MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP'li Özkan'dan çarpıcı mesajlar: İzmir'e sosyo-ekonomik röntgen!
Politika
16 Şubat 2022 Çarşamba 08:49

CHP'li Özkan'dan çarpıcı mesajlar: İzmir'e sosyo-ekonomik röntgen!

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, İzmir’e sosyo-ekonomik bir pencere açarken kent yoksulluğu, kara tabloların gölgesinde utanç ve bu suçlara karşı mücadele, kültür, turizm, tarım ve sanayinin yanı sıra trafik sorunu üzerine çarpıcı tespitlerde bulundu, çözüm önerileri getirdi. İktidarı topa tutan ve erken seçim çağrısı yapan CHP İzmir Milletvekili Özkan ayrıca Atatürk Anıtı’na yapılan saldırı ve Atatürkçülük tartışmaları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan İzmir’e ve ülke gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu.

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, İzmir’e sosyo-ekonomik bir pencere açarken kent yoksulluğu, kara tabloların gölgesinde utanç ve bu suçlara karşı mücadele, kültür, turizm, tarım ve sanayinin yanı sıra trafik sorunu üzerine çarpıcı tespitlerde bulundu, çözüm önerileri getirdi. İktidarı topa tutan ve erken seçim çağrısı yapan CHP İzmir Milletvekili Özkan ayrıca İzmir’de ve ülkede gündeme damga vuran iki önemli olay hakkında da dikkat çeken mesajlar verdi. Özkan; Sıtkı Şükürer’in İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu Başkanı iken yaptığı ve büyük tepkilere yol açan ‘mübadele ile gelenler’ çıkışı ile Samsun’daki Atatürk Anıtı’na yapılan saldırı ve Atatürkçülük tartışmaları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

EN BÜYÜK SORUN İŞSİZLİK!
Söze kent yoksulluğu ile başlayan CHP İzmir Milletvekili Özkan, “Kent yoksulluğunu konuşmamız gerekiyor öncelikle... ‘İzmir’in en büyük problemi nedir?’ diye sorsalar işsizlik derim. 4 milyon 800 bin nüfusu olan İzmir’in yüzde 20’si işsiz... Öte yandan kentin özellikle küçük ve orta ölçekli sanayi kesiminde çok yoğun bir emek işletmesi var. Emeğe dayanan bu işletmeler dışarıya çok büyük ticaret yapıyorlar ama asgari ücretle çalışan kent büyük bir yoksulluğun pençesinde... Bizim siyaset olarak kent yoksulluğuna karşı özellikle iş çevreleri ile bir araya gelip bu durumun üzerimizde yarattığı baskıyı hafifletecek ve kentin bundan sonrasını da düşünerek yapacağımız çalışmalar yapmamız lazım... Örneğin ara eleman...  Partimizin küçük ve orta ölçekli sanat okulları sanayi sitelerinin içinde yer alacak yatılı sanat okulları aracılığı ile kentin ara eleman ihtiyacını karşılaması gerekiyor. Buradan  sanayi ve ticaret odalarımızın, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin yönetim kurullarını ve sayın başkanlarını düşünmeye bu konuda projeleri teşvik etmeye ve bu konuda merkezi hükümeti zorlamaya davet ediyorum” dedi.

İZMİR YENİ GELECEĞİN BAŞKENTİ OLABİLİR
CHP İzmir Milletvekili sözlerine, “Artık bu katlanılabilir bir şey değil ama insanların sadece Buca’nın Konak’ın Çiğli’nin Karşıyaka’nın varoşlarında bazı şeylere mahkummuş gibi yaşatılması, asgari ücretle bir sınava tabi tutulması İzmir’e yakışmıyor. Kentin emekçileri eğer mutluluk içerisinde yaşayamazsa kentin gelişimine katkı sunamazlar. Biz mutlaka onların kentin gelişimine katkı sunacak kültür-sanat etkinlikleri sunmalı, kentin politik atmosferine katılabilecekleri bir yeni bakış açısı yaratmalıyız. Kentin gençlerini siyasete çağırıyoruz. CHP’ye sadece oy desteği vererek değil siyasete aktif katılarak... Yönetime katılarak, Türkiye’yi şekillendirmeye, İzmir’in büyümesine katkı koymaya çağırıyoruz. Bizim mutlaka kentin bütün bileşenleri ile birlikte yeni bir gelecek yaratmamız gerekiyor. Yeni geleceğin başkenti İzmir olabilir. İzmir’in bütün potansiyeli uygun... İzmir’in yeni iş alanları açma potansiyeli uygun, İzmir’in turizmde, tarımda, sanayide, kentleşmede dünyaya örnek olacak büyük potansiyeli var” diyerek devam etti.

