Salgının önüne geçmenin anayasası evde kalmak... Peki bu ‘sığınak dönemi’nde evsiz insanlar ne yapıyor? Karantina, bu insanlar için ne anlam ifade ediyor? Yaşanan hızlı vaka artışının ardından alınan tedbirler kapsamında ülke genelinde insanlar yeniden evlerine kapanırken, evsizler hala hijyen kurallarına uymanın mümkün olmadığı cadde ve sokak kenarlarında yaşam sürdürüyor. Kentin işlek noktalarında virüsten korunmak için ‘Evde kal’ uyarılarının yazılı olduğu sokakları mesken tutan evsizlerin dramı, ‘Hangi evde?’ sorusunu da sert bir şekilde yüzlere çarpıyor.
ÇÖPLERDEN YEMEK TOPLUYORLAR
Evsiz insanlar için çalışan birçok dernek, kuruluş ve yemekhanenin işleyişi de salgın nedeniyle sekteye uğramış durumda... Beslenme ihtiyaçlarını bu kuruluşlar ve aşevleri sayesinde gideren evsizler, salgınla birlikte kelimenin tam anlamıyla aç kalıyorlar. Birçok evsiz hijyenin hayati önem taşıdığı bu dönemde, çöplerden yemek toplamak zorunda kalıyor. Bu durum ne kadar rahatsız edici olsa da karınlarını doyurmak için gözüken tek yol olarak duruyor.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre hayatın yeniden karantinaya girdiği dönemde İzmir sokaklarında yaşadığı günleri anlatan 56 yaşındaki KOAH hastası Kemal Yılmaz, “Bizim evimiz sokaklar” ifadelerini kullanıyor.
KALACAK BİR EVİM YOK
Eşinden ayrıldıktan sonra girdiği işlerde de tutunamayan 56 yaşındaki Kemal Yılmaz, yaklaşık 25 yıldır sokakta yaşayan evsizlerden biri... Gözleri görmeyen Yılmaz, korona günlerinde kendi hayat hikayesini, sorunlarını ve sokakta yaşayan insanların durumlarını anlattı. Sokakların sakinleşmesiyle kendilerine yardım edenlerin sayısının da neredeyse yok denecek kadar azaldığını dile getiren Yılmaz, “Annem beni 3 yaşındayken terk etti. Babam da başka biriyle evlendi. O günden beri bu hayatta tek başınayım. İlk zamanlar Basmane’deki ucuz otellerde kalırdım ama param bitince otelden ayrıldım. Yıllardır sokaklarda yatıp kalkıyorum. Sokağa çıkma yasağında da sokaklardayım. Gidecek bir yerim, kalacak bir evim yok. Evim burası... Birileri yemek getirirse yiyoruz. Yarı aç, yarı tok yaşayıp gidiyoruz” dedi.
SOKAKTA YAŞAMAK ÖLÜM DEMEK
İlerleyen yaşı ve kronik hastalığından ötürü risk grubunda olmasına rağmen Yılmaz, salgın dönemini de Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde bulunan bir dükkanın önünde yatıp kalkarak geçiriyor. Havaların giderek soğumaya başlamasıyla geceleri battaniyelere sarılarak uyuduğunu söyleyen Yılmaz, “Sürekli ‘evde kal’ uyarıları yapılıyor, ellerimizi yıkamamız gerektiği söyleniyor. Bizim sokaklarda bu hijyen kurallarına uymamız mümkün değil... KOAH hastasıyım. Bu yüzden de virüse yakalanmaktan korkuyorum. Sokakta yaşamak zaten ölüm demek... Herkes yaşayamaz. Alıştığın zamansa kopamazsın. Çevre edinirsen, dost kazanırsan korkmazsın. Kış, yaza göre daha iyi. İnsanlar yazlıklara gittiği için aç kalıyoruz yazın... Tek eğlencem küçük el radyom... Ama hırsızlık da ayrı bir sorun... Ben uyuduktan sonra gelip çalıyorlar. Bu yüzden haftada bir radyo almak zorunda kalıyorum” diye konuştu. Salgın dönemi kıyası da yapan Yılmaz, karantinanın kendileri açısından daha iyi olduğunu, “Sokaklar bana göre boş değil... Köpekler, kediler ve hırsızlar var. Ve böylesi daha iyi, sessiz” sözleriyle ifade etti. (Çağla Geniş / İlkses Gazetesi)