Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nca (EPDK) 2010 yılında Çeşme'nin Sarnıç bölgesinde, bir şirkete RES projesi için 49 yıllığına üretim lisansı verildi. EPDK tarafından üretim lisansı verilen RES'ler için 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planları yapıldı. 8 türbinin kurulacağı yerde bulunan özel mülkiyetteki 28 parsel de Bakanlar Kurulu kararı ile acele kamulaştırıldı. Mülk sahipleri, imar planlarının şehircilik ve planlama esasları ile kamu yararına aykırı olduğu ve koruma amaçlı olmadığı gerekçesiyle İzmir 5'inci Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkeme, davacıların aleyhine karar verince, mülk sahipleri bu kez Danıştay'a temyiz başvurusunda bulundu. Danıştay 6'ncı Dairesi, imar planlarının iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek mahkemenin kararını bozdu. Bunun üzerine davaya tekrar bakan İzmir 5'inci İdare Mahkemesi, Danıştay'ın kararına uyup, imar planlarını iptal etti.
Mülk sahiplerinin, imar planlarına karşı açtığı davayı kazanmasının ardından, çevreciler ve davacılar, RES'lerin faaliyetlerinin durdurulmasını istedi. Davacılardan biri olan Esen Fatma Kabadayı, "Üç kuşaktır Çeşme'de yaşıyorum. Şirket davalar sürerken, bu topraklara haksız ve hukuksuz şekilde tecavüz etti. Biz karşımızda hiçbir zaman yetkili bulamadık. Şimdi bu tesisin kapatılmasını bekliyoruz. Bu yol dedemin tarlasının tam ortasından geçti. Daha ilk gün kepçelerin önünde şirketi uyardık. Tüm idari işlem ve şirkete verilen izinlerden dolayı kendilerine dava açtığımızı ve bu davaların sonucunu beklemek zorunda olduklarını söyledik. Fakat şirket, yargı kararlarını beklemek yerine bizim tarlalarımıza, arazilerimize girdi. Telafisi mümkün olmayan zararlara neden oldular" dedi.
Yargının, RES'ler için yapılan imar planlarını iptal ettiğini, bu saatten sonra artık karşılarında yetkili birilerini görmek istediklerini söyleyen Kabadayı, toprakları için mücadele verirken Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılatılmak istendiğini ileri sürdü. Terörist olmadıklarını ve kimseden korkmadıklarını ifade eden Kabadayı, şunları söyledi: "Artık bu tesisi mühürleyecek resmi, yasal kuruluş ve yetkili kişileri bekliyoruz. Artık karşımızda jandarma, polis, savcı görmek istemiyoruz. Hukuki kararın uygulanmasını istiyoruz."
"BURADA YAPTIKLARINI ALMANYA'DA YAPAMIYOR"
Davacılardan Madeleine Staaf Kura da 4 yıldır hukuk mücadelesini verdiklerini belirtti. RES'lerin kurulduğu ilk gün izinlerinin olmadığını söyleyen Kura, "İzinleri doğru düzgün almadılar. İmar planları 4 yıldan sonda iptal edildi. Hukuksuz şekilde inşaat yaptılar. Çeşme'de büyük araziler için acele kamulaştırma kararları alındı. Vatandaşların parsellerine el koymaya çalıştılar. Şirket, hiçbir kuralı tanımıyor. Biz bu hukuki kararın uygulanmasını istiyoruz. Ondan sonra bu türbinleri söktüreceğiz" diye konuştu.
Çeşme'de yaşayan çevrecilerden Ahmet Güler de yargı kararının kendilerini çok sevindirdiğini belirtti. Şimdi en çok istedikleri şeyin bu kararın uygulanması olduğunu açıklayan Güler, şunları söyledi:
"Şu gördüğünüz dünya harikası, tabiat harikası bir yerde bu rezilliğin kaldırılmasını bekliyoruz. RES'leri buraya kuran Alman firması, Almanya'da bambaşka etik kurallarını uyguluyor, burada yaptıklarını Almanya'da yapamıyor ama Türkiye'de Almanya'da uyduğu ve dünyada uymayı garanti ettiği kurallara kesinlikle uymuyor. Getiriyor burada milletin burnunun dibine RES kuruyor. Cihazları kanunsuz ve hukuksuz şekilde, halkı hasta edebilecek biçimde buraya kurmuş durumda."
Çeşme'deki çevrecilerden Günseli Saatli ise RES'lerle birlikte kendilerinin hayatının olumsuz şekilde değiştiğini ileri sürdü. RES'lerin insan sağlığına, doğaya verdiği zararların herkesi yakından ilgilendirdiğini ifade eden Saatli, bununla ilgili çok mücadele verdiklerini ve açılan davalarda sonuca vardıklarını belirtti. (DHA)