MENÜ
İzmir
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Çeşme Projesi'nde bir kritik gelişme daha... Danıştay Savcısı: İptal edilmeli!
Güncel
27 Ocak 2023 Cuma 10:54

Çeşme Projesi'nde bir kritik gelişme daha... Danıştay Savcısı: İptal edilmeli!

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun Çeşme Projesi'ne dair aldığı yürütmeyi durdurma kararının ardından bir çarpıcı gelişme daha yaşandı. Danıştay Savcısı Elif Emel Çelik detaylı düşünce yazısında projenin iptal edilmesi gerektiğini savundu. 

Efe Can TAN/GERÇEKİZMİR - Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İzmir’in turizm başkentinde hayata geçirilmek istenen Çeşme Projesi gündemdeki yerini koruyor. 

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 6. Dairesi'nin bilirkişi heyetinin 'Kamu yararına uygun değil' şeklindeki raporuna rağmen verdiği kararı bozmuş ve yürütmeyi durdurma kararı vermişti. 

Bu gelişmenin ardından gözler proje için açılan iptal davasında çıkacak karara çevrilirken bir çarpıcı gelişme daha yaşandı. 

Danıştay 6. Dairesi'nin İzmir Tabip Odası'nın davaya müdahil olma talebini reddetmesinin ardından bu karara yapılan itiraza karşı görüş bildiren Danıştay Savcısı Elif Emel Çelik detaylı düşünce yazısında projenin iptal edilmesi gerektiğini savundu. 

BİLİRKİŞİ RAPORUNA VURGU!
Savcı Çelik’in mahkemeye düşüncesini belirttiği yazıda dosyada bulunan bilirkişi raporuna vurgu yaparken 16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı doğal çevrenin projeden olumsuz etkileneceği ve mevcut su kaynaklarının dahi yetersiz olduğu belirtildi. 

TURİZM TEŞVİK KANUNU’NA AYKIRI!
Dava konusu işlemle deniz alanının ve yaklaşık 47 kilometrelik bir kıyı şeridinin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi (KTKGB) sınırı içine dahil edildiği ve bu işlemin Turizmi Teşvik Kanunu’na aykırı olduğu belirtildi. 

Savcı tarafından ‘’Anayasa'nın 43. maddesinde, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, 3621 sayılı Kıyı Kanununda, kıyıların herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğu hükme bağlanmış olup bu alanların gerçek ya da tüzel kişilere ait ticari işletmelere tahsisi mümkün olmadığından KTKGB sınırı içine dahil edilmemesi gerekmektedir’’ görüşüne de yer verildi. 

SAVCI ‘İPTAL’ DEDİ!
Savcı Çelik mahkemeye ilettiği yazıda yaptığı vurguda su kaynaklarına olabilecek olumsuz etkilerinin giderilmesi yöntemlerinin, korunana alanlarla ilişkilerinin ve yöntemlerin ve turizmin tüm yıla yayılması stratejisinin gerçekleştirilmesine yönelik yeterli verilerin ve bilgilerin yer almadığını da belirtti. 

Çelik tüm nedenlerin ışığında dava konusu işlemin iptali yönünde görüş bildirdi. 

YAZININ SONUÇ BÖLÜMÜ ŞÖYLE; 

