Karşıyaka Belediyesi; kentsel tarım, gıda sistemleri ve gıda haklarının ele alındığı bir sempozyum düzenledi. Alanında uzman isimlerin konuşmacı olarak yer aldığı, ‘Tarladan Çatala: Gıda, Kentler ve Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda önemli bilgiler verildi.
Zübeyde Hanım Nikah Sarayı’nda düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Koray Velibeyoğlu, kentlerdeki boş ve atıl alanların gıda için kullanılmasının büyük bir dönüşüme vesile olabileceğini vurgulayarak şunları kaydetti: “Bugün özellikle kentlerde gıda üretimi neden önemli olduğunu tartışırken İzmir’in çok önemli bir noktada olduğunu düşünüyorum. Biz genellikle kenti kıra yayılan ve kırsalı tüketen bir mekanizma olarak görüyoruz. Kentlerin de kırsal yapılara destek vermesi gerekiyor. Topyekun olarak yaşam biçimlerimizin değişiyor, gıda da bunun başında geliyor. Kentlerde yapılan üretimler gereksiz ve önemsiz değil. Ama bu konuda yerel yönetimlerin önemi de giderek artmış durumda. Karşıyaka çok önemli bir yerleşme, buradaki dönüşüm İzmir’in dönüşümüne önemli katkı sağlayacaktır. Kent içerisindeki küçük boşluklar ve atıl alanların bile gıda konusunda değerlendirilmesi çok önemli olacaktır. Burada yapılacak olan her şey sadece Karşıyaka için değil İzmir’i etkileyecek ve buradan çıkan model katkı sağlayacaktır.”
“TARIM MODELİ DEĞİŞTİRİLMELİDİR”
Avrupa İklim Paktı Elçisi Vatan Çağlar Babacan ise iklim krizi ve olası etkilerinin azaltılması için tarım modelinin değiştirilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Bugün burada kendi sorumlusu olmadığım bir geçmiş yüzünden geleceği tehlikede olan bir genç olarak size sesleniyorum. 10 gençten 4’ünün iklim krizi ve neden olabileceği felaketler nedeniyle çocuk sahibi olmak istemediği bir çağdan bahsediyoruz. Her birimiz konuya karbon salınımını azaltmak olarak bakıyoruz ama öncelikle karbon yutak alanları artırılmalı ve tarımsal üretim modeli değiştirilmelidir. En büyük antropojenik metan emisyonunun kaynağı tarımdır. Yenilenebilir enerji yatırımları bu karbon yükünü hafifletebilir ama karbon atmosferde tutunmaya devam etmektedir. Biz bunu tersine çevirebiliriz. Araştırmalarım sayesinde İzmir haline giren ürünlerin %99’unu dışarıdan geldiğini üzülerek öğrendim. İzmir’in sahip olduğu potansiyel göz önünde bulundurulduğunda gerçekte üzücü bir tablo. Bizim doğru tarım uygulamalarını bilmemiz yeterli değil bunları vatandaşlarımıza da aktarmamız gerekiyor. İklim krizi ve etkilerini ana gündem maddesi haline getiren Karşıyaka Belediye Başkanı’mıza bir iklim aktivisti olarak teşekkür ediyorum.”
“HEPİMİZİN SORUMLULUĞU VAR”
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay kentlerde yaşayan insanların beslenmeye ihtiyaç duyduğunu bu nedenle tarımsal üretim ile ilgilenmek ve bu konuda düşünmek zorunda olduğunu özellikle vurguladı. Gıdaya erişim ile ilgili doğabilecek bir kriz varken herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini belirten Başkan Tugay, “Kentlerin gıdaya erişimi ile ilgili bir sorun olduğuna inanıyoruz. Aldığımız gıdalar sağlıklı mı, aradığımız kalitede mi, fiyatı uygun mu, üretildikten sonra bize gelene kadar dünyaya ne gibi zararlar getirdi ve son olarak üretimi yapan çiftçimiz iyi şartlarda üretim yapabiliyor mu? Çünkü beslenme insanlar için hayati bir eylem ve sağlıksız ürünler ile beslendiğimizde çeşitli sağlık sorunları yaşıyoruz. Beslenmeden ya da çevreden kaynaklı sorunlar yaşıyorsak bunu seyredemeyiz, bir şeyler yapmak zorundayız. Bazı vatandaşlar iklim, tarım belediyenin işi mi diyor. Biri de Karşıyaka’da çiftçi yok ki neden Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü var diye sormuş. Sanki hiçbirimiz tarımsal ürünle beslenmiyoruz, bu kentte beslenmeyen var mı? Önümüzdeki yıllarda gıdaya erişim ile ilgili sorun yaşama ihtimalimiz yüksek, bu sorun da büyüyecek; ürün bulamayacağız çünkü üretilen ürün yetmeyecek. İzmir’e ve Karşıyaka’ya yakışan bunları seyretmemek, sorunları önceden görmek, doğru zamanda müdahale etmektir. Dolayısıyla biz tüketicilerin üreticiler ile bağlantı kurması birbirini anlaması lazım. Herkes çözüm üretmekle sorumlu, buna mecbur. Aç kalacağız, yediğimiz yemeklerden kanser oluyoruz; şakası yok bunun” diye konuştu.
“ÇİFTÇİ NEDEN ÜRETEMEZ HALE GELDİ?”
Konuşmaların ardından sempozyumun ilk oturumu, Dr. Fatih Özden’in moderatörlüğünde panel şeklinde gerçekleştirildi. İlk olarak söz alan Çiftçi Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, gıda egemenliği ve gıda hakkı konularında önemli açıklamalar yaptı. Çobanoğlu, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Bazı ülkeler Avrupa’nın gıda ihtiyacını karşılamak üzere tarımsal üretim yapmaya başladı. Ama bu model belli bir tarzda sermayeye bağlı hale getirildi. Bütün bunlar verimlilik adına yapıldı, eğitimler ve teşvikler de buna dönük verildi dolayısıyla çiftçiler enerji ve tarım makinelerine bağlı hale geldi. Kırsal kalkınma adına da önemli bir işlev görüyordu. Ama politikalar değişince ‘dur’ dendi; çeşitli yasalar çıktı, özelleştirmeler başladı. Sonuç olarak üretip ihraç ederken artık ithal eden bir ülke haline geldik. Küçük üreticilerin tasfiyesi söz konusu olmaya başladı, hızla şirketlerin kontrolünde bir gıda sistemine gidildi. Bir de organik tarıma yönlendirme ortaya çıktı, ürünler daha pahalıdan satıldı. Bu çerçevede gıda güvenliği kavramı ortaya çıktı, kullanılan ilaçların miktarlarına ilişkin kıstaslar koyuldu. Bu tarz politikalar karşısında da gıda egemenliği kavramı doğdu ve biz kendi kültürümüze uygun gıda üretmek durumundayız bilinci oluştu. Gıda egemenliği aynı zamanda herkesin sağlıklı gıdaya erişim hakkıdır. İşte bunlar için mücadele etmeye başlanıldı. Üretimdeki zincirin bozulması çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırlıyor. Çiftçi kendi öğrendiği şekliyle kendi atalık tohumlarını üretmek ister. İşte bu anlamda çiftçi ile tüketici birlik olmalıdır.”
“ÜRETMEK ZORUNDAYIZ”
Ardından, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı İ. Uğur Toprak kentler ve yerel gıda politikaları konulu bir sunum gerçekleştirdi. Güvenli gıda için doğru üretimin kaçınılmaz olduğunu dile getiren Toprak, “Nüfus artıyor, gıda ve suda adaletsiz bir dağılım gerçekleşiyor. Ne yazık ki tükettiğimiz gıdaların büyük bir kısmını ithal ediyoruz ve pandemi ile Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta gördük ki bazen ithal bile edemiyoruz. Bu nedenle böyle verimli toprakların kıymetini bilerek üretmemiz lazım. Bunun için politikalar üretirken gıda ve sağlık kavramlarını bir arada düşünmek gerekiyor” dedi.
AGROEKOLOJİK TARIM VURGUSU
Tarladan çatala gıda ve yurttaş örgütlenmeleri konusunda söz alan Tayfun Özkaya ise, agroekolojik tarımın önemine dikkat çekerek şöyle konuştu: “Kentlere gıda taşınması gittikçe zorlaşmaya başlıyor. Soframıza gelen gıdalarda da maalesef tarımda kullanılan ilaçlardan kaynaklı maddeler bulunuyor. Yediğimiz bir domateste bile 14 ayrı zehir olabiliyor; ürünlerin %15’i mevzuata uygun değil, bu korkunç bir durum. Türkiye’de tarım gittikçe sıkışıyor, tarım yapmak neredeyse imkansız. Derhal endüstriyel tarımı bırakmamız ve agroekolojik tarıma geçmemiz gerekiyor; başka çaremiz ve vaktimiz yok. Kent tarım sadece kent içerisinde yapılan tarım değil, kentin kaynakları ile yapılan tarımdır ama tabi ki kent içerisindeki boş alanlara bakmak lazım. Gıda kooperatifleri ve topluluk destekli tarım grupları, ekolojik köy pazarları desteklenmeli. Ürün geliştirme projelerine destek verilirken sağlıksız gıdaların kullanımı ile ilgili önleyici kurallar da getirilmeli.”
KENTSEL TARIM
Nilüfer Belediyesi’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Arca Atay panele çevrim içi bağlantı ile katıldı. Dünyada ve Türkiye’de kentsel tarım konusunda sunum yapan Atay, Nilüfer Belediyesi’nin kentsel tarım faaliyetleri ile ilgili bilgiler verdi, çalışmaları anlattı. Kentsel tarımın tarihsel geçmişi hakkında bilgi veren Atay, dünyadan kentsel tarım örneklerini fotoğraflarıyla birlikte katılımcılara aktardı. Kentsel tarımın faydalarını anlatan Atay, “Balkon ve teraslar kentsel tarımın önemli ögeleridir ve geçmişi çok önceye dayanır. Kentsel tarımın kentlere ve kentlerde yaşayan vatandaşlara çeşitli faydaları vardır. Dünyada siviller, yerel yönetimler ve üniversiteler tarafından oluşturulmuş kentsel tarım alanları var. Çatı tarımı da bu alanlardan bir tanesi. Çatı tarımı insanlara kendi yiyeceklerini yetiştirilebilmesi için teşvik eder, yerel ekonomiyi destekler, hava kirliliğini azaltır. Kentlere bunun gibi birçok fayda sağlar” dedi.
KOMPOST ÜRETİMİ
Dr. Bediz Yılmaz panele çevrim içi katılarak kentsel ve döngüsel ekonomi konu başlığında söz aldı. Yılmaz, öncelikle yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. Mersin’de yürütülen kent tarımı çalışmalarını anlattı. Kompost üretimi hakkında da bilgi veren Yılmaz, “Biz Mersin’de oluşturduğumuz kent tarım alanlarının en kadar hayati olduğunu gördük. Küçük çocukların orada ne kadar iyi vakit geçirdiğini, üretim ile ne kadar iç içe olabildiklerine şahit olduk. Kompost meselesine gelince de benim çok yakından ilgilendiğim; ürettiğim ve insanlara da üretimi konusunda eğitimler verdiğim bir konu. Gönüllüler olarak pazarlara gidiyoruz ve kullanılabilecek durumda olan atıkları ayrıştırarak kompost alanına gönderiyoruz. Bu sistem sayesinde çok büyük miktarda sebze ve meyve atığı komposta dönüşerek çiftçilere gübre olarak dağıtılıyor” diye konuştu.
GIDA MERKEZİ
Moderatörlüğünü Karşıyaka Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Yusuf Can Gökmen’in yaptığı ikinci oturumda “Karşıyaka’nın Gıda Stratejisi” konuşuldu. Çatı Çiftliği Kurucusu, Yüksek Mimar Hasibe Akın Karşıyaka’nın Gıda Merkezi başlıklı sunumunda şunları kaydetti: “Karşıyaka’da şu anda bir Gıda Merkezi yapılıyor. Bahçelievler’deki Katlı Pazar Yeri, Mavişehir’de bulunan iki alan ve Kent Ormanı olarak uygulanan dört alan var. Bu alanların temaları aynı. Bu alanlar bir master plana otursun ve kentte gıdanın aslında kentin belli meseleleri ile ilgili çözücü olabileceği noktaları araştıralım ve bunu da master plan ile yapalım dedik. Belediyeler normalde master planları kabul etmezler. Karşıyaka Belediyesi kabul etti ve Karşıyaka’nın yeşil alanları ile kentsel tarımı ve gıdayı birbirine bağlayabilecek bir master plan çalıştık. Burada da üç tane tema çıktı; Yeşil, Yenilebilir ve Yürünebilir Karşıyaka. Mahalle ölçeğindeki ilk pilot projemiz Bahçelievler Katlı Pazar Yeri. Pazar yerinin; üretim alanı çatısında olsun, yakınında da sosyal donatı ve okula bağlı olsun dedik. Burasının bir gıda merkezine dönüşebileceğini düşündük. Karşıyaka’nın canlı sahil aksını ilçenin içindeki farklı bariyerleri eritmek için dikeydeki bir aks ile bağlayalım Kent Ormanı ile buluşsun diye düşündük. Kent Ormanı’nın da dört tane teması var; toprağımızı onaralım, suyu tutacak sistemleri geliştirelim, işlevsel ormancılık yapalım ve toplumsal katılımı sağlayalım. Sert zemine düşen suyu, olabildiğince toprağa kanalize etmek ve toprağın emebileceği hale getirmeyi amaçlıyoruz. Kent Ormanı devam ediyor ve bir sonraki sonbahar döneminde insanlara da açarak, hepimizin içinde olduğumuz şekilde devam edecek. Mahalledeki ilk örnekte Bahçelievler Katlı Pazar Yeri’ydi. Bizim buradaki rolümüz; çatıyı, cepheyi tasarlayalım, iç mekana dair de bir gıda merkezi olacak şekilde yeni kullanım önerilerini geliştirelim. Gıda merkezinde; üretici, tüketici, yatırımcı var ve merkezinde gıda yer alıyor. Bütün bunlar olurken çatıda 7 bin metrekarelik alan var, altındaki pazar yeri duruyor, üst taraftaki düğün salonu başka bir yere taşınacağı için orası da bir sosyal merkez olarak tasarlanacak. Kentte, kent çiftçileri ile ilgili programların gelişmesi çok önemli. Karşıyaka Gıda Merkezi’nde dört nokta var; paylaşalım, öğrenelim, kutlamalarımızı yapalım ve sağlıklı erişilebilir gıdamızı orada yiyebileceğimiz bir alan olsun. Kentin içinde en çok bulunan şeylerden biri beton, o kadar çok atıl alanımız var ki. Bütün bu atıl binaları bambaşka yerlere dönüşebilir. Pazar yerini tasarlarken; sokak kotunda kamusal bir alan gibi olsun, sokak ile birleşsin ve yukarıya doğru özel kullanımlar artsın diye düşündük. Binanın güzelliği, rampa ile bütün katlara erişebiliyorsunuz. Karşıyaka Belediyesi kentin atıl alanlarına dair bir atlas oluşturdu, bunlar 450 tane 200 metrekareden 7 bin metrekareye kadar atıl alanlar. Bu alanlar bir ormana dönüşecek. Bu alanlar kentin her yerinde. Bunları anlatmamızın bir sebebi var; gıda merkezi dediğimizde farklı müdürlüklerle bir araya geldik. Karşıyaka Belediye Başkanımız Dr. Cemil Tugay, “tüketici kooperatifleri, üretici kooperatifleri farklı yerlerde, hepsinin farklı ihtiyaçları var, bizim belediye için bunu yapabileceğim alan burası için çok uygun, ihtiyaçları onlar tanımlasınlar, ben o zaman size daha iyi bir tasarım brifi verebileceğim” dedi. O yüzden de şu anda aslında bunu anlatırken, beraber tasarlamak ve üzerine düşünmek için bu konuyu size açıyorum.”
HALK SAHİP ÇIKMALI
Karşıyaka’nın Gıda Vizyonuna Doğru Yol Haritası başlıklı bir sunum yapan İzmir Demokrasi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp ise “Karşıyaka’da bütüncül bir yaklaşım var, bu yaklaşım; bir kent bölge gıda sisteminin üretilmesi, üretici ile tüketicinin, dağıtım sisteminin bir araya getirilmesi ve bütün bu olanakların bir arada tutulması. Biz her şeyi merkezileştiriyoruz, hiçbir şeyi kendi yerelinin bilgisini tutmadan, merkezden yürütmeye çalışıyoruz ve tektipleştirip, modelleştiriyoruz. Hiçbir yerelin ihtiyacını karşılayamayacak modeller üretiyoruz. Biyoçeşitlilikte gördüğümüz şey, bizim insan olarak gıdaya yaklaşımımızı çok iyi anlatıyor çünkü her şeye böyle yaklaşıyoruz. Bir tane tür olsun biz onu yiyelim onu tüketelim, bir tane tarım gıda sistemi olsun onu yapalım. Peki yerel yönetimler bunun karşısına geçmek için ne yapabilirler. Gıda bizim, müştereğimiz. Müşterek; herkese ait olan ve kimseye ait olmayandır. Bizim insan olarak gıdaya erişim hakkımız olmalı, güvenilir gıdaya erişebilmeliyiz, gıda yurttaşlığını gerçekleştirebilmeliyiz, gıda egemenliğine sahip olmalıyız. Gıda sistemi yaklaşımı, bize tanımlanan idari sınırlarda yetersiz kalıyor, bizim bir kent bölge gıda sistemi tanımlamamız lazım. Burada doğrudan örgütlenme meselesi devreye giriyor aslında bölgesel bağlantıları kurabilmek için bunu mümkün kılan şeylerden biri de gıda. Karşıyaka’nın gıda sistemi dediğimizde; sadece bir tüketici kitlesi görüyor olabiliriz ama bölge ile beraber ele alındığında burada bir üretim ve üretici meselesi var. Buradaki yol haritasına baktığımızda karşımıza; kentsel gıda stratejisi, kentsel gıda konseyi gibi yeni oluşumlar çıkıyor, bunların Türkiye’deki uygulaması çok kısıtlı gerçekleşti. Aslında burada merkeze oturması gereken şey; bir kentin gıda stratejisinin ya da vizyonun çalışabilmesi için halkın ona sahip çıkması gerekiyor. Dolayısıyla önce kentin mevcudunu anladıktan sonra katılımcı yöntemlerin tasarlanması lazım. Şimdi Karşıyaka’nın mevcuduna değinmek istiyorum; atıl alan envanteri çıkarılmış, atıl alanlar var ve bir ekosistem çalışması yapılmış, vizyon ekibinin çalışmaları ile beraber aslında bunlar bütüncül bir gıda sisteminin olanaklarını üretmek için bir yapıya oturuyor. Katılımcı yöntemler tasarlanıp, katılımın üretilmesinden sonra Karşıyaka’nın özellikle tüketici merkezli kent kimliğinden ötürü öncelikli olarak kısaltmış gıda tedarik zinciri stratejisi ve eylemlerinin üretilmesi, sonrada bütünleşik hedefler ve vizyon strateji belgesine dönüşmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum” dedi.
“İZMİR’İN SOFRASI ÇOK BÜYÜK”
Sempozyumun değerlendirme oturumunun moderatörlüğünü Originn’den Nazey Erdilek yaparken, KöyKoop Başkanı Neptün Soyer ve Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay konuşmacı olarak yer aldı. Soyer, konuşmasında şunları kaydetti: “Tabii ki kentlere sıkıştık ama İzmir’de hala geniş alanlar var ve tarım yapılabiliyor. Biz üreticiler olarak açıkçası İzmir konusunda yerellerin kendi aralarındaki ilişkileri çok kıymetli buluyoruz. Çünkü artık Türkiye’de şöyle bir sorun var: Bunun sahibi kim, uygulayıcısı kim, yöneticisi kim, karar mekanizması kim? Gıda kimin sorumluluğunda? Merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasında bir ekosistem kurulmak zorunda. Sanayicilere cezayı kesmediğiniz zaman o ıspanağın en zehirlisini yine bize yedirecekler. İçinizi birazcık ferah tutsun diye İzmir’in kent merkezinden birkaç fotoğraf göstereceğim. İsterseniz üstüne California, isterseniz İnciraltı yazabilirsiniz. İzmir Kent Ormanı’nda 30 dönüm meyve bahçesi dönüştürülmüş durumda, yabancı ülkelerde gördüğünüz örnekler gibi. Kadifekale’de kentsel dönüşüm var, biz de bilhassa Ödemiş’teki kooperatiflerimizden buralara fide desteği veriyoruz. Bostanlar oluşturuluyor, mahallelilerin sahip çıkmasını sağlanıyor. Can Yücel Tohum Merkezi var. İzmir Tarımını Geliştirme Merkezi var. Daha çok şey anlatabilirim. İzmir’i keşfetmek çok keyifli bir şey. İçimizi ferah tutup şu süreçte sahip çıkmak en çok yapmamız gereken şey. Birbirimize ve İzmir’e sahip çıkmalıyız. İzmir’in sofrası o kadar büyük ki… Biz bu sofrada çok şeyi paylaşabiliriz” dedi.
ALINACAK ÇOK YOL VAR
Sempozyuma katkı sunan ve sunum yapan herkese ayrı ayrı teşekkür ederek sözlerine başlayan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, şunları kaydetti: “Bugünkü toplantı ile muhtemelen Ağustos ayının başında yapacağımız ve bu toplantının ikinci ayağı olacak çalıştay, kentsel gıda stratejisi belgesi hazırlama yolunda yaptığımız çalışmalardır. Tabii ki hem Türkiye’de hem de dünyada başka belediyelerin, başka şehirlerin kentsel gıda stratejisi belgeleri, planları var; biz de onları inceledik. Bizim kendimizi çok şanslı saydığımız konu bir, o da hem Tunç Başkan’ımızın hem de Neptün Hanım’ın uzun yıllardır bu konularda duyarlılığa sahip insanlar olarak Büyükşehir Belediyesi çatısı altında çalışmalarını yürütmeleridir. Onların deneyimlerinin sağlayacağı katkılar bizi çok güçlendiriyor. Bu konularda konuşurken şunu bilmemiz lazım; bütün soruların cevabı net değil. “Kentte tarım yapılır mı, yapılmaz mı? Hangi şartlarda yapılır?” Bunlar net cevaplanabilmiş değil. Ama şu kesin ki yerellik çok önemli. Bizim kendi yerel stratejilerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Elimizdeki envantere bakmak, değerlendirebileceğimiz alanlara bakmak çok önemli. Biz bu anlayışla atıl ve doğru değerlendirilmemiş olan alanların haritasını çıkarttık. Bu alanları en doğru şekilde nasıl değerlendirebileceğimizle ilgili ön çalışmalarımızı yaptık, detaylarını da bu yaz belirleyeceğiz. Toprak analiziyle, su kaynağıyla, yeni her şer yönüyle değerlendirerek herhangi bir tarımsal çalışmaya ev sahipliği yapabilirler mi, bunu araştıracağız. Bence bütün belediyeler kentlerine hakim olmak açısından bunu yapmalı, harita üzerinde işaretlemeli ve halka sorarak karar almalılar. Kentsel tarım zor bir iş. Bunu biliyoruz. Alınacak çok yol var. Bu noktada bir çağrım da var. Karşıyaka’daki bütün ziraat mühendislerinden, bir ziraat mühendisleri topluluğu oluşturmak üzere yapacağımız açık çağrıya olumlu cevap vermelerini bekliyorum. Bu konuları sürekliliği olan toplantılarda konuşalım ve hep beraber en doğru kararları verelim. En fazla beslenmemize katkıda bulunacak, yarın bir gün karşımıza çıkacak gıda krizinden bizi koruyacak ürün seçimlerini en akıllıca, en bilimsel yöntemleri kullanarak yapalım. Dünyanın hiçbir yerinde yapılmamış işleri yapmaya ihtiyacımız var. Ben dünyanın hiçbir yerinde yapılmamış ameliyatları yapmış bir plastik cerrahım. Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde bunu yaptım. O gün bugündür de dünyanın hiçbir yerinde yapılmamış işleri burada, bizim gibi insanlar tarafınca yapılabileceğine İzmir’de başarabileceğimize yürekten inanıyorum. Hiçbir belediye, hiçbir şehir kendine sınır koymasın.”