Üç ay önce karantina günleri başladığında yaşadığım ilk şok, oturduğum sokakla ilgili olmuştu. Sanki insanlar, dükkanlar, arabalar buharlaşmış, hayalet sokaktaki tek sakin biz kalmıştık! Her gün önünden geçtiğim dükkanlar, selamlaştığım/şakalaştığım esnaf kaybolmuştu bir anda… Berber, kuaför, bakkal, kırtasiye, kafe, hepsi!
Ürkütücüydü, kahrediciydi.
Sokak yeniden canlandı ama eski normal hala yok. Hala açılmayan dükkanlar var, açılanlar da birkaç müşteriyle gün geçiriyor. Bakışları endişeli, gözlerinde hep ‘ne olacak’ sorusu…
Çatısı altında 129 esnaf sanatkar odasını, kayıtlı 340 bin, aktif 105 bin esnaf sanatkarı barındıran İzmir'in en büyük meslek örgütü olan İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İESOB) Başkanı Zekeriya Mutlu’ya sordum o gözlerdeki ‘ne olacak’ sorusunu. Dünü, bugünü, geleceği… Yarınlarda esnafı neler beklediğini…
Her zamanki gibi güleryüzlü, yapıcı, temkinliydi.
Hem tevekkül vardı sözlerinde, hem endişe/kaygı. Ama en çok da üzüntü…
GÖNÜL SOYOĞUL: Ülkede karantina günlerinin başlangıcı olan 11 Mart öncesi esnaf bolluk bereket içinde değildi, ekonomik kriz zaten vardı ve esnaf bu krizin hangi katındaydı?
ZEKERİYA MUTLU: Esnaf ve sanatkar bir toplumun ana mihenk taşlarından bir meslek örgütüdür. Dolayısıyla esnaf ve sanatkarların işlerinin olumsuz olması ya da az olması ülkenin ekonomisiyle bağlantılıdır. Eğer bir ülkede, bir kentte, esnaf ve sanatkarlarda sorun varsa zaten o kentin, o ülkenin ekonomik açıdan bir sorunu vardır. Ekonominin ölçeği esnaf ve sanatkardır. Bir yere gittiğiniz zaman o yerin bakkalına, berberine, manavına ‘ekonomi nasıl’ diye sorduğunda o sana tek kelimeyle anlatır, ya ‘iyidir’ der ya da ‘işlerimiz iyi değil’ der. Siz oradan bir sonuç çıkarırsınız büyük ölçekleri belirlemede…
İşler nasıl esnaf açısından, sorayım o zaman?
ZEKERİYA MUTLU: İyi değil. Ülkemizde Mart ayının başlarında ilk Covid-19 vakası görüldü. 2019’dan beri devam eden, esnaf ve sanatkarların, tarımla ticaretle sanayiyle uğraşanların ekonomik açıdan sorunu vardı. Dolayısıyla da bu sorunlar kapandı da yenileri açıldı değil, bizim zaten Coivd-19’un başladığı süreç içerisinde bir sürü sorunumuz vardı. Finansa ulaşmada sorunlarımız vardı, üretimde sıkıntılar vardı, pazarlama da sıkıntılarımız vardı. Bir sürü sıkıntı varken bir de üzerine Covid-19 geldi. Zaten Covid-19 da sadece belirli bir kesimi, belirli bir kenti ya da ülkeye etkileyen bir sorun değil, tüm dünyanın sorunu… Dolayısıyla bizim esnaf ve sanatkarlar olarak sorunlarımız Covid-19 ile beraber daha da katlanarak büyüdü. En çok etkilenen kesim esnaf teşkilatı oldu. Zaten olumsuz devam eden sorunlarımız daha da katmerlendi, büyük bir sıkıntı içerisine girdik. Ama bu sıkıntıları çözebilmek için de kurum olarak hem kentimizdeki diğer kurumlarla, kamuyla, yerel yönetimlerle, merkezi yönetimlerle bu sorunları aşabilmek adına birtakım çalışmalar yaptık.
Pandemi başladıktan sonra, hükümetin aldığı/açıkladığı ekonomik tedbirler oldu. Küçük işletmelerin devlete olan vergi- SSK- prim ödemeleri, devlet bankalarına ve kefalet kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesi veya kolaylaştırılması, talepleriniz arasındaydı… Özel teşvik ve finans imkanları hayata geçirilmeli, 0 faizli uygun geri dönüşlü kredi imkanları sunulmalı diyordunuz. Bunların ne kadarı hayata geçirildi? Ne kadarının hayata geçirilme imkanı var, var mı?
ZEKERİYA MUTLU: Bunların bir kısmı daha önce de sorun olarak vardı. Covid-19’dan önce de Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği olarak hazırlamış olduğum bir fizibilite raporu var, esnafların sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili… O zaman da bu sorunların bir kısmı vardı. Hem perakende alışverişte, hem sosyal güvenlik kurumlarında ve finansal ulaşımda birtakım sorunlarımız vardı. Bu sorunların üzerine çaba sarf ederken bir de üzerine Covid-19 ilave edildi. Ondan sonra birtakım mesleklerimiz kısıtlamaya uğradı. Bulaşının daha aza indirgenmesi ve insanların birbiriyle temasının önlenmesi açısından, berberler, kuaförler, kahveler lokantalar hamamlar sağlık işletmeleri gibi birçok işletmenin çalışmaları durduruldu. Bir kısmı tamamen durduruldu, bir kısmının kapasite çalışma alanları kısıtlandı. Mesela minibüslerde, taksilerde yüzde 50 kapasiteyle çalışma çıktı ama bunlara sadece böyle bakarsak doğru bir sonuca varamayız.
Kısıtlaması olmayanlar ne oldu?
ZEKERİYA MUTLU: Örneğin; ayakkabıcıda tuhafiyecide kısıtlama yoktu. Berber dükkanı kapalı ama onun yanında bir tane ayakkabıcı var, o açık ama diğer işyerleri kapalı olduğu için açık olanların da açık olması bir işe yaramıyor. Neden? Bütün dükkanlar kapalıyken 100 dükkandan 20 tanesi açık olmuş bir anlam ifade etmiyor. İzmir çok duyarlı bir kent. Covid-19 tedbirlerinde, sokağa çıkma yasağında, mümkün olduğunca maske kullanıp, insanlarla iletişim ve etkileşimden uzak kaldığı için açık olan dükkanlar da bir iş yapmadı. Yani teşkilatın tamamı genel olarak olumsuz yönde etkilendi. Bu 3 aylık süreç içerisinde de hiç açmayan arkadaşlarımız oldu. 1 Haziran itibariyle açanlar oldu. Bu süreç içerisinde adamın dükkan kirası var, hammaddesi var, pazarlaması var, personeli var. Dükkanı kapattı evine gitti 3 ay… Dolayısıyla bu süreçte Covid-19’dan önce saydığım sorunlara yenileri ilave oldu. Adamın dükkanı kapalı amma dükkan kirası var, personeline dedi ki; ‘dükkan şimdi kapalı ama ben seni tekrar çağıracağım.’ Bizim yanımızda çalışanlar bizim evlatlarımız gibidir. Bir işletmede 15-20 yıl çalışan insanlar var, o ailenin ferdi gibi… Dükkanın kapalı da olsa mecburen o insanların geçimini temin edecek bir şey vermek lazım. Hem ahilikten aldığımız terbiyeyle, hem esnaf ve sanatkarlıktan aldığımız terbiyeyle, yanındaki insanı gözetlemen lazım. O nedenle de bu insanların ücretleri de üzerlerine ilave oldu.
Hükümet ne yaptı?
Bunları tek tek döktüm. Geçen gün Ticaret Bakanı ile yaptığımız konuşmada da söyledim, ben hiçbir zaman yapılan çalışmalara eleştirel gözle bakmam. Ben yapılanlara teşekkür ederim, eksik olanları hatırlatırım, görevim yapısı itibariyle… Yani bir kurumu bize destek olan; yerel yönetim olsun, merkezi iktidar olsun, muhalefet olsun mutlaka bu teşkilata yaptıkları çalışmaların faydası olmuştur bugüne kadar… Onların yaptıklarını değerlendirerek teşekkür etmek lazım ama eksik kalanları veya bizim teşkilatımızın ihtiyacı olanları da hatırlatmak lazım.
Teşekkürleriniz ne? Eksikleriniz ne?
ZEKERİYA MUTLU: Yerel yönetimler, kiracısı olanlara destek olmak açısından kiraya yönelik destekler yaptı, ilan reklam vergilerini almadı, destek olmak amacıyla esnaf teşkilatına hijyen hususunda ve diğer hususlarda ben Büyükşehir Belediye Başkanı’na ve ilçe belediye başkanlarına teşekkür ederim. Ellerinden geldiğince bizim bu süreci daha az sıkıntıyla atlatabileceğimiz tüm çalışmaları yaptılar. Yerel yönetimlerin hepsine teşekkür ederim. Hükümetin de esnaf teşkilatına yaptıkları maddeleri tek tek sıraladım, 18 madde… Çok kolaylıklar sağladılar ama… Ama deyip ilave ediyorum; bu 18 maddenin 14 tanesi erteleme. Yani bugünkü olan borcumu 6 ay sonraya erteledi. Bu benim sorumluluğumu ve yükümü kaldırmadı, borcumu ileri bir tarihe erteledi. Bunlardan sigorta olanlar ertelendi, vergi ertelendi, kiralar ertelendi. Ertelemek kötü bir şey midir? Hayır. Ertelemek de iyi bir şeydir. İçinde bulunduğumuz sıkıntıda bunu başka bir tarihe kaydırmak da bir nefestir. Onun için de teşekkür ediyorum. Bu da hükümet tarafından esnaf teşkilatına yapılan kolaylıklardır.
Dört kalemde de yeni destekler sundular; biri kısmi çalışma ödeneği, bunların şartlarını kolaylaştırdılar, herkesin yararlanabileceği bir ortama getirdiler. Ama kısmi çalışma ödeneği Covid-19’da esnaflara sunulan yeni bir şey değildir. Kısmi çalışma ödeneği 2019’da da vardı, 2018’de de vardı, 2017’de de vardı. Ücretsiz izin daha önce de vardı, şimdi de var. Ama bunlar daha çok kolaylaştırılarak, daha çok insanın yararlanmasının önü açıldı. Bir de dediler; 25 bin lira kredi vereceğiz, araştırmaksızın, kefil istemiyoruz. Eğer dediler; sen kefalet kooperatifinden daha önce kredi kullanmışsan, git kooperatiften kullan 25 bin lira daha. Eğer kefalet kooperatifleriyle bugüne kadar hiç muhatap olmamışsan, Halk Bankası’nda hangi şubeye gidersen müracaat et, vergi levhanı götür, odaya kayıtlı olduğunu götür, 25 bin lira vereceğiz dediler. Müracaat edenlerin hepsine de verdiler. Teşekkür ediyoruz. Ayrıca ‘Taraf Kart’a da 25 bin lira yüklediler, dediler ki bu kartı kullandıkça buradan da harcayabilirsiniz diye 50 bin lira bir destek verdiler. Ama sonuç itibariyle söyleyeceğim şu; bu yapılanlar için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İyi bir şey. Ama bizim yaramıza çare olmadı. Bizim derdimize çare olmadı. Yani 3 ay kapalı olan bir işletme için 25 bin lira, onun yarasını sarmaya yetmedi.
Çünkü zaten bir yara vardı geçmişten, üzerine ilave oldu.
ZEKERİYA MUTLU: Yapılanlar iyidir teşekkür ederiz ama bunlar bizim derdimize, yaramıza çare olabilecek nitelikte değil.
Talebiniz ne esnaf olarak?
ZEKERİYA MUTLU: Talebim; erteleme yerine, bu mevcut olanları devam ettirme yerine esnaf teşkilatına uzun vadeye dayalı ya hibe… Hibenin olamayacağına dair endişelerim var çünkü ülkenin ekonomik durumunu da biliyorum, verip veremeyeceğini de biliyorum. Ama uzun vadede yayılı, 1 yıl ödemesiz 48 ay 60 ay vadeli, insanların işini görebileceği 100 bin 200 bin gibi, işletmenin büyüklüğüne göre bir finansmana ihtiyaç var. Bu ertelenenler diyelim ki Eylül, Ekim, Kasım aylarına ertelendi. Eylül, Ekim, Kasım aylarında bir o ayların borcu gelecek bir de ertelediğimi borçlar gelecek, ikisi üst üste gelecek. O nedenle de eğer umut ettiğimiz gibi Covid-19 sürecinden çıkıp normalleşme sürecine ve eski iş düzenine geçip, eski iş kapasitemizi yakalayamazsak, sorun daha da devam edeceğe benziyor. Çünkü biz buna yönelik bir tespit yaptık.
Covid-19’da yaşadığımız sorunlarla ilgili hazırladığımız bir çalışmamız var. Covid-19’un başlangıcında ‘bizim ne sorunumuz var’ dedik, bütün birimlerimizle, kurumlarımızla, üniversitelerimizle bir çalışma yaptık. İlk önce dedik; ödeme sorunlarımız başladı. Personelin parası, kira parası, daha önce aldığımız malzemelerin parası… Covid-19 başlayınca bize verilen siparişlerimizi iptal ettiler büyük firmalar. Mesela bizim ayakkabıcılar sitesindeki üreticilerimiz büyük firmalara fason ürün yapıyorlar. Şimdi bu mağazalar kapanınca onlar bize dediler ki; siparişlerimizi ikinci bir duruma kadar iptal ettik. Şimdi burada malzemesini, hammaddesini alan insanlar oldu, hatta bir kısım ürünlerini yaptı. Onlar iptal edince, o insanların çoğu battı ve büyük sıkıntıların içerisine düştüler. Tahsilat ile ilgili sıkıntılarımız oldu, ödemeler ile ilgili sıkıntılarımız oldu. Adamın dükkanı kapalı, alacağın var daha önce mal göndermişsin, çünkü ticarette daha önceden gelen cari hesaplar vardır önceden mal göndermişsindir onun parasını verir yeni sipariş alır. Dükkanın kapalı olunca sana olan borcunu ikinci plana koydu, dedi ki; benim öncelikli kiram var, personel giderim var dedi. Hammadde tedarikinde bir sorun yaşadık. İnsanlar Covid-192u bir tehdit gibi gördüler ve harcamayı sadece hayatlarını idame ettirecek alanlara kaydırdılar.
Öncelikle gıdaya…
ZEKERİYA MUTLU: Evet. Mesela birisi gidip bir takım elbise almak yerine 2 kilo makarna almayı tercih etti, bir çuval un almayı tercih etti, ayakkabıyı elbiseyi geriye bıraktı. Dolayısıyla da o konularda hammadde tedariki ve işlerin hızlanması açısından bir durgunluk yaşandı. Satışda zaten sıkıntı yaşadık. Çünkü her yer kapalı olduğu için hem tüketiciye hem mal verilen firmalara satış açısından bir sıkıntı yaşadık, Covid-19’un başlangıcında… Covid-19 biteceği süre içerisinde biz bir çalışma yaptık. Covid-19 bitti, 1 Haziran’da normale döndük, berber açtı kuaför açtı lokantalar açtı.
Peki bu süreç içerisinde yeni ne sıkıntılarımız olacak bizim, bizi ne bekliyor diye bir çalışma yaptık. Onu da ilgili kurumlarla paylaşmaya çalıştık. Yaptığımız çalışmaları da hem Valilik, hem Büyükşehir Belediyesi hem de İzmir’in parti ayırmaksızın her milletvekiliyle… Mesela bu Covid-19 ile ilgili hazırladığımız kitapçığı ayırt etmeksizin hepsine gönderdik, dedik ki; bizim esnaf teşkilatı olarak görüşümü bunlardır, şu konularda sıkıntılarımız var, beklentilerimiz şunlardır, yapılmasını istediklerimiz çalışmalar şunlardır deyip herkesle paylaştık. Mesela şunu söyledik; işten çıkarmalar artacak önümüzdeki süreçte… Adam geldi dükkanını açtı, daha önce 10 kişi çalıştırırken şimdi bakıyorsun restoranda 5 masa olmuyor, kahvelerde oyun olmadığı için hiç olmuyor. Dün Gaziemir’de bir kahveye gittim, 3-4 masada çay içenler var, kahveci geldi dedi ki; ‘Şimdiye kadar 250 lira topladım. Bu 250 liranın zaten 180 lirasını dükkanın kirasına ayırmam lazım, içeride ocakçı var yevmiyesi 70 lira, bir garson var yevmiyesi 50 lira… Benim bu çay parasıyla topladığım bunları karşılamaya yetmez’ dedi. Şimdi bir de işten çıkarma yasağı var, insanlar çekiniyor. Belki şimdi kararname ile işten çıkarma yasaklandı ama belki önümüzdeki süreç içerisinde işten çıkarmalar firmalarda çok olacak diye bir endişemiz var. Dileğim; hiç olmasın, kimse işinden ayrılmasın. Ama öyle gözüküyor. Bankalara birtakım ödemelerde aksamalar oldu, nakide ulaşmada sıkıntılar yaşanacağını öngördük. Birçok işyeri kapanacak dedik, ki açılmadı.
Normal düzene geçildi ama işler ne kadar normal?
ZEKERİYA MUTLU: Normal düzene geçtikten sonra herkes dükkanını açmadı. Hala açmayanlar var. Bir kısım işyeri tekrar açılmayacak gibi görüyoruz. Turistik bölgelerde beklenen canlılığının olmayacağını düşünüyoruz. Herkesin, eskisi gibi bir otele çoluğuyla çocuğuyla tatil yapmaya gitmeyeceğini, korkacağını düşünüyoruz. Düğün yapanlar düğünlerini erteleyecek diye korkuyoruz. Yeni açıklamaya göre düğün salonları 1 Temmuz’da açılacak, açıldığı zaman hangi tedbirler uygulanacağına dair bir hazırlık yaptık Ticaret Odası ile, bakanlığa da sunduk. Orada da kapasite azalacak. Düğünler azalacağı için, temennim azalmasın ama aynı zamanda gelinlik sektörünü etkiliyor, ayakkabı sektörünü, mobilyayı, pastacıları, kuyumcuları etkiliyor. Yani düğün sektörüne baktığınız zaman yan sektörlerle beraber en az 30 sektörü etkileyeceğini düşünüyorum. O yönden de olumsuz düğün sektörü… İnşaat sektörü zaten hiç kıpırdamıyor. Devlet faizleri düşürdüğü için bir canlanma var ama bunun karşılığında da mal sahipleri fiyatları arttırdılar. Faizler düştü ama daha önce 200 bin liraya alacağın bir daire şimdi 250 oldu. Ulaşım hizmetlerinde yüzde 50 çalışıyordu, şimdi tam kapasite çalışıyor ama kimse minibüse otobüse binmek istemiyor. Genelde kendi özel arabasıyla gitmeyi tercih ediyor. Yüzde 50 kapasite çalıştığında da, minibüs 14 kişilik ama 7 kişiyle gidiyor, 7 kişinin verdiği ücret mazotu karşılamıyor. Dolayısıyla sonra tam koltuk sayısına çevirdiler, ayakta yolcu sayısı da verdiler ama bu da hastalık bulaşırsa diye pek tercih edilmiyor. Fuarlar tamamen kapandı. Okullar kapandı. Okul sektörü, kitap kırtasiye sektörü çok kötü durumda. Belki önümüzdeki süreçte uzaktan eğitim sistemi başlayacak. Servis yok. Servis sektöründe sıkıntımız var.
Okullar kapalı olunca o bölgedeki tüm esnaf da aynı anda etkileniyor.
ZEKERİYA MUTLU: Hepsi birbirini takip ediyor. Okullarda kantinlerimiz var bizim, 1 yıllık ihaleyle alındı. Ben bu kantini aldım 1 yıl süreyle çalıştıracağım. Onun belirlenen ihale bedeli var. Şimdi okullar kapalı. Şükür ki kapalı olan süreç içerisinde bir katkı koyacak hükümet, özellikle kantin işletmelerine…Onun bir çalışmasını yapmak lazım. Oradaki kırtasiyeci, oradaki ayakkabıcı, önlük satan, sandviç satan, okulların etrafından olan tüm sektörler aynı düğün sektöründeki gibi olumsuz olarak etkilendi. Bunları da önümüze çıkacak sorunlar olarak belirledik ve ilgililerle paylaştık. Sonuç itibariyle, şu an normal hayata dönüşte eski günlerimizi arar vaziyetteyiz.
Eski günlere geri dönebilir miyiz?
ZEKERİYA MUTLU: Temennim; inşallah döneriz. Buna yönelik hepimize düşen görev var. Özellikle bizim kendi sektörümüzde insanların güvenini kazanıp onları buraya getirtebilecek, tüm dünyada bu virüsün aşısı bulunarak hastalığın tamamen sıfırlanmaya yönelik çalışmalar içerisinde bize düşenler de var. Onlar hususunda da çalışıyoruz. Bakanlık her işletmeye kurallar yayınlıyor. Biz de tele-konferans sistemiyle teşkilatımızla toplantı yaparak, onların işyerlerinde hangi kurallara uyacaklarını asarak bilgilendiriyoruz. Onlara uymaya çalışıyoruz. Ama sonuç olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Şimdi bütün memurlar, bütün işçiler ay sonunda bordrosunu imzalayıp parasını alıyor, ama bir berber, bir bakkal oraya kaç müşteri geldiyse ona göre elde ettiği gelirle çoluğunu çocuğunu beslediği için büyük bir sıkıntı içerisinde… Buna yönelik çalışmalarımız da devam ediyor. İnşallah güzel olur.
Oda olarak bu süreçte, bütün bu çalışmalar; kayıt altına almalar, sorunları belirlemeler… Bunların dışında esnafa ne tür destekleriniz, ne tür yardımlarınız oldu?
ZEKERİYA MUTLU: 129 oda başkanıyla görüştüm, telekonferans sistemiyle 4 toplantı yaptım. Bizim 129 odamızın 72 tanesi merkezde, kalanı ilçelerde. Hepsinin tek tek sorunları, bu çalışmalarımız, onlardan sorduklarım ve aldıklarım. Ama biz de birlik olarak esnaf teşkilatındaki odalarımıza üyelerimize elimizden geldiğince katkı koymaya çalıştık. Şunu söylemek istemem; ‘şuraya şunu yaptık, buraya bunu yaptık’ demek istemem. Bizim yaptıklarımız gizli kalsın isterim. Ama ihtiyacı olan, özellikle 65 yaş üstüne, destek vermemiz gerekenlere biz birlik olarak maddi manevi gereken katkıyı sağlamaya çalıştık. Biz her sene tüm ilçelerde iftar programları yapardık. Şimdi bunları yapamadığımıza göre oraya ayırdığımız bütçeyi biraz daha güçlendirerek, ihtiyacı olanlara ulaşarak ve onları da deşifre etmeden, kimsenin haberi olmadan gerekli yardımları yapmaya çalıştık teşkilatta…Onları ayakta tutmak için. Ayrıca odalarımıza hijyen hususunda, özellikle ulaşım sektörüne araçların hijyen bakımının yapabileceği santraller kurduk. Mesela şoförler odasının yanına tüm taksilerin dezenfekte edilebileceği bir istasyon kurduk, Büyükşehir Belediyesi ile müşterek yaptık. Her odada maskeler siperlikler dağıttık. Bu hususta odalarımıza ve üyelerimize de kapalı olan süreç içerisinde bu kurumlara olan borçlarını illa ödeyin diye de üzerinde durmadık.
Aidatlar mı?
ZEKERİYA MUTLU: Evet. Adamın işyeri kapalı. İşyeri kapalı olan bir adamdan bir talep olmaması gerekir diye düşündük. Zaten TESK de 8 yıla yakındır aidatlarda bir artış yapmıyor.
Peki bunları paylaşmamanızın altında yatan ahilik midir?
ZEKERİYA MUTLU: Tabi. Veren elin, alan eli görmemesi lazım. Şimdi ben ne diyeyim, ‘Ödemiş’te şu kadar şunu mu dağıttık’ diyeyim? Buna gerek yok.
Bunu üye bilsin yeter mi diyorsunuz?
ZEKERİYA MUTLU: Ben sadece şunu bilirim; zaten yardımlaşma bizden çıktı. Bunun kaynağı biziz. Bin yıl önce orta sandığını kuran biziz. Sosyal Güvenlik Kurumu dediklerini biz daha önce orta sandığı olarak kurmuşuz. Fakirlere yardım etmişiz, hastalık geçirene yardım etmişiz o zamanlarda… Şimdi bizim esnaf teşkilatı olarak kendi aramızda, bizim bir insana bir odaya yaptığımızın bilinmemesi lazım. Prensibimizde esastır. ‘Çok arzu ettiğin gibi herkesin ihtiyacını karşılayacağı bir şey yaptın mı’ diye sorarsan. Hayır, imkanlarımız ölçüsünde yapabildiklerimizi yaptık.
Ahilik, dayanışma zaten günümüz şartlarında epeyce hasar görmüştü. Hangi esnaf ‘ben bugün kazandım ama yanımdaki dükkan daha siftah yapmadı’ deyip müşterisini oraya yönlendiriyordu ki? Yani zaten çatırdayan, epey yara almış bir anlayıştan, bin yıllık gelenekten bahsediyorum. Bu süreç bunu daha da açığa mı çıkardı? Ya da tam tersine insanlar arasındaki dayanışma ve komşusunu gözetme arttı mı?
ZEKERİYA MUTLU: Daha da güçlendirdi. Ben şunu söyledim teşkilata; bir bakkal bir berberin de müşterisi aynı zamanda. Bakkalı var ama berbere gidip tıraş oluyor, berber de bakkaldan alışveriş ediyor. Bakkal da marangozdan alışveriş ediyor, marangoz da taksiye biniyor. Kendi içinizde ihtisas mesleğiniz var ama nihayetinde birbirinizle tüketici bağlarınız var. Mesela bu süreç içerisinde, dükkanı yeni açan berbere gittiğinizde tıraş olduktan sonra şunu yapın dedim; ‘İki aydır kapalısın, şu bugün olduğum tıraşın parası, şu da 2 ay önce 2 defa gelemedim bu da onun parası’ deyip berbere destek olun dedim. Lokantadan 2 ay yemek yemediniz, komşudan öğlenleri 20-30 lira verip yemek yiyordun, ama onun kapalı olduğu dönemde yiyemediğin yemeğin parasını da verin, birbirinize destek olun deyip kendi içimizdeki bağı güçlendirmeye çalıştım. Ve hep şunu söyledim; birbirinize destek olduğunuz müddetçe bu sorunları daha kolay aşarsınız. Çünkü esnaflık sanatkarlık yapmak kolay değildir. O yüzden birbirine destek olma zamanıdır.
İşyeri sahiplerine seslendim, dedim ki; bir dükkanı sizden kiralayan esnaf 10 yıldır 20 yıldır sizin kiracınızsa zaten bir aile bağı kurmuşsunuz şimdi bu adamın dükkanı 2 ay kapalı, gücün varsa hiç kirayı hiç alma ama o kira gelirine muhtaçsan yarısını al. Yani böyle bir dayanışma girin dedim. Bu da çok ses getirdi. Bazı dükkan sahipleri hiç kira almadılar. Teşekkür ediyorum. Bazıları yarım aldılar, bazıları dediler ki; ben buradan geçiniyorum şimdi kapalıysa verme ama sonra eline geçince ver dedi. Bu Covid-19 süreci bizi daha çok birbirimize bağladı. Daha çok birbirimizle kucaklaşmaya, birbirimizin dertlerine hemhal olmaya çalıştık. Çünkü eğer ahiliği bir topluluğa uygulayacak olursan o toplulukta bir sorun kalmaz. Ama bu ahilik geleneğini de nasıl uygulayacaksınız? Bin yıl önceki ahilik geleneğini birebir şimdi uygulayamazsınız. Niye? Ancak onun felsefesini almanız lazım. Şimdi kimse ‘ben siftah ettim, sen git komşudan al’ demiyor, ona giden müşterinin önüne geçiyor ‘bana gel, ben daha çok indirim yaparım’ deyip onun müşterisini almaya çalışıyor. Orada amaç şu; komşunun işi iyi değilse ona yardım et felsefesini söylüyor, müşteriyi ona gönderirken… Bu felsefeyi yaşatmak lazım. Bunu da nasıl yaşatmak lazım. Sadece o felsefeyi benimseyerek değil. Bilimle, sanayiyle, teknolojiyle, inovasyonla yoğurarak…Şimdi sen, ‘efendim ben eski ahilik geleneklerine bağlıyım, burada böyle çalışıyorum’ diyorsun da peki sen teknolojiye, inovasyona, e-alışverişe geçtin mi, elektronik sistemleri uyguluyor musun? Sen dükkanında oturup da adamın gelip almasını beklersen olmaz. Sen de bir site açacaksın, sen de e-alışverişe gireceksin, adamlara telefon numaranı vereceksin, kapıya bir mobilet tutacaksın, adamlara götürüp servis yapacaksın. Sen büyük alışveriş mağazaları açmasın, yeni alışveriş siteleri satmasın ben satayım diyorsan, sen ondan daha iyi hizmet etmeyi amaçlayacaksın. Sen ondan daha fazla insanların isteklerine, taleplerine daha iyi karşılık vermeyi hedefleyeceksin. Ancak o zaman onlarla yarışabilirsin. Teknolojiyi kullanacaksın, inovasyonu kullanacaksın. Bunu da güzel ahlakla, ahilikten aldığın terbiye ile birleştirerek insanların hizmetine sunacaksın. Hiç kimse büyük alışveriş mağazalarına mümkün olduğunca gitmek istemez.
AVM’ler hepsinden önce açıldı ama en azından İzmir’de çok da parlak gelmiyor rakamlar. AVM içindeki bazı dükkanların da hiç açılmadığını biliyoruz. Ne diyeceksiniz bu konuda?
ZEKERİYA MUTLU: İnsanlar gitmedi. İnsanlar daha çok bu süreç içerisinde kendine yakın olan bakkaldan, manavdan, terziden, kasaptan alışveriş etmeyi tercih etti. Eskiden olan döneme dönüş gibi bir şey de yaşandı. Bu sektörlerin içerisinde bizim çok parlak olan sektörlerimiz de oldu Covid-19’da. Gıda sektörü, hijyen sektörü gibi. Yani berberler çok zorluk çekti battı, kapattı ama bir bakkal da ürünlerini sattı. Herkes şimdi iki ekmek alırken dört ekmek aldı, bir paket makarna alırken iki paket aldı. Bu sektörde de bir canlanma yaşandı, gıda sektöründe bir canlanma yaşandı.
Büyük alışveriş mağazalarıyla, diğer sitelerle yarışabilmek için insan ilişkilerini ön plana çıkarmak lazım. İnsan ilişkileri derken neyi kastediyorum? Hiçbir zaman büyük alışveriş mağazasındaki adam senin evde baban hastalandıysa onu ambulansa indirmeye gelmez kardeşim, senin aşağıdaki bakkal Ahmet amcan gelir sana yardım etmeye. Sen bu ilişkileri kullanarak diyeceksin ki “Gönül Hanım. Öyle bir peynir getirdim ki tuzsuz peynir, senin tansiyonun var biliyorum tam sana göre bir tadar mısın?” Bu ilişkileri kullanarak daha önce kaybettiğimiz ya da kaybettiğimizi sandığımız, bizden çeşitli nedenlerle uzaklaşan insanları yeniden kazanacaksın. Bizden uzaklaşma nedenlerinde bizim de kusurlarımız var. Bizim de eksilerimiz var, biz de teknolojiyi yakalayamamışız, kendimizi yenilememişiz, hizmette yarışır hale gelmemişiz. Hepsi için söylemiyorum. Zaten bunu devam ettiren ve bunu kapanlar başarılı oldular ve olmaya da devam ediyorlar. Biz de bu süreç içerisinde bunlardan ders alarak bu sektörleri daha iyi ayakta tutabilmeye çalışıyoruz. Çünkü bir mahallede bakkal yoksa, bir mahallede terzi yoksa, kasap yoksa o mahalle kör bir mahalledir. Herkes Üçkuyular’da alışveriş merkezine gitmez.
Ne kadar duygusal olduğunuzu, gözlerinizin çabuk yaşardığını biliyorum. Çok da dramatik günler yaşadık, kimbilir siz ne hikayelerle karşılaştınız, belki ağladınız… Oldu mu?
ZEKERİYA MUTLU: Çok çaresiz kaldığım günler oldu çok ama çok. (gözleri doluyor) Ben insanların ‘dükkanımız kapalı, kirayı verecek param yok’ dedikleriyle çok karşılaştım, çok ama. Ama bunların hepsini çözebilmek için, hem yönetimde bulunan arkadaşlarımla hem oda başkanlarımla beraber onlara ulaşabilecek, onların sorunlarını aşabilecek çalışmalarını yapmak için gece gündüz çalışmaya gayret ettik. Bu Covid-19 süresi içerisinde en çok çalışan meslek örgütlerinden biri olmak için çaba sarf ettik. Mart’ın 11’den beri ben hemen hemen her gün buraya gelip, bu kuruma gelip evrak isteyen, derdini anlatmak isteyen insanların hepsiyle görüşmeye çalıştım. Bütün ilçelerle teknolojik imkanlar dahilinde, sağılığı da ön planda tutarak, gerekli tedbirleri, kuralları çiğnemeden çaba sarf etmeye çalıştık. Zaten kurum olarak pandemi kurulunun üyesiyim. Valilikle bu sektörlerin bir an önce hayata geçebilmek ve onların sorunlarını aktarabilmek için elimizden gelenleri yapmaya çalıştık. Yani görevimizi eksiksiz yerine getirmek için çaba sarf ettik. Ha eksiklerimiz olmamış mıdır? İnsanız ya, eksiklerimiz de olmuştur.
O çaresizlik anlarında hepimizin kendince kaçış/sığınma yolları vardır, siz ne yaptınız?
ZEKERİYA MUTLU: O insanlarla o sorunu, o acıyı beraber yaşamayı tercih ediyorum. Mutlaka o insanın bana aktardığı sorunu onunla beraber paylaşarak bir an önce giderebilmek için elimden ne gelirse yapmaya çalışıyorum ve onu yaptığım zamanlarda da çok mutlu oluyorum biliyor musunuz? Aslında bizi besleyen duygu da o. Biz bu üzüntüleri yaşarken bu insanların sorunlarını çözebiliyorsan, katkı koyabiliyorsan o duygu seni besliyor, daha diri daha canlı tutuyor.
Başaramayabilirsin. İnsanların yapacakları, becerisi bir noktaya kadardır. Benim bir noktaya kadardır yapabileceklerim. Ben bir kararname yayınlayarak insanların işlerinin iyi olmasını temin edemem, müşterileri alıp bir bakkal dükkanına getiremem. Ama onların o bakkal dükkanına gelebilmeleri için neler yapılması gerektiğini anlatırım. Bu görevi eksiksiz yerine getirmeye çalışıyoruz. İnsanoğluyuz, kusurlarımız yanlışlarımız vardır. Her zaman söylerim; eksiğimizi kusurumuzu söyleyenlere kızarak değil, teşekkür ederek, onun söylediklerinden kendimize düşen payı alarak eksik yaptığımız varsa tamamlayarak, yanlış yaptığımız varsa doğru yapmaya çalışmalıyız. Hayat felsefemiz de bu. Burada bir insanın aşına işine katkı koymaktır amacım. Bir de çok kolay bir şey değil bu kurum. Ben her zaman söylüyorum; Cemal Tercan’dan sonra Mehmet Ali Susam’dan sonra bu kurumları devam ettirebilmek kolay değil. Ama biz de bu kurumu aldığımız noktadan bir tık ileriye götürebilmek için çaba sarf ediyoruz. İnşallah kusursuz yerine getirebiliyoruzdur.
Gelecekten ne bekliyorsunuz, ne umuyorsunuz esnaf teşkilatı adına? Hepimiz iyi olsun diye çabalıyoruz kendi alanımızda ama gelecek, güzel gelecek mi?
ZEKERİYA MUTLU: Gönlünüzün beklediğini söylemek ister gönlüm, sizin beklentinizin ülkenin beklentisinin hayata geçirilmesini ister. Yalnız şunu çok iyi biliyorum; Türkiye büyük bir ülke, kendine yetebilecek bir ülke. Doğru kararlar, doğru politikalar, doğru iş birlikleri, dostluklar, kardeşlikler arttığı müddetçe, birbirimizi kucakladığı sürece bu sorunları aşacağımızı düşünüyorum, ülke olarak… Ama şu anda ben siyasetin dilinden çok üzgünüm! Çok etkileniyorum.
Hepimiz öyle…
ZEKERİYA MUTLU: Yeni bir hava esmesini talep ediyorum. Gönlümden şu geçiyor; Türkiye’deki tüm siyasi partiler, tüm kurumlar iş birliği içerisinde bu ülkedeki insanların mutlu olabilmeleri için çaba sarf etmeleri gerektiğini, bizim de buna yönelik bize bir şey düşüyorsa herkesten fazla çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bizim üretimi, tarımı, ihracatı geliştirerek bizim de esnaf ve sanatkarlar olarak, özellikle ben bunları söylerken kendi esnaf teşkilatımdaki esnaf ve sanatkarlara söylüyorum; bazı mesleklerin artık olmayacağını, bunların yavaş yavaş etkinlikleri kaybedeceğini görevlerini kaybedeceğini düşünüyorum. Bazıları mesleklerin yeniliklerin oluşacağını, buna yönelik de bizim hazırlanmamız gerektiğini düşünüyorum, eğitim açısından teknoloji açısından.
Mesela ne?
ZEKERİYA MUTLU: Dün akşam şöyle bir şey okudum; Çin’de drone ile250 kilograma kadar kargo hizmeti yapacaklarına dair izin verdi Çin Hükümeti. Diyelim ki adama bir mal göndereceksin, mesela İzmir’in Karabağlar semtinde bir adam 1 çuval pirinç istedi, 1 çuval pirinç 50 kilo, buna ona gönderebilecek. Drone’a yüklüyorsun, yerel yönetimler izin veriyor, sen onu götürüp onun dükkanının çatısına iniyorsun drone ile… İnsan da yok içerisinde. Yani bu, önümüzdeki süreç içerisindeki sektörlerin neler olacağını bize ışık tutuyor. Biz hala kamyonla 40 ton yük atıp kara yoluna gitmek yerine bu gelişimi bizim görüp hazırlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Mesela bu Covid-19 bana şunu söyledi: bundan sonra önümüzdeki süreçte en önemli mesleklerinden birinin uzaktan eğitim olacağını söyledi. Demek ki önümüzdeki süreçte, uzaktan eğitime, insansız araçlara geçilecek, demek ki e-alışverişe geçilecek. Artık insanlar eskisi gibi ben mağazaya gideyim bunu giyeyim demeyecek. O zaman esnaf teşkilatının buna yönelik hazırlığını yapması lazım. E-alışverişe yönelmesi lazım, teknolojiyi kullanması lazım. Bütün bunları yapabilecek eğitimleri vermemiz lazım. Bu konuda bir hazırlığımız var. AR-GE ve Kalite Yönetim Birimlerimizde çalışmalar yapıyoruz. Arkadaşlarımıza elimizden geldiği kadar bunları aktarmaya özen gösteriyoruz. Önümüzdeki süreç içerisinde esnaf ve sanatkarların daha çok öne çıkacağını düşünüyorum. Çünkü dünya bu ekonomik sistemden zarar görür hale geldi, yap-kullan-at var şimdi, diyelim ki bir elektrikli süpürge; eskiden biz aldığımız elektrikli süpürgeyi 20 sene kullanırdık, tamirciye götürüyorduk. Bunları yeni ekonomik sistem neye çevirdi? Al-kullan-at. Artık elektrikli süpürgeyi üreten firmalar bu şekilde üretiyor. Halbuki bu dünya ekonomisini tüketime yönlendiren, tüketime dayalı bir ekonomiye. Bu ekonomiden vazgeçip, üretime dayalı bir ekonomiye dönüşecek dünya ülkeleri. Biz de buna yönelik esnaf ve sanatkarlarımızı üretime yönelik çalışmaya yönlendirmemiz lazım. Ve esnaf ve sanatkarlardaki sirkülasyonu ve birbiriyle olan dayanışma modelini geliştirmemiz lazım.
Esnafa ne kadar yatırım yaparsan o hiçbir zaman boşa gitmez. Ekonomiyi canlandırır, oraya mutluluk açar, bulunduğu topluma katkı koyar. İki insan mahallede kavga eder, bakkal gelir der ki ‘ne yapıyorsunuz, barışın’ der, sen bir yere giderken anahtarı oraya bırakırsın. Esnaf teşkilatı iyi bir teşkilat. Bana da Cenabı Allah bu teşkilatta görev yapmayı nasip etti. İnşallah yapabildiğimiz sürece, insanlara katkı koyabildiğimiz sürece de bu görevleri yapmaya özen göstereceğiz. Ne zamanki insanlara faydalı olmadığımızı düşündüğümüz an bizim vaktimiz doldu deyip köşemize çekiliriz.
Tüketicilere çağrınız var mı?
Önce esnafa çağrım; Mal ve hizmet üretiminde yarışın! Daha iyi hizmet, daha iyi kalite üretmek, insanların taleplerini karşılayabilecek çalışmaları yapın. İnsani ilişkileri ön planda tutarak, müşteri memnuniyetini, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ prensibini unutmadan bulunduğunuz bölgedeki sizden alışveriş eden insanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek kaliteli hizmeti sunun.
Tüketicilere de çağrım; tüm alışverişlerinizi esnaf ve sanatkardan yapın. Çünkü onlardan aldığınız her bir ürün kendi sofranıza geri dönecektir. Ama büyük firmalardan yaptığınız alışverişlerde hepsi yabancı firmadır, paralarınızın hepsi başka ülkelere gider. Dolayısıyla da siz kendi üretiminizi, kendi manavınızı, kendi bakkalınızı, kendi terzinizi tercih ederseniz paranız sizde kalır, ülkeniz daha da güçlenir.
Ali AKDAŞ 17 Haziran 2020 Çarşamba 19:09
|