İzmir’in Urla ve Çeşme ilçelerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün talebiyle kamulaştırılan araziler ile ilgili süreç devam ediyor. Cumhurbaşkanı Kararı ile gerçekleştirilen acele kamulaştırmalara tepkiler sürerken geçtiğimiz günlerde arazi sahipleri ve çevreciler kararın iptali yönünde Danıştay’a dava açmıştı.
Tartışmalı karara bir tepki de İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nden geldi. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi önünde düzenlenen basın açıklamasında konuşan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, kentteki çeşitli meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek acele kamulaştırma kararını yargıya taşıdıklarını açıkladı.
KARARIN İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI
Sürecin takipçisi olacaklarını belirten TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, “Uzun bir süredir yarımadayla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor hükümet nezdinde. Biz de bunları yakından talip ediyoruz. Adım adım bir şeyler tasarlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Alaçatı ve Urla’da acele kamulaştırma kararı alındı. Bu çok karşılaştığımız bir şey değil. Turizm amaçlı acele kamulaştırma kararı bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de ilk defa yapılıyor. 8 kurum olarak acele kamulaştırma kararının iptali için Danıştay’a dava açtık. Acele kamulaştırma ile vatandaşlarımızın uzun zamandır sit alanı olan malına devlet tarafından el konulmuştur. Bu hukuksuzdur. Ama bu sadece vatandaşlara ait bir sorun değil. Bu sorun aynı zamanda İzmir’in sorunu. Bu yarımada üzerindeki rant projelerinin başlangıcı. Bundan sonra hızla adımlar atılacağını ve yavaş yavaş yarımadanın elimizden kaybolacağını düşünüyoruz. Biz de bunu durdurmak için dava açtık. Bugün kamulaştırma kararının iptaline ilişkin bir dava açtık. Sonraki dava sürecimizde bölgenin turizm geliştirme bölgesi ilan edilmesine ilişkin bir dava açılacak. Bu sadece acele kamulaştırma kararı değil bu yarımadanın ranta açılması için bir kararın başlangıcı. Biz bu konuda tarafız. Davacı olan kurumlar; İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İMECE-DER, HDP ve Yeşil Sol Parti” dedi.
İKTİDAR HALK SAĞLIĞINA ZARARLI
TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Mübeccel İlhan, “Biz sağlıkçılar olarak asıl görevimiz kişinin sağlıklı halinin devam ettirilmesidir. Bunun için de yaşadığı çevrenin kirletilmesi ve korunması çok önemlidir. Yapılan projelerde halk sağlığının öncelenmesi gerekir. Ancak görüyoruz ki halk sağlığını bertaraf eden uygulamalar söz konusudur. İktidarın halk sağlığına zararlı olduğunu düşünüyoruz. Çeşme ve Urla’da sinsice yürütülen adımların sağlık açısından ciddi sonuçları olacağını biliyoruz. Bu nedenle bu mücadelenin hep arkasında ve takipçisi olacağız. Orada reklamları yapılan projelerin o bölgedeki zaten sorun olan suyun daha da yoksunlaştırılarak halk sağlığına zarar vereceğini biliyoruz. Halk sağlığı bizim önceliğimizdir” ifadelerini kullandı.
BU DAVA İLK ADIM!
Tüm İzmirlileri davaya sahip çıkmaya davet eden EGEÇEP Avukatı Arif Ali Cangı da, “Acele kamulaştırma iptali için dava açıldı. Artık hükümetin uyguladığı rant politikalarının biran önce gerçekleşmesi açısından mülksüzleştirme, mülklerin şirketlere devri halini almış vaziyette. Buradaki de aynı şekilde. Burada da mülkiyetin el değiştirmesi söz konusu. bu başlı başına bir sorun. Yarım adaya yönelik ciddi yağmalama planları var. bu onun bir başlangıcı. Bu sebeple bu dava önemlidir. Diğer yandan oluşan toplumsal tepki, son derece önemli. Bunu sürdürmek gerekiyor. Çünkü kamuoyu gündeminden düştükten sonra sorun dava dosyalarına sıkışıp kaldıktan sonra o sorunu çözebilmek çok zorlaşıyor. Umarım bu duyarlılık devam eder ve başarırız!”
KANAL İSTANBUL’A AKTARACAKLAR
Bölgeyi iyi bilenlerden biri olduğunu kaydeden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko ise, “Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu’na teşekkür ediyorum. Bu önemli bir konu sıradan değil. Burada bir akıl tutulması var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun sülalesi buralarda şimdiye kadar siz yaşadınız bundan sonra biz yaşayacağız diyor. Satışların bedelinin tamamını Kanal İstanbul projesine aktaracaklar. Bedeli ne olursa olsun biz demokratik tepkimizi ve hakkımızı kullanacağız. Bundan sonra da yürüyüşler ve mitinglerle ortaya koymalıyız tepkimizi” açıklamasında bulundu.