Türkiye, 14 Mayıs sabahı cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için sandık başına gidecek. Uzun süren liste mesaisinin ardından siyasi partilerin milletvekili adayları belli oldu.
Ancak nüfusun yüzde 12’sini oluşturan engelli bireylerin, listelerde temsili ne yazık ki söz konusu değil.
İlkses Gazetesi'nden Çağla Geniş'in haberine göre toplumun önemli bir kesimini oluşturan engellilerin neredeyse yok denecek temsil oranı tepkilere neden oldu. KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, listelerde engelli adaylara yer verilmemesinin siyasetin engelliliğe bakış açısının bir yansıması olduğunu söylerken, Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Başkanı İlknur Peder ise “Güç kavramı üzerinden çalışan siyasi sistem ulaşmaya çalıştığımız demokratik yapıyı maalesef engelliyor. Demokrasi engelli bir toplum ortaya çıkıyor. Siyasi alan engellileri yok saymayı tercih ediyor ne yazık ki” vurgusu yaptı.
ENGELLİLİĞE HAK ÖZNESİ GÖRÜLMÜYOR
Aday listelerinde engelli bireylerin bulunmamasının, siyasetin engelliliğe bakış açısının bir yansıması olduğunu dile getiren KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, “Engelliler hak öznesi görülmüyor. Toplum içinde ve bu toplum yapısının siyasetçilerinde yardıma ve sadakaya muhtaç, acınacak kişiler olarak görülüyor. Siyasi partiler de politikalarını bunun üzerinden oluşturuyor. Oysa engelli hakları diye bir olgu var. Bu konuda çalışan, fikir üreten, sesini duyurmaya çalışan bir kesim de var. Ne yerel siyasetçiler ne de Ankara siyasetçileri maalesef bu grubu pek de ciddiye almıyor. Toplumdaki çeşitli dezavantajlı grupların hak teslimiyle sorunları çözmek için yola çıktıklarını söyleyenlerin listelerinde dahi engelli bir aday olmaması düşündürücü. Oysa bizim taleplerimiz arasında Engelli Bakanlığı bile var. Çünkü engelli alanındaki sorunların çözümü ancak ve ancak ayakları yere basan bir engelli politikası ve bütçelendirmeyle çözülür” dedi.
SESİMİZ DAHA GÜÇLÜ ÇIKMALI
Engellilerin ve bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin sesinin daha gür çıkması gerektiğini söyleyen Ahmetoğlu, “BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ni okuyup ruhunu kavramasını istediğimiz siyasetçilerden en azından şimdiye dek TBMM’de koltuk sahibi milletvekili ve genel başkanlarından, Otizm Eylem Planı ve Meclis Komisyonu Araştırma Raporu’ndan birçok konuya hakim olmalarını da beklerdik. İğneyi de kendimize batıralım biraz, bu alanda çalışan çoğu sivil toplum örgütünün bazıları bu acıma ve sadaka kültüründen nemalanırken bir kısmı da varlıklarını sürdürebilmek amacıyla da olsa yurtdışından fonlanan projelerin peşinde koşarken enerjilerini boşa harcıyor, hak odaklı çalışmalardan uzaklaşıyor. Oysa bizlerin sesini daha güçlü çıkarması gerekiyor, bunun için de tabiri caiz ise yüreğe ihtiyaç var, projelere değil” ifadelerini kullandı.
ÇOK ÜZÜCÜ BİR ŞEY
Siyasetin güç kavramı üzerinden çalışan bir sistem olduğunu vurgulayan Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şube Başkanı İlknur Peder de “Böyle olmadığı iddia edilse de sık sık demokrasi vurgusu yapılsa bile, gün sonunda güç kavramı üzerinden çalışan bir sistemden bahsediyoruz özellikle Türkiye’de. Böyle olunca da günün sonunda arkasında bir gücü olanlar tercih ediliyor. Ne yazık ki toplumumuzda engelli sadece yardım edilendir. Engelliye üç kuruş maaş bağlarsın, tekerlekli sandalye alırsın hatta engelliye verirken fotoğrafını çekersin bağış yaptık diye. Önemli günlerde sırtını sıvazlarsın, elini omzuna koyar poz verirsin. Seçim kampanyası sürecinde engelli derneklerini gezersin. Engelliler güçlü görünmez. Maalesef bizim ülkemizde engelliye bakış bu ve biz bu algıdan bir türlü çıkamıyoruz. Engellilerin bu ülkede söz sahibi olabileceğini, sadece kendi sorunlarıyla ilgili değil toplumun sorunlarıyla ilgili fikirleri ve çözüm önerileri olabileceğini bir türlü idrak edemedik. Bu çok üzücü bir şey gerçekten” diye konuştu.
BİRLİKTE ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ
Engelli alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının da kendilerine özeleştiri yapması gerektiğini belirten Peder, şunları söyledi: “Biz bir türlü birlik olamıyoruz, parça parça irili ufaklı bir dünya sivil toplum kuruluşumuz ve federasyonlarımız var. Liste sürecinde çeşitli partilerden aday adaylığı başvuruları oldu. Ben de onlardan bir tanesiydim. Birçok ilde şubesi olan güçlü engelli derneklerimiz var. Bu dernekler aday adaylarını parti gözetmeksizin, ‘Biz onu destekliyoruz’ diyerek bir fotoğraf verdiler mi? Ben görmedim. Ben aynı zamanda bir engelli sivil toplum kuruluşunun başkanıyım. 3 yıldır İzmir’de DEVA Partisi’ne kurulduğu günden bu yana emek veren biriyim. Sadece kendim için söylemiyorum, aday adaylığı sürecinde yola çıkmış olan arkadaşlarımızla ilgili engelli sivil toplum kuruluşlarımız birlikte bir fotoğraf verdiler mi? Bunu sorgulamamız lazım. Siyaset güç üzerinden çalışan bir sistem. O zaman bizler önce kendi gücümüzün farkına varabilirsek siyasette artık görmezden gelinemeyeceğimizi düşünüyorum. Toplumun neredeyse yarısını kapsayan bir kesimden bahsediyoruz. Siyasi partiler toplumun bu kadar büyük bir kesiminin kalplerine dokunabilecekleri bir durum varken bunu görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Siyasi alan engellileri yok saymayı tercih ediyor ne yazık ki. Bunun istisnası olacağını iddia eden siyasi partilerin de diğerlerinden hiçbir farkı yok. Güç kavramı üzerinden çalışan siyasi sistem ulaşmaya çalıştığımız demokratik yapıyı maalesef engelliyor. Demokrasi engelli bir toplum ortaya çıkıyor. İçindeki renkleri çeşitliliği koruyamayan, parlamentoya yansıtamayan bir tablo ortaya çıkıyor. Bunu kırmak için birlikte çalışmak zorundayız. Burada da ihtiyacımız olan en önemli şey samimiyet. Söylemlerimizle yaptıklarımızın tutarlı olmasına ihtiyacımız var.” (İlkses Gazetesi)