İzmir'de geçen yıl meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremin yıl dönümüne günler kala, Rıza Bey Apartmanı'ndan kaçarak enkaz altında kalmaktan kurtulan Olcay Maşa, o anları DHA'ya anlattı. Seferihisar'da oturan kız kardeşi Seda Maşa Özüdoğru (35) ile görüntülü konuştuğu sırada depremi yaşayan kimya öğretmeni Olcay Maşa, 37 kişinin yaşamını yitirdiği binadan yara almadan kurtuldu. 1995 yılında, 2 yıl tedavi görüp lenf kanserini yenen Olcay Maşa, böylece ikinci kez ölümden kurtulduğunu söyledi. Depremin ardından uzun süre psikolojik destek aldığını ve bu travmayı zor atlattığını belirten Olcay Maşa, "Depremin birkaç saniye öncesinden Seferihisar'daki kız kardeşimi görüntülü aramıştım. Görüntüdeki kardeşim 'abla, deprem oluyor' dedi. Onun nasıl sallandığını telefonda gördük. O an bizde bir şey yoktu. Saniyeler içinde altımızdan bir dalga hareketi oldu. Odadaki 5 kişi, koşmaya başladık. Binadaki diğer insanlar, depremi anlayamamıştı. Bizim en büyük şansımız; görüntülü konuşmada depremi önceden görmemiz oldu" dedi.
'KOŞARKEN YERE DÜŞTÜM, ABLAM KALDIRDI'
İzmir'de 117 kişinin yaşamını yitirdiği büyük depremin yaşandığı geçen 30 Ekim'de ablası Neslihan Maşa'nın kontrolü için Rıza Bey Apartmanı'nın birinci katındaki diş polikliniğine gittiklerini söyleyen Olcay Maşa, Bayraklı'da oturmadıklarını ancak diş hekimini tanıdıkları için tercih ettiklerini belirtti.
Maşa, görüntülü konuşma sayesinde depremi birkaç saniye öncesinden fark edip koşmaya başladıklarını belirterek "Herkes panik halindeydi, sadece koşmaya odaklandık. Diş polikliniğinin en uzak köşesindeydik ve labirent gibi koridorda koşarken duvarlar, sağlı, sollu önümüze eğiliyordu. Kapıdan çıkıp merdivenlere geldiğimizde yerler, moloz doluydu. Bir an yere düştüm. Kalkamayacağımı düşündüm çünkü çok büyük bir sarsıntıydı. Tek başıma kalkmam mümkün değildi. Ablam, beni kaldırdı. Basamakları ikişer, üçer indim. Duvarlar patır patır açılıyordu. Üzerimize molozlar düşüyordu. Arkamdan güçlü bir ses ile toz bulutunun geldiğini hissettim. Bu toz bulutundan kaçmaya çalışıyordum. Tüm gücümüzle kendimizi dışarıya attık. Gözümün ucuyla ablamı takip ediyordum. Bir ara baktığımda ablam yoktu. Durdum, sessizlik oluştu. Sanki ölüm sessizliğiydi. Her yer toz bulutu, hiçbir şey gözükmüyordu. Bu arada ablam, bana seslendi. 'Olcay, Olcay' diye seslendiğini duydum. Son çıkan ben ve oydu sanki. Bina bir anda aşağı indi. Poliklinikteki tüm odalar doluydu, bekleyen hastalar vardı. Sadece bizim odadakiler kurtuldu" ifadelerini kullandı.
'BEN BİR MUCİZEYİM'
Kanseri yendikten sonra ikinci kez ölümle burun buruna geldiğini ifade eden Maşa, binadan birlikte kaçtıkları ablası Neslihan Maşa'nın Almanya'da yaşadığını ve destek almaya devam ettiğini dile getirdi. Maşa, "Depremden sonra 10 gün uykusuzdum sonra dedim ki; ben bir mucizeyim. Olcay kendini düşün. İçerde kalanları düşündükçe baktım ki, psikolojimi düzeltemeyeceğim. Onlar için çok büyük bir acı ama bu şekilde kendimi toparlayamayacağımı gördüm. O anlar, arada aklıma geldiğinde hemen silmeye çalışıp güzel şeyler düşünüyorum. Diş hekimi bizim hep gittiğimiz ve başka bir binada muayenehanesi olan biriydi. Kendileri randevu değiştirdi. Rıza Bey Apartmanı'ndaki yere sabah 11.00'de çağırdılar sonra bir kez daha arayıp 14.00'te gelmemizi istediler. Bizi resmen deprem saatinde çağırmışlar" dedi.
'ŞİMDİ BİRBİRİMİZE DAHA ÇOK SARILIYORUZ'
O gün bir ziyaret için gittiği Seferihisar'da ablalarının hayatını kurtaran fizik öğretmeni Seda Maşa Özüdoğru da depremden sonra birbirlerine daha sıkı bağlandıklarını söyledi. Özüdoğru şunları anlattı:
"Deprem anında müstakil bir evde olmama rağmen çok güçlü bir deprem olduğunu hissettim. O anda ablamla görüntülü konuşuyorduk. 'Deprem oluyor' diye istemsizce çığlık attım. Bir anda görüntü kesildi. Bulunduğum bina yıkılmadığı için onların olduğu binanın yıkılacağını da hiç düşünemedim. Neslihan ablam, bana yaklaşık 15-20 dakika sonra ulaştı. 'Bizim bulunduğumuz bina yıkıldı' dedi. O an, enkaz altında olduğunu düşündüm. Saniyeler içinde nasıl gelebileceğimi düşündüm. Ablam, 'Gelme, biz kurtulduk' dedi. Birçok kişi enkaz altında kaldı. Ayda bebek mucizesiyle karşılaştık ama annesi vefat etti. Aynı şeyler bizim başımıza da gelebilirdi. Bu olayın üzerinden 1 yıl geçmiş bile. Zaman ne çabuk geçmiş. Şimdi birbirimize daha çok sarılıyoruz. Çünkü ölüm burnumuzun dibine kadar gelmişti." (DHA)