bu cezanın günahı, vebali de boyunlarına!” diye konuştu.
Çöpü reva görüyorlar!
Nalbantoğlu; hükümetin çöp sorununda da tıpkı mezar alanı gibi İzmir’i en temel hizmetler noktasında çaresiz bırakmak gayesi içinde olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: Vahşi çöp depolama alanı olan Harmandalı; çok uzun yıllardır tartışma konusu. Belediyemiz, buradaki çevre ve heyelan tehlikesinin farkında. Uzmanlara, üniversitelere rapor hazırlatan da buradaki çöp hareketinin sonlandırılması kararını veren de belediye. Ama gelin görün ki; Çevre Bakanlığı ile 5 ayrı noktada çöp atık ve bertaraf tesisi kurulması mutabakatı askıda! Bergama ve Ödemiş devreye alınsa da İzmir’in diğer bölgelerinin çöpü için sorun devam ediyor. Ediyor, çünkü; yine merkezi idarenin ayak oyunları devreye giriyor. Menderes’te yaşananları biliyoruz. ÇED görüşünü değiştiren Bakanlık, orada da Urla’da da üretilen çözümlere köstek oldu. Olumsuz görüşler, birbirini izledi. Tabir’i caizse; ‘İzmir’e çöp yakışır!’ inatları sürüyor. Üstelik bu temel sorunu da siyasi malzeme yapmayı sürdürüyorlar.
Söz konusu İzmir ise ‘adalet’ rafa kalkıyor!
Açıklamasında; Büyükşehir Belediyesi’nin metro ve tramvay çalışanlarının grevine de değinen Nalbantoğlu; “ Kamu yararı, kamu zararı gibi tanımlar ve adalet; İzmir söz konusu olduğunda rafa kaldırılıyor. Çöp konusunda halkın çektiği zorluğu ve işin yüksek maliyetlerle götürülmesini kamu zararı olarak görmüyorlar. Valilikler; bir çok ilde milyonlarca insanı yollarda bırakacak, mağdur edecek bu tür grevleri erteleyebiliyorken; İzmir Valisi derin bir sessizliğe gömülüyor. Anlayacağınız; İzmir söz konusuysa kamu yararı da rafa kalkıyor. Emek mücadelesi elbette bir haktır. Sözüm, emekçilerimize değildir. Sözüm; onların bu mücadelesini siyasetlerine alet edenleredir. Büyükşehir Belediyemiz; süreci en doğru şekilde yönetecek; herkesi mutlu edecek bir formülü mutlaka bulacaktır. Ancak; ‘İzmir mağdur olsun, bize gün doğsun’ diyenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. 2024’e çeyrek kaldı… Kestikleri cezalarda giderek acımasızlaşan ve bu şehrin insanlarını naçar bırakmaktan en küçük vicdani rahatsızlık duymayanlar, çok daha net ve keskin bir karşılık alacaktır" diye konuştu.