Savcı Çelik, ‘’Sonuç olarak işlemin dayanağı Gerekçe Raporunda, 5.150 hektar orman alanı ile korunan alanları içerecek şekilde 16.000 hektarın üzerinde olan alanın KTKGB olarak belirlenmesi ile korunan alanların KTKGB sınırları içerisinde kalmasının zorunluluğunun, sebeplerinin ve kamu yararının, turizm geliri ve turist sayısı hedefi için gerekli 300.000 ilave yatak kapasitesinin %30'unun bölgede oluşturulması amacının daha küçük bir alanda gerçekleştirilmesinin mümkün olup olmadığının, yatırıma konu olacak turizm türlerinin kendi içindeki entegrasyonu ile çevreye etkisinin ve zaten yetersiz olan su kaynaklarına olabilecek olumsuz etkisinin giderilmesi yöntemlerinin, korunan alanlarla ilişkilerinin, bağlantılarının, korumaya ilişkin yöntemlerin, turizmin tüm yıla yayılması stratejisinin gerçekleştirilmesine ve Çeşme ilçesindeki jeotermal kaynak potansiyeli ve bu potansiyelin değerlendirilmesi yöntemine ilişkin yeterli verilerin ve bilgilerin yer almadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan deniz alanını ile yaklaşık 47 kilometre kıyı alanının ve sahil şeridinin KTKGB sınırı içine alınmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Bu durumda yukarıda yazılı Yönetmeliğin 4. maddesindeki düzenlemelere uygun olmayan Gerekçe Raporuna dayanan ve Kanun'da belirtilen KTKGB tanımına ve amacına aykırı olan İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılardan İzmir Tabip Odası yönünden davanın ehliyet yönünden reddi, diğer davacılar yönünden dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir’’ dedi. 

MERCAN: UMARIZ İPTAL ÇIKAR!
Davanın avukatlarından Şehrazat Mercan, ‘’Danıştay Savcısının Çeşme Projesine ilişkin, alan belirleme kararının iptali yönündeki olumlu görüşleri bizi daha da umutlandırdı. Bu dava ülkemiz için, bölgemiz için önemli. Umarız Dairenin kararı da iptal olarak çıkar’’ görüşünü belirtti. 



SAVCININ DÜŞÜNCE YAZISININ TAMAMI ŞÖYLE: 
Dava, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin 12/02/2020 tarihli, 31037 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 11/02/2020 tarihli, 2103 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Davacılardan İzmir Tabip Odası yönünden:
6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanununun 1. 3. ve 4. madde hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu işlemin, davacı Oda'nın hak ve menfaatini doğrudan etkilemediği sonucuna varılmıştır.
Diğer davacılar yönünden:

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 2. maddesinde, "Bu Kanun, turizm hizmeti ile bu hizmetin gereği kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinin tespiti ile geliştirilmelerine, turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine, düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümleri kapsar." hükmüne yer verilmiştir. Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle, Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, "tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve plânlı gelişimi sağlamak amacıyla değerlendirmek üzere sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilân edilen bölgeler" olarak tanımlanmışken 7334 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra, bu tanım, aynı bentte, "turizm hareketleri ve faaliyetleri yönünden önem taşıyan veya doğal, tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı, korunması ve geliştirilmesinde kamu yararı bulunan yörelerde, koruma kullanma dengesi gözetilerek sektörel kalkınmanın sağlanması ve turizm sektörünün plânlı ve kontrollü gelişiminin sağlanması amacıyla yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilân edilen alanlar" olarak yer almıştır. Ayrıca anılan 3. maddede, gerçek veya tüzel kişilerin, birlikte ya da ayrı ayrı gerçekleştirdiği, turizm sektöründe faaliyet gösteren ticari işletmeler, turizm işletmeleri olarak tanımlanmıştır. Kanun'un devamı maddelerinde, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinin tespitine, niteliğine, planlanmasına, 8. maddesinde, bu taşınmazların turizm amaçlı kullanılmasına ilişkin hükümlere yer verilmiş, Hazine taşınmazlarının, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan taşınmazların, diğer kamu taşınmazlarının, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisi, özel mülkiyete tabi taşınmazların kamulaştırılması, Hazine adına tapuya tescili, anılan Bakanlık tarafından bu taşınmazların yatırımcılara tahsisi, bağımsız ve sürekli nitelikli üst hakları da dahil olmak üzere irtifak hakkı tesisine ilişkin kurallar hükme bağlanmıştır.

Yukarıda aktarılan Kanun hükümlerinden, bir alanın kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi (KTKGB) olarak ilan edilmesinin amacının, kamu yararı gözetilerek turizm potansiyelinin yüksek olduğu yörelerde, turizm sektörünün kalkınması, desteklenmesi ve planlı gelişmesinin sağlanması olduğu görülmektedir. Bu amaçla kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi sınırları içinde Kültür ve Turizm Bakanlığınca planlama yapılarak gerçek veya tüzel kişilerce gerçekleştirilen ticari işletmelere süreli ya da süresiz irtifak hakkı tesis edilmekte, yapılaşma hakkı ve tesisleri işletme hakkı verilmektedir.

15/05/2004 tarih ve 25463 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezlerinin Belirlenmesine ve İlanına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri ile birlikte fotoğraf, video kaydı ve benzeri görsel malzeme ile desteklenen ve mahallinde yapılan alan araştırmasına dayanan, bölgenin konumunu, mülkiyet durumunu, fiziksel ve doğal özelliklerini, teknik ve sosyal altyapısını, sosyal, kültürel ve ekonomik özelliklerini, arazi kullanım ve ulaşım sistemleri ile doğal ve çevresel verilerini içeren gerekçeli raporların Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğünce hazırlanarak Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ile Turizm Merkezi Belirleme Komisyonuna gönderileceği, Komisyon'un ilan edilmesi, iptal edilmesi, sınır daraltılması veya genişletilmesi öngörülen Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezlerinin mevki ve sınırlarını belirlemekle görevli olduğu düzenlenmiş olup mahallinde yapılacak araştırmalarla KTKGB sınırının Kanun'daki amaca uygun belirlendiğini ortaya koyan gerekçeli raporların hazırlanacağı kurala bağlanmıştır.