TURİZM VE SANAYİ... 100 YIL SONRASINI KURGULAYACAK YAPILAR OLUŞTURMALIYIZ!
CHP’li Özkan kentin turizm potansiyelinin büyük ancak aldığı payın çok küçük olduğunu altını çizerek, “Ne yazık ki müzelerimizi, ören yerlerimizi, yanı başımızdaki Selçuk’u dünyaya satamıyoruz. Bizim bu konularda mutlaka ileri adımlar atmamız gerekiyor. Kentin paydaşlarının, ticaret ve sanayi odasının mutlaka bu noktalarda devreye girmesi gerekiyor. Siyasetçiler, iş dünyası, sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek mutlaka İzmir’in geleceğini kurgulamalıyız. Yoksa bir süre sonra siyasetçiler fareli köyün kavalcısına dönerler. İzmir’e karşı yapılabilecek en büyük kötülük bu kente yalan söylemektir. Biz mutlaka kentin potansiyelini değerlendirerek kentimizin 50 yıl, 100 yıl sonrasını kurgulayacak yapılar oluşturmalıyız. Bu anlamda İzmir’in tarım sanayisininin çok gelişebileceğini, turizm sanayisinin çok gelişebileceğini görüyoruz. Özellikle limanlar konusunda acil önlem almak gerekiyor. Marmara’nın ürettiği Bilecik, Bozöyük gibi liman kentleriyle Çeşme’ye kadar uzanan yeni hatlar oluşturulabileceği gibi, buraların demiryolu ağları ile Çeşme ve Çeşmealtı ve diğer İzmir limanlarına bağlanıp mutlaka ve mutlaka Akdeniz ekonomisine katılması gerekiyor. Oysa bugün merkezi hükümet küçük bir düşünceyle İzmir olağanüstü geri bırakıyor” diye konuştu.

KADIN CİNAYETLERİYLE MÜCADELEDE SEFERBERLİK ÇAĞRISI
İzmir’in bir diğer yarasının kadın cinayetleri ve istismarda ortaya çıkan utanç tablosu olduğunun altını çizen Özkan, “İzmir bir kadın kentidir ama kadın cinayetlerinde ikinci sırada. İzmir çocuk istismarı ve tecavüz suçlarında da ikinci sırada... Bizim bunlarla kültürel olarak, siyaset olarak mücadele etmemiz gerekiyor. Kent kültürüne katkılar sunarak, kent kültürünü büyütmemiz gerekiyor. Bunlarla mücadelede en önemli şey kentin eğitiminde boşluk tanımamak... Unutmayın bu kentin yoksulluğun içinden çıkan, fırlayan, ondan yararlanarak kendisini var eden bir Fethullah Gülen gerçeği var. Bizim mutlaka yeni Fetullah Gülenlere ve kentin yoksulluğunu kullanarak büyümeye çalışan bu güç odaklarına karşı mücadele etmemiz gerekiyor. İnsanların işini, aşını, özgürlüğünü bizim korumamız gerekiyor. Kent bir yaşam biçimidir, İzmir 8 bin yıllık bir kenttir ve bu kentin yaşam biçimine kimsenin göz dikmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bu kent özgürlük içinde üreterek, barış içinde yaşayacak. Hiç kimsenin kentimizin özgürlüğünü barışını ve huzurunu katletmesine izin vermeyeceğiz. Onun için kentin geleceğini kurgulamak ve kentle bunları konuşmamız çok önemli... Özellikle Buca, Konak, Karabağlar gibi kadın cinayetlerinin yoğun işlendiği ilçelerimizde hem merkezi hükümetle hem de yerel yönetimlerle buna karşı bir mücadele seferberliği başlatmamız lazım. Kadın cinayetlerinin ve çocuk taciz, tecavüz sayılarının yüzümü kızarttığını beni çok üzdüğünü bilmenizi isterim. Buna karşı mutlaka ve mutlaka sivil toplum örgütlerimizin, İzmir Barosu’nun, UÇİM çatısı altında Saadet Hoca’nın yaptıklarını çok değerli buluyorum. Onlarla dayanışma içinde olduğumu buradan tekrarlamak istiyorum. Bütün İzmir’in buna katkı sunması lazım. Bu noktada bizim ileri adımlar atmamız lazım” ifadelerini kullandı.

