Efe Can TAN / GERÇEKİZMİR - İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen büyük felaketin ardından depremzedeler Afet ve Acil Durum Yönetmeliği Başkanlığı (AFAD) tarafından Bayraklı ilçesinde kurulan konteyner kentte yeni bir dönemin perdesi açıldı.
Kahramanmaraş'ta meydana gelen 2 büyük depremle yaşanan felaketin ardından kente gelecek depremzedeleri ağırlamak için toplam 207 konteynerin 176’sında 482 kişi konakladığı geçici barınma merkezinde konut hakkı sahibi olan 10 aile dışındakilere tebligat gönderilerek konteynerlerin boşaltılması istendi.
Bu kapsamda tebligatta bildirilen süre dolunca bugün tahliye işlemi başladı. Bayraklı'daki geçici barınma merkezinde öncelikle yalnız yaşayan kiracı depremzedeler tahliye edilirken, çevik kuvvet ve yunus ekipleri de alanda hazır bulundu.
Tahliye sırasında büyük bir gerginlik yaşanmazken, barınma merkezinden ayrılan kiracı depremzedeler karara sert tepki gösterdi.
YUMLU: UTANÇ TABLOSU!
Süreçte kiracı depremzedelerin sözcülüğünü yürüten Meryem Tülin Yumlu, "Sabah geldiler, çıkman gerekiyor dediler. Belge istedim, getirdiler. Bize sunulan belgenin aynısı değil bu arada. Şuan şu yeşilliklerin üzerinde oturacağım, eşyalarım toplanıyor. Gerçekten gidecek yerim yok diyorum anlatamıyorum. Biz bunu hak etmiyoruz, devletim beni sokağa attı! 15 gün sonra da diğerleri atılacak. Çok yazık, gidecek yerim yok, kira ödeyecek gücüm yok. 'Devlet mecbur mu?' diyeceksiniz, beni buraya aldıysa hiç bir şey söylemeden aldıysa... Şuan yurda gönderebilirdik sizi diyorlar, daha önce teklif edilmedi. Yalnız yaşayanları tercih ettiler önce. İnsan haklarını aykırı! TOMA'lar geldi sabah. Biz ne yaptık, ben suçlu muyum? Devletimi en çok seven insanım. Ama neden sokağa atılan ben oluyorum? Yalnız yaşamak suç, kadın olmak suç, evim yok diye ben suçlu durumu düştüm. Kahramanmaraş'ın acılarını biz de paylaştık ama beni atıp da onu almak adil değil. Önümde 40-50 tane polis vardı, herkes çıkacağımı söyledi. Polis nezaretinde özel eşyamı topladım. Bu mu adalet? Böyle birşey yaşadım, utanç tablosu!" diye konuştu. ?
Depremzede Nuray Koçtürk de, "Bu zamana kadar devletimden Allah razı olsun diyordum. Ama bu vaziyette Allah kahretsin diyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, bana sahip çıkmıyorlar. Ben ne yapayım? Dileneyim mi? Battaniyemi alacağım, gece gündüz sokakta yatacağım. Başka da yapacak hiç birşeyim yok. " sözleriyle isyan etti.
CHP'Lİ BEKO'DAN ÇAĞRI
Öte yandan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, konuyla ilgili olarak İzmir Valiliği’ne ‘süre verin’ çağrısı yaptı.
Depremzedelerin ‘sosyal devlet’ anlayışıyla sokağa atılmaması, kendilerine yeni bir ev bulmaları için bir süre tanınması gerektiğini ifade eden Beko, “Orada yaşayan vatandaşlarımız depremde evlerini, yuvalarını, ailelerini, yakınlarını kaybettiler. Kahramanmaraş merkezli depremlerle aynı acıları yaşadık, onlar da bir kez daha yıkıldı. Toplumun her kesiminde farklı travmalar devam ederken bu acıları yaşamış insanlara ‘başınızın çaresine bakın’ tarzında yaklaşmak ‘devlet’ anlayışına yakışmaz. Elbette belli kurallar vardır ve o konteynırlar daha acil ihtiyacı olanlara tahsis edilmek istenmekte de olabilir ancak insanlar mağduriyetlerini sıralarken, hastayım, işim yok, çocuğum engelli derken onları sokağa atamayız. Hep birlikte bu mağduriyeti gidermek için çalışmalıyız. İzmir Valiliği’ne de bu çerçevede bir çağrı yaparak insanlara süre tanımalarını talep ediyorum” diye konuştu.
SANDAL: SOKAKTA KALANLAR YURTLARA YERLEŞTİRİLDİ
Gelişmelerin ardından konteyner kente giden Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal sokakta kalan vatandaşların yurtlara yerleştirildiği açıkladı.
Sandal şunları kaydetti: Vatandaşlarımızın burada ciddi bir mağduriyeti var. Sokakta kalan vatandaşlarımız vardı onları yurtlarımıza yerleştirdik. Vatandaş haklı olarak taleplerini dile getiriyor. Yakın çevredeki okullarda okuyan öğrencileri var. Kiraya çıkabilecekleri bir yer yok. Barınabilecekleri bir yer yok. Ciddi bir sıkıntı. Yarın yetkililerle görüşeceğiz. Sabah da burada olacağız. Ama şunu hiç kimse unutmasın ki biz her halükarda Bayraklı Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve kitle örgütleri olarak vatandaşlarımızı hiç kimseye muhtaç etmeden üzerimize ne düşüyorsa bunun gereğini hep beraber yerine getireceğiz. Burada canımızı sıkan ve bizi üzen mesele şu: Sosyal devletin vatandaşın derdini çözmesi gerekir. Bu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir hakkıdır, anayasal bir haktır.