Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışı kapsamında gittiği Katar'dan yurda döndü.
Ziyaret dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı'nın ziyaretini takip eden gazeteciler arasında NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri de vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Irak ve Suriye’nin kuzeyine yönelik Pençe Kılıç Hava Harekatının kara harekatıyla devam edip etmeyeceği kamuoyunda çok merak ediliyor. Bir de Rusya’nın kontrolü altındaki bölgeleri Türk Silahlı Kuvvetlerine açtığıyla ilgili bir iddia var. Eğer bu doğruysa bu, terörle mücadele anlamında Moskova ve Ankara’nın ortaklaşa harekâtı bölgeye nasıl bir süreç getirecektir?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; her şeyden önce Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bu operasyon böyle rastgele -acaba kim ne der, nasıl olur diye- düşünülerek yapılmış bir harekât değil. Daha önce de söylediğimiz gibi, eğer ülkemize, topraklarımıza birileri rahatsızlık veriyorsa bunlara biz bedelini ödetiriz. Nitekim şu anda da birçok saldırı planlaması içinde olan veya bu tür saldırıları gerçekleştiren, tehdit oluşturan terör örgütleri var güneyimizde. Bu Irak tarafında da var, Suriye tarafında da var. Her zaman söylediğim gibi, ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ derken bunu tabii boşu boşuna söylemedik. Zira beklenen, tasarlanan, planlanan saat geldiği anda da bu adımlar atıldı. Nitekim dün gece yapılan operasyon da bunun tam bir tecellisiydi. Çünkü bu terör örgütlerinin zararsız hale getirilmesi, yok edilmesi bizim şu anda güvenlik güçlerimizin başlı başına, olmazsa olmaz bir görevidir. Bunun sadece bir hava harekatıyla sınırlı kalması da söz konusu değil. Burada ne kadarlık bir güç Kara Kuvvetlerinden de buna katılması gerekir; bunu da zaten ilgili birimlerimiz, Savunma Bakanlığımız, Genelkurmayımız birlikte kararını verirler; istişaremizi yaparız, ondan sonra da adımlarımızı buna göre atarız. Zaten burada varlık gösteren ülkelerle de biz diplomatik ilişkilerimizi yaparak adımlarımızı ona göre attık ve atıyoruz.
Terörün kaynağı aslında bu son İstiklal Caddesi’ndeki saldırıda Ayn El Arap bölgesiydi. O bölgeye biraz dikkat ettiğimiz zaman Fırat’ın doğu ve batı kanadı arasında, Fırat Kalkanı bölgelerinin arasında kalan terör işgalindeki tek bölge. Bir tarafında Cerablus bir tarafında Tel Abyad var. Arada kalmış bir bölge. Oradan sızmalar oluyor. Son örnek İstiklal Caddesindeki saldırı oldu. O bölgenin de Fırat Kalkanı bölgelerine dahil edilmesi bu operasyonların gündeminde var mı?
Her zaman zaten o bölge hedefler arasında yer almıştır ve atılan adım da zaten buna göre atılmıştır. Nitekim bu defa da yine aynı şekilde bu hedefte iki önemli bölge vardı. Bunun bir tanesi Irak’ın kuzeyi, bir diğeri de Suriye’nin kuzeyi olan bölgelerdi. Bu bölgelere yönelik adımlarımızı attık ve atmaya da buna devam edeceğiz. Ruslarla da 2019’da Soçi’de yapılan bir anlaşmamız var. Onların bölgedeki teröristleri temizleme sorumlulukları vardı. Maalesef birçok kez kendilerine tekrar tekrar hatırlatmamıza rağmen bunu yapmadılar, yapamıyorlar. Biz de bunlara karşı sessiz kalmayacağımızı, herhangi bir şekilde kendileri yapamadığı takdirde oradaki teröristlere karşı adım atacağımızı söyledik. Dün de bu çerçevede Kobani’de yuvalanan teröristlere karşı 12 hedefi vurmak suretiyle orada etkisiz hale getirdik. Burada herhangi bir tahdit yok. Bu harekâtın sürekliliği söz konusu. Karadan ve havadan gereken neyse yaptık. Bundan sonra da yapacağız.