İZMİR DÜNYANIN EN ÖNEMLİ EKONOMİLERİNDEN BİRİ OLACAK!
“Kentin en önemli sorunlarından biri trafik, bunu kabul ediyorum” diyen CHP’li Özkan şöyle konuştu:
Kent yoksulluğu ve son zamlarla birlikte bir trafikte hafifleme var ama bugünler geçecek. Bizim iktidarımızda bugünler geçecek ve biz trafik yoğunluğunu çözecek pek çok önlemlerle kentimizin karşısına çıkacağız. Monoraylar, deniz trafiğinin çok daha yoğun olarak kullanılması, füniküler sistemler... Bütün bunlar İzmir’de olacak ve biz önümüzdeki yüzyılın parlayan yıldızının hem siyasette, hem kültür ve sanatta hem de yaşam biçimi anlamında cumhuriyetin gururla dolu, övgüyle dolu kenti olacağını biliyoruz. İzmir parlayan bir yıldızdır. İzmir cumhuriyetin kuzey yıldızı gibidir. Bizim onu parlatmaya onun ışığına katkı sunmaya bugünden başlamamız gerekiyor. Bizim önümüzdeki yüzyıl için kentin yeniden inşasını yani trafik, altyapı sorununlarını tamamının çözümlerini önümüzdeki 10 yıl içerisinde bitirmemiz gerekiyor. Kent Akdeniz’de turizmin birincisi olacak. Kent küçük ve orta ölçekli sanayide Akdeniz’in bütün limanlarına mal gönderen büyük bir kent olacak. Kent özellikle Kuzey Marmara ve Orta Anadolu’nun limana açılan kapısı olacak. Kent kendi ürettiği tarım ürünleri ile Orta Doğu’nun ve Akdeniz’in bütün ülkelerini besleyecek bir büyüklüğe ulaşacak. Kent tarihi, kültürü, turizmi, denizi, her şeyi ile dünyanın en önemli ekonomilerinden biri olacak. Bunu gerçekleştireceğiz, bunun sözünü İzmirlilere veriyoruz ama bunu hep beraber yapacağız. Gençleri siyasete katılmaya, partimize üye olmaya çağırıyorum. Akın akın gelsinler, internetten gelsinler, ilçelerimize gitsinler, ilimize gitsinler akın akın gelsinler onları çok büyük bir ufku birlikte yaratmaya büyük bir geleceği birlikte inşa etmeye geleceğin inşasına çağırıyoruz...