Dosyada bulunan bilirkişi raporunda özetle; dava konusu işlemle kamusal yararın güçlendirilmesi duyarlılığının gösterilmediği, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir kara alanını ve 2.292 hektar büyüklüğünde bir deniz alanını da kapsayan bir sınır belirlendiği, Çeşme KTKGB'nin sınırlarının kara bölümünde kalan alanın %65'inin üst ölçekli planlarla yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanlarından oluştuğu, var olan "Gerekçe Raporu"nun ciddi gerekçelere dayanmadığı, yetersiz, hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum ve kuruluş görüşlerini değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu, 16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı, alana ilişkin olarak hazırlanan "Kapsam Belirleme Raporu"nda orman alanları, tarım alanları, mera alanları, sulak alanlar ve zeytinlikler ile baraj koruma kuşaklarının ya tümüyle ya da yapı sınırlandırması getirilerek imarlı alanlar haline getirilecek alanlar listesine girdiği, Kapsam Belirleme Raporunda açıkça ifade edilen bu tutum nedeniyle koruma/kullanma dengesinin koruma alanları aleyhine bozulacağı, aynı raporda 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planındaki nüfus kabulünü aşacak şekilde alana yapılacağı belirtilen nüfus atamasının, alanı tehdit edici düzeyde olduğu, mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez bir biçimde olumsuz etkileneceği, bölgedeki su kaynaklarının mevcutta dahi yetersiz olduğu, Çeşme ilçesinin en önemli içme suyu kaynaklarından olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajının su toplama havzası ve koruma alanlarının büyük bir bölümü ile Ildır yeraltı su kaynaklarının su havzalarının ve beslenme bölgelerinin KTKGB sınırları içinde kaldığı, deniz suyu arıtma tesisi (ters ozmoz) yöntemiyle su elde edilmesinin planlandığı, bu yöntemin çeşitli çevresel sorunları beraberinde getireceği, ayrıca planlama çalışmalarında KTKGB'nde önerilen golf alanlarının da bu sorunları artıracağı, dava konusu alanın, ilgili mevzuatı çerçevesinde özel olarak korunan Akdeniz Foku başta olmak üzere bir çok canlıya ve ekosisteme ev sahipliği yaptığı, bu nedenle bölgenin doğasının ulusal ve küresel ölçekte korunmasının zorunlu olduğu, sınır içinde 1. 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanlarının, kesin korunacak hassas alanlar ile nitelikli doğal koruma alanlarının bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.
Dosyanın ve anılan bilirkişi raporunun incelenmesinden, 12/09/2019 tarihli, 1532 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla yaklaşık 12.431 hektarlık alanın İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmesinden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca, bölgedeki tescil harici ve kamu mülkiyetindeki alanların planlama alanına dahil edilmesi ve çevresindeki destekleyici nitelikte kullanımları da yönlendirebilecek şekilde turizm gelişimine yönelik bütüncül planlama kararlarının geliştirilmesine olanak sağlayacak bir bölge sağlanması ve ayrıca 11. Kalkınma Planındaki turizm geliri ve turist sayısı hedefi için gerekli 300.000 ilave yatak kapasitesinin %30'unun bölgede oluşturulması amacının gerçekleştirilebilmesi için Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan alanlar ile güneyinde kalan deniz ve kıyı alanlarının KTKGB sınırlarına dahil edilmesi suretiyle genişletilmesi ve değiştirilmesi gerekliliğinin ortaya çıktığı belirtildiğinden, yaklaşık 4.000 hektarlık alan daha ilave edilerek sınırların yeniden belirlenmesi suretiyle 16.140 hektar alanın, dava konusu 11/02/2020 tarihli kararla, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edildiği, bu sınır içerisinde; mevzuat düzenlemeleri ile korunan, yapılaşma yasağı ya da kısıtlı yapılaşma olanağı olan, orman alanlarının, meraların, zeytinlikler ve tarım alanlarının, 1. 2. ve 3. derece arkeolojik sit alanlarının, kesin korunacak hassas alanlar, nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarından oluşan doğal sit alanlarının, sulak alanların, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı İçme-Kullanma Suyu Havzasının, Ildır yeraltı su kaynaklarının su havzalarının ve beslenme bölgelerinin, "Akdeniz Foku Yaşam Alanları" gibi çeşitli ekosistemlerin, ayrıca 2.000 hektar üzerinde deniz alanının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalı idarelerce, bir alanın KTKGB ilan edilmesinin o alandaki tüm statü ve kanunları geçersiz kılacağı yaklaşımının yanıltıcı olduğu, dava konusu işlemin bir planlama kararı olmadığı, KTKGB   ilan    edilmesinin   alandaki   ekolojik   yapıyı   olumsuz   etkileyeceğinin    bu aşamada söylenemeyeceği, planlama yapıldığında koruma ilkelerinin gözetileceği ileri sürülmekte ise de korunan alanları içine alacak şekilde bu kadar büyük bir alanın KTKGB olarak belirlenmesinin ayrıntılı gerekçe raporlarının olması ve KTKGB ilanı nedenlerinin açıklanması gerekmektedir. Aksi halde KTKGB sınırı belirlenmesi işleminin, planlama yapma yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmesi dışında bir anlam ifade etmeyeceği açıktır.

Deniz alanı, kıyı ve sahil şeridine ilişkin olarak;

Dava konusu işlemle deniz alanının ve yaklaşık 47 kilometrelik bir kıyı şeridinin KTKGB sınırı içine dahil edildiği görülmektedir.

Denizlerin KTKGB tanımı içinde bulunan tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı ve/veya turizm potansiyelinin yüksek olduğu "yöre" kavramı içinde olmadığı açıktır. Bu nedenle, deniz alanının KTKGB sınırları içine dahil edilmesi Turizmi Teşvik Kanununa aykırıdır.

Öte yandan Anayasa'nın 43. maddesinde, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, 3621 sayılı Kıyı Kanununda, kıyıların herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğu hükme bağlanmış olup bu alanların gerçek ya da tüzel kişilere ait ticari işletmelere tahsisi mümkün olmadığından KTKGB sınırı içine dahil edilmemesi gerekmektedir.

Yine Anayasa'nın 43. maddesinde, "Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir." hükmü yer almış, 3621 sayılı Kıyı Kanununda da sahil şeridinin, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı ifade ettiği, hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla sahil şeritleri de kamunun kullanımına bırakılması gereken alanlardır.

