Mehmet İŞLER/ GERÇEKİZMİR - İzmir'de 2020 yılının 30 Ekim Günü 6.9 şiddetinde gerçekleşen Ege Denizi Depremi sonrasında kentteki kurumların harekete geçerek, çalışmalar yaparak ve raporlar hazırlayarak yeni yol haritasını oluşturma süreci devam ediyor.
Depremden 1 ay sonra İzmir Ticaret Odası (İZTO) tarafından 'Deprem Gerçeği ve İzmir' başlığı altında hazırlanan raporda önemli bilgilerin yer aldığı görüldü. İzmir Ticaret Odası Şehircilik Danışmanı Dr. Hitay Baran'ın imzasını taşıyan raporda kentsel dönüşüm ve şehirleşme konularında çarpıcı detaylara yer verildi.
İzmir'de deprem konusunda yapılan faaliyetler üzerinden bilgilerin sunulduğu çalışmada geride kalan sürece değinildiği görüldü. Ayrıca kentsel dönüşüm noktasında yetersizliğin olduğu da öne sürüldü.
DİRİ FAY HARİTASI ÇIKARTILMASI ÖNERİSİ!
Raporda, "1999 yılı Marmara depremi sonrasında çıkartılan deprem yönetmelikleri, yapı denetim kanunu ve diğer mevzuata dayalı önlemler tekil bina bazına yöneliktir. Konuya İzmir özelinde bakacak olursak, şu an İzmir’e yön veren iki temel üst ölçekli plan bulunmaktadır. 2006 yılında yürürlüğe giren 1/25.000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı ve 2009 yılında yürürlüğe giren 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Bölgesi Çevre Düzeni Planları. Her iki plan da çeşitli zamanlarda revizyona uğramıştır. Her ikisi içinde yeterli jeolojik etüt altyapısı bulunmamaktadır. İzmir merkez ilçelerde dahi diri faylanmanın bilimsel araştırması ve mikrobölgelemesi yapılmamıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 1997 yılında Birleşmiş Milletler Bilim ve Teknik Komitesi ve Japon Hükümeti ile ortaklaşa Radius Projesini başlatmıştır. Radius Projesi şehirlerin sismik afetlere karşı İncelenmesi için risk değerlendirilmesinde kullanılacak araçları belirlemek amacıyla kurgulanmıştır. Çalışmalar Boğaziçi ve İTÜ üniversiteleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmayla İzmir’de; İzmir deprem senaryosu ve deprem master planı 1999, deprem analizleri, mevcut bina stok ve şehir altyapı analizi, deprem senaryoları, kurtarma senaryoları çıkartılmıştır. Ancak çalışmanın devamı getirilmemiştir. Aslında Radius Projesinden sonra yapılması gereken işlerin başına “Kent planlamasında deprem hasarlarını azaltmak için zemin etütleri ve mikro bölgelemeler yaparak plan koşullarının belirlenmesi” yer almaktadır. 2020 yılında halen bu çalışmayı bitirebilmiş değiliz. 2007 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Urla’dan başlayarak Körfez’i çevreleyen bölgeye 21 adet deprem kayıt istasyonu koymuş, bu istasyonlar sayesinde zemindeki deprem hareketlilik izlenmiştir. Bu çalışmaların Büyükşehir Belediyesinin yapacağı imar revizyonları ve kentsel dönüşüm planlamaları ile yeni imara açılacak alanlardaki çalışmalarda ve alternatif ulaşım güzergahlarının belirlenmesinde kullanılacağı söylenmişti. Ancak bu ölçümlerde ne kadar başarı sağlandı bilmiyoruz çünkü henüz İzmir’in diri fay haritası çıkartılmadı. Diğer taraftan geçtiğimiz yıllarda İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde “Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı” kuruldu. Bu iyi bir gelişme. Önerim Prof. Dr. Hasan Sözbilir hocanın başkanlığını yürüttüğü DEÜ Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi İle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte çalışarak İzmir Diri Fay haritasının çıkartılması yönündedir. İzmir’in şehirleşme sürecine bakmak gerekirse, İzmir çok güzel bir coğrafyaya sahip olmasının yanında etrafındaki dağları, verimli ve alüvyonlu ovaları, doğal ve arkeolojik sit alanları, orman alanları, baraj koruma havzaları, askeri alanları ve her ne kadar hiç dikkat edilmese bile diri fayları nedeniyle şehirleşme açısından bir çok handikapı bulunmaktadır. 