Efe Can TAN / GERÇEKİZMİR - Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 4 Ocak 1961 günü gazetecilerin haklarını genişleten 212 sayını kabunun kabul edilmesinin ardından basın emekçilerini onurlandırmak için 10 Ocak günü de 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' ilan edildi. 1971 yılındaki darbenın ardından bu haklardan bazılarının geri alınması sonucu da 10 Ocak, 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak anılmaya başlandı ve bu tarihten bu yana bu şekilde anılmaya ve kutlanmaya devam ediyor.
Türkiye 2022 yılında 10 Ocak sayfasını yine basın özgürlüğü açısından kara bir tabloyla aralıyor. 2021 yılı verilerine göre Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 153. sırada yer alan Türkiye'de gazetecilerin hak ve özgürlüklerinin yanı sıra haklarında alınan tutukluluk ve mahkumiyet kararları da tartışma konusu olmaya devam ediyor.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner bu tablonun gölgesinde 10 Ocak'ı, 'günün anlam ve önemi'ni ve gazeteciliğin sorunlarını Gerçekizmir'e değerlendirdi.
"10 OCAK ÇALIŞTIRILAMAYAN GAZETECİLER GÜNÜ"
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi sektördeki ekonomik ve yapısal sorunlara dikkat çekerken, "Gün gelecek yine 10 Ocak’lar bayrama dönüşecek" dedi.
Gappi, "10 Ocak artık çalışamayan gazeteciler değil hatta çalıştırılamayan gazeteciler gününe dönüştürüldü. Uzun yıllardır uygulanan yaklaşımların bir sonucu. Her şeyden önce fikir ve medya özgürlüğüne baskı yapılarak tek elden yönetme gayreti çok hissedilmekte. Regüle edilebilen, itiraz etmeyen hatta ötesinde sürekli erkleri öven bir basın anlayışı yaratıldı. Bunun dışındakilerde bertaraf edilme projesi içine girdi maalesef. Aynı zamanda Türk hem teknolojinin hem de ekonomik krizlerin derinden etkilediği bir alan oldu. Teknolojik değişimler de basındaki yapılanmayı değiştirdi ama bu da işi maalesef işi daha kolaycılığa sürükledi. 2 yönlü ele almak mümkün; Birincisi konjonktürel ve iktidar yaklaşımları, politikaları ile şekillenen ve maalesef gittikçe daralan bir basın. İkinci olarak; Günün koşullarına kendini uydurmakta zorlanan teknolojik gelişimleri yerinde okuyamayan ve maalesef de lisans eksikliği yüzünden herkesin yapabildiği bir Türk basını oluştu. Herkes gazeteciyim diyebiliyor bu sektörde! Buradaki asıl sorun örgütlü yapıların da ulusal politikalarda yer bulamamasından dolayı sektör regüle edilemiyor ve en büyük sıkıntıları bunlar doğuruyor ama tüm bunların ötesinde ben her zaman şuna inanıyorum; Özgür basın demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır, fikir özgürlüğünün ve insan olma erdeminin de eşsiz bir yandırı. Siz ancak basınınız kadar özgürsünüzdür! evet çok ağır süreçlerden geçiyoruz ama şuna inanıyorum; Örgütlülük düzeyinde sağlam altyapılara kavuşarak sektörün kimliğini yükseltmemiz lazım. Bunu da dayanışma ve kişisel donanımları artırarak yapabiliriz" diye konuştu.
"HER KRİZ REKLAM PASTASINI DAHA DA KÜÇÜLTÜYOR"
Son aylarda etkisini iyice hissettiren ekonomik krizin basın sektörüne etkisi hakkında konuşan Gappi şunları söyledi: Üç günde bir baskı fiyatları değişiyor. Onun ötesinde maliyetler sürekli artıyor ama siz gazete satışlarına bunu yansıtamıyorsunuz. Böyle bir açmazın içerisinde Türk basını. Üstelik de her ekonomik kriz reklam pastasını biraz daha küçültüyor. Zaten dar olan reklam pastası daha da küçülüyor. Bu kendini en çok yerel basında gösteriyor elbette. Çünkü ulusal kaynaklardan yoksun yerel basın. Kaynaklar az ve düzenli değil. Asgari ücretteki düzenleme bile kişi başı 2100 lira işverene bir maliyet yüklüyor. Bu ne olacak? Zaten zar zor geçinen yerel gazete ve siteleri daha az daralmaya itiyor.
"GÜN GELECEK 10 OCAK’LAR BAYRAMA DÖNÜŞECEK!"
Asgari ücretin 4 bin 253 lira olması ile birlikte işverenlerin üzerindeki yükün arttığına dikkat çeken Gappi, "Asgari ücret zammı nedeniyle ek gelecek olan yük nedeniyle daraltmalara gidilecek mi kurumlar derseniz zaten çok dar kadrolar ile çalışıyor gazete ve siteler. Minimum kadrolar ile çalışıyoruz. Tabi ki eğer stabilite gelmezse bunun bedelini genç muhabir arkadaşlarımız ödeyecek! Bu şekilde giderse 2022 yılında gazete kadrolarında daha da seyrelme olabilir ama bunun için mücadelelerimiz var elbette. Dijital medyada daha güçlü olmalı arkadaşlarımız, bizler örgütlü yapılar olarak onların önünü açabilecek formüller üzerinde duruyoruz. Yerel kaynaklarını artırmaya çalışıyoruz. Meslektaşlarımız için ücretsiz eğitimler sağlıyoruz İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak. Kariyer panosu oluşturduk, işsiz arkadaşlarımızı özellikle sosyal medya uzmanlığı gibi farklı alanlarda eleman arayan kurumlar ile buluşturmaya çalışıyoruz ama bunların hepsi sınırlı çalışmalar. Bu iş temelde kaynak kullandırma yetkisine sahip iktidarlar tarafından belirlenir. Zor zamanlarda sizin çeşitli destekleri vermeniz gerekir. Örneğin şu anda kağıt bulmakta zorlanıyor zaten gazeteler ve kağıt desteği mutlaka almak zorundalar veya kağıda gelen zamların belli ordan sübvanse edilmesi lazım. Son olarak söylemek istediklerim, tüm bunlar bugüne ait sorunlardır ama gazetecilik hiçbir zaman bitmeyecektir. Sadece dönüşümlere ve desteğe ihtiyacımız var. Medyanın kendi içinde yapacağı dönüşümlere hem de devletin yapması gereken yapısal dönüşümlere ihtiyaç var ama halkın haber özgürlüğü hiçbir zaman bitmez ve gazetecinin ödevi de gerçekleri halka sunmaktır. Gün gelecek yine 10 Ocak’lar bayrama dönüşecek!’’ ifadelerini kullandı.
"MÜCADELE ETTİKÇE GERİYE GİDİYORUZ"
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner ise 10 Ocak’ı artık ‘kara gün’ olarak tanımladı.
Hüner, "10 Ocak 1961 yılında gazetecilere önemli haklar sağlayan bir yasa geçti. Bunlarla gazeteciler önemli bir kazanım elde ettiler. İşverenle yazılı bir takım anlaşmalar sağlandı. Maaşların peşin ödenmesi, 8 saatlik çalışma süreleri, fazla mesai ücreti verilmesi, kıdemli işçiliğin özendirilmesi gibi bir takım haklar getirildi. 1961’de 212 sayılı yasa ile getirilen haklar ne yazık ki 10 yılda bir darbe dönemlerinde elimizden alındı. 1971’de basın bayramı basın gününe döndü. Sonra 1980’de bir takım haklarımız yine alındı. Şimdi gelinen noktada gazetecilerin hem özgürlüğü ellerinden alındı hem özlük hakları. Yani artık 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü diye bir gün yok! Sadece anımsama günü, ‘bizim iyi günlerimiz vardı’ deme günü oldu artık. Biz haklarımıza tekrar ulaşmak için mücadele ediyoruz ama biz mücadele ettikçe hep daha geriye gidiyoruz. Çünkü basın yalnız kalıyor maalesef... Hem özgürlüğümüzü hem özlük haklarımızı kaybettik. Okunurluğumuz azaldı’’ diye konuştu.
"GAZETELER 5 LİRA OLURSA MALİYETİNİ KARŞILAR!"
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşulların medya sektörünü derinden etkilediğini söyleyen Hüner; ‘’Ekonomik koşullar berbat durumda. Gazete girdilerine yüzde 80’lere ulaşan zamlar yapıldı. Zaten tv’ler, radyolar da etkileniyorlar. Özellikle elektrik zamları ile birlikte istasyon, anten kiraları inanılmaz boyutlara ulaştı. İnternet siteleri dışında yazılı basın, radyo ve televizyon büyük sıkıntı yaşıyorlar. Artık gazeteciler olarak hem işverenler hem işçi ve emekçiler birlikte hareket etmeliyiz çünkü biz bir bütünüz. Biz olmazsak patron olmaz, patron olmazsa biz olmayız. Biz hep birlikte yeter artık, boğuluyoruz diyoruz, basın sektörü boğuluyor, sesimizi duyun diyoruz. Ulusal basın ekonomik krizden etkilendikçe yerel basın daha çok etkileniyor. Çünkü yerel basının tutunacak tek dalı devletin basın ilan kurumu ile verdiği paralar. Onlar da günden güne eriyor. Yazılı basının arkasında bir grup da olmadığı için yerelde yereller daha da küçülüyor. Örnek olarak; 2 sene önce basın ilan kurumu verilerine göre 1980 tane gazete vardı. 980 tanesi 2 yıl içinde kapısına kilit vurdu. 1000’lere düştü bu rakam. Geriye kalanların da önümüzdeki süreçte yaşamaları mümkün değil. Çünkü okuru yok! Gazete maliyeti de bugün çok yüksek. 12 sayfalık bir gazeteyi 4 veya 5 liraya satarsanız maliyetini ancak karşılayabilirsiniz ama bugün gazeteler 1 lira 2 lira" açıklamasını yaptı.
YEREL MEDYA, BASIN KARTI, İNTERNET MEDYASI…
Son olarak yerel medyanın sorunları internet yasası ve basın kartı ile alakalı yaşanan sorunlara değinen Hüner şunları söyledi: Devletin her kademesi ile bilgimizi becerimizi paylaşıyoruz ama ne yazık ki bütün yapı değişti. Artık önümüzde bir hükümet yok saraydaki insanlar ne karar verirse o uygulanıyor. Onlara da yerel medyanın sorunları ile ilgili bir rapor sunduk, ‘bu şekilde aşılabilir, böyle yapılmalı’ diye ama sonuç alamadık. Çok zor günler bizi bekliyor. 2022 daha da zor olacak. Nefesimiz azalıyor, insanlar bizi okumaz ve dinlemezlerse onların sesi hiç çıkmayacak. Yerel medyanın sesi kısılırsa halkın sesi de kısılacak. İnternet yasasını çıkarmadılar örneğin. İnternet medyası 212 sayılı yasaya tabi olsun dedik. Onlara basın kartı verelim, basın ilan kurumundan ilan alsınlar ve internet medyasını da güvence altına almış oluruz dedik onlar kalktılar mahkemeler eliyle internet erişimlerine yasak getirmeye çalışıyorlar. Sürekli yasakçı bir anlayış. İnternet sitelerini de gazeteci arkadaşlar yapıyor dedik. Üç kez rapor sunduk bu konuda ama bir gelişme olmadı. Yapmak istemiyorlar. 10 Ocak artık bizim kara günümüz! Çalışma Bakanlığı verilerine göre 37 bin sektörde gazeteci çalışıyor şu anda gerçek anlamda çalışan gazeteci sayısı 9 bin civarında bunların da 3 bin civarında basın kartı var. 3 bin 800 basın kartı iptal edildi. Sektörde ciddi bir daralma var. Alanımızı kaybediyoruz.