Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının da aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 20 sanığın yargılandığı davada tutuklu sanıklardan Kadri Gürsel'in adli kontrolle tahliyesine, diğer sanıkların ise bu hallerinin devamına karar verildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, üçüncü duruşması sonrasında ara kararını açıkladı.
Tutuklu sanıklardan Kadri Gürsel'in, kendisi hakkındaki delillerin önemli ölçüde toplanması, karartacağı bir delilin kendisi yönünden bulunmaması, icra ettiği görev çerçevesinde dinlenilmeyen sanık ve tanık üzerinde baskı yapacağı yolunda kuvvetli şüphenin bulunmaması, bu aşamada tutukluluğun ölçüsüz bir tedbir olacağı ve aynı faydanın adli kontrolle sağlanacağının kabul edilmesi gerekçeleriyle tahliyesini kararlaştıran heyet, bu sanıkla ilgili yurt dışına çıkış yasağından oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasını da hükme bağladı.
Tahliyesine karar verilen Kadri Gürsel Silivri Cezaevi'nden ayrıldı. Gürsel'i cezaevi önünde ailesi, yakınları, çalışma arkadaşları ve milletvekillerinin bulunduğu kalabalık karşıladı.
Mahkeme heyeti, diğer tutuklu sanıklar Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Kemal Aydoğdu ve Yusuf Emre İper'in bu hallerinin ise, suçlamanın niteliği, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller ve adli tedbirlerin yetersiz kalacağı gerekçeleriyle devamına karar verdi.
Duruşma devam ederken savcılığın, "6 sanığın tutukluluğunun devamına karar verilmesi" talebini, "savcılık 6 sanığın tutukluluğunun devamına karar verdi" şeklinde, internet sitelerinde haber yapan Akşam ve Star gazetesi internet sitesi sorumlularıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasını da karara bağlayan heyet, diğer eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 31 Ekim'e erteledi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın büyük duruşma salonunda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Ahmet Şık, Akın Atalay, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Ahmet Kemal Aydoğdu ve Yusuf Emre İper katıldı.
Duruşmayı, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile 20'yi aşkın CHP'li milletvekili izledi.
HDP milletvekilleri Garo Paylan ve Celal Doğan da duruşma salonunda yer aldı.
Duruşmada Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, salonda ayakta duranların dışarı çıkarılmasını istedi.
İzleyiciler arasında bulunan CHP Milletvekili Mehmet Tüm'ün bununla ilgili ara karar alınmasını istemesi üzerine Dağ, "O halde kararımı şu şekilde alırım. Yasa gereği herkesin 3 avukat bulundurma hakkı var. Ben de onu uygulayacağım. Ara veriyorum" diyerek, duruşmaya ara verdi.
Bir süre sonra yeniden başlayan duruşmada, daha önce dinlenilmesine karar verilen tanıklardan Fatih Aytun'un Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden beyanının alınmasına başlandı.
Duruşmadan önce İstanbul Adalet Sarayı önündeki meydanda bir araya gelen grup, davaya ilişkin basın açıklaması yaptı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş, Mahmut Tanal ve Gamze Akkuş İlgezdi, HDP milletvekili Garo Paylan, avukat ve gazetecilerin de yer aldığı gruptakiler, "Savunmaya özgürlük, herkes için adalet" ve "Gazetecilere özgürlük" pankartları açtı.
Cumhuriyet Gazetesi Davası Koordinasyonu adına basın açıklamasını Faruk Eren okudu.
EREN: HAKİKATİN IŞIĞI AYDINLIĞA ÇIKARTACAK
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper'in bir kez daha hakim önüne çıkacağını belirten Eren, "Daha ilk duruşmada iddianamenin çökmesine rağmen arkadaşlarımızın cezaevinde tutulmasındaki ısrar devam ediyor" dedi.
Eren, iktidarın ısrarla hapishanelerde hiçbir gazetecinin bulunmadığını iddia ettiğini belirterek, "Bizler arkadaşlarımızın gazeteciliğinin tanığıyız. Onların yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar nedeniyle tutuklandıklarını biliyoruz. Dışarıda kalabilen gazeteciler, herşeye rağmen halkın haber alma hakkı için, basın özgürlüğü için, demokrasi için hakikati dillendirmeye devam ediyor. Türkiye'yi bu karanlıktan aydınlığa çıkartacak olan hakikatin ışığıdır. Bu ışık da özgür gazetecilerin ve haber alma hakkına sahip çıkanların elindedir" ifadelerini kullandı.
KARAKAŞ: GAZETECİLEK YAPTIĞI İÇİN KİMSE TUTUKLANAMAZ
Eski Kültür Bakanlarından Ercan Karakaş da tutuklu gazetecilere destek verenler arasındaydı.
Karakaş yaptığı açıklamada, "Bu haksız hukuksuz vicdansız tutuklamanın bugün son bulmasını ve buradan Cumhuriyetçilerle birlikte, yazarlarla birlikte ayrılmayı talep ediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde gazeteciler muhalefet ettikleri için, hukuk devletini savundukları için ve adaleti savundukları için yani gazetecilik yaptıkları için tutuklanmazlar. Çin'den sonra en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülke Türkiye geçiyor. Bunu biliyoruz" dedi.
Karakaş, "Semih ve Nuriye yıllarca kamuda çalışmışlar. Öğretmenlik yapmışlar. Başarılı insanlar. Haksız biçimde işleri ekmekleri ellerinden alınıyor. Peki demokrasinin kırıntısı olan bir ülkede haksızlığı uğradığını düşünen insanlar ne yaparlar? İşte bizim burada yaptığımız gibi bir şehrin meydanında bir araya gelirler ve haklarını savunurlar. İşimizi istiyoruz derler. İnsanların işini, ekmeğini geri istemesine bile tahammül edemeyen, onları gözaltına alan, dahası onlarla bu barışçı, şiddetten uzak, hak aramanın yanında olan insanlar da gözaltına alınıyor. Yetmedi onların avukatlığını yapan 14 genç avukat şimdi gözaltına alınıyor. Çeşitli şehirlere sürülüyor" diye konuştu.
"BALONLARIMIZ GÖZALTINA ALINDI"
Öten yandan, Cumhuriyet Gazetesi Davası Koordinasyonu üyesi Ayşegül Tözören basın açıklaması için 1.5 metre çapında dev balonları getirdiklerini belirterek, "Biz bunları uçuracaktık. Uçurduğumuzda belki bu adliyenin camlarından bizim gazetecilere özgürlük dileğimiz tutuklular tarafından da görülür dileğimiz içindi. Balonlarımız gözaltına alındı. Güvenlik büro amiri ile görüştük. 'Balonlarımızı kim aldı acaba?’ diye sorduk. Onlar da bilmiyorlar. Hem balonlarımız gözaltında hem de balonlarımız gözaltında kayıp" dedi.
SAVCI 6 SANIĞIN TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINI İSTEDİ
Duruşmada savcı, tutuklu sanıklar; Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Emre İper ve Ahmet Kemal Aydoğdu'nun, "mevcut delil durumunu" gerekçe göstererek tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
24 Temmuz’da ilk duruşması görülen davada Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Turhan Günay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik tahliye edilmişti.
Davanın 11 Eylül’deki duruşmasında ise tutuklu sanıkların tahliye talepleri reddedilmişti.
İDDİANAMEDEN
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C'ye müzahir oldukları" gerekçesiyle Savcı Yasemin Baba tarafından iddianame hazırlanmıştı.
İddianamede, 1924'te Atatürk'ün talimatıyla kurulan gazetenin son üç yıllık dönemde özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında yayın politikası, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nda yaşanan değişiklikler ile eş zamanlı olarak 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı ileri sürüldü.
“Cumhuriyet gazetesine FETÖ tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu” kaydedilen iddianamede, "Şüpheli Can Dündar'ın gazetenin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmişti" denildi.
Gazete bu dönemde adeta FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olduğu belirtilen iddianamede, "Basın özgürlüğü ve evrensel hukukun sağladığı ağır eleştiri içeren haber ve yorum yapma hakkının çok ötesinde geçmiş, kayıt dışı illegal siyasete zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı asimetrik savaş yöntemleriyle hedef tahtası haline getirmek üzere yoğun bir algı operasyonu başlatmıştır" ifadelerine yer verildi.
FETÖ'nün daha önce manipülatif amaçlarla Taraf gazetesini kullandığı anlatılan iddianamede, MİT TIR'ları ve benzeri haberinin yayınlanması için ise Cumhuriyet gazetesi'nin seçildiği iddiasına yer verildi.
Gazetenin internet trolü "fuatavni"nin dedikodularını filtre edip doğrulatmadan sürmanşetlere taşıdığı, gazetenin yazarlarından sanık Hikmet Çetinkaya'nın FETÖ'nün güdümündeki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile temas kurduğu, sanık Akın Atalay'ın gazete yönetimine geçmesi ile de Atatürkçü yönetici ve yazarların tasfiye edildiği öne sürüldü.
İddianamede bazı sanıkların ise FETÖ'nün gizli haberleşme ağı olan Bylock kullanıcısı kişilerle çok sayıda bağlantı kurdukları da ifade edildi.
İSTENEN CEZALAR
274 sayfalık iddianamede Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan ayrı ayrı 7,5 yıl 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik'in "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamede Bülent Utku, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya'nın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörüldü.
İddianamede; şüpheliler Güray Tekinöz ve Turhan Günay'ın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 8,5 yıldan 22 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Ahmet Şık'ın ise "PKK ve DHKP/C'' silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.
İddianamede Twitter'daki "jeansbiri" hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu'nun "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla, firari şüpheli İlhan Tanır'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.