CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV'de gazeteci Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularını yanıtladı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “Belediye başkanları aday olabilir mi? Yoksa görevlerine devam etsin mi?” sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:
“BELEDİYE MECLİSLERİNDE ÇOĞUNLUĞUMUZ YOK”
-Belediye başkanlarımızın görevlerine devam etmelerini istiyorum. Nedeni de şu: Öncelikle, belediye meclislerinde çoğunluğumuz yok.
- Onun olmadığı yerde biz belediye başkanlığını başka bir partiye teslim etmiş oluruz. O zaman İstanbullu bize ne diyecek, Ankaralı bize ne diyecek? O bağlamda kafamda ciddi soru işaretleri var.
“GÖREVLERİNİ SÜRDÜRMELERİNİ İSTİYORUM”
- İkincisi şu: Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye'nin güvenini kazansınlar.
- Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.
“BÜTÜN MESELE, KAYNAKLARI NEREYE HARCADIĞINIZ”
Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde atacakları ekonomik adımları şöyle anlattı:
- Aslında Türkiye zengin bir ülke. Bütün mesele, kaynakları nereye harcayacağınız konusu. Siyasi tercihtir bu. Biz siyasi tercihi, sağlıklı çalışan bir planlama örgütüyle yapmak isteriz.
- Kaynaklar nereye gitmeli, ne kadar gitmeli, yatırımlar nasıl yapılmalı, devletin saydam olması, kaynakların savurganca kullanılmaması gibi pek çok ilkeden yola çıktığınızda aslında ülke kaynakları var. Bu kaynakları kullanabilirsiniz.
“GELİR DAĞALIMINDA OLAĞANÜSTÜ BOZULMAYA YOL AÇIYOR”
- Biz dünyanın faizini ödüyoruz. İçeriden dolarla borçlandık, avroyla borçlandık, altınla borçlandık.
* Dolayısıyla bunlar yükseldikçe devletin normal yapması gereken işleri yapamadığını ve bu alanlara kaynak aktardığını ve bu alana kaynak aktardığı kişiler de bir elin parmakları kadar aslında. Gelir dağılımında da olağanüstü bir bozulmaya yol açıyor.
“BUNLARI YAPARSAK ÇOK RAHAT ŞEKİLDE EKONOMİYİ BÜYÜTÜRÜZ”
-İmkan var. Tasarruf gittiğiniz zaman, kaynakları yerli yerinde kullandığınız zaman üretimi desteklediğiniz zaman, ihracatı desteklediğiniz zaman, dışarıdan getireceğimiz şeyleri kendimiz ürettiğimiz zaman çok daha rahat bir şekilde ekonomiyi büyütürüz.
“ERTESİ GÜN BÜTÜN SORUNLARI ÇÖZECEĞİM' DERSENİZ DOĞRULARI SÖYLEMEMİŞ OLURSUNUZ”
- Buradaki sorun şu: Diyelim ki iktidar olduk. Hemen ertesi gün ‘Ben bütün bu sorunları çözeceğim' derseniz halka doğruları söylememiş olursunuz. İlk 7 günde neleri yapacağımızı söyledik; esnafın ve çiftçinin faizlerini sileceğiz.
- Çünkü bu bizim elimizde, bir karara bağlı. Ama ‘7 gün içinde işsizliği önleyeceğiz' dediğiniz anda gerçekçi değil. Belli bir zaman dilimi içinde ancak bunun giderilmesi lazım.
“DEMOKRASİYİ GELİŞTİRİRSENİZ YATIRIM DA ARTAR”
- Ben gençlerle yaptığım konuşmalarda da bunu anlatıyorum. Belli konular var ki erken çözebiliriz, belli konular var ki belli bir zaman dilimi içinde bunları çözersiniz.
- Artı gelir elde edersiniz, artı yabancı sermayenin Türkiye'ye gelip yatırım yapmasını, istihdam yaratmasını sağlarsınız.
- Siz demokrasinizi geliştirirseniz pek çok ülke gelecektir, Türkiye'ye yatırım yapacaktır.
