Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu.
Osaka'da 28-29 Haziran'da düzenlenecek G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareket edeceğini belirten Erdoğan, ardından 30 Haziran-2 Temmuz'da Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmi ziyaretlerde bulunacağını bildirdi.
Türkiye'nin üyesi olduğu G20 platformunu, dünyanın önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerini bir araya getirmesi bakımından çok önemsediklerini ifade eden Erdoğan, G20'nin dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 85'ini, dünya ticaretinin yüzde 75'ini ve dünya nüfusunun da 3'te 2'sini teşkil ettiğini anlattı.
Dönem başkanlığını yürüten Japonya'nın büyüme, kaliteli altyapı, yolsuzlukla mücadele, kalkınma, istihdam, dijital ekonomi, sağlık ve tarım gibi başlıkları öne çıkaran bir gündem hazırladığını dile getiren Erdoğan, kaynak verimliliği ve deniz plastik çöpleri başlıklarının, G20'nin bu seneki ajandasına yeni çalışma alanları olarak dahil edildiğini kaydetti.
Küresel ekonomik iş birliğinin temel platformu olan G20'de yapılan görüşmelerle alınan kararların tüm dünya tarafından yakından takip edildiğinin altını çizen Erdoğan, "Biz de ülke olarak G20 bünyesindeki tartışmalara en başından beri aktif biçimde katılıyoruz. Zirve oturumlarında küresel ekonomik görünümü değerlendirirken dünya ekonomisindeki temel risklerin bertaraf edilmesine ilişkin atacağımız adımların tespitine çalışacağız. Ticaret konusu son dönemde bazı ülkelerin korumacılık yanlısı eylemleri sebebiyle ciddi anlaşmazlıkları da beraberinde getiriyor. Biz Türkiye olarak başından beri korumacılıkla mücadele edilmesi gerektiğine ve ticaretin serbestleştirilmesine vurgu yaptık. Osaka zirvesinde de serbest ticaret vurgumuzu güçlü bir şekilde tekrarlayacağız." diye konuştu.
Erdoğan, zirvede ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele alanında neler yapılabileceğinin de değerlendirileceğini bildirdi.
Küresel eşitsizlikler konusunun toplantılar sırasında dönem başkanlığınca gündeme getirileceğini belirten Erdoğan, "Bu bağlamda özellikle kadınların iş gücü piyasasına daha etkin katılımına yönelik görüşlerimizi paylaşacağız." dedi.
Mülteciler meselesini her platformda olduğu gibi G20 çerçevesinde de gündeme taşıyacaklarını dile getiren Erdoğan, "Zira dünyada mülteciler konusunda en önemli bedeli ödeyen ülke Türkiye. Bu minvalde uluslararası iş birliğinin artırılması ve külfet paylaşımının sağlanması yönündeki görüşlerimizi bir kez daha muhataplarımızın dikkatine sunacağız." değerlendirmesinde bulundu.
"KARARLI DURUŞ SERGİLENMESİ GEREKTİĞİNİN ALTINI ÇİZECEĞİZ"
Terör ve terörizmin finansmanının önlenmesi konusunun, G20 nezdinde önem verdikleri, dünya ülkelerinin de ısrarla üzerinde durduğu konulardan biri olduğunu belirten Erdoğan, "Bu kapsamda terörle mücadelede ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizeceğiz." ifadesini kullandı.
Dijitalleşmenin giderek daha fazla etkisi altına giren küresel ekonomide veri dolaşımı, dijital ekonominin vergilendirilmesi ve yapay zeka teknolojisinin güvenli şekilde yaygınlaştırılmasının da Osaka'da tartışılan konular arasında yer alacağını aktaran Erdoğan, "Biliyorsunuz bu konuda Cumhurbaşkanlığımız bünyesinde dijital dönüşüm ofisi kurarak önemli bir adımı yeni sisteme geçişimizde attık. Ülkemizin bu alandaki vizyonunu diğer ülkelerle de paylaşma imkanı bulacağız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve kapsamında bu konuların yanında sağlık, istihdam, tarım, sürdürülebilir kalkınma ve enerji dahil olmak üzere birçok farklı alanda görüşlerini dile getirme fırsatı da bulacaklarını bildirdi.
Zirvenin ardından 30 Haziran-2 Temmuz'da Japonya'ya resmi ziyarette bulunacağını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Japonya'nın yeni İmparatoru Naruhito, Başbakan Abe başta olmak üzere üst düzey devlet adamlarıyla temaslarda bulunacağım. Türkiye ve Japonya arasında 2013 yılında stratejik ortaklığın kurulmasını müteakip ilişkilerimizde ciddi ilerlemeler kaydettik. Ekonomik ilişkilerimizin güçlendirilmesini hedefleyen ekonomik ortaklık anlaşması müzakerelerinde artık sona yaklaştık. Bu anlaşmanın 2019 yılı içerisinde sonuçlandırılmasını planlıyoruz. Ayrıca Japonya İş Federasyonunun organizasyonuyla Japon iş insanlarıyla bir araya geleceğim. Bu vesileyle Japon firmalarının ülkemizdeki yatırımlarının artırılması imkanlarını da ele alacağız."
Bu seneyi Japonya'da Türk Kültür Yılı ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, Kyoto'da gerçekleştirilen Hazineler ve Osmanlı İmparatorluğu'nda Lale Geleneği Sergisi'ni ziyaret edeceğini, geçen yıl hayatını kaybeden fotoğraf sanatçısı Ara Güler adına dünyanın çeşitli şehirlerinde düzenlenen serginin Kyoto'daki açılışını yapacağını bildirdi. Erdoğan, ayrıca Japonya'da yaşayan vatandaşlarla bir araya geleceğini kaydetti.
ÇİN TEMASLARI
Japonya'nın ardından 2 Temmuz'da Çin Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret edeceğini belirten Erdoğan, "Çin ile münasebetlerimize kapsamlı stratejik ortaklık anlayışıyla ve tek Çin prensibiyle yaklaşıyoruz. Bu anlayışla Pekin'de bir araya geleceğimiz devlet başkanı Şi ile Türkiye Çin ilişkilerinin yanı sıra bölgesel ve uluslararası konuları ele alacağız." dedi.
Asya'yı Avrupa'ya bağlayan yolların merkezinde yer alan Türkiye'nin Çin ile birlikte İpek Yolu'nun en belirleyici ülkelerinden biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kuşak ve yol girişimi sadece ekonomik değil geniş bir coğrafyadaki ülkeler arasında yakınlaşmayı sağlayacak önemli fırsatlardan biri olmaya devam ediyor. Çin dış ticaretimizdeki en önemli ortaklarımızdandır. Ekonomik ilişkilerimizin her iki tarafın yararına olacak şekilde geliştirilmesini hedefliyoruz. Küresel ekonominin dinamiklerini adeta yeniden tanımlayan bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemde uluslararası düzenin ve çok taraflı ticaret sisteminin istikrarı için Çin ile güçlü bir diyaloğun sürdürülmesinde fayda görüyoruz. Bu ziyaretlerimin Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin güçlendirmesine önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Kritik bir döneme tekabül eden ziyaretlerimizin ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tabii burada dünya liderleriyle ikili görüşmelerimiz olacak, heyetler arası görüşmelerimiz olacak ve bu görüşmelerle birlikte de ilgili arkadaşlarımızın muhataplarıyla yapacakları görüşmelerle bundan sonraki süreci nasıl geliştireceğiz bunun da adımlarını atacağız."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin S-400 füze savunma sistemini alması sonrasında ABD'nin yaptırım kararı olacağı iddialarına yönelik, "NATO ülkeleri birbirine yaptırım uygulamaya başladıysa doğrusu bunu bilmiyorum. Sayın Trump ile görüşmelerimde bu izlenimleri hiç almadım." dedi.
Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava ve füze savunma sistemlerini almasının ardından ABD'nin yaptırım kararının olacağı iddialarının anımsatılması ve böyle bir durumda Türkiye'nin "B" planının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, bugüne kadar birçok kez S-400 konusunda artık teslim sürecinde olduklarını ifade ettiklerini anımsattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Nedense bizim söylediklerimize pek inanılmıyor, bizim dışımızda söylenenler itibar görüyor. Şunu unutmayın, Türkiye bir NATO ülkesidir. Amerika da bir NATO ülkesidir. Eğer NATO ülkeleri birbirine yaptırım uygulamaya başladıysa doğrusu bunu bilmiyorum ama bizim şu anda Amerika ile münasebetlerimiz bir stratejik ortaklık çerçevesinde yürümektedir. Bugüne kadar Sayın Trump ile yaptığım görüşmelerde bu izlenimleri hiç almadım ama alt kademelerde birileri bu tür şeyleri dillendiriyor, konuşuyor.
Bu seyahatimizde de Sayın Trump ile ikili görüşmemizde bu konuyu tekrar ele alma fırsatımız olacak ancak arkadaşlar, 'B' planı, 'C' planı, bunları böyle daha doğmamış çocuğa don biçme yoluna gitmeyelim. O bizde saklı kalsın. Adeta çeyiz sandığında kalsın, zamanı gelince onu meydana çıkarırız."
"MİLLET KARARINI VERDİ VE BU İŞ BİTMİŞTİR"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bir yılın geride bırakıldığı belirtilerek, "Muhalefetten halen Türkiye için bu sistemin uygun olmadığına, parlamenter sisteme tekrar dönülmesi gerektiğine dair eleştiriler geliyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun da dün grup toplantısında bir çağrısı oldu, 'Cumhurbaşkanı nasıl olmalı halka soralım, referandum yapalım' diye. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?" sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Sayın Kılıçdaroğlu, kendi söylüyor kendi dinliyor. Bu yeni yönetim sistemine parlamento kararıyla mı girdik, AK Parti kendi verdiği kararla mı girdi, yoksa millete mi gittik? Bunun kararını millet vermedi mi? Yeni yönetim sistemini milletimize sunmadık mı, sunduk. Millet kararını verdi ve bu iş bitmiştir. Şu anda bir yılı geride bıraktık, eksiğiyle artısıyla her şey ortaya çıkıyor. Bundan sonraki süreçte de nerelerde ne gibi aksamalar varsa bunlar da giderilerek yolumuza devam ederiz.
Böyle akşam yat sabah kalk bir referandum, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Başkanlık sistemi ülkemizde ilk defa şimdi bizimle denenmiştir, deneniyor. Ondan önce parlamenter sistemi denedik, bizi nerelere getirdiğini biliyorsunuz. Çok bedeller ödedik, aynı bedelleri ödemek istemiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu ifadesiyle de hareket edecek değiliz, şu anda yola koyulduk ve yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz."
"OLAY BU KADAR BASİTTİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristbaşı Abdullah Öcalan'a bir akademisyenin yaptığı ziyaret ve muhalefetin "bunun bir siyasi rant olduğu" yönündeki iddialarının anımsatılması ve görüşmenin nasıl gerçekleştiğinin sorulması üzerine, Türkiye'de hangi kurumun, hangi şartlar altında çalışacağının yasalarla belli olduğuna dikkati çekti.
Bu çerçevede cezaevinde yatanlara da Adalet Bakanlığı tarafından hangi şartlar altında ziyaret izni verildiğinin belli olduğunu belirten Erdoğan, "Müracaat yapılmıştır ve bu müracaat üzerine böyle bir adım atılmıştır. Bununla ilgili olarak da Bakanlığımız, hatta daha da ileri gidiyorum Milli İstihbarat Teşkilatımız, bu çalışmalarını yaparken kime, nasıl izin vereceğini yasalara kayıtlı olarak bu adımları atar ve ona göre de değerlendirmesini yapar. Onun için kalkıp da muhalefetten şöyle ses geliyor, böyle ses geliyor buna bakmaz." dedi.
Erdoğan, "Şu anda da Bakanlık bununla ilgili müracaat üzere adımını atmıştır ve bu müracaatla birlikte de bu kararını vermiştir. Olay bu kadar basittir." ifadesini kullandı.
"TRT'DEKİ ARKADAŞLARIMIN HASSASİYET İÇERİSİNDE ADIM ATTIKLARINA İNANIYORUM"
"Kırmızı bültenle aranan Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ın TRT'ye verdiği röportajı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Doğrusu ben Osman Öcalan'ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum ancak TRT'ye müracaat etmiş ve TRT Kürdi'de böyle bir program yapmışsa bunu da TRT'deki arkadaşlarımız bilirler. Ben o kurumdaki arkadaşlarımın da bu hassasiyet içerisinde adım attıklarına inanıyorum. Çünkü bu konularda da kendilerine güveniyorum.
Yani TRT Kürdi'yi kurarken kimse bize 'Niçin TRT Kürdi'yi kurdunuz' demedi. Peki TRT Kürdi'yi kurduğumuza göre burada da TRT'yi yönetenler bütün hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak adımlarını atarlar ve TRT Kürdi'nin reytingini yükseltmeyi de düşünür, ülkeye neyin, nasıl faydalı olacağını da düşünür, buna göre de adımını atar ve buna göre de adımlarını atmışlardır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin "Biz paylaşmasını biliriz. Burada prensibimiz win-win esasına dayalıdır. Ama karşı taraftakilerin de bize aynı adaletle davranması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
"Suriye'deki gelişmeler kapsamında Esed rejiminin İdlib'de saldırılarını sürdürdüğü ve bu saldırıların devam etmesi halinde Türkiye'nin ne gibi adımlar atacağı" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu konularla ilgili bizim şu anda çalışmamızın iki boyutu var. Bir Soçi Zirvesi'nde başlayan Türkiye-Rusya-İran üçlü yürüttüğümüz çalışma. Soçi'den sonra biliyorsunuz Ankara, Ankara'dan sonra bildiğiniz gibi Tahran. Ve bu çalışmanın tekrarı da oldu. Bu devam ediyor. Bunları tamamlayan bir de Astana süreci var ayrıca. Bir diğer çalışma Amerika tarafıyla yapılan çalışmalardır ki bunun da en önemli ayağı biliyorsunuz Fırat'ın doğusu, Fırat'ın batısında Münbiç olayı."
Erdoğan, bu süreçlerin hem devlet başkanları hem de dışişleri bakanları seviyesinde ilerlediğine işaret ederek, "Ne yazık ki Amerika ile başlanan bu süreç Sayın Trump döneminde başlamadı, ta Obama döneminde başladı. Netice aldınız mı? Maalesef Münbiç olayı bunun en güzel örneğidir. Verdikleri sözü yerine getirmemişlerdir. Hala Münbiç'te, mesela 90 gün demişlerdir, 90 gün 9 ay olmuştur bir sene olmuştur, ama netice alınamadı. Bunları bu seyahatte de Suriye konusu gündeme geldiğinde Sayın Trump ile de Sayın Putin ile de özellikle ikili görüşmemde gündeme getireceğiz." ifadelerini kullandı.
Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan çalışmada en önemli adımın Zeytin Dalı Harekatı olduğunu aktaran Erdoğan şunları kaydetti:
"Bu harekatta Cerablus, El Bab filan bununla hallolmuştur. Aslında bu harekatın ilk adımının Obama döneminde atılması konuşuluyordu. Ama o dönemde bunu atamadık. Daha sonra bu adımı attık. Ardından biliyorsunuz Afrin olayı geldi. Afrin harekatında da biz oradaki yapılanları artık ne dedik hatırlayın, 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ve geldik gereğini yaptık. Burada askerimiz Özgür Suriye Ordusu ile bu süreci işletti. Terör örgütleriyle orada yoğun çatışmalar oldu. Bu çatışmaların neticesinde terör koridoru olarak YPG/PYD onların kendilerine belirlediği yerden bunları tamamıyla derdest ettik."
Bu süreçte El Bab'dan 3 bine yakın DAEŞ'lının derdest edilmesinin ve temizlenmesinin önemini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bunu başardığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde birçok ülkenin "Türkiye'nin DAEŞ'ın yanında yer aldığı" iddiasını ortaya attığını anımsatarak "Bu tamamıyla maalesef terbiye dışı yaklaşımdı. Ama biz bunu orada ispatladık." ifadesini kullandı.
"MÜNBİÇ'TE İŞİN TAKİPÇİSİYİZ"
Türkiye'nin Münbiç'te de işin takipçisi olduğuna dikkati çeken Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Münbiç'te de verilen sözü tutmaları gerekiyor. Münbiç yüzde 90'a yakın Araplara aittir. Kürtlerin orada hiçbir hakkı yoktur. Kürtlerden kastım terör örgütüdür. Bunu da bir defa çok iyi bilmemiz lazım. Peki bizim isteğimiz nedir? Bizim isteğimiz Münbiç'te şu anda işgalciler var. Bu işgalcilerin süratle Fırat'ın doğusuna çekilmeleridir. Ve onlar da bize bu sözü veriyorlar. Hatta daha ileri gittiler biliyorsunuz, Amerikan askerlerinin tamamıyla bölgeyi terk etmesi gündeme geldi. Ama söz yerine getirilemedi."
"ŞİMDİ ÜZERİNDE DURDUĞUMUZ KONU İDLİB'DEKİ OLAYLAR"
Türkiye'nin üzerinde ısrarla durduğu konunun daha çok İdlib'deki olaylar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"İdlib'de rejim acımasız davranıyor. Bizim orada 12 gözlem kulemiz var. Bu kulelerimiz zaman zaman tacize uğruyor. Herhangi bir sıkıntı, elhamdülillah, büyük ölçüde yaşamadık. Böyle bir durum olmadı. Gereken noktada, gereken zamanda, onlara gereken cevabı en güzel şekilde verdik. Fakat biz bu noktaya iş gelsin istemiyoruz. Planlanan neyse, verilen sözler neyse o istikamette bunu götürelim istiyoruz. Bu konuda da bizim muhatabımız Rusya'dır. Ve Rusya ile de gerek savunma, gerek dışişleri gerek milli istihbarat muhatapları ile bu konuları görüşerek süreci çalıştırıyorlar. İdlib'de çok çok büyük vahşetler olabilirdi ama belli bir yerde durdurulmuş vaziyette."
"AMERİKA'NIN ORADA NE HAKKI VAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka soru üzerine, ABD Senatosunda alınan Doğu Akdeniz ile ilgili kararı da değerlendirdi. G20 Zirvesi'nde konunun gündeme gelmesi halinde görüşeceklerini belirten Erdoğan, "Ama bu bölgede Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs'ın hakları var. Bu adı geçen ülkelerin nereye kadar hakları var. Hele hele Amerika'nın orada ne hakkı var? Amerika'nın Senatosu böyle bir kararı nasıl alıyor? Bunların hepsi soru işaretidir. Bakıyoruz son zamanlarda Senatonun önüne ne gelirse bunların kararını alıyor." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin Kıbrıs'ta garantörlük hakkı olduğuna işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
"Dolayısıyla biz Kuzey Kıbrıs'a karşı yapılacak herhangi saldırıda garantörüz. Bak ben hep söylüyorum Yunanistan konuşur, niye? Çünkü garantör ülkedir. Hatta daha ileri gidiyorum. İngiltere konuşur, niye? O da garantör ülkedir. Ve burada zaten konuşabilecek 3 ülke var. Biziz. Olay oradaki denizler noktasına gelince burada da biz diyoruz ki, bu denizlerden çıkabilecek nema ne ise Kıbrıs'ta yaşayanların hepsinin orada eşit hakkı vardır. Ama bunu kalkıp da 'Güney Kıbrıs'ın kontrolünde yapacağız derseniz. Biz buna evet diyemeyiz.
Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs birlikte masaya otururlar. Heyetler oluşturulur, ne çıktı? Şu kadar... Bunun ne kadarı Kuzey'e ne kadarı Güney'e bunu onlar belirler. Şu ana kadar çıkmış bir şey de yok zaten. Hala taramalar devam ediyor. Bizim şimdi sondaj gemilerimiz devreye girdi. Ee bunlar da baktılar Türkler ciddi gidiyor. Ciddi gideceğiz tabii. Bunu bekleyecek halimiz yok. Bir şey varsa biz de görelim. Biz yalnız paylaşmasını da biliriz. Çünkü bizim buradaki prensibimiz 'win win' esasına dayalıdır. Eşit miktarda bunları dağıtmasını paylaşmasını biliriz. Ama karşı taraftakilerin de bize aynı adaletle davranmaları lazım. Olay bu."
"AK PARTİ DIŞARDAN KUMANDA EDİLEN BİR PARTİ DEĞİLDİR"
Erdoğan, "Binali Yıldırım'ın kabineye gireceği" iddialarına yönelik soru üzerine de şunları kaydetti:
"Yeni yönetim sistemine göre bir oluşmuş yapımız var. Bunlar özellikle partimiz içerisinde bir fitnenin çıkarılmasına yönelik atılmış adımlardır, söylemlerdir. Bu tür söylemlere kimsenin kulak asmaması gerekir. Ne zaman, nerede, kimi nasıl değerlendireceğimizi biz gayet iyi biliriz. Bunun için de dıştan ahkam kesilmesine pek de prim vermeyiz, bundan sonra da vermeyeceğiz. Bunu herkesin bilmesi lazım. Çünkü AK Parti dışardan kumanda edilen bir parti değildir. AK Parti, bütün kararlarını kendi içinde, istişare mekanizmalarıyla alır, uygulamaya koyar ve böylece de yürür."