Türkiye’ye yönelik terör odaklarına ve tehditlere karşı hem sahada hem diplomasi sahasında liderliğinizde süren gerçekten çetin bir mücadele var. Teröre karşı mücadelede talep ve beklentiler uluslararası kamuoyunda yeterince karşılanmıyor. Siz de zaman zaman bundan şikâyet ediyorsunuz. Genel olarak baktığınızda terörle mücadele konusunda en fazla sıkıntı yaşadığımız siyasi merkezler neresi? Bir de İstiklal Caddesi saldırısıyla ilgili tüm bir fotoğraf ortaya çıktı mı?
Biz bu teröristleri yerinde etkisiz hale getirmeye yönelik bütün planlamalarımızı geniş kapsamlı olarak ele aldık ve buna göre de bu çalışmalarımızı sürdürdük, sürdürüyoruz. Tabii hangi aşamaya ne zaman geliriz, ne zaman geçeriz; bunlar ayrı konular. Ancak muhalefetin İçişleri Bakanlığımızı yermesi, ‘Sizin bunlardan haberiniz yok muydu?’ gibi ifadelerle eleştirilmesi tam bir garabet. Yani düşünün, öyle bir güvenlik teşkilatı ki 12 saat içerisinde işin failini ve bunların bağlantılı olduğu bütün kişileri, iltisaklı olduğu 50’ye yakın kişiyi evlerinde, bulundukları yerlerde, çalıştıkları yerlerde yakalamış, hepsini toplamıştır. İşin bir numaralı faili aynı şekilde hemen alınmıştır. Bütün bunlar yapıldığı halde kalkıp parlamentoda konuyla ilgili abuk sabuk böyle garip garip açıklamalar yapıyorlar. Tabii bu onların zülfü yarine dokunuyor. Şunu bir defa bilmeleri lazım; bundan sonra da sizin beraber dayanışma halinde olduğunuz bu teröristler her zaman için er veya geç ama bizim avucumuzun içindedir. Düşünün sadece İstiklal Caddesi’nde 100’ü aşkın kamera izlenmiştir, takip edilmiştir ve bu kameralar takip edildikten sonra da bunların hepsi toplanıp hemen gereken yapılmıştır. Bu tabii bizim güvenlik teşkilatımızın, İçişleri Bakanlığımızın, tüm kahraman polis teşkilatımızın ne denli güçlü olduğunun, güçlenerek yoluna devam ettiğinin de bir alametidir. Dolayısıyla ben güvenlik teşkilatımızla iftihar ediyorum. Dünya polis teşkilatının, Türk Polis Teşkilatının gücünü kabullenmiş olması ve “Türk Polis Teşkilatı dünyanın en saygın polis teşkilatıdır” demesi, herhalde rastgele bir tespit değil. Bu neyle oluyor? İşte bu tür uygulamalarla, gösterdikleri başarılarla oluyor. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde yakalayıp öldürdüklerini görüyoruz. Bizde ise öldürmeye yönelmiyor; canlı yakalamak, dinlemek ve nereyle iltisakları olduğunu, bütün bunları çıkarmak suretiyle bunların üzerine üzerine gittiler, gidiyoruz. İşte burada da olayın Suriye tarafından, nerelerden tevarüs ettiğini, nerelerden ülkemize sızdıklarını, hepsini tespit ettiler, çıkardılar ve üzerlerine üzerlerine de gidiyoruz. Şu anda yargılama süreçleri de devam ediyor.
Harekatın kapsamına dair biraz daha bilgi paylaşmanız mümkün olur mu? Örneğin, Irak ve Suriye’de kaç kilometrelik bir alana, somut bir derinlik anlamında bu operasyon gerçekleşti? Nereler vuruldu? Kaç tane uçak bu operasyona katıldı? Şimdiye kadar nasıl bir bilanço ortaya çıktı?
Pençe Kılıç Hava Harekatının icrasında 70 kadar muharip ve destek uçağımız ile İHA’lar hep birlikte görev aldılar. Bu başarılı operasyonu bu şekilde 70 kadar muharip ve destek uçağımız, İHA’lar hep birlikte gerçekleştirdiler. Harekatta, Suriye ve Irak kuzeyinde ülkemizi, milletimizi ve hudut güvenliğimizi tehdit eden teröristlere ait barınak, sığınak, mağara, tünel, mühimmat depolarıyla sözde karargâh ve eğitim kamplarından oluşan toplam 89 hedef başarıyla imha edildi. Bu sıradan bir olay değil. Burada çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi. Bunlar mağaraların içinde. Bu mağaraların hepsi bombalanıyor. Orada kimin öldüğü, kimin etkisiz hale geldiği, bunların hepsi daha sonra çıkacak. Şu anda gelinen noktada Irak kuzeyinde yaklaşık 140 kilometre derinlikte 45, Suriye’de ise yaklaşık 20 kilometre derinlikte 44 terör yuvası tam isabetle vuruldu. Harekata katılan unsurlarımız hamdolsun vukuatsız olarak tekrar görev mahalline döndüler. Operasyon sürerken sabaha doğru 04.00’te Hulusi Paşa’yla görüştüm, son durum nedir bana anlattı. Bu şekilde başarılı bir operasyonla geceyi kapamış olduk.
ABD Başkanı Biden’la Bali’de görüştünüz. Rus lider Putin’le de sürekli temas halindesiniz. Bu operasyonla ilgili konuştunuz mu? Tavırları ne oldu?
Biz bu operasyonla ilgili ne Sayın Biden’la ne Sayın Putin’le herhangi bir görüşme yapmış değiliz. Fakat bizim her an bu bölgede bu tür şeyleri yapabileceğimizi zaten sayın Biden da sayın Putin de biliyor. Nitekim bu olayda da olduğu gibi, her zaman söylüyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz... Türkiye’nin güvenlik teşkilatı, bizler icazetli çalışmıyoruz. Biz eğer bir adım atacaksak bunun kararını veririz ve bu adımı da atarız. Bu konuda Amerika artık bizi bilmesi lazım. Herhalde biliyordur. Bundan sonraki süreçte zaten bizim çok daha önemli adımları kararlı bir şekilde nasıl atacağımızı, atmamız gerektiğini de inşallah hepsi görecek. Bizim tabii üzüntümüz şu; biz Amerika’yla NATO’da beraberiz. Ancak binlerce araç, gereç, mühimmat, silah bütün bunları Suriye’deki terör bölgesine maalesef bu Amerika göndermiştir. Bu sayın Obama döneminden itibaren olmuş, sayın Trump döneminde sürmüş, sayın Biden döneminde de devam etmektedir. Peki biz bunu onlarla paylaştık mı? Evet paylaştık. Ben bunları sayın Obama’yla da paylaştım, sayın Trump’la da paylaştım, sayın Biden’la da paylaştım. Kendilerine “Biz sizinle NATO’da beraberiz, iki önemli müttefikiz. Bize böyle bir tehdit güneyden geldiğine göre siz buradaki terör örgütlerine bu destekleri vermek suretiyle bizi sıkıntıya sokuyorsunuz. Tabii biz bu sıkıntıları yaşayamayız. Gerektiğinde bunlara gereken cevabı da vermek durumunda kalacağız” dedim. Tabii bir şey söyleyemiyorlar. Biz de gerekeni bu noktada yaptık, yapıyoruz, yapmaya da yine devam edeceğiz. Buralardan asla taviz veremeyiz, çünkü bu tür tavizler ülkemiz için sıkıntıdır.
