Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu Gezi Parkı eylemlerine ilişkin soruşturmada, oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın yakalanması talebiyle mahkemeye gönderilen yazıda, "Gezi eylemlerinin gelişigüzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, sistemli ve planlı olarak yürütüldüğü, masum protesto gösterileri şeklinde lanse edilmesine rağmen asıl amacın, yurt genelinde şiddet eylemlerinin çeşitli terör örgütleri vasıtasıyla tüm yurda yayılarak kaos ve kargaşa ortamı meydana getirme olduğunun anlaşıldığı" belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosundan sorumlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Hasan Yılmaz, şüpheli Alabora hakkında, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması talebiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliğine gönderdiği talep yazısında, Kavala'nın tutuklu bulunduğu Gezi Parkı soruşturmayla ilgili çarpıcı tespitlere yer verdi.
Gezi eylemlerinin 2011 yılında "Ayaklan İstanbul" adıyla Taksim'de çekilen video görüntüleriyle planlanmasına başlanıldığı belirtilen yazıda, "İstanbul Taksim bölgesi yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı'ndaki bazı ağaçların 27 Mayıs 2013'te başka yere nakledilme bahanesiyle başlatılan protesto eylemleri, provokasyonlarla birlikte ülke çapında olaylara ve şiddet içerikle eylemlere dönüşmüştür. Gösteriler sırasında çok sayıda emniyet görevlisi ve vatandaşımız yaralanmış ve hayatını kaybetmiş, kamu mallarıyla özel tüzel-kişilerin malları ciddi oranda zarar görmüş ve birçok şiddet eylemi meydana gelmiştir" denildi.
"PLANLI BİR SENARYONUN ÜRÜNÜ"
Bu süreçte bazı gruplarca Twitter üzerinde #occupygezi (işgal etmek) ve #direngeziparki gibi etiketler açılarak Gezi Parkı'nın simgeleştirildiği ve ısrarla, "direniş", "ayaklanma" gibi çağrılarla anılır hale getirildiği vurgulanan yazıda, şu değerlendirme yapıldı:
"Basın-yayın organları ve sosyal medyada toplum refleksiyle bir anda oluştuğuna dair kanaat oluşturulmaya çalışılsa da olayın, sosyal medyada yayılış biçimi, başlatan ve yayılmasında rol oynayan aktörler, seçilen slogan ve imgeler, eylemin ilk gününden itibaren meydanlarda ve sosyal medyada en önde yer alan ve organize bir şekilde hareket eden, ayrıca uluslararası aktörlerden destek alan şahıslarca bilinçli bir şekilde yönlendirildiği ve yönetildiği tespit edilmiştir. Bu durum, söz konusu olayın planlı bir senaryonun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmada elde edilen deliller ve ülke çapında meydana gelen olaylara genel olarak bakıldığında, söz konusu eylemlerin gelişigüzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, sistemli ve planlı olarak yürütüldüğü, demokratik hak ve masum protesto gösterileri şeklinde lanse edilmesine rağmen asıl amacın yurt genelinde şiddet eylemlerinin çeşitli terör örgütleri vasıtasıyla tüm yurda yayılarak kaos ve kargaşa ortamı meydana getirme olduğu anlaşılmıştır.
"HEDEF HÜKÜMETİ ORTADAN KALDIRMA"
Bu doğrultuda ülkemizde sol fraksiyonlu terör örgütlerinin sahada mevut bulunan potansiyel militan gücünden ve bu örgütlerin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelen sürekli bir eylem gayretinde olmaları sebebiyle daha önce sahneye konulan bu planın, diğer ülkelerde olduğundan farklı olarak, ülkemiz sosyal ve ideolojik yapısına uyarlandığı, hükümeti ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak boyutlara ulaşmasının hedeflendiği, bu yöndeki faaliyetlerin de dış ülkelerdeki eylemlerle benzerlikleri, soruşturma kapsamındaki tespitler sebebiyle Gezi Parkı eylemlerinin de George Soros ve aynı düşünce amacını hedefleyen odakların ülkemizdeki mevcut uzantıları tarafından organize edildiği tespit edilmiştir."
Yazıda, eylemlerin koordinesi, karmaşık organizasyon yapısı, bir araya gelen grupların çeşitliliği, birbirleriyle aralarında mevcut ideolojik görüş farklılıkları ve kapasitesi göz önüne alındığında, bu olayların Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak boyutlara ulaşmasını hedefleyen, soruşturmaya konu olan şüphelilerin de arasında bulunduğu odakların, Türkiye açısından bugüne kadar karşı karşıya kalınmamış olan sui generis (nevi şahsına münhasır) bir yapıya haiz olduğunun anlaşıldığı vurgulandı.
"STK'LARI YÖNLENDİRDİ"
Tutuklu şüpheli Osman Kavala'nın önderliğini yaptığı yapının hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak eylemlerin medya desteği olmaksızın yapılamayacağının farkında olması sebebiyle, bu konuyla ilgili bir özel kanal kurulması yönünde gayretli olduğu ve dış destek almaya çabaladığı öne sürülen yazıda, Kavala'nın, sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle "Taksim Dayanışması" isimli oluşum içerisine yerleştirdiği mensuplarında olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarını da amaçları yönünde yönlendirdiği dile getirildi.
"KAVALA'NIN AMACI, YABANCI ÜLKELERİN MÜDAHALESİNE ORTAM HAZIRLAMAK"
Yazıda, Kavala'nın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla oluşturduğu mağduriyet algısını da kullanarak olayları ülke çapına yaydığı ve oluşan bu kaos ortamında dış ülkelerin baskısı eklenerek hükümeti istifaya zorlamak gayesinde olduğu belirtilirken, Kavala'nın bunun gerçekleşmemesi halinde ise dış ülkelerde yaşanan örneklerde olduğu gibi silah kullanımı, iç savaş senaryoları ve hatta yabancı ülkelerin doğrudan silahlı müdahalesine uygun ortamı hazırlamak gibi nihai amacı olduğunun anlaşıldığı iddia edildi.
Gezi Parkı eylemleriyle ilgili Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca hazırlanan 15 Haziran 2013 tarihli rapora yer verilen yazıda, şu bilgiler sıralandı:
"Gezi eylemlerinde, 'occupy' (işgal) hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp'ın yaptığı sözde sivil başkaldırı yönteminin kullanıldığı, söz konusu hareketin uygulayıcısının ise Otpor/Canvas (direniş) adı verilen grup olduğu, Sırp asıllı İvan Maroviç tarafından kurulan Otpor isimli örgütün Gürcistan ve Arap dünyasında yaşanan ve sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanıldığı, ayaklanma ve devrimlerde etkin olduğu, bu kapsamda Otpor lideri İvan Maroviç'in 18 Haziran ve 21 Haziran 2012 tarihleri arasında ülkemizde bulunduğu, daha sonraki dönemde 7 Temmuz-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Mısır'ın başkenti Kahire'de, Gezi Parkı eylemlerinde daha sonrasında ön planda bulunacak Mehmet Ali Alabora, eşi Ayşe Pınar Alabora (Öğüç), Defne Anter, yazar Meltem Arıkan, reklamcı Melin Osasogie Edomwonyi ile görüştüğü, adı spekülasyonlarla ve dünyada benzer devrimlere giriştiğinden bahisle anılan George Soros tarafından dünya çapında kurulmuş olan ve Türkiye'de faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi Osman Kavala'nın bu olaylarda organizatör ve finansör olduğu, adı geçen şahısları yönlendirdiği, şahısların Mısır'da olduğu sırada Kavala'nın, 11 Temmuz ve 14 Temmuz 2012 tarihleri arasında yurt dışında olduğu, Türkiye dönüşünde ise 'Mi minör' isimli tiyatro oyunu provalarına başlanıldığı, bu oyunda özetle temsili ülkenin başkanına karşı ayaklanmanın teşvik edildiği, şahıslar ülkemize geldikten hemen sonra 30 Temmuz 2012'de tiyatro oyununun provalarına başladıkları anlaşılmıştır."
"ÜLKENİN BAŞKANINA KARŞI AYAKLANMAYA TEŞVİK EDEN TİYATRO OYUNU"
Talep yazısında, Meltem Arıkan'ın yazdığı, yönetmenliğini Mehmet Ali Alabora'nın yaptığı "Mi Minör" adlı oyuna, izleyicinin sosyal medya aracılığıyla davet edildiği ve seyircinin de interaktif olarak oyuna katıldığı anlatılarak, "Nisan 2013'e kadar gösterimde kalan oyunda izleyici sosyal medya aracılığıyla örgütlenip temsili ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik edilmektedir" denildi.
Oyunun içeriği ve oyuncuların yaptığı açıklamalara göre, oyun çerçevesinde Gezi Parkı eylemlerinin provasının yapıldığının tespit edildiğine dikkati çekilen yazıda, "Tiyatro oyununun gösterimde olduğu günlerde Türk kanallarındaki programlara katılan Alabora, Öğün ve Arıkan'ın, 'Twitter'da devrim olasılığı var, 140 karakterle ülkeler devriliyor.' gibi ifadelerinin de güdülen amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır" ifadesi kullanıldı.
"ALABORA, OYUNCULARI SOKAK EYLEMLERİNE ÇEKMEYE ÇALIŞTI"
Ayrıca internette yer alan "Ayaklan İstanbul" isimli video görüntüsünde, 2011 Kasım ayında İstanbul Taksim'de bir grupla beraber eylem yapan Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün ve Meltem Arıkan'la röportaj yapıldığı aktarılan yazıda, bu kişilerin, "Arap Baharı'nın bölgesel değil küresel olduğu, eninde sonunda ülkemizde de olmasını arzu ettiklerini" açıkça dile getirdikleri kaydedildi.
Bu konularla ilgili Alabora ile Kavala arasında telefon görüşmesi gerçekleştiği, Kavala'nın, "Bir ara bu hadisenin önümüzdeki şeyleri ne olur, hani hep Avrupalılar, her gördüğüm şeyi soruyor, 'iyi tamam da hani bu siyasi durumu nasıl değiştirecek' diye sorup duruyor, bir ara bir yani bir kaç arka.. kişi oturup bir konuşsak mı?" diyerek görüşmek istediğinin tespit edildiği aktarılan yazıda, "Yine Garaj İstanbul ve benzeri toplantılarda, Gezi eylemlerinde sanatçıların ne şekilde kullanılması gerektiğinin konuşulduğu ve bu konuda planlama yapılarak kararlar alındığı anlaşılmıştır. Alabora'nın da sosyal medya üzerinden provokatif paylaşımlarla halkı sokağa, eylem yapmaya çağırdığı görülmüştür" denildi.
Yapılan çalışmalar sonucunda çıkan olayların bir tertibat olduğunun tespit edildiği belirtilen yazıda, "Bu tertibatta Gürcistan, Sırbistan, Ukrayna ve Arap ülkelerinde meydana gelen halk ayaklanmalarında önemli bir aktör olduğu anlaşılan George Soros tarafından kurulmuş olan Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi Kavala'nın, organizatör şahıs ve finansör olduğu, Alabora ve arkadaşlarının Kavala'nın yönlendirmeleri doğrultusunda olayların örgütlenmesini gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır. Alabora ve birlikte hareket ettiği şahısların çıkan olayların alevlendirilmesi için Twitter üzerinde örgütlenme gerçekleştirdiği, PKK, DHKP/C, MLKP gibi sol terör örgüt üye ve yandaşlarını, Oyuncular Sendikası aracılığıyla da tiyatro ve sinema oyuncularını sokak eylemlerine çekmeye çalıştığı tespit edilmiştir" ifadesi yer buldu.
"GEZİ PARKI PROJESİ 2011 YILINDA BAŞLADI"
Taksim Gezi Parkı projesinin 2011 yılında başladığı, bu nedenle Alabora gibi bazı şüphelilerin 2011 yılında Gezi Parkı'nda çekilmiş eylem video ve görüntülerinin bulunduğu bildirilen yazıda, "Bilinen Gezi eylemleri başlamadan çok önce Alabora'nın da yer aldığı bu görüntülerde, 'Ayaklan İstanbul' ibaresinin yer aldığı, bu nedenle 2011 yılında gündem oluşturma çabalarının başladığı ve 27 Mayıs 2013'te uygun ortam oluşturularak Gezi olaylarının başlatıldığı anlaşılmaktadır" değerlendirmesi yapıldı.
Talep yazısında, şu ifadeler kullanıldı:
"Elde edilen delillere göre, şahısların birbirleriyle irtibatlı oldukları, aralarında atılı suça hiyerarşik ve iş bölümüne dayanan bir ilişkinin bulunduğu, koordineli olarak hareket ettikleri, Gezi eylemlerini genişletmek, derinleştirerek tüm Türkiye'ye yaymak, bir taraftan da bu şiddet eylemleri öncesinde sözde sivil itaatsizlik olarak adlandırılan eylemlerin yaygınlaştırılması için profesyonel eylemci yetiştirmek amacıyla gizli ve açık toplantılar ve eğitimler yaptıkları, yurt dışında eğitimciler getirdikleri, Kavala'nın Taksim Dayanışması, Taksim Platformu gibi örgütlenmeleri kontrol ederek yönlendirdiği, sanatçı siyasetçi ve benzeri birçok meslek grubu içerisinde olan kişilerle toplantılar yaptıkları, Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi yerde görevli şahıslarla görüşmeler yapılarak Gezi eylemleriyle ilgili kamuoyu oluşturulması için çalışmalar yaptıkları, bu amaçla sergi, panel düzenledikleri, film ve video ve benzeri hazırladıkları tespit edilmiştir.
Gezi Parkı olaylarında da görüldüğü üzere eylemlerin başlatılmasıyla birlikte terör örgütlerinin cebir ve şiddet içeren molotof atma, mala zarar verme, güvenlik güçlerine ve kendilerine destek olmayan sivil halka saldırı şeklinde şiddet içeren eylemleri gerçekleştirdikleri görülmüştür. Gezi eylemleri olarak bilinen olayların Osman Kavala önderliğinde, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür AŞ tarafından gerçekleştirilen organizasyonlar neticesinde, planlı ve sistematik bir şekilde gerçekleştirildiği, nihai amacının ülkede şiddet eylemlerinin marjinal gruplar ve terör örgütlerini kanalize etmek suretiyle tüm ülke geneline yayıp kaos ve kargaşa yaratarak mevcut hükümeti işlevsiz hale getirmek, ortadan kaldırmak olduğu anlaşılmıştır." (AA)