İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Kurban Bayramı öncesi belediye çalışanları ile bayramlaştı. Belediye binasında düzenlenen bayramlaşma töreninde konuşan Kocaoğlu, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 19'uncu yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, kentsel dönüşümün önemine değindi.
Depremlerle mücadelede çarenin kentsel dönüşüm olduğuna vurgu yapan Kocaoğlu, "Sağlıksız yapılardan kurtulmak ve depreme dayanıklı konutlar inşa etmek gerekiyor. Bunu yaparken de mutlaka yaşanacak kent oluşturmak. Biz inançla nasıl bir kentsel dönüşüm olmalıdır, nasıl sağlıklı bir çözüm bulabiliriz üzerine ciddi çalışmalar yaptık" dedi. Kentsel dönüşümde doğru bir yol ve yöntem belirlemenin hayati öneme sahip olduğunu ve vatandaşların haklarının korunması gerektiğini söyleyen Kocaoğlu, "Bize inanan özellikle Uzundere’de yüzde 100 uzlaşı ile projenin gerçekleşmesini sağlayan vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum" diye konuştu.
'İZMİR’İN 20-30 YIL İHTİYACI OLAN KONUT STOĞUNU GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "En zoru Uzundere’ydi. Yani ilk örnekti. İlk örnekten sonra görüldü ki doğru yöntem ve şu anda Uzundere’de ikinci etabın ihalesi bitti, yer teslimi yapıldı. Üçüncü etap bitti. Dördüncü etabın da hazırlıkları tamamlandı, ihalesine çıkılacak. Örnekköy’de birinci etap ihaleye çıkıldı inşaata başladı. İkinci etapta uzlaşma sağlandı. Diğer bölgelerde de iyi örnekleri çoğalttıkça kentsel dönüm hızlanacak. İzmir’in arazi sıkıntısı var. İzmir bir çanak kent. Çanağın dışına çıktığımız zaman zaten İzmir’den çıkıyorsunuz. Bu çanak kentte çarpık yapılaşmanın olduğu bölgede kentsel dönüşüm gerçekleştirdiğimizde İzmir’in 20-30 yıl ihtiyacı olan konut stoğunu gerçekleştireceğiz. Başka arazimiz de yolumuz da yöntemimiz de yok. Bu kent gelişecek. Türkiye’de başka örneği olmayan oradaki bütün değeri orada yaşayanlara veren bir sistemi ne kadar hızlandırabilirsek kentimizi o kadar afetten korumuş olacağız. 7 bölgede çalışıyoruz" dedi.
'ŞİMDİ SADECE TÜKETİYORUZ... ÜRETMİYORUZ'
Kocaoğlu, konşumasına bir anısını anlatarak şöyle devam etti: "Çocukluğunun tarım toplumuna denk gelir. Paranın da elektrik, tuz ve şekerden başka yere gitmediği, reçelinden makarnasına her türlü üretimin evde yapıldığı bir toplumdan bugün her şeyin para ile alınıp satıldığı ve evlerdeki o fırınların tamamen yıkıldığı, yumurtanın çarşıdan alındığı bir durumu yaşıyoruz. Bizim bahçemizde kocaman bir fırın vardı orada ekmek yapardı annem. Memlekete gittiğimde babaannem ‘Gördün mü’ dedi. Kardeşim de o arada okulu bitirmiş gelmiş. Memlekette iş yapıyor. ‘Kardeşin fırını yıktı’ dedi. Babaannem için çok önemliydi. 'Yarın yokluk olur harp olur sıkıntı olur' dedi. 'Doğru babaanne' dedim. Bugün kriz var. Eskiden okullarda en büyük etkinlik, Yerli Malı Haftası'ydı. Herkes nesi varsa getirirdi. Çarşıdan bir şey alınmazdı, zaten alacak para da yoktu. Çok güzel kutlanırdı, tasarruf sağlanırdı. Şimdi sadece tüketiyoruz. Üretmiyoruz."
'ANADOLU'DA 'BORÇLU ÖLMEZ BENZİ SARARIR' DİYE BİR LAF VAR'
Türkiye’de yıllardan beri sadece tüketim alışkanlığının olduğunu, üretimin olmadığını öne süren Kocaoğlu, "Üretiyoruz diyebilirsiniz ama 81 milyon nüfusun üreteceği miktarda üretmiyoruz. Hem tarımda hem sanayide hem de diğer sektörlerde üretmiyoruz, tüketiyoruz. Eğer siz ayrı olarak ürettiğiniz kazancınızdan fazla harcarsanız malınızı satarsınız ve bitirirsiniz. Devletler de öyledir. Eğer ürettiğinizden çok tüketirseniz bu sefer dışarıdan borç almak durumunda kalırsınız. Faizler vardır ceremesi vardır, belirli süre sonra bağımlılığı vardır. Anadolu’da ‘Borçlu ölmez benzi sararır’ diye bir laf var. Bizim de benzimiz sararıyor bu yüzden sade kendimiz değil belediye değil belediyenin kaynakları değil çocuklarımızdan evimizden başlayarak tasarruf etmek zorundayız. Yetmeyenin tasarrufunu yapacağız. Üreteceğiz, kaliteli üreteceğiz, katma değeri yüksek ürün üreteceğiz ve dışa bağımlılıktan kurtulacağız" dedi.
'EKONOMİK BAĞIMSIZLIK OLMADA SİYASİ BAĞIMSIZLIK OLMAZ'
Kocaoğlu, herkesin tasarruf etmesi gerektiğini çünkü ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın olmayacağını belirterek, "Ülkenin ekonomik bağımsızlığını da siyasiler değil yurttaşlar temin edecektir. Çalışarak üreterek tasarruf ederek. Bu krizi atlayacağız. Ben yaşım itibariyle çok kriz gördüm hepsinden de etkilendim. Ama çok zengin bir ülkeyiz. Zaten bu kadar tüketime zengin olmayan bir ülke şimdiye kadar dayanamazdı. Biz bu krizden de çıkacağız ama eğer aklımızı başımıza almazsak üretmezsek mutlaka ama beş ama on sene sonra bir kriz daha kapımızdadır. Sosyal bilimler ekonomi siyaset neyin nereye gittiği bilinir. Sürecin nereye doğru aktığı bilinir ama zamanı bilinmez. Krizi getirecek son damlanın zamanı bilinmez. Gidişat hepimizin malumu. Bu bütçe açığına bu borç faizine para yetmez mutlaka bir gün kriz kapıya gelir. Bu geçecek kötümser değilim ama bir daha kriz yaşamamak üzerine konuşuyorum. Bu kısır döngüde ‘batan batsın temizlik olsun kalanlar yoluna devam etsin’ anlayışı doğru değil. Küskün insanların topluma çok büyük zararı var. Krizler küskün insanlar yaratır. Kederli, üzüntülü, bunalımlı, insanlar yaratır. O nedenle çalışacağı. Tasarruf etmek zorundayız" diye konuştu. (DHA)
Mimar 17 Ağustos 2018 Cuma 20:17
|
İzmirli 17 Ağustos 2018 Cuma 13:16
|