GERÇEKİZMİR - KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) İzmir Şubesi sürgünlere karşı başlattığı oturma eylemlerinin 44. haftasına girdi.
Sendika Alsancak Gar önünde toplanarak yaptığı eylemde TCDD’nin özelleştirme çalışmalarına dair de karşı açıklamalarda bulundu.
"SÜRGÜN İNSANLIK SUÇUDUR"
BTS İzmir Şubesi tarafından yapılan basın açıklaması şöyle:
Kurulduğu günden bu yana nitelikli kamusal hizmeti savunan Sendikamız BTS, haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı her koşulda mücadele etmiştir; bugün de bu mücadelesini sürdürmektedir. Özelleştirmeye, güvencesiz ve esnek çalışmaya, performans sistemine, liyakatsız atamalara yani çalışma hayatında iş barışını bozan tüm uygulamalara karşı sesini yükseltmiştir; bundan sonra da güçlü biçimde itirazını sürdürecektir.
Sürgün insanlık suçudur diyoruz 44. Haftadır. Hiçbir gerekçe insanları ailesinden çevresinden bir ağacın kökleri misali yıllardır kurduğu bağlardan koparılmanın gerekçesi olamaz. Hele sendikal faaliyetler hiç olamaz. Geçtiğimiz hafta sürgüne gönderilen önceki şube başkanlarımızdan ve bir dönem MYK üyeliği de yapan işyeri temsilcilerimizden Bülent ÇUHADAR’ın sürgün kararı idare mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Hepimiz de döneceğiz. Çünkü biz haklıyız onun içinde kazanacağımızı biliyoruz. Çünkü sürgünler uydurma suçlamalar sonucu verilen disiplin cezalarına dayandırılıyordu. Çünkü sürgünler BTS İzmir Şube örgütlülüğünü dağıtmaya dayalı kindar, ayrımcı bir yönetimin ürünüydü.
Sürgünlerin gerekçesini herkes biliyor. İzmir deki örgütlülüğümüzün her geçen gün büyümesinden birilerinin rahatsız olmasıdır. Kurumda olan hukuksuz uygulamalara karşı, liyakatsiz atamalara karşı ses çıkarmamızdır. Yetki aldığımız işyerlerinden işyeri temsilcilerimizin seçilerek, Şube Başkanının yk üyelerimizin sürgün edilmesi aslında asıl gerekçeyi ortaya koyuyor. İzmir’deki BTS örgütlülüğünü yok etmek. Şimdi beklentimiz Sürgünleri mahkeme kararıyla iptal edilen arkadaşlarımızın 30 günlük süre beklenmeden bir an önce ilişiklerinin kesilmesidir. Halen sürgünde olan arkadaşlarımızın sürgüne gerekçe olan disiplin cezalarının da ortadan kalkması nedeniyle mahkeme kararlarının beklenmeden eski yerlerine iade edilmesidir. Çünkü adalet hakkaniyet bunu gerektirmektedir
Liyakat ilkesinin terk edildiği kurumlarımızda yetkili sendika adına faaliyet gösteren, üyeleme ve örgütleme yapanlar bu çalışmalarının karşılığında kariyer basamaklarını kendilerince hızla çıkmaya başlamışlardır. Müdür, müdür yardımcılığı, şef gibi hizmetlerde çalışabilmenin tek ve yeter koşulu yetkili sendika adına faaliyet yürütme koşuluna bağlanmıştır. İşte bu gruplarda yer alan ve çalışanlarında çok iyi bildikleri bu kişiler kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiği sürelerde yıllardır görevlerini kötüye kullanarak zorla ve nüfuzlarını kullanarak baskıyla üye yapmaktadırlar. Mobbingin baskının tavan yaptığı hukuk ve adalet kavramlarının yok olduğu kurumlarımızda zorla üye yapılanlar korkudan ve başına geleceklerden dolayı dün olduğu gibi bugün de sesini çıkaramamakta, bu kişileri şikayet edememektedirler.
Yeni atananlara atama evrakları arasında üye formu imzalatanları; hizmet içi eğitimlere, zorunlu eğitimlere, eğitimci sayısı kadar üye formuyla gelen, eğitim verme görevi yerine üye olmak zorundasınız diye yetkili sendikaya üye yapanları ve yaptıranları; görevini kötüye kullandıkları için suç duyurusunda bulunalım.
Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde, sadece bize dokunulduğunda değil; kime yönelik antidemokratik bir yaklaşım gelişirse birlikte hareket etmek zorundayız. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” yaklaşımından vazgeçmek zorundayız. Çünkü bugün bize dokunulmadığını düşündüğümüz her şey geleceğimizi hatta çocuklarımızın geleceğini dahi etkiliyor. Bu nedenle sendika dernek vb. ayrımı yapmadan iş kolumuzdaki herhangi bir yapıya yönelik baskı ya da herhangi antidemokratik bir yönelimi kendimize yapılmış görmek zorundayız. Sendikalı olmak dik durabilmek, mesleki etik kodlarıyla, meslek özerkliği ile hareket edebilme özgürlüğünü de elde edebilmektir. BTS’e üye olan demiryolu emekçileri nitelikli güvenli bir kamusal ulaşım için elinden gelen gayreti gösterirken sadece yasalara, mevzuatlara ve örgütlülüğün gücüne dayanırlar ki bu güç çalışanı tüm olumsuzluklara karşı iktidarlara bağlı olmaksızın her zaman korumaktadır. Ulaşım emekçisi olan sizler hangi sendikanın üyesi olursanız olun bunları yapmaya mecbur değilsiniz ve çaresiz de değilsiniz.
DEMİRYOLLARI HOLDİNG HALİNE GETİRİLECEK!
Değerli Basın Emekçileri; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının demiryollarını holding haline getirecek, çalışanların iş güvencesini ve geleceğini yok edecek, demiryollarının trafik güvenliğini özel şirketlerin kar hırsına terk edecek yasal düzenlemeler için hazırlık yaptığını herkes tarafından bilinmektedir.
TCDD’nin parçalara bölünerek özelleştirilmek istenmesi, kamuya hizmet etmek yerine sermayeye kulluk edenlerin adımıdır. Bu adım, emekçi halkımıza ait olan en köklü kuruluşun yağmalanması adımıdır. Bu adım, ülkeyi sata sata bitiremeyenlerin, rantçılar ve vurguncular için attığı bir adımdır. Özelleştirme planında TCDD ‘yi bir çok parçaya bölerek şirket şeklinde çalıştırmak, personeli 399 sayılı KHK hükmünden çıkartmak var. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere bunun amacı halkın parası kadar itibar görüp hizmet almasını sağlarken mevcut personelinde iş güvencelerinin ellerinden alınarak onların ve halkın çocuklarının bu şirketlerde hiçbir yasaya tabi olmaksızın köle gibi çalıştırılmasını sağlamaktır.
Özelleştirme Planlarını Hazırlayanlara Sesleniyoruz; Biz sizi tanıyoruz; Tüpraş’tan, Petkim’den, Telekom’dan, Tekel’den tanıyoruz. Gözünü kâr hırsı bürümüş yağmacılara nasıl hizmet ettiğinizi “Ölmek var, dönmek yok!” diye haykıran Tekel emekçilerine nasıl saldırdığınızı ve iş güvencelerini nasıl gasp ettiğinizi iyi biliyoruz. Sizden çıksa çıksa sermayeye kulluk, emekçiye düşmanlık çıkar, bunu iyi biliyoruz. Ancak bu defa başaramayacaksınız. Biz Demiryolu emekçileri, bu yağma sürecine geçit vermeyeceğiz. Asla ve asla iş güvencemizi terk etmeyecek ve ne olduğu belirsiz “statüye” geçmeyeceğiz. Kazanılmış haklarımızı gasp etmenize izin vermeyeceğiz. Bu yasa tasarısına yönelik tepkimizi işine aşına ve geleceğine sahip çıkacağına inandığımız tüm Demiryolu emekçileri ile birlikte zamanı geldiğinde ortak mücadele silahımız olan üretimden gelen gücümüzle ile göstereceğiz. ÜRETEN BİZ YÖNETEN DE BİZ OLACAĞIZ. ‘’