İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, üçüncü gününde “Yürüyüşe Davet” sloganıyla başladı. Gazeteci Özlem Gürses’in sunumunu yaptığı üçüncü gün oturumunun ilk konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk oldu. Türkiye’nin Batı Avrupa ve Amerika’ya göre iki yüz yıllık kişi başına düşen milli gelir grafiğini gösteren Şevket Pamuk, İktisat Kongresi’nden sonra Türkiye’nin hızlı bir yükselişe geçtiğini söyledi.
“Kalıcı zafer için iktisadi ilerleme şarttır”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 1923’te düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin oluşturulmasındaki öneminden söz eden Şevket Pamuk, “Bu kuşak iktisadın ne kadar önemli olduğunu bilerek yetişti. Teknoloji farkının ne kadar önemli olduğunu bilerek çalışmalar yürüttü. İzmir’de bir İktisat Kongresi toplanmasına karar verilmesi hiç rastlantı değil. Cumhuriyeti kuracak kadroların ekonomiyi ne kadar önemsediğini gösteriyor. Cumhuriyet farklı bir ekonomi kurabildiyse dünya koşullarının burada çok büyük bir katkısı olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, açılış konuşmasında ‘Efendiler dünya tarihi boyunca biz sabanın kılıca galip geldiği gördük’ diyor. Bunu askeri zafer kazanmış bir lider söylüyor. Askeri zafer yeterli değil, kalıcı zafer için iktisadi ilerleme şarttır” diye konuştu.
“Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu hukuk devletinin olmayışıdır”
Cumhuriyetin ekonomisinin yüzyıl sonra bugün farklı bir yerde olduğunu dile getiren Pamuk, şunları söyledi: “Bugün kişi başına düşen gelirler yüz yıl öncesinin yaklaşık 20 katıdır. O yüzden geldiğimiz yolu küçümsemeyelim. Son dönemde çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Türkiye artık alt yapısı olmayan, demiryolu olmayan bir ülke değil ama sanayisi, eğitimi yetersiz, teknolojisi düşük bir ülke. Bugün geldiğimiz noktada iktisadi ilerleme için çok büyük sorunlarımız var. Bugün Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu bir hukuk devletinin olmayışıdır. Türkiye’de ne siyasette, ne toplumda, ne de ekonomide hesap verilişin olmamasıdır. Ekonomiye dair şeffaf kuralların olmamasıdır. Bugünün Türkiye’sinde güven yoktur. Yüzyıl önce İzmir’de İktisat Kongresi, Türkiye ekonomisi için yeni kurallar oluşturmak için yola çıktı. Bu yüzyıla rağmen bizim de bugün yeni kurallara şeffaflığa ve hukuk devletine ihtiyacımız var. Yeni başarılar ancak bu asgariler sağlanırsa mümkün olabilir. Daha müreffeh bir ekonomi için daha iyi bir eğitime ve teknolojiye ihtiyaç var ama kısa vadede yeni ekonominin oluşması ancak güvenin sağlanmasıyla mümkün olabilecek. Böyle bir dönemeçteyiz. Umarım düşündüğümüz şeyler gerçek olur.”
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde konuşan sosyolog Prof. Dr. Thomas Faist, “İklim olayları yavaş ortaya çıkar ve daha hızlı göçü ortaya çıkarır. Gelecekteki göçe baktığımızda belki de geri dönülemeyecek bir noktaya geleceğiz” dedi.
Prof. Dr. Thomas Faist: Göç geri dönülemeyecek noktaya gelecek
Kongrenin üçüncü gününde konuşan Bielefeld Üniversitesi öğretim görevlisi sosyolog Prof. Dr. Thomas Faist, “İklim Tahribatı ve Göç Ulusötesi Sosyo-Ekolojik Sorun” konulu konuşma yaptı. Faist, “Uluslararası göçü bir ulus devletten diğerine gerçekleşen daimi bir hareketin ötesinde çok sayıda bağ ile çok sayıda ulus devlet içindeki iki ya da daha çok konumu ve hareket edenlerle kalanlar arasındaki çeşitli bağları özetleyen, çok boyutlu ekonomik, siyasi, kültürel ve demografik bir süreç olarak tanımlayabiliriz” dedi.
İklim olayları göçü doğurur
Faist, “Doğal felaketlerden en etkilenenler güney yarımkürede olan insanlar. Çoğunlukla iklim göçüne baktığımızda bunlar iklim tahribatı sonucu olarak ortaya çıkıyor. İklim olayları yavaş ortaya çıkar ve daha hızlı şekilde göçü ortaya çıkarır. Geleceği bilmek zor ama Himalayalar’ın erimesi gibi hızlı ortaya çıkacak sonuçlar var. Bu sadece göçe değil, sivil çatışmalara da dolaylı etki yaratır. Yer değiştirmenin, göçün çok sebepleri var elbette ama iklim göçmenlerini belirlemek zor değil. Gelecekteki göçe baktığımızda belki de geri dönülemeyecek bir noktaya geleceğiz” şeklinde konuştu.
