Dünyanın dört bir yanında mücadele gününe dönüşen 8 Mart, bu yıl da meydanları dolduran kadınların eylemlerine sahne oluyor.
Geçen yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nden bu yana, ülkelerde kadın haklarına ilişkin birçok gelişme yaşandı.
Bunlardan bazıları kadın özgürlüğünü ileriye taşırken, bir kısmı ise temel hakların gerilemesine yol açtı.
Son bir yılda dünyanın gündemine oturan savaşlar, en çok kadın ve çocukları vurdu.
Başta Avrupa’da olmak üzere aşırı sağın yükselmesi ise kadın haklarını hedef alan eylem ve söylemlerinin yolunu açan bir diğer etken olarak öne çıktı.
Kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde ise tüm dünyada şiddete karşı isyan bayrağını açtı ve sokaklara döküldü.
Gazze’de günde yaklaşık 63 kadın hayatını kaybediyor.
SAVAŞ, AÇLIK, İSTİSMAR
7 Ekim’de 2023’te başlayan İsrail-Hamas çatışmalarının, Gazze’ye yansıması ağır oldu. İsrail güçlerinin aralıksız bombardımanı, çok sayıda Filistinli kadını hayattan kopardı.
Birleşmiş Milletlerin (BM) 1 Mart’ta yayınladığı verilere göre, Gazze Şeridi’nde yaklaşık 9 bin kadın, İsrail güçlerinin 7 Ekim’den beri süren saldırılarında hayatını kaybetti.
Hayatta kalan kadınlar ise büyük bir yaşam savaşı veriyor.
Gazze’de 10 kadından 9’u gıdaya, erkeklere göre daha zor ulaşırken, Filistinli kadınlar regl dönemlerinde temel hijyen ürünlerine de erişemiyor.
Öte yandan İsrail güçlerinin, gözaltına aldığı ve tutukladığı Filistinli kadınlara cinsel istismarda bulunduğuna ilişkin çok sayıda rapor yayınlandı. Hamas’ın da 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu sırasında İsrailli kadınlara şiddet ve cinsel istismar uyguladığı belgelerle ortaya çıkarıldı.
İKİ YIL GERİDE KALDI
Bir diğer savaş hattı Ukrayna’da ise kadınlar bombaların altında yaşamlarına devam etmeye çalışıyor.
Savaşta iki yıl geride kalırken, karşılıklı saldırılarda çok sayıda kadın yaşamını yitirdi, bazıları göç etmek zorunda kaldı. Rusya’da, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in savaş politikalarına karşı çıkan kadınlar, protestolarını sürdürdü.
Feministler, Buenos Aires'te kürtajın yasallaşması için yürüdü.
YÜKSELEN AŞIRI SAĞIN HEDEFİ
Son bir yılda kürtaj hakkı, ülkelerde en tartışmalı konulardan biri oldu.
Örneğin Güney Amerika ülkesi Arjantin’de, aşırı sağcı Javier Milei, Aralık 2023’te göreve gelmesinin ardından bir ay bile geçmeden Kadın, Toplumsal Cinsiyet ve Çeşitlilik Bakanlığını kapattı. Hükümet, 2020'de kazanılan yasal, güvenli ve ücretsiz kürtaj hakkını da riske attı.
Milei'nin partisinden altı milletvekili, 8 Şubat’ta, hamileliğin gönüllü ve yasal olarak sonlandırılmasına ve kürtaj sonrası bakıma erişim sağlayan kanunun yürürlükten kaldırılmasına yönelik bir tasarı sundu.
Tasarı kabul edildiği takdirde, kürtaj yaptıranların yanı sıra kürtajı uygulayanları da cezalandıracak. Kuralın tek istisnası, “annenin hayatına yönelik tehlikeyi önlemek amacıyla” rıza alınarak yapılan kürtaj olacak.
EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET
Bir diğer Güney Amerika ülkesi Brezilya’da, solcu Devlet Başkanı Lula da Silva, 8 Mart 2023’te, "önceki hükümet döneminde ülkede kadın hakları konusundaki gerilemeyi tersine çevirmek için" 25'in üzerinde yasa tasarısından oluşan yeni bir paketi duyurdu.
Pakette en önemli konunun, aynı işi yapan kadın ve erkeklere eşit ücret garantisi veren yasa tasarısı olduğu ifade edildi.
Ayrıca aile içi şiddete uğrayan kadınlara sığınma evleri inşa etmek için ve kadınların liderliğinde yürütülecek bilim projelerini desteklemek için bütçe ayrılacağı belirtildi.
HAK İHLÂLİ SONA ERDİ
Amerika’nın kuzeyindeki Meksika'da, yüksek mahkeme, Eylül 2023’te, kürtaj yasağını Ceza Kanunu'ndan çıkardı ve federal sağlık kurumlarının, talep eden herkese kürtaj hizmeti sunmasını zorunlu hale getirdi.
Yüksek Mahkeme, "Kürtajı suç sayan yasal sistemin anayasaya aykırı olduğunu çünkü bunun insan haklarını ihlal ettiğini" belirtti.
Hükümete bağlı Meksika Ulusal Kadın Enstitüsü, kararı cinsiyet eşitliğine doğru atılmış "büyük bir adım" olarak karşıladı.
Ancak ülkedeki 20 eyalette kürtaj hala suç.
Paris'teki Eyfel Kulesi'nde "Benim bedenim benim kararım" yazısı yer aldı.
HAPLARA REÇETESİZ ERİŞİM
Avrupa’ya baktığımızda ise hükümetlerin geçen bir yılda, kadın haklarına ilişkin attığı iki önemli adımı gördük.
Polonya’da, 15 yaş ve üzeri genç kadınlar için ertesi gün hapına reçetesiz erişim serbest hale getirildi.
Polonya'da uzun yıllar iktidarda kalan eski muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi hükümeti, kürtaj yasağı ve hamilelik kaydı gibi uygulamalar getirmişti. Bu yasalar, haftalar süren kitlesel protestoları tetiklemiş ancak aşırı sağcı hükümet geri adım atmamıştı.
Ülkede aralık ayında başbakanlık koltuğuna oturan Donald Tusk liderliğindeki Avrupa Birliği yanlısı yeni hükümet, önceki yönetim döneminde hayata geçirilen bazı kanunları uygulamadan kaldırıyor.
TARİHİ DÖNÜM NOKTASI
Avrupa’dan, kürtaj hakkına ilişkin tarihi bir adım geldi.
Fransa'da, kürtaj hakkının Anayasa’da yer almasına ilişkin tek maddelik yasa tasarısı, 4 Mart’ta parlamento üyelerinin tamamının bir araya geldiği Kongre'de kabul edildi.
Böylece Fransa, kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan dünyadaki ilk ülke oldu. Kadın hakları açısından tarihi önemdeki bu karar, başkent Paris’te coşkuyla kutlandı.
FUTBOLDAKİ ERKEK EGEMENLİĞİ
Güney Avrupa’ya gelindiğinde, geçen yaz yaşanan bir cinsel istismar vakası büyük tartışmalara yol açtı.
İspanya’da, Dünya Kupası'nı kazanan kadın futbol takımının oyuncusu Jenni Hermoso, dönemin İspanya Futbol Federasyonu Başkanı Luis Rubiales'in tarafından dudağından öpüldü.
Hermoso, buna rıza göstermediğini söyledi ve şikayette bulundu. Rubiales görevinden istifa etti ancak kendisine yönelik suçlamaları reddetmesi tepki topladı. Bu olay, futboldaki erkek egemenliğini ve cinsiyetçiliği tartışmaya açtı.
REGL, ARTI MALİYET OLMAKTAN ÇIKTI
İspanya'nın Katalonya özerk bölgesinde, regl yoksulluğuyla mücadele için önemli bir uygulama hayata geçti.
Katalonya'da bu ay, yeniden kullanılabilir regl kapları, regl külotları ve pedleri, eczanelerden ücretsiz olarak dağıtılmaya başladı. Kampanya, "gezegene özen gösterirken reglin kadınlar için ekstra maliyet olmamasını” amaçlıyor.
İtalya Cumhurbaşkanı Georgia Meloni
KADIN CİNAYETLERİNE ÖFKE
İtalya’da, geçen kasım ayında, üniversite öğrencisi Giulia Cecchettin'in öldürülmesinin ardından büyük bir öfke patlaması yaşandı ve on binlerce kadın, ülke genelinde protesto düzenleyerek şiddete son verilmesi çağrısında bulundu.
İtalya’nın aşırı sağcı Cumhurbaşkanı Georgia Meloni, “kadın cinayetlerinin hoş görülemeyeceğini” söyledi.
Ancak muhalifler, göçmen karşıtı olarak da bilinen Meloni'nin birçok politikasının dolaylı olarak kadınlara karşı ayrımcılık yaptığını öne sürüyor.
Meloni hükümetinin, çalışabilecek durumda olanlara yönelik işsizlik yardımlarını kesmesi, muhalefetin “düşük gelirli kadınları evde kalmaya teşvik ettiği” tepkisiyle karşılaştı. Çünkü bu yardımlardan, en çok küçük çocuklu kadınların faydalandığı belirtiliyor.
“BENİM SESİM BENİM SEÇİMİM”
Avrupa'daki kadın hakları aktivistleri, Avrupa Birliği'nde kadınların kürtaja erişimini sağlamak üzere özel bir fon mekanizması oluşturulması için güçlerini birleştirme kararı aldı.
My Voice My Choice (Benim Sesim, Benim Seçimim) adı verilen hareket geçtiğimiz günlerde Slovenya'da başlatıldı ve aralarında İspanya, Finlandiya, Polonya, Fransa, Hırvatistan ve İrlanda'nın da bulunduğu çeşitli Avrupa ülkelerinden aktivistleri bir araya getirdi.
