EGEÇEP tarafından İzmir Tepekule Kongre Merkezi'nde orman yangınları, madencilik ile bilinçsiz ağaçlandırma konulu ve 'Ormanlarımızı bekleyen tehlikeler' başlıklı panel düzenlendi. Panelde orman yüksek mühendisleri Yücel Çağlar, Ahmet Kenan Öztan ve Mahir Yücel Keskin konuşmacı olarak yer alırken, moderatörlüğü ise EGEÇEP Sözcüsü Alime Yalçın Mitap üstlendi. Orman yüksek mühendisi Ahmet Kenan Öztan, panelde, İzmir'de ağustos ayında çıkan orman yangınlarıyla ilgili konuştu.
'YANGIN SONRASI KENDİLİĞİNDEN YEŞERMESİ MÜMKÜN'
Orman yangınlarıyla ilgili bilgi kirliliği olduğunu belirten Öztan, "Bu yaz orman yangınları İzmir'de gündemimizi çok işgal etti. Tartışma, bu orman yangınlarının neden büyüdüğüne yönelikti. Bir ihbar geldiği zaman oraya en yakın arazöz sahaya sevk edilir. Normalde 6 kişilik olması gereken arazöz ekibinde artık 2 kişi var ve 1'i şoför. Bu 1 kişi de ne hortumu tutabilir ne etkin şekilde yangına müdahale edebilir. 2 kişilik ekip sadece yangının büyüdüğünü haber verebilir. Ormancılar yerleşim yerlerini tehdit eden yerlerde karşı ateş oluşturdular. Bir tartışma da alanın hemen ağaçlandırılmasıyla ilgiliydi. Buradaki ağaçlar kızılçamdır. Kızılçam tarih boyunca yangınlara muhatap olmuştur; kabuğu çok kalındır, su iletimi korunaklıdır. Bu yangından sonra ağacın kendiliğinden yeniden yeşermesi mümkün. Kızılçam yangın sırasında kozalakları kapatır, içindeki tohum yanmaz. Yangından sonra bu kozalaklar açılır, toprağa düşer ve bir çimlenme yatağı oluşturulur. Dolayısıyla hiçbir şey yapılmasa dahi burada fidan yetiştiği görülebilir" diye konuştu.
'KESİM İŞLEMİ YAPILACAĞI ZAMAN ÇETELE TUTULUR'
Bilinçsiz ağaç kesimlerine de dikkat çeken Ahmet Kenan Öztan, "Ağaç sayısı tartışmaları, her zaman her yerde yapılıyor. Ağaç kesiminden önceki ölçümler, ağacın göğüs yüksekliğinden yapılır. 8 santimetreden ince ağaçları ölçmüyoruz; çünkü bunlar gençlik ve sıfır çağına aittir. Ormanda kesim işlemi yapılacağı zaman çetele tutulur. Bu ağaçlar damgalanır ve damgasız ağaç kesilmesi suçtur. Bazı raporlarda kesilen ağaç sayısının küçük tutulduğunu görüyoruz. Bölge eğer ormancılık dışında bir amaca tahsis edildiyse kesilen ağaç sayısı önemli değildir. 'Orman Kanunu' gerçekten uygulandığı müddetçe çok katıdır ve çok korumacıdır; ancak bazı durumlarda ormanların arsa ofisine döndürülebildiğini görüyoruz" dedi.
'ÖZEL AĞAÇLANDIRMA, KAMU MALININ YAĞMASIDIR'
Özel ağaçlandırmayı, özel olan arazileri değişik ağaç türleri ve özendirici maddi destekle ağaçlandırmayı hedeflemiş gözüken girişim olarak tanımlayan orman yüksek mühendisi Mahir Yücel Keskin ise şunları söyledi:
"TÜSİAD ormanları ve meraların kamudan alınarak özel sektöre aktarılması konusunda direktifi verdi ve özel ağaçlandırma yönetmeliği devreye sokuldu. Özel ağaçlandırma Hazine arazileri ve kişisel araziler gibi birkaç yerde yapılabiliyor. Ormancılığın devlet eliyle yapılması gerektiği konusunda kesin tavır alınması gerekir. Özel ağaçlandırma sahalarının kıyı kesimlerinde ve koylarda olduğunu görüyoruz. Ağaçlandırmaya uygundur ön etüdünü yapan ekipler, sahaları pazarlayıp, projelerini de emekli orman mühendislerine imzalatmaya başladılar. Yüksek makili alanlarda özel ağaçlandırma izni vermek demek o bölgedeki binlerce canlıyı yok etmek demek. 2000 yılından 2018 yılına kadar 135 bin 160 hektar özel kişilere devredildi. Türler içinde ceviz, badem, kestane, sakız gibi türler bulunuyor. Özel ağaçlandırma bir tür kamu malının yağmasıdır." (DHA)