Göç sorunlarının giderilmesi için direnç göstermek gerek
İklim mültecilerini ev sahibi ülkelerin bazen kabul etmediğini de belirten Faist, “İklim göçmenleri politik giriş çıkış alanında da çatışma yaratıyor. İklim değişikliği güvenlik tehdidi olarak da ortaya çıktı. Göçü alan ülkelerde bir ikilem ve döngü ortaya çıkıyor. Göçmenler sanki kurbanlar gibi görünüyor. Dolayısıyla insanlar proaktif olmalı. Sonuçların giderilmesi için çaba sarf etmeli. Yani direnç göstermeli. Dirençlilik denilen şey dış güçleri bastırma olarak düşünülebilir. İklim değişikliğine baktığımızda insanların ailelerinden ayrıldığını görüyoruz. Bu nedenle dirence baktığımızda bir kavram olarak dikkate alınması gerek. Sosyal eşitsizlikler var. Eğitime sağlığa erişim gibi konularda çözümlerin uzun vadeli ve kalıcı olması gerek. Sosyal bilimlerin iklim değişikliğinde verimli bir biçimde kullanılması gerek” diye konuştu.
Prof. Dr. Karaömerlioğlu: “İkinci yüzyılın iktisadı yeni bir ahlak üzerine inşa edilmeli”
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde konuşan Boğaziçi Üniversitesi Modern Türkiye Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, “İkinci yüzyılın iktisadı yalnızca yeni bir hayat üzerine değil yeni bir ahlak anlayışı üzerine de inşa edilmeli” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde oturumlar “Yürüyüşe Davet” temasıyla devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Modern Türkiye Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu da kongre kapsamında “1923 ile 2023 Sonrasına Yürümek” başlığıyla bir konuşma yaptı. Konuşmasına depremlerde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Asım Karaömerlioğlu, İzmir'de olmaktan dolayı mutlu olduğunu belirterek, “İzmir Cumhuriyet Türkiye’sine hep geleceğin inşasının ipuçlarını, yeni siyasal ve kültürel hayatın yönelimini gösteren bir şehirdir. Bu 1923 sonrasında da böyleydi. Bugün de de böyle. İzmir her zaman Türkiye'nin ufkunun ve umudunun önünü açtı” dedi.
“Nitelikli gençler yurt dışına kaçıyor”
Bugün en parlak, nitelikli gençlerin ilk fırsatta yurt dışına kaçmaya çalıştığını anlatan Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, şunları söyledi: “Bu durum Türkiye'nin iktisadi geleceğinin en önemli sorunlarının başında geliyor. Oysa 1930'larda Türkiye nitelikli insanlar için bir çekim merkeziydi. Yüzlerce Alman bilim insanı Atatürk'ün çabaları ile ülkemizin gelişmesine katkı sundu. Bilim her şeyden önce niteliktir. Türkiye'de 1950'ler sonrasında iş başına gelen iktidarlar ise niceliğe önem verdi. Artık niteliğin önem kazandığı iktisadi bir ekosistem içerisindeyiz. Niteliksel sıçramaların yapılması gerekiyor. Mantar gibi gelişen, kalitesiz, apartman üniversitesi açmak değil. Kaliteli, nitelikli üniversiteler oluşturmak gerekiyor. Hiç kimse hamaset edebiyatı ile yer çekiminin yasalarından kurtulamadığı gibi 21. yüzyılda bilime saygısı olmayan toplumlar da huzur ve refah içerisinde yaşayamaz.”
Kadınların istihdamdaki payını eleştirdi
Genç cumhuriyetin kadın hakları konusunda büyük atılım yaptığını da ifade eden Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, “İzmir İktisat Kongresi’nin kadınların katılımı ile gerçekleştiğini unutmayalım. Kadın meselesi sadece insan hakları meselesi değil aynı zamanda iktisadi bir mesele. Kadınların toplam istihdam içerisindeki payları 2020 verilerine göre sadece yüzde 26. Erkek istihdamının yarısından az. Oysa kadınları ikinci sınıf varlıklar olarak gören toplumlar asla gelişemez. Onların yaratıcılığını kullanmayarak iktisadi gelişimi sağlayamazsınız” diye konuştu.
Yeni bir ahlak anlayışı
Güven üzerine inşa edilen bir iktisadi hayatı kurmanın önemine dikkat çeken Asım Karaömerlioğlu, bunun için de öncelikle eğitimden başlayarak farkındalık yaratılması gerektiğini söyledi. Karaömerlioğlu, “Yeni bir ahlak meselesi asla muhafazakarlara bırakılmayacak kadar önemli. Seküler ahlakın olmadığı yerde sahici gerçek ahlak olmaz. İkinci yüzyılın iktisadı yalnızca yeni bir hayat üzerine değil yeni bir ahlak anlayışı üzerine de inşa edilmeli. Enseyi karartmamak lazım. 21. yüzyıl için yeni bir vizyon küçük küçük nehirlerin birleşerek denize akması gibi dünyanın orasından burasından beslenecek” dedi.