- Can ve mal güvenliği olduğu zaman, adalet olduğu zaman bütün bunların hepsi bir şekliyle sağlanacaktır.
“BUNUN DOĞRU OLMADIĞINI HERKES KABUL EDİYOR”
Kanal İstanbul'a ilişkin yaptığı, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir.” açıklaması hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bu açıklamalarınızın geri dönüşleri oluyor mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
- Aklı başında olan hiçbir sanayici de, yatırımcı da, işinsanı böyle savurganca bir yatırımın, Türkiye'ye hiçbir yararı olmayacak bir yatırıma kaynak ayırılmasını zaten doğru bulmuyor.
- Bunun doğru olmadığını herkes kabul ediyor. Siz belli kişilere rant aktarıyorsunuz. Biz eğer bu ülkeyi yönetmeye talipsek, bu ülkenin kaynaklarının savurganca kullanılmasını istemeyiz.
- Üretmeli, alın teri dökmeli, istihdam yaratmalı, ihracat yapmalı, iç piyasayı sağlamalı, Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkasya'da Türkiye güçlü olmalı. Bütün ülkelerle ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı.
“KİMSENİN BU İHALEYE GİRMESİNİ İSTEMEM”
- Siz bu ihaleye girenleri getireceksiniz, onlara işi vereceksiniz, onlar dünyanın parasını kazanacak ama öbür tarafta milyonlarca kişi işsiz olacak…
- Bu doğru değil. Bu ihaleye kim katılırsa, kim alırsa ağır bedeller ödeyecek. Kesinlikle kimsenin bu ihaleye girmesini istemem, yabancı sermayenin de.
“KİMSENİN İHALEYE GİRECEĞİNİ SANMIYORUM”
- Bu ülkenin kaynaklarını hiç kimse savurganca kullanamaz. Fakirin fukaranın hakkı vardır. Siz kalkacaksınız birisine milyar dolarlar aktaracaksınız…
- Ya bu ülkenin Çankırı'sı yok mu, Çorum'u yok mu, Kayseri'si yok mu, Rize'si yok mu, Elazığ'ı yok mu? Anadolu'nun içi boşaldı. Bir dönem, ‘Anadolu kaplanları' diye bir kavram vardı.
- Anadolu'da çıkıp, her ilde üç aşağı beş yukarı her ilde insanlar yatırım yapar ve istihdam yaratırlardı.
- Arkadaşlara dedim ki, ‘Allah aşkına bir bakın bakalım ne oldu bu ‘Anadolu kaplanları.'' Yok ortada. Her şeyi İstanbul'a aktarırsanız bu olmaz. Ülkenin dengeli büyümesi lazım.
- Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum.
“ERTESİ GÜN BÜTÜN DEVLET DAİRELERİNDE BU KONUŞULDU”
Kılıçdaroğlu, ‘yanlış işlere imza atan' bürokratlara yönelik uyarısının hatırlatılması üzerine şu açıklamalarda bulundu:
- O mesajdan sonra ertesi gün bütün devlet dairelerinde konuşulan buydu. Onlara şu güvenceyi veriyoruz:
- Siz devletin memuru olduğunuz sürece, yasalara uygun hareket ettiğiniz sürece, kanun dışı tekliflere karşı çıktığınız sürece başımızın üzerinde yerininiz var.
- Ama siz, yasadışı teklifler gelir, yolsuzlukların altına imza atarsanız bunun sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğa katlanacaksınız. Tarih de verdik, ‘Bu tarihten sonra istemiyoruz' diye.
“BÜTÜN BİLGİLER GELİYOR”
- Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Ama her belgeyi alıp hemen kamuoyu önüne çıkmıyoruz, önce onu doğrulatıyoruz.
- Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.
“HERKES GÖREVİNİ YASAL SINIRLAR İÇİNDE YAPTIĞI SÜRECE BAŞIMIZIN ÜZERİNDE YERİ VAR”
- Bizim çağrımız, bu ülkenin saygınlığı içindir, bu ülkenin güzelliği içindir, bu ülkenin kaynaklarının savurganca harcanmaması içindir, vatandaşın ödediği vergilerin birilerine tahsis edilmemesi içindir. Herkes görevini yasal sınırlar içinde yaptığı sürece başımızın üzerinde yeri var.”
“'BEN YAPACAĞIM' DEMEK YERİNE ‘BİZ YAPACAĞIZ' DEMEK DAHA DOĞRU”
Yaptığı açıklamalarda ben dilini kullanmasının nedeninin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:
- Kürsüye çıkınca zaman zaman heyecanlanıyoruz. Salonun veya meydanın verdiği tepkiden de etkileniyoruz. Bu doğal bir şey aslında. ‘Ben' sözcüğünü fazla kullandığım için bizim partililerden de zaman zaman eleştiri geliyor.
- Ama şunu da kabul edelim: Sıradan vatandaş, ‘Sen ne yapacaksın?' diye soruyor. Bu sorunun bir anlamda cevabı oluyor, ‘Ben bunu yapacağım.' ‘Biz bunu yapacağız' demek daha doğru.
- Bazen dozu kaçırıyoruz ama işin doğrusu, bizim neyi doğru yapacağımızı anlatmamız. Saygın, sağduyulu düşünen bir ittifakımız var. ‘Ben' yerine ‘Biz'in kullanılması daha doğru.
“ERDOĞAN AÇIKÇA TEHDİT EDİYOR”
Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet' açıklamasının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
- Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım.
- Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…
“ÖNCE ERDOĞAN'IN BİLGİSİNE BAŞVURMANIZ LAZIM' DEDİM”
-Savcı sormuş bizim avukata, dedim ki ‘Benim bilgimden önce sayın Erdoğan'ın bilgisine başvurmanız lazım.'Bunları hangi gerekçeyle ifade ediyor? ‘Dur bakalım daha başına neler gelecek' diye sayın Akşener'e bunu söylemesi, demek ki, ‘Bundan sonra gelecekleri ben biliyorum. Daha bu başlangıç. Asıl bundan sonra olacak' diye açıkça tehdit de var burada.
“TEHDİT KONUSUNDA HERKESİN DİKKATLİ OLMASI LAZIM”
- Bu tehdidi yapan sıradan bir insan değil. Devletin bir numarası, en tepede oturan kişi. Dolayısıyla bu tehdit de sıradan bir tehdit değil. Bu tür insanlar var zaten. Ruh hastası bir sürü insan var. Her an silahı alabilir, ateşleyebilir, başka şeyler yapabilir.
- O açıdan tehdit konusunda herkesin dikkatli olması gerektiği yönündeki bir düşüncemdi. Gelen bir duyumun seslendirilmesiydi.
- Bu duyum da sıradan bir duyum değil. İktidar sahiplerinin davranışları ve söylemleri aslında bu duyumun ne kadar güçlü olduğunu da bize gösteriyor.
“BU ALGININ GEREĞİNİ YAPMAMIZ LAZIM”
Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı olarak tarifini yaptıkları Cumhurbaşkanı adayı profiline ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
- Seçeceğimiz Cumhurbaşkanı, güçlü bir Cumhurbaşkanı. Ama bu Cumhurbaşkanı'nın alacağı temel kararları ittifakı oluşturan liderlerle ortak alması lazım.
- Bu ortak alınacak kararların bürokrasiye yansımaları da, bakanlara yansımaları da, vatandaşa yansımaları da ittifakla vatandaşlar arasındaki güven ilişkisini pekiştirecek. ‘Evet beraber güç birliği yaptılar iktidar oldular ama güç birliğini sürdürerek devleti yönetiyorlar.'
- Bu algıyı asıl bizim pekiştirmemiz lazım. Bunu pekiştirdiğimiz andan sonra alacağımız her kararın yansımalarını toplum kabul edecektir.
- Bu algının da gereğini yapmamız lazım. Tabi daha sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçeceğiz.