GERÇEKİZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanlığı’nın kurduğu Hukuk Komisyonu’nun Başkanlığına getirilen, Genel Merkezi’nin de oluşturduğu Hukuk Komisyonu’na dışarıdan destek verecek olan, YARSAV Eski Başkan Yardımcısı, Karşıyaka Belediyesi Meclis Üyesi avukat Murat Aydın, Gerçekizmir’e özel açıklamalarda bulundu.
HUKUKU ARAÇ HALİNE GETİRME KRİZİ
Türkiye’de ‘hukuku bir araç haline getirme’ krizinin yaşandığını söyleyen Aydın şunları söyledi:
Hukukun gelip gittiği bir yer yok aslında. Bu bir hukuk krizi değil, neyse ki değil. Bu bir siyasi kriz. Hukukla ilgili, hukuk siyasetiyle ilgili, hukukun uygulanması ile ilgili bir siyasi kriz. Hukuk biliminin yarattığı bir açmaz, hukuk teorilerinin ya da demokrasi kuramının yarattığı bir açmazla karşı karşıya değiliz. Öyle olsaydı, bu çok daha derin ve küresel olurdu.
Türkiye’de şu an ki durum şu; biz 2006’da YARSAV kurulduğundan beri onu söylüyoruz, ki o süreç için oluşmasının sebebi de oydu. Hukuku bir araç haline getirme krizi ile baş başayız. Hukuku bir aparat, bir sopa haline getirmek. Hukuku araçsallaştıran bir siyasal yönetim anlayışı.
Hukuk araç olarak da bir yere kadar kullanılabilir ama hukuku dejenere ederek, bozarak, hukukun temel kavramlarını sarsarak araç haline getirmek… Bozmuş olduğu bir hukuk sistemini bir araç olarak kullanma anlayışı var.
Son 10 yılda yargı bağımsızlığı konusunda bütün mücadelenin amacı buraya gelmemekti. Buraya geleceğimizi söyledik hep. Dedik ki; ‘yapmayın, hukuku araç haline getirmeyin, hukuk sistemini araç haline getirmek iktidarlara yaramaz.’ Her iktidar hukuku etkilemek ister ama hukuku bozmak, hukuk sistemini bozmak, araçsallaştırmak çok tehlikeli bir şeydir.
Temel sorun şu; Türkiye’de siyasetin, ekonominin, demokrasinin, ifade özgürlüğünün gerçekten var olmasını isteyen herkesin acilen ve etkin şekilde adalet talep etmesi lazım! Eğer yargı sistemimiz bu haldeyse, ki bu sürecektir, daha da ilerleyecektir,
Çürüme denen şey yok oluncaya kadar durmaz! Örnek vereyim; Bir dilim ekmeği aldınız, açık bir şekilde masaya bıraktınız. Bozulmaya başladı. Birinci gün biraz daha yenebilir, ikinci gün biraz daha, üçüncü gün… Her gün baktığınızda bir gün önceyi daha iyi görürsünüz, ‘bu dün daha iyiydi’ dersiniz. Çürümenin ve bozulmanın koşullarını kaldırmadıkça, yani o ekmeği alıp bir folyoya sarmadıkça, o çürüme devam edecektir. Çünkü çürümenin kendi bir süreçtir. Ne zaman biter? Çürüyen madde yok olduğu gün bitmiş olur, ya da durduğu günler. Durduktan sonra çürüyen şey düzeltilebilir mi, yoksa atıp yenisini mi koyacağız? O çürümenin boyutuna göre değişir. Ama yargıyı araçsallaştırdığınız sürece değişen bir şey olmaz! O yüzden kriz, hukuk krizi değil, siyasi bir krizdir.
YARGI BAĞIMSIZLIĞINA DOĞRUDAN MÜDAHALE GİRİŞİMİ
Baroların yapısında ve seçim sisteminde yapılması planlanan değişikliğe ilişkin değerlendirmede bulunan Aydın, "Barolar ve avukatlar yargının bir parçasıdır! Sac ayağının bir ayağı diye sembolize ediliyor ama gerçekten bir parçasıdır. Barolara müdahale konusu çok önemli. Baroları bu şekilde parçalamak, etkisizleştirmek, yargı sisteminde kalan bir parçayı, o çürümeyi biraz olsun yavaşlatan bağımsız ve etkin bir savunma ayağını yok etmeye dönük bir şeydir. Öylesine bir mesele değil.
Baroyu kimin yöneteceği meselesi değil bu. Bunu aşan bir şey. Yargı bağımsızlığına yönelik doğrudan yapılmış bir müdahale girişimdir bu. O yüzden önemli. Olursa, bunun da yansımalarını göreceğiz.
Ama şunu da söyleyeyim; Avukatlık tarihi, baroların tarihi hep bir mücadele tarihi olmuştur, belki 5-6 bin yıldır. Dünyanın en eski mesleklerinden biridir ve hep bir mücadele üzerine kurgulanmıştır. Avukatlık tarihi her zaman yazılı kalmıştır. İyi ve kötü avukatlar hiç unutulmaz. Bu ihaneti yaparlarsa eğer, bu ihanettir mesleğe, hukuka ve yargı sistemine… Buna ön ayak olanlar hiç unutulmayacaklar! Bunu durdurmaya çalışanlar da hiç unutulmayacak! Bu baroları kendi içerisinde, baroyu kim yönetecek meselesi değildir bu. Küçümsemek için söylemiyorum ama mimarlar odasındaki bir mücadeleden ötedir bu. Çünkü doğrudan herkesin hayatını etkileyecek” dedi.
KOMİSYONLARIN AMACINI ANLATTI
CHP İzmir Hukuk Komisyonu’nun ile Genel Merkez’in kurduğu hukuk komisyonunun amacına ve işleyişine yönelik açıklamalarda bulunan Aydın şunları söyledi;
Ben yerel seçim sürecinde şunu söyledim; ‘Önümüzdeki 5 yıl belediyelerin hukuk üzerinden tartışılacağı bir yıl olacak. Bir önceki dönemdeki HDP’li belediyelere yapılan kayyım uygulaması yaygınlaştırılacak, neredeyse hiç HDP’li belediye kalmayacak, ki sanırım şuan 10-15 civarında kaldı ve bu kayyım uygulaması CHP’li belediyelere de yönelecek. Belediye meclisleri etkisizleştirilecek, belediye başkanları kendi dar alanlarına sıkıştırılmaya çalışılacaklar.’
Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyaset anlayışı; iktidarında hiçbir boşluk kabul etmeyen bir siyaset anlayışı. Her şeye hakim olan, olmaya çalışan, her şeyi belirlemeye çalışan, baskıcı, otoriter, totaliter bir siyaset anlayışı.
‘Bunu yapmanın da en kolay yolu hukuk olacak’ demiştim. Çünkü hukuk araç haline getirildi.
‘Önümüzdeki dönem belediyelere hukuk üzerinden saldırıların yapıldığı, belediye başkanlarının sadece çöp, park işinden öte şeylerle de anıldığı bir dönem olacak’ demiştim. Şimdi böyle bir süreç yaşıyoruz. Parti bunu gördüğü için, bu komisyonlar kuruldu. Hukukla ilgili komisyonlar seçim dönemlerinde seçimin doğru yönetilmesi ile ilgili çalışırdı, şimdi kazandığımız belediyelerdeki hakkımızı hukukumuzu korumak için.
Bizim üzerimizden halkın hakkını hukukunu oyunu iradesinin korumak üzerine bir çaba. Bu çaba aslında bir yandan iyi olacak. Bu hukuk üzerinden yapılan baskı aslında bizim de kendimize daha iyi bir oto-kontrol sistemi kurmamızı sağlayacak. Biz de kendimize daha çok dikkat ederek, daha iyi işler yapmaya çalışarak hareket etmemizi sağlayacak.
Yerelde de, genel merkezde de bu komisyonlar aslında bu konuda bir düşünce kuruluşu gibi bir mutfak işi yapacak. Doğrudan doğruya partinin icraatına müdahil olan bir kurul değil, ya da sadece bir olay oldu o olaya muhatap olan arkadaşımıza veya belediyeye hukuki görüş desteği değil, bunlar olacak ama yalnız bunlar değil.
Bundan öte belediyelerin, sistemin, demokrasi ile ilgili çalışmaların hukuk penceresinden bakışıyla ilgili çalışmalar olacak. Bu komisyonda çalışanların hepsi hukukçu olacak ama aynı zamanda siyasetçi bu kişiler. Dolayısıyla olaya siyasi gözlükle de bakacaklar.
Ama günlük politik olarak değil daha genel bakacaklar. Ben İzmir’deki komisyonda da hep şunu söyledim; partinin var olan gruplarından, kanatlarından, parti içi çekişmelerinden bağımsız bir mutfak işi yapmak. Ve yönetime bilgi desteği vermek. O bilgiyi nasıl kullanacağı yönetimin değerlendirmesi. Çünkü sonuçta bu komisyonlar partinin genel idaresini seçtiği komisyonlar değil, yetki ve sorumluluk daima yönetimlerdedir; MYK’dadır, PM’dedir, il ve ilçe yönetim kurullarında ve başkanlardadır.
Komisyonlarla ilgili tek kaygım şu; umarım, dilerim günlük gündeme saplanıp kalmaz! Gündemle ilgileneceğiz ama sadece orada kalırsak istenen olmaz."
HUKUKİ BİR TARTIŞMA DEĞİL SİYASİ BİR TARTIŞMAYDI
CHP İzmir İl Eski Başkan Yardımcısı’nın tutuklanıp daha sonra serbest kaldığı ‘Çav Bella’ soruşturması ve aralarında Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın olduğu bazı CHP’liler hakkında açılan ‘hakaret soruşturmaları’ hakkında konuşan Aydın şunları söyledi;
“Şunu söyleyeyim bir kere; o olayları hukuken bunlar suçludur, değildir, suç unsurları var mıdır yok mudur, diye tartışmak anlamsız. Çünkü, bu hukuki bir tartışma değil, bu bir siyasi tartışmaydı.
Neden siyasi tartışmaydı? Siyasi iktidar, bu salgın sürecini kötü yönetti. Bunu herkes kabul etsin. İstedikleri kadar alladılar, pulladılar, Sağlık Bakanı’nı öne çıkarmaya çalıştılar tamam, hiçbir şey yapılmadı diyemem tabi ki, yapıldı. Çünkü bu ülkenin Cumhuriyet’ten beri gelen, çok ciddi bir salgın hastalıkla mücadele deneyimi var bu ülkenin sağlık sisteminde bu çok önemli bir şey…
Ancak sürü beceriksizlikler yaşandı; işte maske sembol oldu yani, maske dağıtamamak bir sembol oldu. Çok mu önemli maske dağıtamamak normalde değil ama şimdi maskeyi bile dağıtamayan bir iktidar; Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer maskematik koydu. Kaç paralık iştir yani? Bir sembol. Siyasi iktidar, bu yaşanan krizde CHP’li belediyelerin öne çıktığını ve kendisinin en çok övündüğü, sosyal adaleti sağlamaya yönelik yardım, halk kitlelerine erişmek, onlara dokunmak konusundaki bence abartılmış, efsaneleştirilmiş özelliklerinin döküldüğünü gördü.
Birkaç amacı var, birkaç olumlu sonuç bekledi iktidar kendi açısından; Birincisi gündemi değiştirmek yani gündemi, kendisinin yapamadıkları ve CHP’li belediyelerin yaptıkları üzerinden tartışılmasını önlemek ki bunu bir ölçüde başardı. Bakın hiç biz onları konuşmuyoruz şimdi.
İkincisi, kendi kitlesini sıkılaştırmak. Yine ve yeniden bir dış düşman yaratmak, CHP’liler jargonuna sarılıp, oradan kitleyi safları sıklaştırın, reise saldırı var, şimdi reisi eleştirmenin zamanı değil duygusu yaratmak. Üçüncüsü de CHP’lileri ajite etmek, provoke etmek ve oradan daha kötü söylemlerle bir etki tepki, sürekli bir didişme hali yaratmak. O arada gelip gidenlere de kendi yapabildiklerini yapmaya çalışmak. Bu artık çalışmaz bir yöntem. Yani çalışır da bir yerden öteye çalışmaz artık bu. Yetti gına geldi bundan artık herkese. "