İKTİDARA ELEŞTİRİ SELİ: ÇÜRÜDÜ, ÇÜRÜDÜĞÜ İÇİN DÜŞTÜ!
İzmir’de yaşanan tüm sorunların büyük kısmına merkezi hükümetin neden olduğunu söyleyen Özkan peş peşe sert eleştiriler sıraladı ve erken seçim çağrısını yineledi. Özkan, “Kentte bugün yaşadığımız sorunların büyük bir kısmı Türkiye’yi yönetemeyen, ülkenin savrulmasına neden olan, ekonomik kararları zamanında alamayan merkezi hükümettir. Saray yönetimi Türkiye’nin üzerine bir karabasan gibi çökmüştür. Biz bu karabasanın sona ermesi için hemen seçim, hemen erken seçim diyoruz. Türkiye gecikerek çok şeyler kaybediyor. Ne yazık ki AK Parti iktidarı sorunların gelişini göremediği gibi çözümü konusunda da bir şey yapmıyor. Kendi dağınıklığını da bir politika olarak sunuyor. Daha düne kadar ‘Çin modeli, o modeli, bu modeli’ dediler, bugün ‘Ona karşı bir şey’ diyorlar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Ekonomi çökme noktasında.. Biz buna izin vermeyeceğiz, seçimden sonra Türkiye’de insanların onurunu, işini, aşını, geleceğini koruyarak çocuklarımıza mutlu bir gelecek yaratarak Türkiye’yi güzel günlere hazırlayacağız. Bir ulusun zenginliği onun yetiştirdiği doktor, öğretmen, mühendis, düşün insanları ile emek insanları ile onlarla birlikte çalışan yaratıcı güç ile ölçülür. Bugün bizim yetiştirdiğimiz en önemli yaratıcı güç göç ediyor. Sadece ekonomik nedenlerle değil, doktorlarımızı her hastanede dövüyorlar, eczacılarımıza küfrediyorlar, bu düzeni AK Parti yarattı. Öğretmen aşağılanıyor, doktor aşağılanıyor. Bilen yetiştirilen herkes aşağılanıyor. Sanki onlar uzaydan geldiler öyle bir şey yok. Onlar bu ülkenin çocukları. Onlar kardeşlerimiz, onlar biziz. Doktorlarıyla, mühendisleriyle her birimiz bu vatanın evlatlarıyız. Kimimizin annesi babası çok yoksuldu, ‘Aman oğlum doktor olsun, mühendis olsun, kızım öğretmen, doktor olsun’ diye yetiştirdi. Bugün onlara karşı suikast düzenliyorlar. Bugün onlara karşı hakaret etmek serbest, dövmek serbest! Bu kabul edilebilir bir şey değil! Biz bu düzeni kökten değiştireceğiz. Bu düzenin ülkeyi çürütmesine izin vermeyeceğiz. Bu iktidar çürüdü, çürüdüğü için düştü. Aslında şu anki bu koku gördüğümüz rezalet çürüyen iktidarın düşmesi nedeniyle yaşadığımız bir şey. Biz bu çürüyen yapıyı temizleyeceğiz, değiştireceğiz. Altı partinin bir araya gelmesi, demokrasiyi, cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma idealini gelecek için bir hedef olarak koyması işte bu nedenle çok önemlidir. Bu vatan bizim, biz hep beraber kocaman bir milletiz. Biz milletimizi bu çürümeden bu kokuşmadan ayrıştıracağız diyerek yola çıktık. Unutmayın tuz kokarsa gidilecek tek yer vardır o da halktır. Halkın gönlü vicdanı, namusu, erdemi bizim kılavuzumuzdur. Biz ona sığınıyoruz. Biz halktan başka gidecek bir yeri olmayan bu milletin çocuklarıyız. Çürümenin, yozlaşmanın içine düştüğümüz bu ekonomik krizin ilacı erken seçimdir. Bizim için en önemli gösterge enflasyon, kurlar üzerindeki sürekli oynama ve ücretlerdir. Eğer siz asgari ücreti daha ilan ettiğiniz gün zamlarla boğarsanız, vatandaşı evinde işinde sokakta nefes alamaz hale getirirseniz, insanlar kendi yaşam biçimlerini sürdüremeyecek bir yoksulluk içine itilirse o zaman buna isyan etmek haktır. ‘Biz bu düzeni değiştireceğiz’ diye niye söylüyoruz? Biz diyoruz ki bu zamları ortadan kaldıracağız, vatandaşımızı enflasyon canavarına ezdirmeyeceğiz ve biz çocuklarımızın eğitimini bu çürük düzenin ellerine bırakmayacağız. Devlet okullarına aç gidip geliyor çocuklar! İktidarın yüreği sızlamıyor ama bizim yüreğimiz sızlıyor. Biz iktidara geldiğimizde bu düzene son vereceğiz. Çocuklarımız devlet okullarında yemeklerini yiyebilecekler, bunu konuşamıyorlar dahi ve biz çocuklarımızın güzel iyi bir eğitim alması için bütçe olanaklarımızın buna elverdiği en yüksek rakamları vereceğiz bakın hala İzmir’de çoklu sınıflar dersler görülüyor. Bugün hala İzmir’de öğrenciler, okuldan kopuyor iş hayatına gidiyorlar. Bizim buna mutlaka ve mutlaka bir son verip çocuklarımızın eğitim özgürlüğünü, eşit adil ve fırsat eşitliği içerisinde bir eğitim alacakları bir özgürlük ortamını yaratmamız gerekiyor, o ekonomiyi yaratmamız gerekiyor” açıklamasını yaptı.

ATATÜRK HALATLA DÜŞMEZ, O HEYKEL DÜŞERSE ONLARIN ÜZERİNE DÜŞER!
CHP İzmir Milletvekili son dönemde yapılan Atatürkçülük tartışmaları ve Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder’in Samsun’daki anıtına yapılan saldırının gölgesinde net mesajlar verdi. Özkan şu ifadeleri kullandı: Mustafa Kemal Atatürk bir devrimcidir. Atatürk tartışmasının içini boş laflarla doldurmaya kimsenin gücü yetmez çünkü Atatürk’te bir boşluk yoktur. Şimdi bakıyorum her hırsız her alçak, bir Atatürk ya da milliyetçilik limanına uğramaya çalışıyor oralara yaklaşamazsınız. O limanlarda size yer yok. Atatürk bağımsızlığımızı, Kurtuluş Savaşımızla örgütleyerek kazanmış bir devrimcidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa etmiştir. Geleceğin inşası diyoruz ya… O günden 100 yıl sonrasını inşa etmiştir... Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğini, meşruiyetini yani hukukunu inşa ederek taçlandırmıştır. Bugünkü millet anlayışımızın temelini atmıştır. Irkçı, kafatasçı, alt kimliklere inen bir anlayışı asla kabul etmemiştir. Kendi doğduğu topraklardan vazgeçebilecek kadar büyük yürekli ve akıllı bir insandır. Onun için kör dövüşlere girmemiştir ama Hatay için kendi canını verecek kadar da büyük bir liderdir. Bunu herkesin çok iyi anlaması gerekir. Atatürkçülük Türkiye’ye özgü bir şey değildir, evrenseldir. Beslendiği ana damar anti-emperyalist tutumdur. Bu nedenle Atatürkçülük ilerici çağdaş bir olgudur ve hiç eskimemiştir. Çağdaşlarının tamamı eskirken, çağdaşlarının tamamı artık ortadan kalkmışken Atatürkçülük geleceği kucaklamaktır. Atatürkçülük geleceğe uzanan bir eldir. Atatürkçülük 1920’lerin, 1930’ların tarihsel bir misyonu değildir. Atatürkçülük 2022’lerin, 2023’lerin 2025’lerin, 2053’lerin… Atatürkçülük geleceğin ideolojisidir çünkü dogması yoktur. O bilimden akıldan ve namustan beslenir. Onurdan haysiyetten ve şereften güç alır. O nedenle Atatürkçülükle kimse baş edemez. Boş yere saldırıyorlar. Elleri boş dönecekler!Ekosistem duyarlılığı ile çevreye duyduğu saygı ile ekonomik modellerini insana ve doğasına uygunluğuyla bugün değerlendirin geleceği yakalarsınız zaten. O kadar güçlü bir bakış açısıdır Atatürkçülük... Bugün Türkiye’de zeytinciilik yapılabiliyorsa, zeytin ağacı varsa Atatürk sayesindedir. Hani bugün kesmeye yok etmeye çalışıyorlar ya 1925 yılında çıkarttığı zeytinciliği koruma kanunu ile bugünleri yüzyıl sonrasını inşa etmiştir. Biz bugün aynı ekosistemi çevre duyarlı eko sistemi yeşile duyarlı ekonomiyi büyüterek uyum sağlayarak geleceği yakalayacağız. Şimdi Atatürk üzerine tartışmaların sığlığı karşısında ben de çok rahatsız oluyorum ama bazen susmak bu tür tartışmaların içine girmekten çok daha değerli bir şey... ‘Cumhuriyet geldi de ne oldu? Ne yaptınız?’ diyorlar. Bugün egemen kılınmak istenen teksesliliğe karşı monarşiye karşı bir kişinin kulluğuna cumhuriyeti getirdik. Fırsat eşitliği getirdik. Recep Tayyip Erdoğan sarayın kapısına bile yaklaşamazdı. Bugün kendisine saray yaptırdı içinde oturuyor. Bugün her birimiz, ülkenin yönetimine katılabiliyorsak, belirli makamları işgal edebiliyorsak monarşiye karşı verdiğimiz mücadele ile cumhuriyeti getirmemiş olmamız nedeniyle... Krala despotizme karşı adaleti, meşruiyeti, hukuku geçerli kıldık. Bugün sığındığımız tek şey ve savunduğumuz en yüce değer hukukun üstünlüğü değeridir. Kişilerin, oligarşinin, zümrelerin üstünlüğü değil seçilmiş kralların üstünlüğü değil hukukun üstünlüğü diye bağırabiliyorsak hak, hukuk, adalet diye yolculuklara çıkabiliyorsak bu sloganları atabiliyorsan cumhuriyet sayesinde yapabiliyoruz. Oligarşiye, zümrelere karşı halkçılığı getirdik. Biz halkız, güçlüyüz. Bunu söyleyebilme kazanımını sağlayan şey Cumhuriyettir. Yoksulluğa karşı sosyal devleti getirdik. 6 ilkeden biri olan devletçilik kimsesizlerin kimsesi olma başarısını göstermektedir. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olma başarısıdır. Mustafa Kemal bunu 1926’daki meclis konuşmasında apaçık dile getirmiştir. Kimsesizlerin kimsesi cumhuriyet. Yoksul, bakıma muhtaç çocukların ailelerin insanları kimsesi bu cumhuriyettir. Öyle kalmaya ilelebet devam edecektir. Millet, millete düşmanlık, ümmetçilik, laiklik ilkesiyle bugün her biri din ve vicdan özgürlüğünün sınırsız yaşanabildiği bir Türkiye’dedir. siz hiç kimseye niye namaz kılıyorsun diye saldırıldığını görüyor musunuz, siz hiç kimseye sen şu tarikattensin, sen şundansın diye bir saldırı olduğunu görüyor musunuz? Herkes din ve vicdan özgürlüğü içerisinde ibadetini yapıyor. Neyin sömürüsü oluyor. Dini siyasete alet etmek isteyenlerin sömürüsü oluyor. Ona karşı en büyük teminatımızı laiklik ilkesidir. Laiklik bizim milletimizin harcıdır birbirini tutar. Kulluğa karşı yurttaşlık ilkesi kötü mü oldu yani Cumhuriyetle birlikte yurttaşlık ilkesinin gelmesi kötü mü? Atatürkçülüğe kimsenin düşman olabileceğini zannetmiyorum. Atatürk bizim ortak değerimiz. Ortak değerimiz olduğu için de ona karşı kimse bir başarı gösteremez. Onun için milletin yenilmesi gerekir. Atatürk’ün yenmenin anahtarı Türk milletinin yenilmesidir ve bu milleti kimse yenemez. Öyle halatla bağlayıp atının ayağından çekmekle falan Atatürk düşmez. Dikkat etsinler. O heykel düşerse onların üzerine düşer!

MÜBADİLLER GELDİKLERİ HER YERDE İYİLİĞE VE GÜZELLİĞE KATKI SUNMUŞLARDIR
Özkan açıklamalarını Sıtkı Şükürer’in İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu Başkanı iken yaptığı, büyük tartışma ve tepkilere yol açan ‘mübadele ile gelenler’ çıkışı hakkında konuşarak yaptı. CHP İzmir Milletvekili, “Bu eski bir tartışma, bitmiş bir tartışma. Kişiyi ya da sözlerini değerlendirmiyorum, zırva tevil kabul etmez çünkü... O zırvalar üzerinden konuşmak, böyle ırkçı-faşist bir söylem üzerinden konuyu ele almak içimi acıtır. 1920 ile 1970’lerin başına kadar bu ülkenin dinamosu, iten gücü, geliştirici gücü mübadiller olmuştur. Geldikleri her yerden bilgi, ekonomi getirmişlerdir. Şurada İzmir’in yeni kenti nasıl oluştu diye bakarsanız 1926’da Boronovskiler Makedonya’da Üsküp-Manastır arasından kopup gelen insanları tarafından oluşturulmuştur. Geldikleri yerin arazisini, eşlerinin altınlarını vererek satın almışlardır. Onlara bir şey bağışlanmamıştır. Ülkelerinden ayrılırken getirebilecekleri miktarlar belirlenmiştir. Getirdikleri altınlarla, geldikleri topraklara analarının ak sütü gibi paralarıyla satın almışlardır, çil çil altın ödemişlerdir. Şimdi orada hala tarım yapıyorlar, o topraklarda ve bu ülkenin ekonomisine çok büyük katkılar sunuyorlar. Onlar geldikleri her yerde güzelliğin, iyiliğin, modernizmin büyümesine gelişmesine katkı sunmuşlardır. Anadolu halkını Yozgatlı, Çankırılı, Çorumlu, mübadil filan diye ayırmaya Anadolu’nun birliğine suikast düzenlemeye asla izin vermeyiz. Biz bir bütünüz, bu bütün içerisinden bir toplu iğnenin başını dahi feda etmeyiz, ettirmeyiz. O nedenle bu tür tartışmaları kişilerin cahillikleriyle orantılı olarak değerlendiriyorum. Söyledikleri sözlerin, bakış açılarının ne tarihsel ne de günümüz ve gelecek açısından bir karşılıkları yok. Kellem yekündür, yani yoklukla karşılık bulur ancak. 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir