MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
DEVA İzmir'de ilk kongre heyecanı, Babacan'dan 'üvey evlat' çıkışı!
Politika
20 Mart 2022 Pazar 17:15

DEVA İzmir'de ilk kongre heyecanı, Babacan'dan 'üvey evlat' çıkışı!

DEVA İzmir'de ilk olağan kongre heyecanı yaşandı. Seçime tek aday olarak giren Ösen yeniden başkan seçilirken, İzmir’in merkezi ve yerel yönetim arasındaki siyasi ve ekonomik çekişmeleri derinden hisseden bir şehir olduğunu söyleyen DEVA Lideri Babacan'dan, “Ankara’nın İzmir’e ‘üvey evlat’ muamelesi yapmasına son vereceğiz” mesajı geldi.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan İzmir İl Kongresi’ne katılmak üzere kente geldi.

Geniş bir katılımla Kültürpark Celal Atik Spor Salonu’nda gerçekleşen kongreye, DEVA Lideri Babacan ve eşi Ülkü Zeynep Babacan’ın yanı sıra; CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, İzmir Ticaret Odası Eski Başkanı Ekrem Demirtaş, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, muhtarlar ve partililer katıldı. Parti ve Türk bayraklarıyla donatılan salonun belli yerlerine “Durum ciddi DEVA belli”, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”, “Kirazlı üretici sizi bekliyoruz, yetiş BABACAN”, “Master Of Economy Babacan ve “DEVA’da kadının adı var” yazılı pankartlar asıldı.



Tek aday olarak kongreye giren Seda Kaya Ösen, yeniden il başkanı seçildi. Kongrede partililerine seslenen Babacan, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

BÜYÜK MUTLULUK DUYUYORUM
Sloganlar ve alkışlar eşliğinde partililer tarafından coşkuyla karşılanan DEVA Lideri Babacan, “Merhaba güzel İzmir! Merhaba, kadim medeniyetler şehri! İzmir’in özgürlük ve demokrasi özlemiyle yanıp tutuşan haysiyetli insanları, merhaba! Bugün yine çok güzel görünüyorsunuz. Bu gelişimiz soğuk günlere denk geldi ama merak etmeyin, en zamanda, Kordon’da imbatın estiği bir gün, Pasaport’ta beraberce gevrek yiyeceğiz inşallah. Biliyorsunuz, Türkiye’nin diğer şehirlerinde gevreğe simit diyorlar” dedi.

HİÇBİR BASKI REJİMİ SONSUZA DEK SÜRMEZ
Türkiye’nin önemli bir yol ayrımında olduğunu vurgulayan Babacan, “Ya 84 milyon el ele verip özgürleşeceğiz ya da bu otokrat rejim memleketimize iyice perçinlenecek. Ya Türkiye’yi hep beraber bir hukuk devleti yapacağız ya da iktidardaki otoriter ortaklığın ülkemizi sefalete sürüklemesine seyirci kalacağız. Ya Türkiye’yi tam demokrasi rotasına sokacağız ya da demokrasimizden eser kalmayacak. İşte yol ayrımı bu. Ama emin olun; yarının Türkiye’sini özgür, demokratik ve zengin bir ülke yapmak bizim elimizde. Bizler üstümüze düşen sorumluluğun bilincindeyiz. İnanıyorum ki bugünleri atlatacağız. Tıpkı kabustan uyanıp, bir yudum su içer gibi rahatlayacağız. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, hiçbir baskı rejimi sonsuza dek sürmez. Hiçbir tarih kitabı, baskı rejimlerinin sonsuza dek sürdüğünü yazmaz. Bugünkü otoriter ittifakın da sonuna yaklaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

AMASIZ FAKATSIZ SAVUNUYORUZ
Baskı döneminin en büyük bedelini kadınlar ve gençlerin ödediğini dile getiren Babacan, şunları söyledi: “Her hanenin geçim yükünü üstlenen kadınlar, yokluğu ve yoksulluğu bizzat yaşıyorlar. Kadınlar gündelik hayatta; fiziksel, ekonomik, psikolojik, her türlü şiddetle karşılaşıyor. Yetmezmiş gibi tek bir kişi, gece yarısı aklına eseni yaparak, gözünü kadınların kazanımlarına dikiyor. Kadınlar, hukuksuzluğu iliklerine kadar yaşıyor. Daha önce de ifade etmiştim: Tarihimizdeki en şiddetli tartışmalar, ideolojik kutuplaşmalar, maalesef hep kadınlar üzerinden yürütüldü. Çağdaşlık tartışmaları, hep kadının konumu üzerinden yapıldı. Laiklik kadının kıyafeti üzerinden tartışıldı. Dindarlık kadının başörtüsüyle anıldı. İmzalanmasına Türkiye’nin öncülük ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılarak, hem kadınların kazanımları ellerinden alınıyor, hem de ülkemiz Avrupa kurumlarından uzaklaştırılıyor. Biz bu tartışmaları kabul etmiyoruz arkadaşlar. Kadınların tüm hak ve özgürlüklerini amasız fakatsız savunuyoruz.”

BASKI ORTAMI GENÇLERİ BOĞUYOR
“İktidardaki otoriter zihniyetin bedelini en ağır bir biçimde ödeyen diğer kesim ise gençler” diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gittiğimiz her yerde gençlerin gözlerindeki endişeyi görüyor; dillerindeki haklı isyanı duyuyoruz. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli… Şimdi size sesleniyorum: Gençler, buldukları ilk fırsatta, kendilerine başka bir ülkede hayat kurmayı hayal ediyorlar. Gençler, ‘Harçlıklarımızla sokağa çıkmak, bir kafede oturmak, sinemaya gitmek mümkün değil artık!’ diyor. Gençler, ‘Sosyal medyada düşüncemi açıkladığımda kapıma polis dayanmasından, ileride iş bulamamaktan korkuyorum’ diyor. Gençler, ‘Onca yıllık emeğim mülakatlarda çöp oluyor, torpil yoksa iş yok” diyor. Var mı bir cevabınız? Sabah akşam hayali düşmanlar üretip gölge boksu yapacağınıza, gençlerin gözünün içine bakarak bu sorulara cevap verin. Biz gençlere, gasp edilen hayatlarını iade etmeyi taahhüt ediyoruz. Kendi ülkesinde boğulan gençler yurt dışına çıkmanın yollarını arıyor. Gençler kendilerine Avrupa ülkelerinde bir hayat kurmak istiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü gençler, hukuk devletinde yaşamak istiyorlar. Özgürlük istiyorlar. Hayat kalitelerini arttırmayı, ailelerinden çok daha iyi koşullarda yaşamayı istiyorlar. İşte bu yüzden Avrupa Birliği ülkelerine bakıyorlar. Bir ülkenin gençlerinin o ülkeyi terk etmek istemesi kadar büyük bir beka sorunu olabilir mi?” diye sordu.

İKİSİNİN DE JÜBİLESİ OLACAK!
Geçtiğimiz günlerde Meclis’e sunulan yeni seçim kanunu teklifini değerlendiren Babacan, “Belli ki Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli önlerine haritayı koymuşlar; masa başı formüllerle jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. İkisinin de jübilesi olacak, göreceksiniz. Artık gitmekte olduklarının en önemli vesikası. Önümüzdeki seçimde çok şey değişecek. ‘Sizi mi hedef aldılar?’ diye soruyorlar. Bizi hedef almak kolay değil, biz yerinde duran bir hedef değiliz. Yakalayamazlar. Kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecekler. Nafile! Beyhude! Boşa kürek çekiyorlar! Ben buradan otoriter ittifakın büyük ve küçük ortağı Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Sizin entrikalarınız bize vız gelir. Elinizden geleni ardınıza koymayın. İstediğiniz dalavereleri çevirin. Masa başında üretilen matematik formülleriyle, entrikalarla, dalaverelerle seçim kazanılmaz! Seçim meydanda kazanılır, meydanda! Onun için size ‘Hodri meydan!’ diyorum. Türkiye’yi daha fazla aşağı çekmenize izin vermeyeceğiz. İlk seçimden hemen sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i inşa edeceğiz. Ülkemizi özgürlükle, adaletle ve zenginlikle buluşturacağız. Bunu engelleyemeye gücünüz yetmeyecek” dedi.

BU MİLLET BEYAZ TOROSLARI UNUTMAYACAK
Eski Başbakan Tansu Çiller’in parti kurup yeniden siyasete gireceği yönündeki iddialara yanıt veren Babacan, “Seçim hesapları Beştepe’nin koridorlarını epey hareketlendirmiş. Ekonomik kriz veya faili meçhul cinayetler dönemi denilince ilk akla gelen bazı isimlerden medet umar hale düşmüşler. Panik halinde bütün düğmelere basıyorlar. Bu millet, 90’lı yılların siyasi yıkımlarını unutmadı, unutmayacak. Bu millet, 90’lı yılların karanlığında, ülkenin doğusunda kol gezen Beyaz Torosları, ülkenin batısında katledilen aydınları ve gazetecileri, Manisa’da gençler için kurulan işkencehaneleri unutmayacak. Türkiye er ya da geç adalete kavuşacak. Devletin içinde, hukuka aykırı faaliyet yürüten şebekeler, bir gün mutlaka temizlenecek. Bundan birkaç ay önce, bir mafya liderinin, çete benzeri yapılanmalarla ilgili anlatılarını hep beraber izledik. İşte, kararlı bir siyasi irade iş başına geçtiğinde, böylesine hukuk dışı faaliyetlere asla geçit verilmeyecek. Devletin resmî belgelerinde dahi kayda geçen Gladyo ve benzeri çetelerden, mutlaka hesap sorulacak. Bu hesabı, ‘bağımsız ve tarafsız yargı’ soracak. Biz, kurunun yanında yaşı yakmadan, masum tek bir vatandaşımızın haksız yere ceza çekmesine razı gelmeden, adaleti tesis edeceğiz. Biz kurunun yanında yaş da yansın diyenlerden olmayacağız” açıklamasında bulundu.

