İzmir'de, 2001 yılında ameliyat yaparken geçirdiği felç nedeniyle vücudunun sol kısmını kullanamayan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Barutçu, rahatsızlığına aldırmadan tam 17 yıldır hem öğrencilerine ders veriyor hem de hastalara şifa dağıtıyor.
İzmir'in Balçova semtinde eşiyle hayatını sürdüren iki çocuk babası 65 yaşındaki Barutçu, 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitenin Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalı'nda uzmanlık eğitimini tamamladı.
DEÜ Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim Dalı'nı 1989'da kuran Prof. Dr. Barutçu, 2001 yılında yaptığı bir ameliyat sırasında felç geçirdi.
Felç nedeniyle vücudunun sol kısmını kullanamayan Barutçu, yakınları ve üniversite yetkililerinin "emekli ol, evinde istirahat et" önerilerine "teşekkür ederek" aşkla bağlı olduğu mesleğini sürdürdü.
DEÜ'de öğretim üyesi görevine devam etmenin yanı sıra DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi polikliniklerinde hastalara şifa dağıtan Barutçu, rahatsızlığı nedeniyle ameliyatlara giremeyince yara bilimi alanında çalışmalara yöneldi.
Balkan Ülkeleri Yara Dernekleri Konfederasyonu Başkanı da olan Barutçu, hastane hayatı dışında gönül verdiği resim sanatıyla uğraşıyor.
Şimdiye kadar birçok kentte sergiler açarak yaşam azmiyle herkese örnek olan Barutçu'ya en büyük desteği ise ailesi ve çalışma arkadaşları veriyor.
"Hayattaki tek felsefem akıl ve ilim"
Prof. Dr. Ali Barutçu, Balçova'daki evinde AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayatta yaşadığı zorluklar karşısında hiç pes etmediğini, mücadeleci ruhuyla her zaman kazandığını anlattı.
Felç geçirdiği gün çok üzüldüğünü ancak yılmadığını dile getiren Barutçu, "Hayata hep dört elle sarıldım. Hayattaki tek felsefem akıl ve ilim. Geçirdiğim felçten aklım ve işim hiçbir şekilde etkilenmedi. Hatta biraz daha hırslanarak işime ve sanata devam ettim. Hayatta bana tek engel olabilecek şey, gözlerim ve aklım. Allah bu ikisini almadığı sürece hiçbir şey engel olamaz." diye konuştu.
"Hızlı hizmet vermek için tekerlekli sandalye kullanıyorum"
Hastalarının ilk zamanlar kendisini meraklı gözlerle izlediğini anlatan Barutçu, şunları kaydetti:
"Doktorluk benim için Allah'ın verdiği bir görev. Benim inancımda Allah kimseyi boşuna yaratmamıştır. Hastane dışında tekerlekli sandalye kullanmıyorum. Birkaç poliklinikte hastalara bakıyorum. Hızlı olmam lazım, onun için tekerlekli sandalyeyi hastanede kullanıyorum. Tembellikten değil, hastanede hızlı olmam lazım. Artık estetik cerrahi yapmıyorum. 2003'te YÖK'e başvurup Türkiye'nin ilk Yara Bilim Dalı'nı Dokuz Eylül Üniversitesi'nde kurdum.Yaradan başımı kaldıracak vaktim olmuyor."
Barutçu, tedavi olmak için gelen birçok ümitsiz hastaya kendi hayat hikayesini anlattığını, hastaların dinledikten sonra yaşama daha sıkı sıkıya bağlandığını müşahade ettiğini aktardı.
Barutçu, tıp mesleği dışında resim sanatıyla ilgilendiğini, resim sayesinde ruhunun dinlendiğini vurguladı.
"Engelini yansıtmak istemiyor"
Prof. Dr. Barutçu'nun en önemli destekçisi 42 yıllık eşi Nurşen Barutçu, eşinin iyi bir doktor olmasının yanında çok iyi bir eş ve baba olduğunu söyledi.
Eşinin hayattan kopmamasında sanatın büyük etkisini olduğunu söyleyen Nurşen Barutçu, "Onun gibi birini tanımadım. O, engelini kimseye yansıtmak istemedi. Evde de her işini kendisi yapmak istedi. Biz ona yardım etmek istedik ama yardımları kabul etmedi. Azmi çok büyüktü, bugünlere de o azim sayesinde geldi. İnsanlara çok faydası var. Yaptıklarını etraftan duyuyorum ve mutlu oluyorum." ifadelerini kullandı. (AA)