Her ne kadar davalı idarelerce KTKGB belirlemesine ilişkin diğer bazı işlemlerin eki krokilerde, kıyı alanı ve sahil şeritlerinin belirtilmemesi ve bu alanların KTKGB sınırları içinde görünmesi mümkün ise de bunun krokilerin ölçeğinden kaynaklandığına ve planlama yapılması, irtifak hakkı tesisleri ve yapılaşmalarda, Anayasa ile Kıyı Kanunu hükümlerinin uygulanacağına kuşku bulunmamaktadır. Dava konusu işlemin eki krokide ise bundan farklı olarak KTKGB sınırı denizi içine alacak şekilde geçirilmiştir. Ayrıca dava konusu işlemin Gerekçe Raporunda, "...güneyinde   kalan   deniz   ve kıyı   alanlarının   KTKGB   sınırlarına   dahil   edilmesi    suretiyle genişletilmesi ve değiştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır." ifadesi kullanılmıştır.
Bu durumda denizden sınır geçirilerek kıyı ve sahil şeridinden yararlanılmasında kamu kullanımının engellenmesi ve bu alanların turizm işletmelerine tahsis edilmesi sonucunu doğurabilecek olan dava konusu KTKGB ilanında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Orman alanı ve korunan alanlara ilişkin olarak;
Turizmi Teşvik Kanununun 8. maddesine göre, mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescil edilmesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmesi, yine 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman sayılan yerlerden anılan maddede belirtilen durumlarda orman alanlarının turizm amacıyla kullanılmak üzere anılan Bakanlığa tahsis edilmesi mümkün ise de sonrasında aynı madde uyarınca Bakanlık tarafından Türk ve yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilerek taşınmazlar üzerinde bağımsız ve sürekli nitelikli üst hakları dahil olmak üzere irtifak hakkı tesisi kurulacağı ve orman alanlarını turizm işletmelerinin kullanacağı dikkate alınarak, Kanun maddesi içeriğinde belirtilen kullanımlar için özel mülkiyete konu edilemeyecek olan orman alanlarının, istisna ve sınırlı olarak turizme açılmasının gerekliliği açıktır. Bu nedenle, orman alanların KTKGB sınırı içine alınmasındaki zorunluluğun, turizm amaçlı kullanılmasındaki üstün kamu yararının, Kanun'da belirtilen turizm yatırımlarından hangisinin, ne kadar alanda yapılacağının, ayrıca 5,150 hektar genişliğindeki orman ve ağaçlandırılacak alanın KTKGB olarak belirlenmesinin gerekliliğinin, turizm açısından öneminin ve değerinin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan Gerekçe Raporunda ortaya konulması gerekmektedir.

Aynı maddede, turizme tahsis edilecek alanın il genelindeki toplam orman sayılan yerlerin binde 5'ini geçemeyeceği hükme bağlanmıştır. Davalı idareler orman alanlarının bu orandan fazlasının KTKGB olarak belirlendiğini kabul etmekte, ancak sınır içindeki orman alanlarının tamamının turizme tahsis edilmesinin söz konusu olmadığını ileri sürmektedir. KTKGB belirlenmesinin ve orman alanlarının Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmesinin amacının yukarıda içeriği yazılı hükümler uyarınca turizm sektörünün kalkınmasının sağlanması olduğu açıktır. Bu durumda turizme tahsis edilmeyecek ve Kanun'da belirtilen orandan fazla olan orman alanının dava konusu KTKGB sınırları içine alınmasında konu ve amaç bakımından hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13. maddesinde, mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazilerinin tarımsal üretim amacı dışında kullanılamayacağı, ancak alternatif alan bulunmaması ve Kurul'un uygun görmesi şartıyla aynı Kanun'da sayılan amaçlar için tahsis edilebileceği hükme bağlanmıştır. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanunda, zeytincilik sahalarının daraltılamayacağı hükmü yer almıştır. Yine sit alanları, içme suyu havzaları ve diğer koruma alanları da mevzuat ile koruma altına alınmıştır. Bu alanlar da KTKGB sınırı içine dahil edilmemelidir. Dahil edilmesi zorunlu ise Gerekçe Raporunda, zorunluluk nedenleri, korumaya ilişkin mevzuat ve koruma ilkeleri uyarınca turizme tahsis edilemeyen bu alanların, turizme tahsis edilecek alanların olumsuz etkilerinden korumasına ilişkin yöntemler, koruma/kullanma dengesinin koruma alanları aleyhine bozulma riskinin göze alınmasının gerekliliği ve üstün kamu yararı açıklanmalıdır.
Ayrıca bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, mevcut su kaynaklarının zaten yetersiz olduğu Çeşme ilçesinde, turizm yatırımlarının anılan su kaynaklarına olumsuz etkisinin nasıl giderileceğinin yeterli verilerle ortaya konulması gerekmektedir.

