MENÜ
İzmir 22°
Gerçek İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Odalardan Büyükşehir'e plan notu uyarısı
Güncel
29 Mart 2021 Pazartesi 12:24

Odalardan Büyükşehir'e plan notu uyarısı

Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İzmir Şubeleri, belediyelerde görev alan meclis üyeleri ve bürokratların korunacak alan anlamında belirleyecekleri “K” alanlarının seçiminde şehrin geleceğini etkileyecek kararlar aldıklarını ve bu nedenle çok dikkatli hareket edilmesi gerektiğini belirtti.

Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından 1 Mart 2021 tarihinde onaylanmış olan “Yapıların dönüşümüne ilişkin yapılacak plan ve uygulama çalışmalarında uyulacak usul ve esaslar” hakkında ortak basın açıklaması düzenledi. Depremde zarar görmüş vatandaşların haklarının gözetilmesi gerektiğine dikkat çeken oda temsilcileri, aynı zamanda şehrin gelecek vizyonunun da gözetilmesi için yapılması gerekenler konusunda uyarılarda bulundu. İlçe belediye meclis üyeleri ile ilçe bürokratlarının verecekleri kararların önemine değinilen açıklamada, korunacak alanların belirlenmesinden, kentin deprem hariç diğer afetlere de hazırlanmasına yönelik çalışmalar yürütülmesi için yapılması gerekenler sıralandı. Açıklamada ayrıca, depremin tek afet olmadığı, dirençli kentler için yangın, sel gibi diğer afetlerin de önemli olduğu, dirençli kentlere ulaşmada planların ne denli önemli olduğunun tüm kent tarafından bilinmesi gerektiği, plan notlarının planın önüne geçmesinin kentin planlı gelişmesine sekte vurduğu belirtildi.

AMBULANS BİLE GİREMEDİĞİ YERLER VAR
Açıklamayı okuyan Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, birçok ilçede itfaiye ve ambulansların dahi giremediği yerlerin olduğunu belirtti. Plan notları ile artabilecek yoğunlukların altyapı, trafik, yeşil alanda yetersizlikler yapacağını ve tüm kentlinin bundan etkileneceğini söyleyen Mutluer, “Deprem sonrası yapılan değerlendirmeler ve uygulamalar dikkate alındığında güvenli kentlerin yaratılması çabası için ihtiyaç duyulan bütünlüklü bir yaklaşım bir kenara bırakılmış, onun yerine yapı ölçeğinde yenileme politikalarına odaklanmıştır. Çevre Şehircilik Bakanlığı yıkım yaşanan bölgelere ilişkin parçacı plan değişikliklerini hızlıca onaylanarak inşaata başlanmış, İzmir Büyükşehir Belediyesi ise bina ölçeğinden dönüşümü yönlendirmek amacı ile hazırlanan ‘usul ve esaslar’  1 Mart 2021 tarihinde kabul edilmiş, birçok ilçe belediyesi de, söz konusu ‘usul ve esaslar’ çerçevesinde plan notu değişiklikleri hazırlamaya başlamıştır. Afetler karşısında dirençli kentler yaratılması için konunun sadece binaların yenilenmesi ve dolayısı ile özel mülk sahiplerinin beklentileri doğrultusunda yürütülmesine karşı çıkıyor, tartışmaların doğru bir eksene yerleştirilebilmesi için öncelikli olarak aşağıdaki sorulara yanıtlar bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Beklentimiz, tüm bu soruların, sadece mülk sahipleri adına değil, İzmir halkının bütünü açısından yanıtlanabilmesidir” dedi.

BAŞKA FELAKETE SÜRÜKLENMEYECEK MİYİZ?
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul edilen usul ve esaslar dikkate alındığında mevcut plandaki durumu korunacak alanların ilçe belediyeleri tarafından belirlenerek onay için Büyükşehir’e iletileceğini hatırlatan Mutluer, “Belirlenen bu alanlar içerisinde yer alan ruhsatlı binaların yıkılması durumunda plan kararına göre değil mevcut ruhsatlara ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yer alan tanımlara aykırı ek inşaat haklarıyla yapılaşmasının önü açılmaktadır. İzmir kentinde sosyal ve teknik altyapı alanları yönüyle oldukça problemli olan Konak İlçesi içerisinde yer alan Hatay, Karataş, Alsancak; Karşıyaka İlçesinde Alaybey; Buca, Balçova, Karabağlar gibi ilçelerde uygulanması durumunda vatandaşlarımızı bir felaketten kurtarırken başka felaketlere sürüklemeyecek miyiz? Bahsi geçen alanlarda ambulans ve itfaiyenin dahi geçemediği yollar bulunduğu dikkate alındığında, parsel bazında yaşanacak dönüşümün ortaya çıkaracağı maliyetin farkında mıyız? Bahse konu ‘Mevcut Plandaki Durumu Korunacak Alanlar (K)’ aracılığıyla sosyal ve teknik altyapı alanları iyileştirilmeden parsel bazında dönüşümün öngörülmesi kentin var olan kronik sorunlarını derinleştirmeyecek midir? Bu sorunların planlama aracılığıyla çözülmesi imkanı varken neden bu yol seçilmemektedir? Yakın zamanda yağmur nedeniyle kentte yaşanan felaket bu gerçekliği görmemiz açısından yeterli değil midir?” diye sordu.

ALDIKLARI SORUMLULUĞUN FARKINDALAR MI?
Usul ve esaslarda 1998’den önce ruhsat almış binalardan da bahsedildiğine değinen Mutluer, “Hasarlı değilse bile 1998 yılından önce yapılmış yapılar kötü müdür? Bu binalar için performans analizi gibi daha bilimsel yöntemler önerilmesi gerekmez mi? Bu söylem 1975 Yönetmeliğini suçlu duruma getirmez mi? 1975 Yönetmeliği sadece İzmir’de mi uygulanmıştır? K alanı dışında kalan ama 1998’den önce yapılmış bir konutu olan vatandaşın tedirgin olması gerekmez mi? Yönetmelik hakkında sizlerin bildiği ama bizim bilmediğimiz bir durum mu vardır? Var ise neden sadece K alanındaki konutlarda uygulanmaktadır? K alanı dışındaki 1998 yılı öncesi yapılmış binalar güvenli midir? 6306 sayılı Yasa’nın parsel bazında dönüşümü teşvik ederek kentlerimize olan maliyeti ortadayken buna benzer bir mantıkla kentin 30 ilçesini çıkarılan usul ve esaslar doğrultusunda dönüşmesini öngörmek oldukça tehlikeli değil midir? Kentin planlanmasında yetkiyi elinde bulunduran Büyükşehir Belediyesi tarafından alınan böyle bir karar, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararının reddedilmesi anlamına gelmeyecek midir? Bu kararda rol alan meclis üyeleri aldıkları sorumluluğun farkındalar mıdır? Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin güncel kriterlerini karşılamayan bir binanın yenilebilmesi için, en azından inşaat maliyetlerinin karşılanması gerekeceğine göre, bu maliyet kim tarafından karşılanacaktır? Ülkemizde yaşanan kur artışları ile sürekli artan maliyetler ortalama hane halkının ödeyebileceğinin üzerinde olduğu dikkate alındığında bu maliyetlerin karşılanmasında ne gibi bir sistem önerilmektedir?” ifadelerini kullandı.

BÜTÜNLÜKLÜ ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ
Mutluer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Depreme karşı alınacak önlemler için sadece mülk sahipleri üzerinden bir tartışma yürütülüyor olması ne kadar doğrudur? Dayanıksız binalarda yaşamak zorunda olan ancak mülk sahibi olmayan yüz binlerce İzmirli ne olacaktır? Önce mülk sahiplerinin kendi binalarını yenilemelerini, ardından sıranın kendilerine gelmesini mi bekleyeceklerdir? Deprem sonrasında olduğu gibi, yeni binaların kiraları arttığında, eski kiracılar yine eski binalara taşınmak zorunda kalmayacak mıdır? Bu çaresizlik durumu, plan kararlarında değişiklik yapılıp inşaat artışı yapılmasına neden olmayacak mıdır? İnşaat artışı yapılacaksa da, bu müteahhitler için yapılıyor anlamına gelmez mi? Halkın değil sermayenin yararının gözetildiği açık değil midir? Neden, depremden zarar görmüş bütün vatandaşların hak talepleri, herhangi bir bedel talep etmeksizin, devlet tarafından giderilmemektedir? Bütün sorulara bütünlüklü çözümler üretilmelidir. Çünkü barınmak, güvenli ve sağlıklı yerleşimlerde yaşamak, bir vatandaşlık hakkıdır. Devletten beklenen anayasamızda da belirtildiği üzere bütün vatandaşların eşit, sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede yaşaması için görevini yapmasıdır. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi yineliyor dirençli kentlerin planlanması konusunda mesleki ve toplumsal hiçbir sorumluluktan kaçınmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Meryem Görer
 29 Mart 2021 Pazartesi 13:26
Biz evka3de otururuz binamız hasarlı kendimiz yspamıyoruz çok para istiyorlar bahçemiz müsait imar genişlerse daha az para ödiycez yardım lütfen
Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Gerçek İzmir