Mahsa Amini, İran'da gözaltında hayatını kaybetmişti.
BASKI POLİTİKALARI SÜRÜYOR
Kadınlara yönelik baskıların sürdüğü Orta Doğu’da, geçtiğimiz bir yılda, hükümetler gerici uygulamalardan vazgeçmedi.
Mahsa Amini’nin gözaltında ölümüyle başlayan kitlesel protestolarla sarsılan İran’da, kadınlar artık dışarıda saçlarını açmak konusunda daha cesur.
Ancak Tahran hükümeti, örtünme kurallarını esnetmeme ve ihlalleri cezalandırma konusunda katı kurallarını artırıyor.
Kamusal alanlarda kurulacak “mobil mahkemelerde” örtünme kurallarına uymayanlar kadınları yargılamanın yolunu açan İran, başörtüsü takmamaya direnen kadınlara da “yozlaşmaya teşvik” suçlaması yöneltilebilecek.
Ayrıca Uluslararası Af Örgütü’nün 5 Mart’ta yaptığı açıklamaya göre İranlı yetkililerin başörtüsü zorunluluğunu uygulamak için kadınları "arabaların içinde bile yaygın bir gözetime tabi tuttukları ve ardından araçlara el konulması da dahil olmak üzere cezalar verdikleri" bildirildi.
TALİBAN HAPİSLE “KORUYACAK”
Kadınların ağır baskı ve şiddet altında olduğun Afganistan’da ise, Taliban yönetimi, geçen ağustos ayında, kadınların istihdam alanlarından geriye kalan bir avuç sektörden biri olan kuaför ve güzellik merkezlerini kapattı.
Bununla birlikte Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Aralık 2023’te hazırlanan bir raporda, Afganistan’da sığınma evlerini kapatan Taliban yönetiminin, şiddet mağduru kadınları, “koruma altına alma” iddiasıyla hapse gönderdiği bildirildi.
BM, bu son derece tartışmalı uygulamanın, zaten şiddetten zarar görmüş kadınların, zihinsel ve fiziksel sağlığına daha fazla olumsuz etki yaptığını ifade etti.
İzlanda'da kadınlar 48 yılın ardından greve gitti.
“ME TOO” HAREKETİ ASYA’YA SIÇRADI
Doğu Asya’da, geçtiğimiz yaz, meşhur Me Too (Ben de) hareketi patlak verdi.
Tayvan'da çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 30'dan fazla kişi, Netflix'te yayınlanan bir diziden esinlenerek sosyal medyada cinsel taciz ve cinsel saldırı hikâyelerini paylaşma cesaretini gösterdi.
Bu hareketin ardından Demokratik İlerici Parti, cinsel taciz ile mücadele etmek için adım atmak zorunda kaldı ve daha önce muaf tutulan küçük işletmeler de dahil olmak üzere tüm iş yerlerinin istismar olaylarını bildirmesi için yeni uygulamalar başlattı.
48 YILIN ARDINDAN GELEN GREV
Kuzey Avrupa, 1975’ten bu yana ilk kadın işçi grevine sahne oldu.
Ekim 2023’te İzlanda'da kadınlar, ücret eşitsizliğine karşı iş bıraktı. 48 yıldan bu yana ilk kez greve çıkan kadınların eylemine Başbakan Katrin Jakobsdottir da katıldı.
DÜNYADA BİR İLK
2023 Haziran’ında Norveç’te ise hükümet, büyük ve orta ölçekteki şirketlerin yönetim kurullarında en az yüzde 40 kadın yönetici olması gerektiğine dair bir yasa taslağı hazırladı.
Tasarı, kadınların işyerlerinde yükselmelerini engelleyen uygulamaların önüne geçmeyi planlıyor. Hükümetin lobiler ve sendikalarla anlaşmaya vararak hazırladığı yasa, dünyada bir ilk olma niteliği taşıyor.
LGBTİ+ KARŞITI YASALAR VE YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Öte yandan LGBTİ+’lere yönelik bazı yasaklar da son bir yılda artış gösterdi. Rusya Yüksek Mahkemesi, "uluslararası LGBTİ+ hareketini “aşırılıkçı bir örgüt” olarak kabul etti ve ülke genelindeki faaliyetlerini yasakladı.
Macaristan parlamentosu da 18 yaş altı bireylerin eğitim gördüğü okullarda eşcinselliği ve cinsiyet değişikliğini “teşvik ettiği” düşünülen içeriklerin yasaklanmasını onayladı.
Bu yasaklara karşın Yunanistan Parlamentosu ise eşcinsel evliliklere ve eşcinsel çiftlerin birlikte çocuk edinmesine imkân tanıyacak yasa tasarısını onayladı. (NTV)