Şükürer: İkinci yüzyılda demokrasinin zamanı gelmiştir
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, “Eksikliğimiz tüm kurum ve kurallarımızla beklediğimiz gecikmiş demokrasidir. İkinci yüzyılda cumhuriyet, demokrasiyle sarmalanacaktır ve zamanı gelmiştir” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer “İkinci Yüzyıl Demokrasi Zamanıdır” başlıklı sunum yaptı. Sıtkı Şükürer, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasinin gerçek manada yürüyüşe geçiş zamanlarını çağırmaktadır. Tek tipleştirme ideolojisi artık ömrünü tamamlamıştır. Her özgüvenli toplum gibi bu tercihlerin yarattığı yüzleşmelerden kaçınamayız. İkinci yüzyılın birinci önceliği ortak değerlerimizin çelişkilerimize çok daha ağır bastığını hissettirmektir. Yaşadığımız topraklarda demokratik bir bilinç içerisinde birlikte yaşama kıvancını hissederek, kimsenin hayat tarzına, beslendiği kültüre sınır koymaksızın, özgür, barış içinde yaşayacağımız ortak yurtseverliği sağlamaktır. Eksikliğimiz tüm kurum ve kurallarımızla beklediğimiz gecikmiş demokrasidir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı bu beklentinin başlangıç vuruşudur. Hiç şüphesiz demokrasi yürüyüşü sürekli bir çabayı gerektirir” ifadelerini kullandı.
“Tüm kurumlarıyla işleyen bir demokrasi bu ülke insanlarının hakkıdır”
Şükürer, “İkinci yüzyılda cumhuriyet demokrasiyle sarmalanacaktır ve zamanı gelmiştir. Tüm kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi bu ülke insanının hakkıdır. Beklentimiz, demokrasinin ılık güneşi bizlerin olduğu kadar bizleri yönetecek olanların da idrakine sinmiş olsun. Güzel günlerin ışığı, toprağa, tohuma, çocuklarımıza bereket getirsin. Bu mazlum coğrafyayı artık apaydınlık kılsın” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Cem Say: Seçim bizim elimizde
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde yapay zeka teknolojileri ve yeni çıkan bilgisayar programları hakkında konuşan akademisyen Prof. Dr. Cem Say, ülkede yaşanan internet kısıtlamalarına değindi. Say, “Türkiye’nin önünde bir seçim var ama bilim toplumu olup bilimin dediğini mi yapacağız ya da öbür türlüsünü mü yapacağız? Seçim bizim elimizde” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cem Say “Bilim toplumu olmak ya da olmamak” başlığı ile bir konuşma yaptı. Günümüzde artık devrimleri bilgisayar mühendislerinin yaptığına değinen Say, “Yaşadığımız çağda bilgisayar mühendisleri dünyayı değiştiriyor. Bütün canlılar ve bizim vücudumuz proteinlerin birbirine takılmasıyla oluşuyor. Yapay öğrenme teknolojisi sayesinde bilgisayarlar insanlığın bildiği iki yüz milyon proteinin hepsinin şeklini biliyor. 2-3 yıl içerisinde piyasaya sürülecek ve dünyada birçok şey değişecek. Bunu bir insan yapsa Nobel Ödülü verildi ama bunu bilgisayar yaptı” dedi.
Teknoloji’nin farkında olan ve olmayan arasında ciddi kırılmalar yaşanacak
Yeni çıkan bilgisayar programları ve yapay zeka teknolojileri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Say, “Bazı kişilerin bu programlar sayesinde işleri elinden alınacak sorusu aklınıza gelebilir ancak tam da bugün burada İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde geleceğimizi şekillendireceğiz. Temel olarak büyük sektörler ve iş kolları A’dan Z’ye etkilenecek ve farklında olan ve olmayan insanlar arasında ciddi kırılmalar yaşanacak. Peki Türkiye olayın neresinde? Boğaziçi öğrencileri ‘Yemek Sepeti’, oyun şirketi ‘Peak’, ‘Getir’ gibi markaları yarattı. Teknolojide yabancı ülkelerden bizi ayıran en önemli nokta erişim kısıtlaması. ‘Ekşi Sözlük’ Amerika’da kurulsaydı eğer Facebook olurdu çünkü Facebook’tan önce kuruldu ancak Türkiye’de kapatılma kararı alındı. Engellendi.Türkiye’nin önünde bir seçim var ama bilim toplumu olup bilimin dediğini mi yapacağız ya da öbür türlüsünü mü yapacağız? Seçim bizim elimizde” şeklinde konuştu.
Kerim Rota: Gençlere umut verecek ikinci nesil toplum sözleşmesine ihtiyaç var
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde konuşan Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, gelir adaletsizliğine değinerek, gençlere umut verecek ikinci nesil toplum sözleşmesine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Rota, “Bu sözleşmede kapsayıcı, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi olmalı. Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, devletin şeffaflığı, liyakata saygı olmalı. Akla ve bilime saygı, servetin hakça paylaşıldığı bir sözleşme olmalı” dedi.
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde “Son Yüzyılda Tasarruflarla İmtihanımız: İkinci Yüzyılda Ne Yapılmalı?” başlıklı bir konuşma yaptı. Kerim Rota, dünyada en büyük ekonomik sorunun enflasyonun ardından, gelir veya servet dağılımı bozukluğu olduğunu belirtti. Servet dağılımı konusunda durumun gençler açısından vahim bir noktaya geldiğini anlatan Rota, gençlerin bu kısır döngüden kurtulması için bir şeylerin yapılması gerektiğini ifade etti.
Gelir adaletsizliğine dikkat çekti
1981 yılı sonrasında doğan kuşağın gelir ve servete ulaşmasının artık daha da zorlaştığını ifade eden Rota, “Çünkü çok daha rekabetçi ve emeğin değerinin daha az olduğu dünyada yaşamak zorundalar. 1990 sonrası doğanlar için bu durum çok daha zor. Yoksul bir ailede doğan çocuğun yoksul olma ihtimali artık daha yüksek. 1980'lerde doğan bir çocuğun, ailesinden daha fazla para kazanma durumu yüzde 40'lara kadar düştü” diye konuştu.
“Mutlak yoksulluk geri döndü”
Yaşanan bütün olayların sonunda güven probleminin ortaya çıktığını ifade eden Rota, şunları söyledi: “Devlete güven olmayınca da yatırımları finansa edecek tasarrufların vadesi de kısalıyor. Dünyada gelir ve servet dağılımı çok ciddi şekilde bozuluyor. Soğuk savaşın sonunda kurulan hayaller farklıydı. Çalışkan ve üretken olanların ödüllendirileceği bir dünya hayali kuruldu. Yüksek enflasyon sonunda 'bitti' dediğimiz mutlak yoksulluğun geri dönmesine neden oldu. Gelir adaletsizliği eğitimin vasatlaşmasına, istihdamın azalmasına ve reel ücretlerin düşmesine neden oldu. İyi eğitim alamayan gençler hayata bir sıfır yenik başlıyor. Gençlere umut verecek ikinci nesil toplum sözleşmesine ihtiyaç var. Bu sözleşmede kapsayıcı, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi olmalı” dedi.
Bilget: Pastayı büyütürken adil bölüşmeye ihtiyaç var
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan ESİAD Ekonomi Gözlem Grubu Başkanı Muhittin Bilget, “Pastadaki payımızı artırmak için artık yeni stratejilere ve geliri daha adil bölüşecek politikalara ihtiyacımız var” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (ESİAD) Ekonomi Gözlem Grubu Başkanı ve ekonomist Muhittin Bilget, “Türkiye ve Dünyada Gelir Dağılımı, Dünyadaki Milli Gelirin Ülkelere Göre Dağılımı” adlı sunum yaptı.
Muhittin Bilget, 1980 yılından itibaren dünya konjonktüründe gelişmiş, yükselen ve Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkelerin dünya üzerindeki gelişme payını rakamlarla anlattı. Bilget, “Türkiye’nin son 40 yılında dünyadaki yerinde değişen bir şey olmamış. Yüzde 1’i görmemişiz. Demek ki bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Pastadaki payımızı artırmak için artık yeni politikalara, yeni stratejilere ihtiyacımız var. Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerdeki payımız yüzde 3,8’den 2’ye düşmüş. Yarı yarıya azalmışız. Üzerine düşmemiz gereken bir diğer konu da bu” diye konuştu.
“İkinci yüzyılda gelirin daha adil paylaşılmasına ihtiyacımız var”
Türkiye’nin gelir dağılımı, gayri safi yurt içi hasılası, gelir yönetimi ve dünyadaki gelişimi hakkında rakamları aktaran Bilget, Türkiye’de orta sınıf diye tabir edilen sınıfın Türkiye’de yok olduğunu söyledi. Bilget, “Bizim Türkiye olarak ikinci yüzyılda binde 8’lik payımızı yüzde 2’lerin üzerine çıkaracak ekonomi politikalarına ihtiyacımız var. Şimdiye kadar yaptıklarımızla olmadı. İkincisi de pastayı büyütürken geliri daha adil bölüşecek politikalara ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yelkenbiçer: İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi yeniden doğuşun miladı olacak
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, "Dünyada, Türkiye’de ve İzmir’de Girişimcilik" başlıklı bir konuşma yaptı. Yelkenbiçer, “Bizim Mustafa Kemal Atatürk’e sözümüz var. Genç iş adamları olarak umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Bizler de bu topraklarda en büyük umudumuzun gençler olduğunu biliyoruz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi yeniden doğuşun miladı olacak” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu (EGİAD) Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, "Dünyada, Türkiye’de ve İzmir’de Girişimcilik" başlıklı bir konuşma yaptı. Girişimciliğin temellerinin Türkiye’de 1923 yılında İktisat Kongresi ile atıldığını kaydeden Yelkenbiçer, “Kongrede girişimcilik ile ilgili 10 karar alındı. Sanayi dalları, büyük işletmeler, kamu yatırımları, devlet bankası, teşvikler, demiryolu ve sendikalar ile ilgili kararlarda girişimcilik tablosu oluştu. 2010’dan sonra girişimcilik daha belirgin hale geldi. 2020 sonrası ise teknolojik yeniliklerle birlikte daha da gelişti. 2023 yılıyla birlikte ise teknolojik yatırımları daha da takip ederek girişimcilik yeniden gelişecek” şeklinde konuştu.
Girişim Sermayesi Fonu oluşturulmalı
İzmir’in beşeri sermayesi güçlü bir şehir olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Girişimciliği ve nitelikli yatırımcıları şehre çekmek için İzmir’de Girişim Sermayesi Fonu oluşturulması gerek. Yatırımcı havuzunun geliştirilmesi gerek. Teknoparklar özellikle şehir dışında ve ulaşıma uzak. Bu nedenle çalışma alanlarının artırılması gerek. Ekonomiyi baştan aşağı dizayn etmemiz gerek. Etkileri her an giderek artan iklim değişikliği ve afetlerin üstesinden gelmek için girişimciliği çıkış noktası olarak görüyoruz. Sosyal girişimcilik burada devreye giriyor. Toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üreten bu girişimcilik türünün dünyadaki örneklerinden biri ‘Bir Kira Bir Yuva’, Patagonia’, ‘Fazla’, ‘Evreka’, ‘The Ocean Cleanup’ gibi kampanyalar farklı konulara dikkat çekiyor” diye konuştu.
Umudumuzu kaybetmeyeceğiz
Genç iş insanları olarak Mustafa Kemal Atatürk’e sözlerinin olduğunu ifade eden EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “Girişimcilik bir memleket meselesi. Girişimcilik sürdürülebilir başarının anahtarı. Girişimcilik yalnız iş hayatında değil sosyal girişimcilik ile de bizleri refah bir geleceğe taşıyacak. Türk toplumunun girişimcilik yetkinlikleriyle yetiştirilmesi, 21. yüzyıl yetkinlikleriyle dolu eğitim almamız, araştırma geliştirme ve hayat boyu öğrenme ile girişimciliği anlamak, özendirmek bizi geleceğe emin adımlarla taşıyacaktır. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi yeniden doğuşun miladı olacak. Sanat, bilim ve felsefenin bir arada olmasından ve yeni icatlara karşılık bulunabilmesinden, kalıplaşmış dogmaların üzerine yüksek sesle gidilebilmesinden dolayı Avrupa’da Rönesans oldu. Bizler de İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde girerken bu topraklarda en büyük umudumuzun gençler olduğunu biliyoruz. Bizim Mustafa Kemal Atatürk’e sözümüz var. Genç iş adamları olarak umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Dilerim ki bu kongre milat olsun” diye konuştu.
Emre Üçkardeşler: Çocuklarımızın refahını artırmak istiyoruz
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nin üçüncü gününde konuşan UNICEF Türkiye Sosyal Politikalar Bölüm Başkanı Emre Üçkardeşler, “Çocuklarımızın refahını artırmak istiyoruz. Çalışmalarımızda önceliği en dezavantajlı, en kırılgan kesimlere veriyoruz” dedi. Çocukları temsilen dört öğrenci sahneye çıkarak beklentilerini anlattı. Başkan Soyer, sahneye çıkarak çocukları tebrik etti.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan UNICEF Türkiye Sosyal Politikalar Bölüm Başkanı Emre Üçkardeşler, “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi Çocuk Çalıştayı” sunumunu yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de ilgiyle izlediği sunumda Emre Üçkardeşler, UNICEF'in çocuklara yönelik yürüttüğü çalışmaları anlattı. Çocukları temsilen sahneye çıkan farklı okullardan dört öğrenci de yaptıkları çalışmaları ve beklentilerini anlattı. Sunumun sonunda Başkan Soyer, sahneye çıkarak çocukları tebrik etti.
“Çocuk olmaktan kaynaklanan bir haklar rejimi”
Emre Üçkardeşler, “Neden çocuklar” sorusunu sorarak “Bunun bizim için iki temel yanıtı var. Biri ahlaki boyutu. Çocuklar, çocuk olmaktan kaynaklı bir haklar rejiminin tam merkezindeler. Bir de işin analitik boyutu var. Çalışmalar bize gösteriyor ki, çocuklara yapılan sosyal, bireysel yatırım ülkenin geleceğine dair en verimli, en kıymetli yatırımı ifade ediyor. Bir yandan çocukların dokunulamaz haklarını korurken, diğer taraftan ülkenin geleceğine dair en temel insan sermayesi formasyonunu sağlamış oluyoruz” dedi.
“Bütün çocuklar UNICEF çalışmaları kapsamında ”
UNICEF'in 190 ülkede Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrultusunda, uluslararası topluluğun, paydaşların ve devletlerin çocuklara verilen sözleri yerine getirmesi için çabaladıklarını da anlatan Emre Üçkardeşler, şunları söyledi: “Çocukların refahını artırmak, tüm çocuklara tam potansiyellerine ulaşma olanağını sunmak için çeşitli ortaklıklarla çalışmalarımız sürüyor. Bütün çocuklar, kız, erkek, sığınmacı, kentte, kırda, hepsi UNICEF çalışmaları kapsamında. Çalışmalarımızda önceliği en dezavantajlı, en kırılgan kesimlere veriyoruz.”
İzmir Büyükşehir Belediyesi, UNICEF'in Türkiye'de çalıştığı 6 belediyeden biri.
İhtiyaç Haritası Kurucusu Özgür: Tek dileğimiz umutlu olmak, çalışmak ve gönüllü olmak
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında konuşan İhtiyaç Haritası Kurucusu Dr. Ali Ercan Özgür, “Umutlu olmak için daha çok çalışmaya ihtiyacımız var. Tek dileğimiz umutlu olmak, çalışmak ve gönüllü olmak” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında İhtiyaç Haritası Kurucusu Dr. Ali Ercan Özgür, “Çocuk Dostu Kentler, Çocuk Odaklı Bütçe ve Stratejik Plan” başlıklı sunum yaptı. İhtiyaç Haritası’nı Türkiye’de unutulan kooperatifçilik temeliyle kurduklarını söyleyen Özgür, “İhtiyaç Haritası bir yardımlaşma kooperatifi. Kooperatiflerin düşüşe geçtiği dönemde dijital kooperatifleşme yolunu seçtik. Bu ülke çok daha zor koşullarda kuruldu. O günlerde İktisat Kongresi düşünebilen o değerli aklın bugün sahibi oluyoruz. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yaptığımız çalışmaların tarihe dayanan bir yanı var. İhtiyaç Haritası’nın kökeni de Anadolu’daki imece kültürü. Bu dünyada yalnız ama sosyal insanlara dönüştük. Aslında dayanışma ve mahalle kültürünü yeniden var etme gibi bir çabamız var” diye konuştu.