19. yüzyılda nasıl levantenler Alsancak, Güzelyalı ve Karşıyaka sahillerine yalıları inşa ettiyse büyüklerimiz de 1960’lı yıllarda aynı yerlere apartmanları inşa etmişler. Sağlıklı şehirleşme ilkelerini bir kenara bırakarak İzmir’in küçük parselli mülkiyet yapısına uygun hem de bitişik düzen yapılaşma koşulları getirilmiş. 1960’lı yıllardan itibaren aşırı göç neticesinde yine sağlıklı plan ve arsa üretilmemesi neticesinde gecekondulaşma başlamış, ardından gelen ıslah planları ve imar aflarıyla bu binalar yasal hale gelmiş. Yine devam eden imar afları ve en son 2017 yılında uygulama konulan imar barışıyla buradaki gecekondular apartmanlaşmış ve artık kentsel dönüşüm hesaplarını iyice zorlayan bir hale dönüşmüştür. İzmir genelinde bina yaş ortalaması 25 yıl ve üzeri olup, kaçak yapılaşmanın Sayıştay raporlarında yaklaşık yüzde 65 olarak tespit edildiği görülmektedir. 2012’de revize edilen İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı ve Raporunda belirtildiği üzere kent merkezindeki toplam 9.525 ha. konut alanının 4.310 ha. alanı gecekondu ve imar afları sonucuna göre gelişmiştir. Daha önce Odamızın yaptığı hesaplara göre ise İzmir merkez kentte 5.903 hektar alanın kentsel dönüşüme ihtiyacı bulunmaktadır. 5 bin 903 hektar alanda yaklaşık 350 bin konut yapılabilmektedir. Bu 350 bin konutun yenilenmesi için İzmir'in 10 yılda her yıl 35 bin konutun yenilenmesi gerekmektedir" ifadelerine yer verildi.
'GÜZEL İZMİR' DİYORUZ FAKAT ŞEHİRLEŞME AÇISINDAN GÜZEL DEĞİL!
Raporda, "Yaşadığımız kent İzmir’e “Güzel İzmir” diyoruz fakat aslında şehirleşme açısından kentimiz hiç de güzel değil. Bu güzel coğrafyanın üzerindeki kent dokusunu iyileştirecek ve deprem korkusundan arındıracak şey ise kentsel dönüşümdür. Bilindiği üzere üç argümanla kentsel dönüşümü gerçekleştirebiliyoruz; 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi yoluyla, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Yerlerin Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu yoluyla, bir kanuna bağlı olmadan imar planlarında verilen yapılaşma koşullarının cazibesi ile. İzmir’de her üç yöntemle de kentsel dönüşüm yapılmasına karşın, sonuç beklentinin çok gerisindedir" denildi.
15-20 KATLI DEĞİL HER BÖLGENİN KARAKTERİNE UYGUN YAPILAR!
Kentsel dönüşüme ilişkin yapılan kapsamlı sunumda, "Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü verilerine göre ilimizde 6306 sayılı Kanun kapsamında 918,2 hektar, 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi kapsamında 305,47 hektar olmak üzere toplam 1.223,67 hektarlık alan “Riskli Alan / Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı” olarak ilan edilmiştir. Dönüştürülmesi gerekli bu alan bizim tespitlerimizin beşte biri kadardır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ise 6306 sayılı yasa kapsamında yürüttüğü Karabağlar'da 540 hektarlık bir alanda kentsel dönüşüm projesi bulunmaktadır. İzmir'de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 5393 Sayılı Belediye Kanunun 73. maddesi ile yürütmüş olduğu 9 - 10 kentsel dönüşüm alanı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Karabağlar Uzundere, Konak Ballıkuyu, Bayraklı Cengizhan-Alparslan, Gaziemir Aktepe-Emrez, Konak Ege Mahalleleri. Narlıdere, Konak, Karabağlar, Karşıyaka, Bornova ve Buca Belediyeleri'nin ilçe bazında kentsel dönüşümlerine yönelik çalışma ve hazırlıkları yer almaktadır. Yapı ölçeğinde yapılan dönüşüme “kentsel dönüşüm” demek zaten yanlış bir ifadedir. Kentsel dönüşümün olabilmesi için daha yaşanabilir bir yerleşim yaratma adına imar planı revizyonun alan ve bölge bazında gerçekleşiyor olması gerekir. Bugün İzmir’in pek çok semtinde yapı bazında dönüşüm görülüyor. Ancak binalar dönüşüp yükselirken sokaklar, kaldırımlar, araç park yerleri, sosyal donatı alanları çağdaş planlama ilkelerine göre dönüşmüyor. Kentin yapı kalitesi artarken ne yazık ki yaşam kalitesi artmıyor. Böylece yapı bazında dönüşüm kentin geleceği için büyük bir tehlikeyi beraberinde getiriyor. Bu yüzden ada bazında dönüşümün daha çok özendirilmesi gerekiyor. İzmir’in bilimsel esaslara göre hazırlanmış jeolojik etütlere bağlı olmayan Nazım İmar Planları üzerinde mevcut binayı yıkıp yeni bina yapmak kentsel dönüşüm anlamına gelmemektedir. Alan ve bölgesel bazda, yaşayanları, mülk sahiplerini, kooperatifleri, müteahhitleri, kamu otoritesini uzlaştıracak ve memnun edecek plan dilini ve kentsel dönüşüm sürecini yaratmanın çok zor olduğunu bilmekle birlikte süreç maalesef çok ağır ilerlemektedir. Bu dönüşümde mümkün olduğunca yerinde dönüşüm ve karşılıklı güven esas alınmalı, halkın içinde olduğu şeffaf bir dönüşüm süreci izlenmelidir. Kentsel dönüşüm gerçekleştirilirken 15-20 katlı, birbirinin benzeri yapılar değil, her bölgenin karakteristiğine uygun nitelikli, tasarıma dayalı yapılar inşa edilmelidir. Ülkemizde kentsel dönüşüm denince direkt olarak konut alanların dönüşümü akla gelmektedir. Halbuki kentsel dönüşüm, sadece konut alanlarının değil sanayi, imalat ve ticaret alanlarının dönüşümünü de içermelidir. Bu tür dönüşümler kanımızca çok daha önemli ve özelliklidir" açıklaması yapıldı.
RİSK ALTINDA OLAN BÖLGELER!
Ayrıca, "Bir başka bir değerlendirme de İzmir’in Bayraklı, Bornova ve Mavişehir gibi alüvyonel özelliği olan düz alanlar için yapılmalıdır. Bu düz alanlar alüvyonlu zemin yapısı ve sıvılaşma potansiyeli nedeniyle risk altındadır. Son yaşadığımız deprem bunu gözler önüne bir kez daha serdi. Bu riskin var olması buralara yapı inşa edilmez anlamına gelmemektedir. Eğer zemin hakkında bilimsel açıdan yeterli ve doğru veriye sahip olunursa, yine doğru ve bilimsel şekilde statik projeleri hazırlanırsa, zemin iyileştirmesi yapılır ve gerekli tüm zemin ve yapısal önlemleri alınırsa güncel teknolojilerin kullanımı ile mevzuattaki deprem yönetmeliğine uygun güvenli yapılar yapılabilir" düşüncesi savunuldu.
MADDE MADDE YAPILMASI GEREKENLER!
Raporun sonuç kısmında yapılması gerekenler sıralanırken şu maddelere yer verildi:
İzmir diri fay harita ve mikro bölgeleme çalışmaların yapılması
Bu sonuçlara göre İzmir’in üst ölçekten başlayarak tüm imar planlarının revize edilmesi
İzmir deprem senaryosu ve deprem master planı (1999) revize edilmesi
Mevcut bina stok ve şehir altyapı analizinin yapılması
Deprem ve kurtarma senaryolarının gözden geçirilmesi
Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız kazandırılması
Bina bazında değil ada, alan ve bölge bazında dönüşüm çalışmalarının yapılması, sadece binanın değil mekan ve çevrenin de yenilenmesi, çağdaşlaşması
Kentsel dönüşüm çalışmaları teşvik ve destek sistemleriyle, esnek yapılaşma koşullarının getirilmesiyle (kat kaybının önlenmesi, uygun emsal koşullarının verilmesi) ve imar mevzuatındaki bir takım revizyonlarla özendirilmesi
Kamu otoritesinin hakem olduğu yaşayanları, mülk sahiplerini, kooperatifleri, müteahhitleri içine alan şeffaf ve adil bir kentsel dönüşüm modelinin oluşturulması
Yapı denetim sistemi beton numunesi alan ve laboratuvar testini yapmaktan öteye gitmeyen, maalesef yeterli teknik denetimi yapmaktan uzak bir sistemdir. Bunun yerine etkin yapı denetim sistemi ve binaların sigorta sisteminin getirilmesi
Yeni otopark yönetmeliği bina bazında otoparkı zorunlu hale getiren ve İzmir gibi alüvyonlu zemine sahip küçük parselli alanlarda yer altı otopark yapımını zorlayarak binanın statik yapısını zorlayacak hükümler içermektedir. Bu tür yaklaşımların revize edilmesi