Operasyonlar için “Bir gece ansızın” sözünü aslında siz yeni kullanmıyorsunuz. Birkaç senedir kullanıyorsunuz. Artık operasyonun şiarı haline geldi. Hakikaten de verdiğiniz talimatlarla bu bir gece ansızın gerçekleşiyor. Siz bunu birkaç senedir söylemenize rağmen bu operasyonlar özellikle 2016 Ağustos’tan bu yana yoğun bir şekilde devam ederken, Türk Silahlı Kuvvetleri en operasyonal dönemini yaşarken, içeriden birileri de “Seçimler yaklaşıyor, seçimlere yaklaşıldığı için de Cumhurbaşkanı bunu içerideki siyaset için kullanıyor” yorumunu yapıyorlar. Bunlara karşı değerlendirmeniz ne olacak?
Bunlara karşı yapabileceğimiz aslında herhangi bir değerlendirme yok. Çünkü biz terörle mücadeleyi yeni başlatmadık ki... Düşünün, yıllar öncesinde terörün durumu neydi? Sorunlarda listenin başında terör vardı değil mi? Peki şimdi sorunları şöyle bir gözden geçirdiğiniz zaman terör hangi sırada? Şimdi aşağılara indi. Peki ekonomide durum ne? Buyurun işte en son Merkez Bankasının döviz rezervi 123 milyar dolara ulaştı. Bu ay sonuna kadar döviz rezervimiz belki 130 milyar doları bulacak. Ey muhalefet, biz bu rakamlara yabancı değiliz. Başbakanlığım döneminde bizim döviz rezervimiz 135 milyar dolara kadar çıkmıştı. Türkiye buna yabancı değil. Biz bunu yeniden evelallah yakalayabiliriz, üstüne de çıkabiliriz. Bu adımları da atacağız. Tabii bunlar bütün bu provokatif yaklaşımlarıyla zannediyorlar ki böyle dersek biz iktidarı çökertiriz. Hayır, bunların hiçbirisiyle bizi çökertemezsiniz. Çünkü biz emin adımlarla, dünyanın da bu noktada güvenini sağlamak suretiyle yolumuza devam ediyoruz. Hele hele Rusya-Ukrayna savaşındaki tavrımız, dünyaya verdiğimiz mesaj, açtığımız tahıl koridoru, bununla birlikte gübreydi, amonyaktı vesaire buna yönelik attığımız adımlar ortada. Bütün bunların neticesinde, hangi liderle görüşsek hepsinin bize söylediği şu; “Gerçekten çok büyük işler başardınız. Çok büyük işler başarıyorsunuz ve sizlerle beraber dünya şu anda rahat bir nefes alıyor.” İşte bu akşam Sayın Guterres’le yine yan yanaydık, konuştuk. O da yine teşekkürlerini, şükranlarını bildiriyor. “Eğer Türkiye bu işin içerisinde olmasaydı biz bu işi başaramazdık” diyorlar. Peki muhalefetten böyle bir şey duydunuz mu, duyuyor musunuz? Bir teşekkür var mı? Yok. Çünkü bizde muhalefet, olumsuzluklar üzerine kuruludur, hakkı teslim etme üzerine değil. Onlar ister kabul etsin ister kabul etmesin, biz yolumuza devam ediyoruz. Sayın Putin, bana şu teklifi yaptı; “Az gelişmiş ülkelere yani fakir ülkelere biz ücretsiz olarak bu tahılı gönderelim.” Biz de mutabıkız dedik. Hatta öyle bir planlama yaptık ki biz icabında buğdayı alırız, Türkiye’de bunu una çeviririz, ondan sonra da un olarak bunu o az gelişmiş ülkelere göndeririz. Guterres’le de konuştuğumuz gibi, şu anda bunu buğday olarak alıp una çevirmek ve az gelişmiş ülkelere, fakir ülkelere bizim un olarak bunu göndermemiz de o insanların bize olan hayır duasını artıracaktır.
Tüm Türkiye şu an Sisi ile görüştüğünüz fotoğraf karesini konuşuyor. Gerçekten çok merak ediliyor, ne konuşuldu, bir süreç mi başladı? Daha önce bu konuya ilişkin açıklamalarınız olmuştu “normalleşme adımları atılabilir” diye. Dünya Kupası’nın önüne geçti bu kare. Ne söylersiniz buna ilişkin?
Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık. Temennim odur ki, önce bakanlarımızla başlayan bir süreci, daha sonra inşallah üst düzey görüşmelerle iyi bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Çünkü olaya ben şöyle bakıyorum, Türkiye-Mısır arası, bir liderler buluşması değildir, Türk milleti ile Mısır halkının geçmişteki birlikteliği bizim için çok önemlidir. Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın? Bunların sinyalini verdik. İnşallah fevkalade bir hal olmadıktan sonra bu adımı hayırlısıyla atarız. Bizim tabii kendilerinden tek isteğimiz; bu görüşmelerle birlikte, bize karşı Akdeniz’de tavır içinde olanlara yönelik burada biz barışı ikame edelim, onunla beraber yolumuza inşallah devam edelim.
İç siyasetle ilgili bir sormak istiyorum. Siz, Sayın Akşener’e “masayı terk etmek üzere konumunu gözden geçirmeli” dediniz ancak Akşener “kumar masasında olmadık, bundan sonra da olmayacağız” diye bir karşılık verdi. Bu cevabı nasıl buldunuz?
Böyle bir cevap mı olur? Şimdi bu ne demektir? 6’lı masa alışveriş yapmıyor mu? Bir bana, bir sana demiyor mu? Hatta “şu kadar bakanlık filancaya verilebilir” denmiyor mu? Kumar budur. Bunu kalkıp da Cumhur İttifakı’na yıkmaya çalışırsan Sayın Akşener; ne Tayyip Erdoğan’ın hayatında böyle bir şey var ne de Sayın Bahçeli’nin hayatında böyle bir şey var. Biz işimize bakıyoruz. Bizim tek derdimiz bu ülkeye hizmet. Bu ülkeye hizmette de bizim geldiğimiz yerler neresidir belli. Hayaliniz dahi bizim ulaştığımız yere ulaşamaz. 20 yıl bunun çok açık ispatıdır. Altyapıda, üstyapıda, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, tarımda, dış politikada nereye geldiğimiz, hepsi ortada. Öyleyse bu çalışmayı, Cumhur İttifakı’nın attığı bu adımı nasıl bir kumar oyunuyla özdeş hale getirmek istersin? Bu olacak iş mi? Onun için Sayın Akşener’in kendisini ve yanındakileri bir gözden geçirmesinde fayda var.
Bu hafta Konya’ya gideceksiniz nasipse. İllere yönelik programlarınıza ilgi nasıl? İkincisi de bu İlk Evim Kampanyasına çok yoğun bir ilgi oldu vatandaşlarımız tarafından. Bir de kış geliyor. Doğalgaz, sosyal yardımlar, bu konuyla ilgili çalışmalar, yeni sosyal projelerimiz var mı?
Her şeyden önce Aile Bakanı doğal gaz destekleriyle ilgili açıklamayı zaten yaptı. Doğalgaz konusunda destek ödemeleri başladı, devam ediyor. Biz fakir fukaraya, garip gurebaya aynı şekilde doğalgazı vermeye devam edeceğiz. Tabii burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım; benim milletim feraset sahibidir. Şu an itibarıyla gittiğimiz her yerde ciddi bir ilgi, alaka var. Nitekim Sayın Bahçeli’nin Samsun mitingi tek kelimeyle muhteşemdi. Yani ne, nereye gidiyor, her şey ortada. Oraya gelenler, kumar masasında olanlar değil; oraya gelenler halk, vatandaş. Cumhur İttifakı’nın bir tarafı ne diyor ve Cumhur İttifakı şu anda nereye gidiyor; bunu dinlemeye geldiler. Biz bu yola inançla ve her şeyimizi koyarak devam ediyoruz. İnşallah şurada kaldı 6,5-7 ay. 7 ay sonra bambaşka bir sandık ortaya çıkacak. Bu sandık, kendi içinde hesaplaşma sandığı değil; milletin kime, nasıl baktığını ortaya koyan bir sandık olacak. Biz bu noktada milletimin ferasetiyle hareket ediyoruz, bu ferasete güveniyoruz ve Allah’ın izniyle milletin kantarı yine doğru tartacaktır ve o kantardan da Cumhur İttifakı çıkacaktır. Ancak karşımızdakilerin karakterinde, cibilliyetinde zaten yalan meşrudur. Zaten en tepelerindeki yalancı. Doğru lafı var mı? Başlarındakinin doğru lafı var mı? Bunlar birbirine baka baka kararıyor. Üzüm üzüme baka baka kararırmış ya bunlar da öyle. Bakıyor, nasıl olsa benim başımdaki yalanı bu kadar bol söylediğine göre, ben söylesem ne olur diyor. Şu an itibarıyla İlk Evim İlk İşyerim Projesine resmi müracaat sayısı 1,5 ayda 8 milyonu buldu. Bay Kemal bak ben resmi rakamdan bahsediyorum. Öyle laf ola beri gele yok. Bunlar resmi rakam. Geçerli başvuru sayısı da 5 milyon 135 bin 324’e ulaşmış durumda. Bir diğer proje kapsamında arsa için 1 milyon 177 bin 56 başvuru yapıldı. Müstakil arsa için 956 bin 79, müşterek arsa için de 220 bin 977 başvuru oldu. İş yeri için ise 73 bin 135 başvuru oldu. Bakın nereden nereye geldik. Bu, milletin iktidarına güveninin ifadesidir. Bu güven olmasa, bu millet gelip de bu müracaatları yapar mı? Yapmaz. Hatta diyorlardı ki “siz milleti aldatıyorsunuz.” E buyurun; millet bize inanıyor ve inandığı için de müracaatını yapıyor. Mesele zaten bu inancı temin etmektir. Bu inancı temin ettikten sonra bu millet sizi yolda yalnız koymaz. İşte salı günü Allah nasip ederse Yusufeli Barajı’nın açılışını yapıyoruz. Yusufeli Barajı 275 metre yüksekliği ile ülkemizin en yüksek, çift eğrilikli beton kemer barajlar kategorisinde de dünyanın beşinci en yüksek barajıdır. 2,5 milyon kişinin tükettiği enerjiyi inşallah üretiyor olacak. Öyle bir baraj. Bay Kemal, arzu edersen sen de gel. Sayın Akşener de gelsin. Oradaki coşkuyu görsünler. Sonradan özel olarak gelmeyi arzu ediyorlar. Aynen TOGG’da olduğu gibi. Açılışa gelmediler, sonra ziyarete gelebilir miyiz diye haber gönderdiler. Memnuniyetle gelsinler görsünler dedik. Biz kıskanmayız, yeter ki gelsinler. Çünkü bazı şeyleri göre göre onlar da ufuk sahibi olacaklar. “Demek ki İtalya’da yapılmıyormuş, burada yapılıyormuş” diyecekler. Bunu da görecekler. Bu milletin nelere muktedir olduğunu bunlar hala anlamadılar, hala buna inanmıyorlar. Biz Fatih Sultan Mehmet ile topunu yapıp ondan sonra İstanbul’u fetheden bir millet değil miyiz? Biz buradan gelmiyor muyuz? Demek ki yaparız. Arabaları da yaparız. Şimdiden siparişler zaten yoğun şekilde geliyor, bu siparişleri de inşallah yetiştiririz.
Vatandaşın “fırsatçı terörü” dediği bir konu var. Özellikle son üç aydır maliyetlerde bir artış yok. Akaryakıt giderleri artmıyor, personel giderleri artmıyor ama marketlerin yüzde 30’a varan oranlarda son 3 aydır artışlar yaptığı görülüyor. Bu özellikle sosyal medyada vatandaşlar çokça dile getirdiği bir şikayet. Vatandaşlar şunu söylüyor, bunlara sadece para cezası yetmiyor. Çünkü bunlar para cezasını maliyetlerin üzerine koyuyorlar ve aynı şekilde yollarına devam ediyorlar. Artık daha sert tedbirler gelir mi?
Biz hukuk devletiyiz. Soruşturmalar neticesinde gerekli adımları attık, atarız. Hazine Maliye ve Ticaret Bakanlıklarımız hassasiyetle takip ediyor. Bu noktada kontroller çok daha farklı uygulamalarla devam edecek. Çünkü para cezası demek ki bunları ıslah etmiyor. Para cezasının dışında atılacak adımları da ilk Kabine Toplantımızda inşallah masaya yatırırız ve oradan da bunların üzerine ayrıca gideriz. Değişik öneriler var. Bütün mesele yaptırımın çok daha ağır olması. Bu bunlara ürkütücü gelebilir. Bunu halletmek lazım.
Futbolu çok sevdiğinizi biliyoruz. Dünya Kupası’nın açılış maçında Fenerbahçe’de oynayan Valencia’nın iki golüyle Ekvador galip geldi. Şampiyonada keşke Türkiye de olsaydı diyoruz tabii ki. Ama favoriniz hangi ülke?
Bunlar daha ilk maçlar. Buradan bir tespit yapabilmek, şu favoridir demek kolay bir iş değil. Her şeyden önce bu takımları tam tanımıyoruz dersek yeridir ama bazı ülkeler var ki geçmişinden bugüne bu işlere hep damga vurmuş; Brezilya gibi, Arjantin gibi, Uruguay gibi... Tabii şimdi bakıyorsunuz bu ülkelerde de değişiklikler var. Yani şu anda bu ülkelerin durumu nedir, onlar da belli değil. Onun için bir defa ilk maçlar bittikten sonra havayı bir görmek lazım. Ondan sonra belki bir karara varılabilir. Mesela ben bu akşam gerçekten Ekvador’u beğendim. Güçlü bir takım. Öbür tarafta Katar da ilk defa böyle bir şampiyonaya katılıyor. Örneğin bu grup bayağı güçlü bir grup. Burada Hollanda var, Senegal var. Bunlar hep güçlü takımlar. Sıradan takımlar değil. Onun için ilk maçları görmek lazım. Ondan sonra da “Bu işi şu ülke götürür” deriz.
Biz ülkemizde çok güzel spor organizasyonları düzenledik. 2028 ve 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası için de dosyamızı teslim ettik. Türkiye’nin bu konudaki girişimleri ve çalışmaları nasıl ilerliyor?
Biz hem 2028 için hem sonrası için müracaatımızı yaptık. Türkiye olarak hem dünyada en modern ve en yeni statlarımızla hem teknik açıdan güçlü yönlerimizle hem kapasitemizle bu organizasyonların en iyisini düzenleyeceğimizden şüphemiz yok. Türkiye’nin organizasyon becerisi zaten tüm dünyanın malumu. Bununla birlikte tabii biliyorsunuz 2023 Şampiyonlar Ligi finali de haziran ayında İstanbul’da oynanacak. Artık Türkiye bu konularda talep eden değil, talep edilen bir ülke. O yüzden biz kendimize güveniyoruz. Geçtiğimiz yıl 200’den fazla uluslararası organizasyon yaptık. Hakikaten her bir farklı branşa hitap eden altyapı en güzel şekilde ülkemizde mevcut. İnşallah bundan sonra da futbolda da dünya futbolu adına bir kazanım olur diye düşünüyorum. Bir de özellikle şu önemli. Mesela Türkiye’nin İskoçya ve Çekya ile maçlarını seyrettim. Bu iki maçta da takımı daha toparlanmış gördüm, daha diri gördüm. Tabii bir de takımımız şu anda daha gençleşmiş bir takım ve farklı bir havası var. Bu havayla da inşallah devamlı kendini toparlaması ve önümüzde yapılacak olan resmi maçlardan da başarıyla çıkması özgüvenini artıracaktır. Kendilerine başarılar diliyoruz. Kaldı ki bayağı genç bir takımımız var. İnşallah bu genç takımımızla bizler, “dünyada biz de varız” dedirtebiliriz. (NTV)