SÜREÇ SAĞLIKLI YÖNETİLEMEDİ
Konuşmasına 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de meydana gelen depremde hayatını kaybeden yurttaşları anarak devam eden Babacan, “Aradan 1 buçuk yıl geçti. Ama ne yazık ki depremden sonra yaşanan süreç sağlıklı yönetilemedi. Afetle mücadelede en önemli hususlardan bir tanesinin merkez ile yerel arasındaki dengeyi doğru kurmak olduğunu düşünüyoruz. Merkeziyetçi yönetim anlayışının, afet durumlarında etkinliği azalttığını biliyoruz. Bu kapsamda, DEVA Partisi iktidarında, her kademedeki yönetim birimlerinin ve yerel yönetimlerin rollerini yeniden tanımlayacağız. Şu anda, operasyonel sorumluluğun AFAD ve valiliklerin üzerinde bulunması, yerel yönetimlerin etkinliğini azaltıyor. Yine AFAD, kuruluş amacına uygun olmayan faaliyetlerde de çok fazla sorumluluk alıyor. Bu durum, AFAD’ın asıl görevlerine odaklanmasını zayıflattığı gibi, afetlerin yönetiminde de yetki karmaşasına yol açıyor. Tüm bunların önüne geçmek amacıyla, afetle mücadelede, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının arttırılması gerektiğini söylüyoruz” şeklinde konuştu.

‘ÜVEY EVLAT’ BENZETMESİ!
İzmir’in merkezi ve yerel yönetim arasındaki siyasi ve ekonomik çekişmeleri derinden hisseden bir şehir olduğunu söyleyen Babacan, “Bu durum, İzmir’in hak ettiği yatırımları almamasına neden oluyor. Biz bu haksız ve adaletsiz durumu kesin olarak reddediyoruz. Mesele vatandaşa hizmet ve kentlerimize yatırımsa, partiler arası çekişmeye asla izin vermeyeceğiz. İktidarın, yerel seçimlerde kaybettiği şehirlerimizi farklı yöntemlerle cezalandırmasına, Ankara’nın İzmir’e ‘üvey evlat’ muamelesi yapmasına son vereceğiz” dedi.

ARTIK İZMİR’İN DEVA’SI VAR!
Konuşmasının sonunda partililere seslenen Babacan, “Demokrasi ve atılım bayrağını Buca’da, Karabağlar’da, Konak’ta, Gaziemir’de mahalle mahalle, kapı kapı dalgalandıracak mısınız? Çiğli’de, Karşıyaka’da, Bayraklı’da, Bornova’da özgürlük diye haykıran her bir kadının yanında olacak mısınız? Hayatını özgürlükçü bir Türkiye’de kurmak isteyen Balçovalı, Güzelbahçeli, Narlıdereli gençlerin gücüne güç katmaya var mısınız? Bu uzun demokrasi maratonumuzu Torbalılı, Kemalpaşalı işçilerle el ele vererek koşmaya var mısınız? Demokrasi ve atılım bayrağını İzmir’in her köşesinde dalgalandırmaya var mısınız? İzmir muhteşem. Siz varsanız biz de varız. Artık Türkiye’nin DEVA’sı var. İzmir’in DEVA’sı var” ifadelerini kullandı.

ÇALINMADIK KAPI BIRAKMADIK
Kongrede konuşan DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen ise, “2020’nin son çeyreğinden bu yana görevimizi eksiksiz yapmanın, ‘Ülkemiz için bir şeyler yapabildik’ diyebilmenin mutluluğu ve huzuru ile karşınızda bulunuyoruz. 26 ilçede teşkilatlanmasını tamamlayan partimiz İzmirlinin yanında oldu. İzmir’de basılmadık toprak, çalınmadık kapı, dinlenilmemiş dert bırakmadık” diye konuştu.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir