Her ay düzenlenen ve İzmir’in oda ve STK başkanlarının katılımıyla yapılan İzmir Başkanlar Kurulu Eylül ayı toplantısının gündemi ekonomi oldu. Başkanlar Kurulu, toplantı sonunda bir bildiri yayınlayarak hükümetle birlikte ekonomik sorunların çözümü için yapılması gerekenleri sıraladı.
EGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam, İzmir Başkanlar Kurulu toplantısında ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sürecin değerlendirildiğini ve İzmir iş dünyasını temsil eden başkanların yaşanan ekonomik sorunların çözümü için önerilerini içeren bir sonuç bildirgesi hazırladıklarını ifade etti.
“DÜNYA İLE UYUMLU PİYASALARA DOST BİR ÜLKE”
Bildiride dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumundaki ekonomimize ve sağlam devlet geleneğimize güven duyduklarını ifade eden Başkanlar, aynı zamanda bu dönemin fırsatlar da doğurduğunu belirttiler. Bildiri de bu dönemin tarım ve turizm ve ihracat alanında yapılacak olan atılımlara da zemin hazırladığı ifade edildi.
İzmir’in de böylesi zamanlarda ön plana çıkabilecek bir kent olduğunun vurgulandığı bildiride, İzmir’in “İklim, tarih, kültürel doku, insan kalitesi, turizm… ve benzeri konularda bu dönemde ön plana çıkacak bir kent olduğu yer aldı. Günümüzde ülkeler kadar şehirlerin de önemli olduğunun dile getirildiği bildiride İzmir ‘in de bu avantajlara sahip olduğuna dikkat çekildi.
İzmir Başkanlar Kurulu’nun ortak açıklamasının tam metni ise şöyle:
“ABD Merkez Bankasının (FED) faiz artırım kararı alması ile başlayan süreç dış finansmana erişimi zorlaştırıyor.
Yanı sıra dış politik ilişkilerimizde de bilinen sebeplerle çekişmeli bir dönem içerisindeyiz.
Bu durumların yansıması olarak; faiz, döviz kuru, enflasyon, ekonomik büyüme rakamlarında olumsuz gelişmeler yaşamaktayız.
Belirtmek gerekir ki; toplumların ve Devletlerin hayatlarında böylesi zor dönemler yaşanabilir.
Dünyanın 17. büyük ekonomisi olan ülkemiz ve binlerce yıla uzanan sağlam Devlet geleneğimiz bahse konu zorlukların üstesinden, hiç şüphesiz, gelebilecek kudrettedir.
Bu anlamıyla ülke yönetimine ve onun tutumuna güvenme durumundayız.
Döviz kurunun mevcut seviyeleri, özellikle Tarıma dayalı üretim ve ihracat için unutulmuş bir potansiyeldir.
Yanı sıra, turizm gibi döviz harcaması gerektirmeyen sektörler bahse konu gelişmelerden olumlu etkilenebilecektir.
Hiç şüphesiz dünya rekabet liginde iddialı olabilmenin yolu katma değerli ürünler üretebilmekten geçmektedir. Bu anlamıyla ülke kaynaklarının mümkün mertebe Arge ve inovasyona yönelik yatırımlara yöneltilmesinde yarar bulunmaktadır.
İzmir özelinde ise daha farklı bir fırsat söz konusudur.
Dünya trendine bakıldığında, artık “şehirler” ön plana çıkmaktadır.
Barcelona bu durumun tipik örneğidir.
İzmir, dünya şehirler liginde her yönüyle ağırlık oluşturabilecek imkanlara sahiptir.
İklim, tarih, kültürel doku, insan kalitesi, turizm… ve benzeri konularda işlenmeye açık bir mücevher olarak ortada durmaktadır.
İzmir iş dünyası tüm gücüyle özel bir kent imajını oluşturmak için seferber olmalıdır.
Sonuç olarak güçlü bir ülkemiz ve muhteşem bir kentimiz olduğu için şanslı bireyleriz.
Morallerimizi yüksek tutarak, yaşanan konjonktürel sıkıntıları abartmadan, ama doğru dersler çıkartarak, dünyaya uyumlu, piyasalara dost bir ülke için çabalamamız gerekiyor.
Tekrar vurguluyoruz; Devletimize, ülkemize, insanımıza, dinamik ekonomimize güvenimiz tamdır, geleceğimiz parlaktır.”