CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2023 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştu.
Yaptığı açıklamalarla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e sorularını yönelten Sındır, AK Parti iktidarının ölümlü iş kazalarını sıfıra indirmek gibi bir telaşının olmadığını, sendikalaşma oranının 2003 yılında yüzde 58 iken 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde, 2022'de yüzde 14,26'ya düştüğünü, Uluslararası İşçi Konfederasyonu’nun küresel işçi hakları endeksinde en kötü 10 ülke arasında olduğumuzu, İşsizlik Sigortası Fonu’nun, amacı dışında ve daha çok işvereni destekleme fonuna dönüştürüldüğünü belirtti.
“ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARINI SIFIRLAMA TELAŞINIZ YOK MU?”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın geçmiş yıla göre bütçe artışının merkezi yönetim bütçe artışının altında kalışını eleştiren, iktidarın ölümlü iş kazalarına yönelik bakanlığın öngörüsünün kabul edilemez olduğunu ifade eden Sındır, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinin 2022 yılında merkezî yönetim bütçesi içerisindeki payı oransal olarak yüzde 4,79'muş. 2023 yılında bu oran 3,59'a düşmüş. Bir diğer deyişle merkezî yönetim bütçesi 2022'ye göre yüzde 155,3'lük bir artış gösterir iken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi yüzde 91'de kalmış. Diğer bir deyişle, bakanlığın bütçesi göreceli gittikçe eriyen bir bütçe. Performans hedefleri içerisinde de yer verilen ölümlü iş kazalarının azaltılmasına dair alt program performans göstergeleri içerisinde; “İş kazası ve meslek hastalıklarıyla etkin mücadele edilerek iş sağlığı ve güvenliği sağlanacaktır.” tanımlı bir Alt Program Hedefini görüyoruz. Burada 4 numaralı performans göstergesinde oransal olarak ölümlü iş kazası vaka oranı 2022 yılında yüz binde 5,3 olarak öngörülmüş ancak 6,5 gerçekleşmiş. Ancak gelecek dönemde, 2023, 2024 ve 2025 yılları için bu hedef sırasıyla yüzbinde 6,3, 6,2 ve 6,1 öngörülmüş. Sormak isterim; ölümlü iş kazalarını sıfırlanmasına dair hiç telaşınız yok mu? Bu öngörüler açıkçası beni ölümlü iş kazalarının devam edeceğine yönelik Bakanlığınızda genel bir kanaat olduğu düşüncesiyle gerçekten çok rahatsız etti” dedi.
“SENDİKALAŞMA ORANI 2003’TE YÜZDE 58, 2022'DE YÜZDE 14,26”
İşsizlik oranlarına ve Türkiye’deki sendikalaşma sürecine dikkat çekerek sözlerine devam eden Sındır, “TÜİK'in 22 Temmuz 2022 tarihi itibarıyla verdiği rakamlara göre toplam işçi sayısı 15 milyon 987 bin 428; içerisinde toplam sendikalı işçi sayısı 2 milyon 280 bin. Yani yüzde 14,26'lık bir sendikalaşma oranı. Ocak 2022'de bu 14,32'ymiş. Düşüş olduğu görülüyor. Bu oranlarda kayıt dışı işçilik de yok. Özel sektörde sigortalı işçiler arasında sendikalaşma oranı ise sadece yüzde 7. İktidarınızın baskılarıyla sendikalaşma artışının mücadeleci sendikalar yerine, işveren ve iktidar güdümlü sendikalarda olduğunu görüyoruz. Ülkemizde 2003 yılı Ocak ayında sendikalaşma oranı yüzde 58 iken 20 yıl sonunda 2022 Temmuz ayında bu değer 14,26'ya kadar düşmüş. Diğer bir deyişle sendikalaşma oranı AKP iktidarında 43 puan düşmüş. Ayrıca, resmî sendikalı işçi sayısı 2 milyon 280 bin ancak bunların sadece 1 milyon 600 bini, yani toplam işçilerin yüzde 10'u toplu iş sözleşmesi kapsamında. Bu bir garabet. Yani işçilerimizin ancak yüzde 10'luk bir kısmı toplu iş sözleşmesi yapabiliyor. Gerçek sendikalaşma oranı da bu değil mi? Toplu iş sözleşme hakkı olmayan sendikacılık olabilir mi? Özel sektörde toplu iş sözleşmesiyle sendikalaşma oranı yüzde 5,5. Sayın bakan, ayrıca dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu da; Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nca her yıl yayınlanan Küresel İşçi Hakları Endeksi’nin 2022 yılı raporunda Türkiye, çalışanlar arasında dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında sayılıyor. Bunun üç temel nedeni belirtiliyor. Bunlar, sendikalar üzerindeki baskılar, grev haklarının baskılanması, grevdeki işçilere yapılan şiddet uygulamaları. Sendika yöneticilerinin gözaltı ve tutuklamalarla, evlerine yapılan baskınlarla baskı altında tutulması ve sendikalaşmanın sistematik bir şekilde engellenmesi. Küresel işçi hakları endeksinde en kötü 10 ülke arasındayız. Küresel İşçi Hakları Endeksi raporuna iktidarınızın vereceği bir cevap yok mu?” dedi.
“SADECE 94,8 MİLYAR!”
İşsizlik Sigortası Fonu’nun, işsizlik için olmaktan ziyade işvereni destekleme fonuna dönüştüğünü söyleyen Sındır, “İşsizlik Sigorta Fonu’nun gelir kaynakları yüzde 1 işçi primi, yüzde 2 işveren primi, yüzde 1 devlet katkısı, faizden gelen gelirler ve kazançlar. Bu fonda, kurulduğu 1999 yılından 2022 Haziran’ına kadar, toplamda 376 milyar lira toplanmış. Bunun 157,5 milyar lirası işçi, işveren primi, 52,8 milyar lirası devlet katkısı, 155,8 milyar lirası faiz geliri. Peki, ne kadar harcama yapılmış? Toplam 270 milyar lira. Peki bu 270 milyar liranın ne kadarı gerçekten işçinin işsizlik sorununu çözmeye yönelik kullanılmış? Kısmi çalışma ödeneğini, nakit ücret desteğini de dâhil edersek, işverene verilen pandemi dönemindeki destekleri de bunun içerisine dâhil edersek, bu 270 milyar lira yapılan harcamanın sadece 94,8 milyar lirası işsizlik adına, işçinin talebini, sorununu çözmek üzere kullanılmış. Geri kalanı hazinede istihdamı teşvik, destek ve diğer iş gücü programları için kullanılmış. İşsizlik Sigortası Fonu, bir yandan işvereni destekleme diğer yandan hazinenin finansman ihtiyacının karşılanması için kullanılmış.” dedi.
“MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİNİ BEKLİYORUZ”
Öğretmenevleri ve akşam sanat okulu çalışanlarının kadro, kamu şeflerinin 3600 ek gösterge, Hava kurtarma ve yangın söndürme teknikerlerinin kadro taleplerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e ileten Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı: “Öğretmenevi ve akşam sanat okullarında taşeronda çalışan personel, hiçbir ayrım yapılmadan toplumun her kesimine hizmet veren bu çalışanlara, kadroda ayrım yapılmadan kısmi, süresiz, sözleşmeli ve taşeron işçilere eşit iş ve ücretle kadro verilmesi, devletimiz ve kamu yararına olacaktır. Yönetici grubunda olmalarına rağmen, şube müdürleri gibi görevde yükselme sınavıyla atanmalarına rağmen her yönüyle ötelenen ve mağdur durumda bırakılan kamuda çalışan şeflerin de 3600 ek gösterge kapsamına alınması bir hakkın verilmesidir. Hava kurtarma ve yangın söndürme teknikerleri ARFF memuru pozisyonunda istihdam ediliyorlar. Bunlar mülkiyeti koruma ve güvenlik programı, sivil savunma ve itfaiyecilik, itfaiyecilik ve yangın güvenliği gibi ön lisans programı mezunu olmalarına rağmen tekniker pozisyonunda ve kadrosunda değiller, genel idari hizmet sınıfındalar ve teknik sınıfa geçirilmeyi bekliyorlar. İvedilikle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesini bekliyoruz.”