Sonuç olarak işlemin dayanağı Gerekçe Raporunda, 5.150 hektar orman alanı ile korunan alanları içerecek şekilde 16.000 hektarın üzerinde olan alanın KTKGB olarak belirlenmesi ile korunan alanların KTKGB sınırları içerisinde kalmasının zorunluluğunun, sebeplerinin ve kamu yararının, turizm geliri ve turist sayısı hedefi için gerekli 300.000 ilave yatak kapasitesinin %30'unun bölgede oluşturulması amacının daha küçük bir alanda gerçekleştirilmesinin mümkün olup olmadığının, yatırıma konu olacak turizm türlerinin kendi içindeki entegrasyonu ile çevreye etkisinin ve zaten yetersiz olan su kaynaklarına olabilecek olumsuz etkisinin giderilmesi yöntemlerinin, korunan alanlarla ilişkilerinin, bağlantılarının, korumaya ilişkin yöntemlerin, turizmin tüm yıla yayılması stratejisinin gerçekleştirilmesine ve Çeşme ilçesindeki jeotermal kaynak potansiyeli ve bu potansiyelin değerlendirilmesi yöntemine ilişkin yeterli verilerin ve bilgilerin yer almadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan deniz alanını ile yaklaşık 47 kilometre kıyı alanının ve sahil şeridinin KTKGB sınırı içine alınmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Bu durumda yukarıda yazılı Yönetmeliğin 4. maddesindeki düzenlemelere uygun olmayan Gerekçe Raporuna dayanan ve Kanun'da belirtilen KTKGB tanımına ve amacına aykırı olan İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacılardan İzmir Tabip Odası yönünden davanın ehliyet yönünden reddi, diğer davacılar yönünden dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.



GÖZLER NİHAİ KARARDA!

Çevreci kuruluşlar, vatandaşlar, TMMOB’a bağlı odalar, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve CHP’li Yarımada belediyeleri tarafından bölgede doğa tahribatına neden olacağı, su kıtlığı yaratacağı ve büyük bir yapılaşma getireceği nedeniyle eleştirilen proje hakkında savcının düşüncesini açıklamasının ardından gözler nihai karara çevrildi.  

NE OLMUŞTU?
İzmir’in Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünden Çeşme’ye bağlı Alaçatı ve Ildır’a uzanan 16 bin hektarlık alanı kapsayan Çeşme Turizm Projesi'ne karşı TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu ve 100 yurttaş dava açarak yürütmeyi durdurma talebinde bulundu. 

Mart ayında ise Danıştay 6. Dairesi tarafından atanan bilirkişiler bölgede incelemede bulunurken, bilirkişi raporunda, projenin "kamu yararına uygun olmadığı" belirtildi. Danıştay 6. Dairesi ise yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na taşıyan davacılar, sonuca itiraz etmişti. İtirazların sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tartışmalı Çeşme Projesi ile ilgili olarak açılan davada yürütmeyi durdurma kararı almıştı.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir