Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) Üyesi Mahir Polat, Halk TV canlı yayınına konuk olarak, Fatih Ertürk’ün sorularını yanıtladı. Koronavirüsü salgınının herkesi olumsuz etkilediğini açıklayan CHP’li Polat, hükümetin hızlı bir şekilde uygulaması gereken önlemleri vurguladı. Polat, virüsün partileri ayırmayarak herkesi etkilediğinden dolayı iktidarın toplumsal ve siyasi bir uzlaşıya ihtiyacı olduğunu belitti. Polat ayrıca, iktidarın bütçesi olmadığı için ekonomik destek veremediğini, bundan dolayı belediyelerin çalışmalarını engellediğini ifade etti.
Salgın sürecinde kamuoyunda büyük tepkilere neden olan ihaleleri ve usulsüzlükleri yorumlayan Polat, “Taşıyamıyoruz artık. İnsanların sağlığı ile ilgili hiçbir önlem alıp maske götürememişsiniz. Kanal İstanbul İhalesi’ni açıyorsunuz. Taşıyabilir mi bu ülke bunu? İnsanlara maskeyi nasıl ulaştıracağınızı bilmiyorsunuz. Salda Gölü’nde inşaata başlıyorsunuz. Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı profesör beyefendi insanlar koronavirüsle uğraşırken, ne şekilde kiralandığı belli olmayan yeri, evine bahçe yapmakla uğraşsın. En azından virüs sürecinde yönetim anlayışının değişmesi lazım” diye belirtti.
BİZ PARALEL YÖNETİM NASIL OLUR BİLMEYİZ!
CHP’li 11 Büyükşehir belediyesinin yaptığı ortak açıklamaları değerlendiren Polat, “Acil sağlık çıkışı var. Tam karantina uygulaması var. Yurttaşlarını düşünen talepler bunlar. Ayrıca kendi işinin devam etmesini isteyen belediye başkanları var. Çünkü toplu taşımalar seyretilmiş durumdayken, sağlık çalışanlarımız için zorunlu uygulanan ücretsiz hatlar var. En azından bu dönemde KDV ve ÖTV kalksın. Ben insanlara, sosyal destek amacıyla mal ve hizmet alıyorum bunun üzerindeki vergileri kaldır. Bu kadar mantıklı ve makul açıklamaların karşısında, Meclise dün ekonomi paketi gitti. Buna benzer talepler, partimiz tarafından plan ve bütçe komisyonuna sunuldu, hiçbiri kabul edilmedi. Böyle bir iktidar kibiri ile mücadele ediyoruz. Bizim belediye başkanlarımız ve milletvekillerimizin bu aralar uğraştığı tek bir virüs var. Onun adı da covid. Biz başka virüslerle uğraşmıyoruz. Başka siyasetle de uğraşmıyoruz. İnsanlarımız sağlıklı bir şekilde kalsınlar, yarınlara insanları daha sağlıklı ulaştırmak istiyoruz. Bizim belediyelerimizi psikolojik açıdan da insanlarını düşünüyor. Açıklama yapan belediyelerimizin tamamında psikolojik destek hattı var. İnsan evde kalırken psikolojileri bozulmaya başladı. E-belediyecilik, mobil belediyecilik ile insanları arşivlerle buluşturdular. Belediyelerin yayınladığı çizgi filmleri izliyorlar. Onun için açıklama yapan belediyeler sadece insanları düşünüyor ve onlar için çaba sarf ediyor. Biz paralel yönetim nasıl olur. Bunları bilen bir gelenekten değiliz. Böyle bir yapımız yok. Bizim tek derdimiz var; Milletin bize verdiği görevi en iyi şekilde halkın lehine kullanmak istiyoruz. Biz başkası gibi bu kriz dönemlerinde, bilmem nereyi sahte bir şekilde kiralayayım, bahçemi büyütüp kamelya yapayım derdinde değiliz. İnsanlarına sağlıklı gıda ulaştırmak istiyorlar. Evlerinde kalanların sağlığını düşünüyorlar” ifadelerini kullandı.
SINIRLARDA İHMAL İDDİASI!
Savrulan ve yönetilemeyen bir ülkeden bahseden Polat, “Yönetilemeyen bir ülkeden bahsediyoruz. Dış dünya ile bağlantıları kopardık diyoruz. Geçtiğimiz hafta İzmir’deki gümrük ve limana gittim. Sağ olsun idareciler ellerinden gelenleri en üst düzeyde yapmışlar. Fakat üst bir yönetim ve zihniyet yok. Direk tırların gümrük sahasına gelip işlem yaptığı alana girdim. Bir tır şoförü Türkiye’ye geleli 1 gün olmuş. Karantinaya Çek Cumhuriyeti’nden Avrupa’dan geldiği için girmediğini söylüyor. Bir diğer Sırp şoförle konuştuk. Oda bir gün önce gelmiş. Onda da bir karantina yok. Avrupa bu salgının merkezi, oradan gelen yolcuları 14 gün karantina altına alıyorsunuz. Fakat yerli ve yabancı tır sürücüleri ülkemize girip çıkıyorlar. Diğer tarafta en büyük kayıpların verildiği sınır komşumuz İran tarafına baktık. Tır şoförleri gelip Bazargan sınır kapısında ülkemize geçmek için 3 ile 5 gün arası bekliyor. Sonra Türkiye’ye geçiş yapıp karantinaya alınıyorlar. 14 gün karantinada kalması gerekirken, gümrüğe girdiği tarihi, karantina başlangıcı sayıp 14 gün içerisinden çıkarıyorlar. Şimdi biz bu ülkenin virüs ile mücadele ettiğini söyleyebilir miyiz? Sınırları kapattığını, her şeyi uygun yaptığını söyleyebilir misiniz? Maalesef söyleyemezsiniz” dedi.
MASKE İHRACATI YAPAN FİRMALAR AÇIKLANSIN
Maske konusunun çok basit bir şekilde halledilmesi gerektiğini belirten Polat, “Ülkeyi yönetemedikleri gibi bu süreci de yönetemediler. Dönsünler CHP’li veya Millet İttifakı’nın yönettiği belediye başkanlarına baksınlar, hangi model ile dağıtılıyor. Maske dağıtımının başında PTT ile olmaz, bu insanları ve yurttaşlarımızı riske atıyorsunuz diye bağırdığımız dönemde de söyledim. Verin belediyeler dağıtır. Bizim insanlarımız feraseti yüksek insanlar. Kendi ihtiyacından çok fazlasını alıp ne yapacak? İnsanların toplu halde bulunduğu yerlerde ücretsiz maske dağıtımlarını ya da maske alacakları ortamları yaratalım dedim. Eczacılarla yaratacaklarını söylüyorlar. Eczanelere giden yurttaşlarımız, gelen kodu yanlış okuyor. Kimisinin gözü görmüyor. Kimlik numarasını ezbere bilmiyor. Okuyamayanlar var. Günlerce sistem kopukluğundan dolayı, salgının bulaşma riskini arttırıyorsunuz. Ayrıca maske ile ilgili daha önce söylediğim gibi. Kayıt belgesi ve izin verdiğiniz maske ihracatı yapan firmaları açıklayın. Türkiye’nin sağlığı için stratejik, hayati bir ürün haline geldi maske. Ülkemizde insanlar maske olmadığı için sokağa çıkamıyor. Devlet yurttaşlarını korumak ile hükümlüyken, başka ülkelerde PR yapmana gerek yok. Kaldı ki neyi, ne kadar gönderdiğini açıklamıyor. Bu sorular da ülkenin birçok konusu gibi karanlıkta kalan sorular” diye belirtti.
GELECEĞİN SEKTÖRÜ TARIM OLACAK
Salgın sürecinin herkes bir bedeli olacağını vurgulayan Polat, “ Kimi sağlığı, kimi yaşamı, kimi ekonomisiyle sürecin getireceği sıkıntıyla birlikte bu bedeli ödeyecek. İyi yönetimlerin amacı, bu bedelleri en az şekilde atlatmasını sağlamak. En az hasta ve en az ölüm oranı ile iyi yönetip, sonrasında yapacağı planlama ile bu krizden en az hasarla çıkarması gerekiyor. İleri biyolojik yatırımlar ve ileri teknolojik yatırımlar yapabileceği, sanayisini bu yöne çevirmesi gerekiyor. Mesela ilaç bulunsun diyoruz. Geçmişte Japonlar ve Kübalılar ilaçlar yapmışlar. Bugün dünyaya umut olmaya çalışıyorlar. Bizim ülkemizde böyle bir şey yok, ama belki bundan sonra olacak. Aşı çalışması yapılıyor. Aşıyı bulsak bile üretecek bir teknolojimiz var mı? Bu aşıyı kim üretecek? Bizim göz ardı ettiğimiz sektörler gelişebilir. İktidarlar şimdiden bunun önünü açabilirler. Benim öngörüm geleceğin sektörü tarım olacak. Devletin tarım ile ilgili ciddi bir şekilde altyapısını tamamlayıp, insanları sağlık ve sağlıklı ekime sevk ediyor olması gerekiyor. İnsanlar kendilerini koruyarak tarlasının ekimini hızlıca yapıp, devletinde bir şekilde insanlara destek olması gerekiyor. Köylere kadar gübresini, ilacını ve tohumunu yetiştirmesi gerekiyor. Eğer böyle olursa tarım stratejik bir sektör olur. Bütün insanlığın bilinçaltında kıtlık var. Türkiye hızlı bir şekilde tarımı sağlıklı bir şekilde yaparsa, bu bilinci de yıkabilir. Dünyaya da umut olabilir” diye ifade etti.
TAŞIYAMIYORUZ ARTIK
Kutuplaşmanın iktidar tarafından yaratıldığını söyleyen Polat, “İnsanların kutuplaşma üzerine bir siyaset anlayışı var. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Talat ve Enver Paşa arasında bir mektuplaşma var. Enver Paşa, Talat’a diyorlar ki; ‘Biz bu memleketin evladıyız. Siz de bu memleketin evladısınız. Bu anlayış ile yönetemezsiniz. Çok yorulduk, memleketi de yorduk. Bırakalım da onlar yönetsinler’ diyor. Kutuplaşmanın geldiği nokta ve yazılan mektup. Bugün insanlara bunu hatırlatmak gerekiyor. Biz bu memleketin evladıyız. Yönetemiyorsunuz. Bu anlayışla yönetemezsiniz. Bu anlayış artık yurttaşlarımıza çok büyük yük. Taşıyamıyoruz artık. Nasıl taşıyalım. İnsanların sağlığı ile ilgili hiçbir önlem alıp maske götürememişsiniz. Kanal İstanbul İhalesi’ni açıyorsunuz. Taşıyabilir mi bu ülke bunu? İnsanlara maskeyi nasıl ulaştıracağınız bilmiyorsunuz. Salda Gölü’nde inşaata başlıyorsunuz. Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı profesör beyefendi insanlar koronavirüsle uğraşırken, ne şekilde kiralandığı belli olmayan yeri, evine bahçe yapmakla uğraşsın. Taşıyabilir mi artık bu memleketteki insanlarımız bunu? Taşınması büyük bir yük haline geldi. Bu anlayışın hızlıca değişmesi lazım. İktidarın değişmesini değil, yönetim anlayışının değişmesini kastediyorum. Bu virüs bitene kadar seçim olmayacak, fakat bu virüs bizlerden çok şey alıp götürecek. O yüzden yönetim anlayışınızı değiştirin. Ekrem İmamoğlu, Tunç Soyer, Mansur Yavaş ve diğer belediye başkanlarımız bu memleketin evladı. Düşman değiller bu memlekete. O açıdan birbirimize böyle bakarsak sorunları daha çabuk çözebiliriz. Herkesin ailesinde bir tane AKP’li bir tane CHP’li vardır. Siz bunu nasıl düşman olarak görürsünüz. Bu insanları bu kadar kutuplaştırmayı bu ülke taşımaz. O yüzden normal bir yönetim anlayışı gerekiyor” diye belirtti.
DEVLETİN ‘KİMSEYİ AÇIKTA BIRAKMAYACAĞIZ’ DEMESİ GEREKİYOR
İktidarın ekonomik desteği çekinmeden yapması gerektiğini belirten Polat, “Devletin yurttaşlarına ‘kimseyi açıkta bırakmayacağız’ demesi gerekiyor. Ve buna uygun davranması gerekiyor. İnsanlara, kiranızı ödemeyeceksiniz, devlet ödeyecek. Ev sahiplerine, bu dönem hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız, kiralarınızı asgari bir şekilde devletten alacaksınız. Belediyelere, belli ekonomik destek vererek, kimseyi aç bırakmaması gerektiğini söylemesi gerekiyor. Biz hükümetin engellemelerine rağmen bunu yapmaya çalışıyoruz. İşçilere siz evinizde kalın deyip, yarı çalışma ücretinizi devlet, diğer yarısını iş dünyasına bırakabilmeli. Bunu anlatmalıyız. Bu döneme mahsus vergi muafiyetleri koymalı. İş dünyası da rahatlasın. Geleceğe umutla bakabilsinler” ifadelerini kullandı.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİ ENGELLİYORLAR
Güçlü devletin yerinde ve doğru kararlar vermesi gerektiğini vurgulayan Polat, “Almanya’da gördük bunu. Birçok Avrupa ülkesinde gördük. Biz kara gün akçelerini başka yerlere harcıyorsunuz, yapmayın dedik. Devletin servetini 20 yılda nereden nereye getirdik. Artık uzlaşmaları gerekiyor. Toplum ve siyaset yapanlarla uzlaşması gerekiyor. Kimse, kimsenin düşmanı değil. Covid virüsü geldiği zaman, AKP’li, CHP’li, HDP’li MHP’li ve İYİ Partili diye ayırmıyor. Herkesi aynı oranda etkiliyor. Ama hükümeti etkilemiyor. Çünkü sokakta göremiyoruz. Tam tecritteler. Kuryeler, PTT çalışanları, ihracat durmasın, işçiler çalışsın, fabrikalar üretsin çalışan bu insanların canı yok mu? Güçlü devlet güçlü kararlar verir. Biz de camın arkasına saklanmış, oradan mesaj vermeye çalışıyorlar. Para yok ki nasıl cevap versin. Büyükşehir belediyeleri çalışmak istiyor. Para olmadığı için onları engelliyor. Böyle bir yönetim anlayışı olmaz” diye konuştu.