“Veriye dayalı vatandaş katılımlı çözümlere ihtiyaç var”
İhtiyaç Haritası’nın yürütmüş olduğu çalışmalar, işleyiş biçimleri ve alt platformları hakkında bilgi veren Özgür, “Geleceğe umutla bakabileceğimiz bir yerde duruyoruz. Bugün İktisat Kongresi’nde sosyal girişim dediğimiz, teknoloji dediğimiz veriye dayalı çözümler yarattığımız dünyada geleceği planlarken, iktisadı planlarken mutlaka veriye dayalı vatandaş katılımını içeren çözümlere çok ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
“Umutlu olmak, çalışmak ve gönüllü olmak”
Özgür, “İzmir bu konuda her zaman bu vizyonun öncüsü oldu. O zaman Bir Kira Bir Yuva’yı İzmir depreminde Tunç Başkan’la birlikte kurduk. İzmir’de olmak bana tüm Türkiye’de unuttuğumuz mahalle kültürünü yeniden hatırlattı. Yeniden buradan umutlanabileceğimizi gördük. Son yaşadığımız deprem çok yıkıcıydı. Orada görmek istediğimiz aslında temel şeyler vardı. Kamuoyuna çok iyi anlatılabilirdi. Vatandaşın oradaki illerde kendi illerine sahip çıktıkları bir süreç yaşıyoruz. Tüm Türkiye’nin yardımlaşma için harekete geçmesi ve bunu bir sistemle yapması çok kıymetliydi. Sadece tek bir birey değil, benden bize, bizden hepimize geçeceğimiz bir dünya yaratma hayali aslında. Bunlarda hepimiz aklımız, fikrimiz yettiğince yer almaya çalışıyoruz. İkinci yüzyılda çocuklara, gençlere, kendimize güvenmeye ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için de katılmaya, gönüllü olmaya ihtiyaç var. Umutlu olmak için daha çok çalışmaya ihtiyacımız var. Tek dileğimiz umutlu olmak, çalışmak ve gönüllü olmak” diye konuştu.
Prof. Dr. Halıcı: Atatürk Türkiye’nin ilk büyük girişimcisidir
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde konuşan Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaduman Halıcı, “Mustafa Kemal için iyi bir asker, muhteşem bir devlet adamı diyebilirsiniz. Ama bana göre Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin ilk büyük girişimcisidir. Hayal kurmuştur, hayallerini uygulamaya koymuştur. Krizleri fırsata çevirmiştir. Ama en önemlisi yol arkadaşlarını doğru seçmiştir” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaduman Halıcı da konuştu. Çalışmalarında Osmanlı ve modern Türkiye Cumhuriyeti tarihine odaklanan Prof. Dr. Halıcı, İzmir İktisat Kongresi’nin önemine dikkat çekti.
“Kongre iktisat tarihine damga vurmuştur”
Prof. Dr. Halıcı Birinci İzmir İktisat Kongresi’nin öncülerinden olan Mahmut Esat Bozkurt’a ilişkin bilgiler verdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisadi temellerinin atıldığı kongrenin açılış konuşmasını Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmasına ve Mahmut Esat Bozkurt’un süreçteki rolünün önemine değinen Halıcı, Osmanlı’nın çöküşünün sebebi olarak ekonominin gösterildiğini belirtti. Halıcı, “Kongrede ekonomik programın ana çatısı çiziliyor. Aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine yön verecek antlaşmanın çerçevesi çizilerek kırmızı çizgilere işaret ediliyor. Kongre ekonomiye yön veren ve çeşitli meslek gruplarını ilk kez bir araya getiren bin 135 temsilcisiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisat tarihine damga vurmuştur. Kongre meslekle ilgili sorunların ele alınması ve çözüm önerilerinin ortaya konması açısından ünlüdür. Kongre ortak aklın ürünüdür. Bu ortak akıl siyasal iktidar tarafından sahiplenilmiştir” diye konuştu.
“Atatürk Türkiye’nin ilk büyük girişimcisidir”
Halıcı, “Mustafa Kemal için her şeyi söyleyebilirsiniz. İyi bir asker, muhteşem bir devlet adamı diyebilirsiniz. Ama kanımca Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin ilk büyük girişimcisidir. Hayal kurmuştur, hayallerini uygulamaya koymuştur. Krizleri fırsata çevirmiştir. Ama en önemlisi yol arkadaşlarını doğru seçmiştir” dedi.
Halıcı ayrıca kongrede alınan kararlar ve uygulamalar hakkında detaylı bilgilendirmede bulundu.
Doç. Dr. Erol Köroğlu: Daha farklı bir Türkiye için eleştirel okurlar yetiştirmeyi başarmalıyız
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Köroğlu, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılının önemsenmesi gerekiyor. Daha iyi bir yüzyılı yaşamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Daha farklı bir Türkiye için eleştirel okurlar yetiştirmeyi başarmalıyız” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne katılan Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Köroğlu, “Bu Yüzyılda Okur Yetiştirmeyi Başaracak Mıyız?” ve “İnsan Sermayesinin Gelişiminde Beşeri Bilimler Eğitimi ve Eleştirel Okuryazarlığın Vazgeçilmezliği” başlıklı bir sunum yaptı.
Sunuma kongrenin önemine değinerek başlayan Doç. Dr. Erol Köroğlu, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılının önemsenmesi gerekiyor. Ayrıca daha iyi bir yüzyılı yaşamak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Bu acılı ve heyecanlı günlerde bu toplantının olması çok önemli” dedi.
“Temelsiz görüşleri birbirine dayatmayı terk edecekler”
Edebiyat ve şiir üzerine konuşan Doç. Dr. Erol Köroğlu, “Bir metinde sözün nasıl dizildiğini anladıktan sonra metnin anlamını ortaya çıkarmanın kolaylaşacağını onlara anlatabilmeliyiz. Gençlerimizin bunu yapabilmesini sağlayabilmemiz lazım. O zaman ideolojik yönelimlere, politik taraflara göre temelsiz görüşleri birbirine dayatmayı terk edecek ve temelleri daha sağlam, kanıtlarla desteklenen yorumlar üretecek bir gençlik yetiştirebiliriz. Bu sayede insan sermayesi çok daha farklı ve olumlu yönlere ulaşacak. Bunu gerçekleştiremediğimizde, zekâlarını körelttiğimiz gençler, eleştirellikten uzak ve adata kör dövüşünü andıran bir iletişim alanını gün geçtikçe daha fazla büyütüyor hale gelecekler” dedi.
“Beşeri bilimler eğitimini yeniden düşünmeliyiz”
Doç. Dr. Erol Köroğlu, bu durumun zararlarını kendilerinde gördüklerini belirterek, şunları söyledi: “Kendi başarısızlıklarımızı biliyoruz. Bunları giderme yolunda çaba harcamadığımızda her şeyin nasıl daha kötüye gittiğini de biliyor ve gözlemliyoruz. O zaman anlama, yorumlama ve anlamlandırmaya öncelik veren beşeri bilimler eğitimini yeniden düşünmeliyiz. Bu konuda verilecek hiçbir emek, yapılacak hiçbir harcama boşa gitmiş olmaz. Daha farklı bir Türkiye için eleştirel okurlar yetiştirmeyi başarmalıyız.”
Prof. Dr. Demiralp: Çözümü biliyoruz, başarıyla yürüme gücüne sahibiz
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında konuşan iktisatçı Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye ekonomisinin bugününde doğru bilinen yanlışları bilimle açıkladı. Demiralp, “Ekonomide bundan sonrasında bizi kolay bir yürüyüş beklemiyor. Zor da olsalar çözümü biliyoruz. Bu yolda başarıyla yürüme kapasitesine ve gücüne sahibiz” dedi.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında Koç Üniversitesi öğretim üyesi iktisatçı Prof. Dr. Selva Demiralp, çevrim içi olarak “Türkiye Ekonomisinde Doğru Bilinen Yanlışlar” adlı sunum yaptı. Selva Demiralp, Türkiye ekonomisinin bugününde doğru olarak bilinen veya doğru olduğuna yönelik kamuoyu yaratılmaya çalışılan enflasyon rakamları, ekonomik büyüme rakamları, faiz politikaları, üretim ve enflasyon dengesi, cari açık sorunu, enflasyonla mücadele politikası gibi konuları bilimsel bakış açısı ve verilerle açıkladı.
“Enflasyon global bir problem mi?”
Demiralp, “Çıplak gözle göremediğimiz şeyleri açıklayabilmek için iktisat bilimi vardır. Son dönemlerde, enflasyonun global bir problem olduğuna yönelik söylemler var. Verilere baktığımızda evet bir global bir enflasyon var. Yüzde 5 oranında enflasyon yaşayan ülkeler, bunu problem olarak değerlendirip önlemler alıyorlar. Ancak bu bizim yaşadığımız enflasyonu diğer ülkeler de yaşıyor demek değil. Miktara baktığımız zaman karşılaştırılamayacak farklar görüyoruz. Yine pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının enflasyona etki ettiğine dair söylemlerin de rakamlarda analizini görebiliyoruz. Bizim enflasyon problemi yok dediğimiz dönemde bile pandemi sonrası tüm dünyanın enflasyon var dediği rakamların üzerinde kalıyor. Biz enflasyona izin verdiğimiz zaman değil, enflasyonla mücadele ettiğimiz zaman yüksek büyüme rakamlarını yakalıyoruz” diye konuştu.
“Yatırımlar bizi, diğer kuşaklara bağlayan köprü”
Türkiye ekonomisinin “acı reçete” olarak adlandırılan politikasını değerlendiren Demiralp, “Acı reçetenin maliyeti, enflasyonun maliyetinden fazladır gibi bir algı var Türkiye’de. Bunun için biz acı reçeteyi ödemeyelim, enflasyona izin verelim düşüncesi yanlış. Acı reçete ekonomiyi yavaşlatıyor, istihdamı azaltıyor bu doğru. Enflasyona izin verirsen, enflasyonun ekonomi üzerindeki daraltıcı etkisi daha fazla. Enflasyon sadece bugünkü talebi kısmakla kalmıyor. Yatırım iştahını azaltarak geleceğe dönük üretim kapasitesini de yavaşlatıyor. Yatırımlar bizi torunlarımıza, diğer kuşaklara bağlayan köprü anlamında. Bugün az yatırım demek onların daha az istihdam edilebilmesi demek” ifadelerini kullandı.
“Zor da olsalar çözümü biliyoruz”
Demiralp, “Bu kongrenin teması yürüyüşe davet. Ekonomide bundan sonrasında bizi kolay bir yürüyüş beklemiyor. Ama bu bizi yıldırmamalı. Çünkü yaşadığımız ekonomik problemler, dünyanın başka yerlerinde yaşanmamış, çözümü bilinmeyen sorunlar değil. Zor da olsalar çözümü biliyoruz. Bu yolda başarıyla yürüme kapasitesine ve gücüne sahibiz. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur” diye konuştu.
Prof. Dr. Bilge Yılmaz: Geleceğimiz çok parlak
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü gününde İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı ekonomist Prof. Dr. Bilge Yılmaz, “Geleceğimiz çok parlak. Hiç kimse umutsuz olmasın. Görevi devraldığımızda her şey bambaşka olacak” dedi.
Kongrenin üçüncü gününde İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı ekonomist Prof. Dr. Bilge Yılmaz, “Türkiye için Kalıcı ve Kapsayıcı Büyüme Rotası” başlığıyla yaptığı sunumda “Türkiye’yi karış karış geziyoruz. Süreç içerisinde şartlara şahit oldum. Abartmak istemiyorum ama yüzyılın enkazını devralacağız. Özellikle gençler umutsuz. İlk önce bunu reddetmek gerek. Bu reddedilecek bir şey. Umutsuzluğa, yenilgiye yer yok. Mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Herkes elini altına taşı koyacak
Prof. Dr. Bilge Yılmaz, “Problemleri doğru tespit etmezsek çözümü de bulamayız. Bilimle inatlaşırsanız kaderiniz bu olur. Çözümler bilim çerçevesinde zor değil. Kendi istikrar programımızı kendimiz yazacağız. Temel ilkelerimizde cesur ve kararlı olacağız. Her konuda işin ehliyle çalışacağız. Bu takım Türkiye’de var. Herkes elini altına taşı koyacak ve tüm karamsarlıkların altından kalkacağız. Her ihtimali başından düşünüp iyi tasarlanmış politikalar uygulayacağız. Dar ve orta gelirli yurttaşları koruyacağız. Başarılı olmak için bilimin rasyonel düşüncenin yolundan ilerleyeceğiz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de rant sağlayan, rant dağıtan bir sistem var
Kim seçimi kazanırsa kazansın düzenin değişmesi gerektiğinin altını önemle çizen Prof. Dr. Yılmaz, “Veriye dayalı bir ekonomi politikasına geçmek zorundayız. Doğru alanlara doğru yatırımcılar çekildiği halde ülke refaha kavuşur ve bu gelir adaletli dağıtılırsa ülkede adalet sağlanır. Türkiye’de kanunlar, kurallar tekrar çalışacak. Sadece ekonomik değil ticari ve ülke refahı için bu şart. Yolsuzluk düzeni sona ermek zorunda. Türkiye’de rant sağlayan, rant dağıtan bir sistem var. Türkiye’den kaçırılan kaynakların takipçisi olacağız. İnsanları üretime, milli geliri artırmaya yönlendirmek gerek. Rant, yoksulluğun sürdürülmesi için kullanılıyor” diye konuştu.
Türkiye Avrupa’nın yanı başında hızla ilişkilerimizi düzelteceğiz
Doğru teşviklerle tarımı kalkındırmak gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Tarıma yapılan desteklerin cevabını hemen alabiliriz. Teşvik politikaları vatandaşların milli gelirini artırmaya destek verir. Onları daha zengin yapacak, fakirleştirmeyecek teşvikler verilmesi gerek. Tarımda, sanayide atılımlar yapacağız ama kısa vadede başka avantajları kullanmamız gerek. Kimsenin sabrı kalmadı. Türkiye Avrupa’nın yanı başında, hızla ilişkilerimizi düzelteceğiz. Uluslararası güvenlik problemlerimizi çözüp yüksek üretkenliğe geçeceğiz” dedi.
Hiç kimse umutsuz olmasın
Kalıcı refah için verimliliğin artırılması gerektiğine de değinen Yılmaz, “İşgücüne katılımla çalışmak isteyen herkese iş sağlanacak. Son yıllarda Türkiye’de çok üniversite açıldı ama beceri noksanlığıyla sonuçlandı. Bu olayın önüne geçirilip bitirilmesi gerek. Kaynak ustası ülkemizde mühendisten iki kat daha fazla para verilse dahi bulunamıyor. Burada bir yanlışlık var. ÖTV gibi vergilerle dar gelirli vatandaşlar cezalandırılıyor. Vergi adaleti önemli. Orta sınıfı ezdirmeyeceğiz. Sürdürülebilir yoksulluk tasarlanmamalı. Ülkede uzmanlaşmanın bir kıymeti yok. Maddi olarak bir yarar sağlamıyor. Bunun da değiştirilmesi gerek. Geleceğimiz çok parlak. Türkiye’nin çok değerli insani kaynakları bir amaç uğruna yola çıktık. Hiç kimse umutsuz olmasın. Görevi devraldığımızda her şey bambaşka olacak” şeklinde konuştu.